Sendikaları, birer sivil toplum örgütü değil, üyelerinin özlük haklarını geliştiren ve meslek alanlarında karar sürecine, dolayısıyla yönetime katılan demokratik kitle örgütleri olarak kavramak gerekir. Ancak sendika sadece üyelerinin özlük haklarıyla ilgilenmez.
1906’da Şumnu’da kurulan Muallimin-i İslamiye Cemiyeti ve İstanbul’da kurulan Encümen-i Muallimin’den beri kısa süreli askeri darbe dönemleri dışında öğretmenlerin bir ya da birden çok sendika ya da mesleki örgütü olmuştur. Bu örgütler içinde yurt ve dünya tahlilleri, kapsayıcılıkları ve önder kadroların nitelikleri bakımından TÖS (Türkiye Öğretmenler Sendikası) ve TÖB DER’in (Tüm Öğretmenler Birleşme ve Dayanışma Derneği) yeri başkadır ve ne yazık ki doldurulamamıştır.
TÖS’ün önderi Fakir Baykurt, bir vatansever olarak durumdan öğretmenler için bir görev çıkarmıştır: Öğretmenin uyandırma görevi! TÖS ve TÖB DER’li öğretmenler vatanseverliklerinin gereğini yapmış, antiemperyalist bir yurttaşlık bilinci geliştirerek yurttaşları uyarmış ve uyandırmıştır.
Kurtuluş Savaşını yaparak yeni bir devlet kuran kadroları öğretmenler yetiştirmişti. Cumhuriyet, 1947 Truman Doktrini ve Marshall Planı ile örtülü işgale uğrayınca da uyandırmayı öğretmenler yapmıştı. 68 ruhu olarak bilinen anti emperyalist uyanışın arkasında TÖS’te örgütlenen köy enstitülü öğretmenler vardı. Onlar sürgünler ve ölümler pahasına ulusal bilinci uyanık tuttular. Türkiye bugün hâlâ tam sömürge olmamışsa, bunda olanca baskı ve zulme karşı uyandırma görevini yapan öğretmenlerin büyük katkısı vardır.
Bir çocuk için anne hangi işlevi görüyorsa, bir millet için de öğretmenler aynı işlevi görürler. “Milletleri kurtaranlar yalnız ve ancak öğretmenlerdir” sözüyle Atatürk’ün anlatmak istediği budur, Fakir Baykurt’un uyandırma görevi de bu anlamdadır. Öğretmenin “uyandırma görevini” yapabilmesi için öncelikle kendisinin uyanması ve uyanık kalması gerekir.
Yağmalanan ekonomisi, tahrif edilen özgürlük ve demokrasisi, mankurtlaştırma sürecine dönüşen eğitim ve kültür politikaları, satışa çıkarılan topraklarıyla Türkiye ciddi tehlikelere açık hale getirilmiştir. Ülkenin sahibi olan halk bilinçlendirilmelidir. Demokrasinin gereği de budur. Bu bilinçlendirmeye yapacak olanların başında örgütlü öğretmenler gelir.
12 Mart ve 12 Eylül yönetiminin darmadağın ettiği TÖS ve TÖB DER’in çizgisinde kurulduğunu iddia eden sendikal yapı; TÖB DER’i son zamanlarında saran hastalıklardan kurtulamamış, dahası, yılların düşünsel birikimini tahrip etmiş, tam bağımsızlık, antiemperyalizm ve halkçı özelliklerini kaybetmiş, sınıf dayanışması yerini etnikçilik ve bölgeciliğe, ideoloji yerini ne idüğü belirsiz ama son tahlilde emperyalizme hizmet eden küreselleşme misyonerliğine bırakmıştır. Daha kötüsü diğer sendikaların da ulusal ve uluslar arası tahlilleri yeterince sağlıklı olmadığından seçenekler üretilememiş, birçok öğretmen bu kargaşada sendikalardan uzak durmayı tercih etmiş ve öğretmen sendikacılığı günümüzde gerileme içine girmiştir.
Bir topluma demokrasi yerleştirilecekse okullardan başlamak gerekir. Yasaları demokratikleştirmekle olmaz. Çünkü demokrasiyi demokrat insanlar yürütebilir. Demokrat insanlar da öğretmenlerin demokrasi eğitimiyle, yaşayarak yetiştirilir. Bağımsızlık bilincini yurttaşlara öğretmenler verir ve geliştirir. Bağımsızlık yoksa, özgürlük de, insan hakları da demokrasi de yoktur. Tersini söyleyebilecek olanlar Irak “demokrasisini” izlemelidirler.
Sendikaların öncelikli görevi elbette üyelerinin çıkarlarını korumaktır. Öğretmenlerin özlük haklarıyla ilgili yürek dağlayıcı sorunlarının olduğu ve sendikanın bu soruna öncelikle odaklanması doğaldır. Ancak söz konusu sendika öğretmen sendikası ise halk için anne gibi olma görevi gereği, “önce bağımsız Türkiye” demelidir. Ortada ülkenin bağımsızlığı ve ulusun onurunu koruma söz konusuysa, mesleki çıkarlar geri plana düşer. Öğretmen örgütlerinin görevi artmıştır.
Bu ortam ve koşullarda emperyalizme, gericiliğe, bölücülüğe, ırkçılığa karşı Atatürk ilke ve devrimleri yol göstericiliğinde “önce Türkiye” düşüncesiyleEğitim İş (Eğitim ve Bilim İşgörenleri Sendikası) kurulmuştur.
Bize, Eğitim İş’e yolunda başarılar dilemek, öğretmenlerin sağduyulu ve birleştirici özelliği olan bu demokratik kitle örgütüne destek olmalarını istemek düşüyor.