Akarken türlü çeşit düşünce bir an donuyor kelimelerim, kaldığım yeri unutuyorum. Bazen hatırlamaya çalıştığımda ‘ Neredeydim nerelere geldim? ‘ diyerek gülmeye başlıyorum bazen hatırlayamıyorum bile. Her şey anlamsız ve kalabalıklaşıyor tam boğulacak gibi olurken birdenbire tüm bu karabasanlar uçup gidiveriyor. Acaba bu bir tek ben de mi oluyor?
Az biraz soluklanınca tüm kaygılar, gözlenenler, var olup yokmuş gibi davranılanlar, geçmiş, gelecek, gelmeyecek tonlarca konu çarpışan arabaların edasıyla yoruyor zihni. Ya iyi de neyin peşindeyiz? Mesela deniz manzaralı bir mezar olabilir mi? Böyle bahsedince çok vurdumduymaz olarak anlaşılabilirim ve bu manidar bir yaklaşım olur inanın!
Dakikaların hesabını yapıp, geçmediğini düşündüğümüz o sıkıcı dersler ‘Ne zaman bitecek?’ düşüncesiyle yılları devirdikten sonra maratona devam edip sınav koşturmacası, tercih dönemi, yükseköğrenim, mezuniyet sonra da mağduriyet. Yazıya dökünce bir iki cümle ile anlattığımız süreç ömrümüze gelince koca gençliğimize eş değerdir. Bunları neden yıllarca ruhumuza yük ettiğimizi düşününce tek cevabı maddiyat olurken, kendiliği yüksek olanlar için unvan da ekleniyor. Yaptığımız; diploma sahibi olmak, çalışmak, terfi etmek, şu dünyaya giderek daha çok yerleşmek. Böyle olunca da aklıma diplomasız mevki sahibi işverenler geliyor, göz yumup geçsem de olmuyor. Bu sefer de ikilemler kafamda çayda çıra oynamaya başlıyor. Bir yerlerde bir yanlışlık olmalı. Pabuçsuz kutularla emeksiz zengin olanların servetine servet katmak için evetse verdiğin yanıt, kendi hayatından çalıp da boşa harcıyorsan vaktini emeğini onların açısından senden ahlaklısı olmazken yaşadığım ikilemlerin de sonu gelmez.
Sonuç? Ne sonucu bir yere varamıyoruz, halimiz ortada. Kimine göre bir serzeniştir, kimine göre gerçeğin bir parçası hele hele bazıları var ki dünya yansa umurunda olmaz. Üstelik birebir şahit olduğum düşünemeyen insan görünümlü robot köleler abartılacak kadar çok sayıdalar.
Hani eğitim şart denilir, çok doğru. Bizler yıllardır eğitim alıyorsak peki neden hala daha eğitim şart ibaresine ihtiyaç duyuyoruz? Bunu bir düşünmek lazım!
İnce ince düşününce alt başlıklar yağıyor resmen. İçlerinden en içimde kalanı eğitilmeyi beklemek oluyor. Nihayetinde bizler (bildiğim kadarıyla) insanız. Öyle üç beş saniyede teknolojik cihazlar gibi beynimize bir yığın bilgi yükleyemiyoruz. Hatta yüklenilenleri de tekrarlamadıkça unutuveriyoruz. Normal bir durum çünkü biz insanız. Nasıl teknolojik cihazlar herhangi bir insani olaya duygulanamıyorsa, insanlar da onlar kadar hızlı yükleme yapamıyor. Bu noktada devreye öğrenim giriyor ve olaylar böyle sürüp gidiyor…
Düşünüp ifade edemeyenlerin tedavisi olabiliyor ama düşünemeyenlerin çaresi var mıdır? Bilemiyorum. Bunları dile getirirken, ben düşünüyorum diye bir iddiam falan yok ancak düşünmeye çalıştığımı söyleyebilirim.
İlköğretim yıllarında hikâye kitaplarını okurken, okumak için değil özümsemek için okurdum çünkü kitap hayatıma giren ilk değişik oyuncaktı(okula biraz erken başlamıştım)Tabi o zamanlar bu kadar bilinçli okuyorum diyemezdim ama hayatıma okuduklarımı uygulardım hep. Düşünmenin önemini ise büyürken zamanla anladım. Teknolojinin hayatımıza bu denli hâkim olmadığı yıllarda az da olsa dostluğu, paylaşmayı, mücadeleyi, tarihimizin bir tutamını ve sayamayacağım duyguların çoğunu hayatıma kattım. Şimdi bakıyorum ancak çocuklarımızda bu duyguları bırakın alışkanlık edinmeyi, kıyısından köşesinden bile geçtiğini göremiyorum. Sanırım (istisnalar var olmak suretiyle iyi ki de varlar!) ailenin değil de teknolojinin yetiştirdiği bireyler çoğalıyor. Böyle olunca da duygusuz, umursamaz en önemlisi de düşünemez yarının gençleri büyüyor. Yalnızca çocuklarımız mı? Seyahat ederken, yürürken şöyle bir göz ucuyla bakın etrafınıza falanca oyun içine gömülmüş birçok yetişkin de aynı vahameti yaşıyor. Aslında farkında olmadan köleleşiyoruz ya da bilinçli olarak köleleştiriliyoruz. Bizlerin faydalanmak için hayatımıza soktuğu teknolojik canavarlar aslında bizi esir alıyor.
Bakın yine aklımdan geçen art arda bölük pörçük konular oldu ama iyi yine de birkaçını unutmadan yakalayabildim en azından. Ekolojik döngü misali aslında yaşam kalitemiz de. Zincirin tek eksiği tüm sistematiği çökertiyor. Bunları dile getirmeme lüzum yok gerçi. Düşünebilenler zaten demek istediklerimi şimdi içlerinden akıtıyordular.
Bir kişiye kendinden başka kimse istemediğini yaptıramaz. Bazı insanlar köle olmak için yaşar, bazılarıysa özgürlüğü için. Demokrasilerde seçim hakkı kişinindir. Bu yüzden eğitimli insanların, ensesi kalınların enselerini kalınlaştırarak rahat rahat yaşaması yerine sadece kendi hayatı için mücadele ederek ve rahatlığın ne olduğunu unutarak bükülmeden, doğru ve onuru dik yaşamasını yeğlerim. Olması gereken para kazanmak için yaşamak değil, yaşamak için para kazanmak. Hadi düşünelim bunları. Belki de benim düşündüğüm çevre dengesinin daha önemli eksik basamakları vardır, hiç düşünemediğim.