Giriş
Edebiyat; duygu, düşünce, hayal ve izlenimlerin sözlü veya yazılı olarak güzel ve etkili bir biçimde anlatılması sanatıdır. Sözcüklerle yapılan bir güzel sanattır, dil sanatıdır. Çocuk edebiyatı ise çocukluk çağında bulunan kimselerin, olay, düşünce, duygu ve imgelerine yönelik usta yazarlar tarafından özellikle çocuklar için yazılmış olan ya da geleneğin oluşturduğu üstün sanat niteliği taşıyan sözlü ve yazılı ürünlere verilen genel addır.
Çocuk edebiyatı, kavram olarak 17. yüzyılda kullanılmaya ve bir çalışma alanı haline gelmeye başlamıştır. Çocukların kitap okumaları ve edebiyatla ilgilenmelerini sağlama amaçlıdır. Başlangıçta yetişkinler için yazılan eserler çocuklara da okutulurken, zamanla çocuklar için edebi ürünler üretilmiştir.
Sanayi devrimi sonrasında eğitimin giderek zorunlu ve kitlesel hale gelmesiyle birlikte çocuklara yönelik kitapların üretilmesi ve dağıtılmasını sağlamış ve böylece bir çocuk kitabı pazarının doğmasına ve ekonomik açıdan kârlı bir iş haline gelmesine sebep olmuştur. Hem bilimsel hem de ticarî bir alan olması çocuk edebiyatını hızla geliştirmiştir. Bu hız özellikle sanayi devrimini erken yapan modern toplumlarda çok belirgindir.
Ulusal farklılıklar
Ülkeler arasında tarihsel, kültürel ve ekonomik farklılıklar, çocuk edebiyatının gelişme düzeyleri ve içerikleri üzerinde de etkili olmuştur. Yazılı çocuk edebiyatının Batı Avrupa’da daha erken geliştiği görülür. Uzakdoğu ülkelerinin birçoğunda çocuk edebiyatının henüz tam anlamıyla sözlü evreyi aşamadığı söylenebilir. Hindistan gibi dil birliğini henüz sağlayamamış ama güçlü bir sözlü kültür geleneğine sahip ülkelerde yazılı çocuk edebiyatı oldukça zayıf durumdadır.
Ülkelerin az gelişmişliği de okuryazar oranlarının düşmesine ve sonuçta çocuk edebiyatının gelişememesine neden olmaktadır. Yerli gelenekten beslenen yaratıcı bir çocuk edebiyatının gelişmesinin engellerinden biri de yazılı kültüre geçemeden 1950 sonrasında televizyon ve sinema aracılığıyla yerleşen görüntülü kültürün hâkim olmasıdır.
Türkiye çocuk eğitimi açısından güçlü bir sözlü kültür geleneğine sahiptir. Ancak 1950 sonrası dönemde hem modernleşme hem de yeniden Batılılaşma süreci yoğunlaşmıştır. Bunun sonucunda kentlileşme, geniş ailenin parçalanması, dede-nine-torun bağlantısının kopması, değer yargılarının değişmesi, hızlı kültürel değişimler, birçok düşünsel akımın birden toplumu etkilemesi, bilim ve teknolojideki gelişmeler, sınıflar arası farkın büyümesi gibi nedenler geleneksel çocuk yetiştirme tarzını etkilemiş ve değiştirmiştir. Bundan geleneksel sözlü çocuk edebiyatı ürünleri de nasibini almıştır. Birçoğu unutulmaya başlamıştır.
Çağın değişmesi de geleneksel sözlü kültür ürünlerinden yararlanmayı engellemektedir. Bir ortaçağ tarım toplumu bireyini yetiştirmede kullanılan ürünler (hikâye, masal vb) artık yeni toplumun ihtiyaçlarını karşılayamamakta ya da aktarılan köylü değer ve davranışları kentli toplum için geçerli olmamaktadır. Değerler bir yana, masallardaki kavramlar bile yeni kuşak modern kentli çocuğun anlayamayacağı kavramlarla doludur. “Kalbur saman içinde” sözünün üniversite öğrencileri arasında bile eski kuşakları etkilediği kadar bir etkisi bulunmamaktadır. “Saman”ın ne olduğunu birçok genç bilmemektedir. Öte yandan, geçmişten geleceğe akan kültürel mirasın içinde geleceğe mutlaka taşınması gereken kültür kodları vardır. Bunların güncellenmesi ya da ayıklanması çocuk edebiyatı ilgilenenlerinin görevi olmalıdır. Bu güncelleme sanıldığı kadar kolay olmayacaktır. Zira eğitim sistem ve felsefelerinin bilişim toplumu ve küreselleşme ile gelen ciddi tartışmalarla meşguldür ve nelerin, nasıl güncelleneceği daima bir tartışma konusudur. Ancak bir uyarlama yapılması kaçınılmazdır.
Bu sorunlar ortadayken gözü kapalı Batılılaşma ve AB sürecinde Türk çocuk edebiyatı gelenekseli güncelleme ya da uyarlama yerine Batıyı aktarmaya dönüşmüş bulunmaktadır. Çeviri çocuk edebiyatı ürünlerinin yaygınlığı ve Batı tarzı çocuk yetiştirilmesi bunun somut örneğidir.
Çocuğa yönelik yayınları yeniden sınıflandırmak
Çocuklara yönelik çalışmalar başlangıçta kitap ve dergi içinde edebi ürünlerle sınırlı iken günümüzde gelişen teknolojik olanaklarla birçok alana yayılmış ve “çocuk edebiyatı” kavramının dışına çıkmıştır. İlk elde bunlar şöyle sınıflandırılabilir:
Çocuk Televizyonu; çizgi film, çocuk sineması, dizileri ve eğitici programlar gibi,
İnternet yayıncılığı; çocuklara yönelik etkileşimli internet sayfaları, yazılım ve animasyonlar gibi,
Bilgisayar ve internet oyunları.
Bunlar artık çocuk edebiyatı kavramı içine sığmamaktadır. Oysa konu çocuk gelişimi ve eğitiminin bir konusudur ve edebiyat dışı alanlar görmezlikten gelinemez. Daha geniş bir adlandırma ile yeni alanların kurulması ve çocuk edebiyatının da ayrı bir alan olarak varlığını sürdürmesi gereklidir.
Bütün bunlar eğitim bilimleri ile ilişkilendirilmelidir. Çocuklara yönelik her türlü yayının hazırlık ve sunuş sürecinde çocuk gelişimi ve eğitim bilimi uzmanlarının katkı, destek ve denetimi olmak zorundadır. Çocuklar, televizyonda program yapabilen ya da internet sayfası hazırlayabilen çocuk gelişimi ve eğitiminden bihaber kimselerin insafına terk edilmemelidir. Geleceğini planlayan hiçbir toplum çocuklarının nasıl “imal” edildiğine ilgisiz kalamaz.