Personel Yönetiminden İnsan Kaynakları Yönetimine Geçiş

Personel Yönetimi (PY)’nden İnsan Kaynakları Yönetimi (İKY)’ne geçişin nedenleri çok boyutludur. Zaten toplumsal olay ve durumlar tek neden ve tek sonuçla açıklanamayacak kadar karmaşıktır. Ancak önemli bir neden ya da başlatıcı değişken olarak yönetim düşüncesinin ve toplumun evrimi, bu evrimi de teknolojinin gelişimiyle açıklamak, sorunun önemli bir kısmını göz önüne sermektedir. Bu gelişmeler aşağıda sıralanmıştır. […]

Yazının devamı İçin tıklayınız

Geç Kalmış Bir Yazı

Bir bahar günü. Doğa en canlı renklerine büründü bürünecek. Coşku görülmeye değer. Baharda okul bahçesi daha bir görülmeye değer. Kıpır kıpır hareketlilik sanki çocukların ruhundan dağılıyor çevreye. Biz bu enerjiyi çevreden yansıyor diye algılıyoruz. Öğleden sonra 15.00-16.00 suları. Okul binasından çıkmak istedim. Betonlar boğar. Bahçede bir bank üzerine oturur, Beden Eğitimi dersindeki çocukları izlerim diye […]

Yazının devamı İçin tıklayınız

Doğu, Batı, Fikir

İNSANI TANIYARAK HAİN  ARAMAK                  ”İşbirlikçiler hain midir” sorusu bunu yazdırdı bana. İşbirlikçiler hem hain hem değildir. Bir kimseye hain demek için tek bir doğruya sahip olmamız gerekir. Vatanın bütünlüğünün bu ülke insanı için daha doğru olacağını düşünmek bir ideolojik kavram mıdır? Yani ‘’ulusalcılar’’ diye birilerini ayrırmamız gerekir […]

Yazının devamı İçin tıklayınız

Çatışkının Çelişkisi

Kişiler: Cemil   :  Haber ve foto muhabiri, özgür çalışır. Selçuk :   Bir AR-GE Merkezinde proje müdürüdür. Cemil ile üniversiteden arkadaştır. Erbil     :  Sağlık teknisyenidir. Bir hastanede çalışır. Önce Cemil ile arkadaştır, sonra Selçuk’la Cemil aracılığı ile tanışır. Arkadaştırlar. Zaman zaman görüşürler. [Karmaşık bir oda :fotoğraf makineleri, fotoğraflar, yazılar, gazeteler, kitaplar, yemek artıkları, dağınık giysiler; sigara […]

Yazının devamı İçin tıklayınız

Değişimin Dönüşümü

[Dikdörgen biçiminde bir bir köy evinin odası, duvarlarda halılar, yer toprak, ortada bir soba, odanın iç çevresi boyunca uzanan, ağaçtan yapılı, duvardan iki metre ileriye kadar uzunluğu olan oturma tahtı. Tahtın üzerinde yine boydan boya döşenmiş halılar, halıların üstünde minderler, duvara dayalı 20 den fazla ot, yün ve tüy yastıklar. Duvarlarda sararmış, eski fotograflar. Karşı […]

Yazının devamı İçin tıklayınız

Bir Sevdadır Okumak

Sisli, bulanık Ankara yıllarımdan bugüne taşıdığım en güzel anılarım kitaplarla ilgili olanlardır. Bayılırdım boş zamanlarımda kitapevlerini dolaşmaya. Hele eski kitaplar… Onlara bakmak, dokunmak, hissetmek… Her dokunuş nice hayatlara götürürdü beni. Nice hayatlara dokunurdum alabildiğince… Kim bilir kimler okumuş, kimler neler almıştı onlardan; usulca, sessizce… Belki de hoyratça. Kimileri bebek misali özen göstermiş, kimileriyse beslenmişti bilgileriyle. […]

Yazının devamı İçin tıklayınız

20. Yüzyılda Türkçeye Hizmet Edenler – 1

Güzel dilimizin tarihî seyir içinde, ana çatısı daimilik göstermek şartıyla değişmesi, değişime paralel gelişmesi yüzyıllara göre belli bir ivme kazanmaktadır. Yirminci yüzyılın başında, bütün olumsuzluklara karşın, milleti millet yapan temel unsurun dil olduğunu bilen Atatürk’ün bizzat çalışmaları bu yüzyıldaki Türkçenin kazandığı ivmenin anahtarı konumundadır. Dili, en genel biçimde, insanların düşündüklerini ve duyduklarını bildirmek için sözcüklerle […]

Yazının devamı İçin tıklayınız

Gürcistan’da Ahıskalılara Dönüş Yasası

Ahıska, bugünkü Gürcistan sınırları içinde kalan, Ardahan ilimizin hemen bitişiğinde olan bir bölgedir. Jeopolitik ve jeostratejik hesapların kurbanı olan Ahıskalılar, 1828’den beri kimi sınırlar arasında, kimi sınırlar ötesinde bazen de paramparça yaşadılar. Ahıskalılar, 1828’de Rusya’nın Kafkasya işgalinden beri baskı, yıldırma, zulüm, sürgün, kısacası her türlü insan hakları ihlallerine uğramış, dünyanın önde gelen toplumlarından biridir. 1944’te […]

Yazının devamı İçin tıklayınız

Vatan Bekler Sizi

Toprak bekler mi insanı, çağırır mı insanını, deseler evet, derim. Her insan kısa süreliğine bile olsa ayrıldığında vatanından, bir an önce kavuşma hasretiyle geri dönmeyi arzular. Bir ses çağırır sanki onu “gel”, diye. İşte bu vatan toprağının sesidir, yakarışıdır. Sensin beni besleyen, bana bakan kıymetimi bilen … geeeel, diye. Ya bu ayrılış zorla olmuşsa, birilerinin […]

Yazının devamı İçin tıklayınız

Doktorluk Sevdası

Ben aslen Ahıskalıyım. Ahıska neresi biliyor musunuz? Türkiye’ye geldiğimde bazı insanların Alaska’yı bilip, Ahıska adını duymamış olmalarından çok üzülmüş, kahrolmuştum. Biz sürgündeyken Türkiye’nin bizimle yakından ilgili ve bilgili olduğunu düşünüyorduk. Unutulmuş olduğumuzu gördük. Merak edenler araştıracaklardır ama kısaca şunu söyleyeyim ki Ahıska 1920’de Rusya’ya terk edilmiş bir Türk şehridir. Rusya Ahıskalıları 1944 yılında Sovyetler Birliği […]

Yazının devamı İçin tıklayınız

Ahıska Türkleri Tarihi

Ahıska şehri bugün Gürcistan devleti sınırları içerisinde olup, Türkiye’nin kuzeydoğusundaki Ardahan iliyle sınırdaştır. Posof çayının iki yakasında yer alan şehir karayolu ile Tiflis, Batum ve Türkiye’ye bağlıdır. Ayrıca Türk sınırının çok yakınına kadar uzanan bir demiryolu Ahıska’yı Tiflis’e bağlar. (1) Abastuban, Aspinza, Adigön, Vale, Hırtız ve Azgur ilçeleri ile ikiyüz yirmi merkezi olan Ahıska şehri, […]

Yazının devamı İçin tıklayınız

Evrenden Türkiye’ye Bakabilmek

Bilinç, insanın içinde ya da ilişkide olduğu nesnel gerçekliğin anlaşılması için sürekli olarak işlettiği düşünsel süreçlerin tümüdür. Sosyal gelişme ile, bu gelişmenin bir aşamasında zorunlu olarak ortaya çıkan ‘dil’, doğayla uğraşısında etkin bir güç olan emek, bilincin oluşması ve gelişmesinde temel etkenlerdir. İnsan türü bilinç gücüyle, soyut-somut, dolaylı-dolaysız kendini, yaşamını etkileyen olgular, olaylar üzerine; bunların […]

Yazının devamı İçin tıklayınız

Sibirya’ya Masrafsız Gitme Yolları

Sibirya’ya masrafsız gitme yollarından biri artık kapanmış! Eski Sovyetler Birliğinde olan biten ve çok çirkin olan olayları çok iyi olaylarla birlikte unutmamak gerekir. Fanatizm ile bağlı böyle bir devri karakterize etmek için bir fıkrayı anlatmak istiyorum: Bir işçi defalarla tutuklanmış ve Sibirya’ya sürülmüştür. Bu kişiye başına  gelenleri bir anlat denildiğinde, hiç eğitim almamış işçi olayları […]

Yazının devamı İçin tıklayınız

Avrupa Birliği

1.  İki Artı İki Dört Eder mi? Hayır, Genelde Etmez Pek çoğumuz için iki artı ikinin dört yaptığı, rahatlıkla ve kuşku duymadan söyleyebileceğimiz bir gerçektir. Acaba neden? Çünkü en basit şeyleri gerçek gibi kabul etmeye ve düşünmemeye alışkınız. Dünyanın hemen hemen tümünde onluk sayı sistemi yaygın bir şekilde kullanılmaktadır. Dörtlük sistemden daha fazla rakamın kullanıldığı sistemlerde dört […]

Yazının devamı İçin tıklayınız

Bilime Katkı ve Bazı Türk Bilginlerinin Bilime Katkısı

Dünya tarihinde milletlerine yer ve saygı kazandıranlar,  genelde sayıları çok az olan bilim ve kültür insanlarıdır. Adını ve milletini tarihe yazdıran insanları, toplum ve devlet hep yükseklerde tutuyorsa, değer veriyorsa böyle toplumlar gelişir ve saygın olarak kalır. Buharalı önemli bilim insanı, hekim ve İslam filozofu olan İbn-i Sina (980-1037)  “Bilim ve sanat takdir görmediği yerden […]

Yazının devamı İçin tıklayınız

Bilimsel Düşünce, Fizik Eğitimi ve Fizik Bilimine Katkı İmkanımız

Bildiğim kadar  iki şey sonsuzdur. Bunlardan biri Evren, diğeri ise insanların düşüne bilmelerinde ki fark. Ama Evrenin  sonsuz olduğuna tam olarak inanmıyorum. Albert Einstein. (1879–1955 ) Bilindiği gibi herhangi bir alanın (ister bilim, ister kültür, isterse herhangi bir üretim alanı olsun) gelişmesi ona verilen değere (talep’e) bağlıdır. Avrupalılar ve özellikle kıtanın kuzeyinde yaşayan halklar kaliteli […]

Yazının devamı İçin tıklayınız

21. Yüzyılda Nasıl Bir Eğitim?

ÖZET Bu makaledeki 21. Yüzyılda eğitimin, Türk Dünyasında ve Dünyada alacağı şekil ve anlayışlar, Eğitim Felsefesi disiplini içerisinde tarihi ve betimsel yöntem kullanılarak genel hatlarıyla ele alınmış ve uygun öneriler geliştirilmiştir. ANAHTAR KELİMELER: Türk Dünyasında Eğitim, 21. Yüzyılda Eğitim. SUMMMARY In this article, the forms and understandings of education in 21. century in the Turkish World  and […]

Yazının devamı İçin tıklayınız

Sovyetler Birliğinde Hidrojen ve Nötron Bombalarının Üretiminin Kısa Tarihi

a. Hidrojen Bombası. Bir çekirdek tepkimesi sonucu açığa çıkan enerji, iki durumda çok fazla oluyor ve tepkimelerin kendi kendine devam etmesini saklıyor. Bunlardan biri, kütlesi en fazla olan kimyasal elementlerin bazı izotoplarının bölünerek çok sayıda nötron üretenidir. Örneğin Uranyum-235 ve Plütonyum-239. Diğeri ise Hidrojen atomunun izotoplarını çok büyük sıcaklık (milyon dereceler) ve basınç ortamı oluşturarak […]

Yazının devamı İçin tıklayınız

Sovyetler Birliğinde Atom Bombasının Kısa Tarihçesi

1. Giriş Yeni silahlar tarih boyu ülkelere güven vermişlerdir ve savaşları tetiklemişlerdir. Yalnız atom bombası büyük bir savaşa, İkinci Dünya savaşına son koymuş ve öldürülecek insan sayısını, beklenene karşın azaltmıştır. Doğru, Amerikanlıların Japonya’da kullandığı (Ağustos 1945)  iki atom bombası büyük bir insanlık felaketidir. Bir anda baş veren felakettir. Ama aylarca devam edeceği beklenen Japonya savaşı […]

Yazının devamı İçin tıklayınız

Genetik Silahlar

a. Genetik Silah Yalnızca yaşları 20’nin altında olan yeşil gözlüleri veya Avustralya’da yaşayan yerlileri veya Yahudiler ile uzaktan bile akrabalıkları bulunmayan bazı Arap toplumlarını veya esmer İngilizleri öldüren veya sakat yapan veya kısır yapan bombaların (silahların, mikroorganizmaların) olduğunu düşünün. Şimdi insanları kısır yapan, belirli bir milleti çok kısa veya kısman uzun zamanlarda öldüren genetik bombalar […]

Yazının devamı İçin tıklayınız

Savaş ve Uygarlık

“Bana kalırsa şunu kabul etmeliyiz ki, ne mal mülkle ilgili hak duygusu, ne yürek temizliği, ne dürüstlük, ne tanrıya, öbür dünyaya ve tanrının sonsuz adaletine inanmak, ne şövalyelik, ne namus, ne de yurtseverlik uygarlığın belirgin özelliklerinden değildir. Uygarlığın özü, vahşilerin ulaşamadıkları bir şeydir, kuşkusuz; bundan ötürü de ilkel erdemlere bağlı değildir. İki yüzyıldır, soylu vahşi […]

Yazının devamı İçin tıklayınız

Savaş!…

Uygarlaşma ülküsü açısından insanî olan savaşmamak, sorunların savaşmadan hatta çekişmeden çözülmesidir. Ama gelin görün ki savaşsız bir dünyayı tarih şimdiye değin kaydetmemiş. Tarihten ilginç sayfalara bakılırsa yazının bulunup insanların yaşadıklarını yazmaya başladığından beri sadece 317 yıl savaşsız geçmiş. Diğer zamanlarda irili ufaklı savaşlar olmuş. Neden savaşıyoruz? Babam derdi ki; “ortada bir ekmek var ve herkes […]

Yazının devamı İçin tıklayınız