Garipler Şehri

Sayı 42- Nisan 2014

Doğmamış bir günün ilk sabahlarıydı

Soğuk çarşaflar giymişti gökyüzü 

İnsanlar küçük dünyalarında ve yalnız

Kavgalar konmuş mavi düşlerine 

Çökerken donmuş sis perdesi ağır ağır

Dalmıştım bir mazinin seyrine

Güneş doğmamıştı henüz, yıldızlar gökte

Koşuşturmalar başladı acele adımlarla işlere

sarhoşluğu belliydi hallerinden;

Gece kuşları nihayet dönüyordu evine

Soğuk çarşaflar giymişti gökyüzü yine

Deniz aydınlanmaya başladı sessizce 

iskeleden vapur sesleri, sessizliğin içine

Martılar kanatlandılar gökte dans edercesine

Gün doğdu diyordu garipler şehrine

Işıklar vursa da soğuk nemli pencerelere

doğmuyordu nedense güneş gökyüzüne 

Ve yazık ki farkında değildi hiç kimse 

Koşuşturmaktan düşmüş başları önlere

Çok mu dalgındılar, esiri miydiler yoksa bu utancın

Kim bilir neler, neler gizlemişlerdi sinelerine

Yaşlanıyorlardı unutulmuş hatıralarda sessizce

Şimdiye dek kaç güneş doğup battı hayallerine

Öğlen olmuştu ama vurmuyordu sıcaklığı havanın

Sabahın mahmurluğu yerleşmiş irice gözlerine

Derken güneş batmaya başladı onlar uyanamadan

Sabahtan akşama koşarak, yazık oldu günlerine

Ucuz zamanlarında tükendiler, güne başlayamadan

Bir hüznün aydınlattığı karanlık düştü ellerine

Yapraklar uğuldarken rüzgârın eşliğinde 

Gün doğmaz diyordu garipler şehrine

Ve güneş hiç doğmadı onlara 

Gökyüzüne bakmak akıllarına bile gelmeden;

Karanlık çöktü gözlerine.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir