Bir süredir ABD, Boston’daydım. Buradan ayrılmadan önce Boston’daki eğitim, sanat ve kültürün ekonomik getirilerini sizinle paylaşmak istedim. Keyifli okumalar diliyorum.
Boston, birçoğumuzun düşündüğünün aksine dünyadaki finans merkezlerine danışmanlıkta ilk sırada yer alan bir şehir. Boston’daki ikinci önemli ekonomik etkinlik yükseköğretim düzeyinde Harvard, M.I.T. gibi üniversitelerin dünyadan çektiği öğrenciler ve yapılan araştırmalardır. Nitelikli eğitim ve araştırmalar, özellikle piyasaya hitap eden araştırmalar, piyasa yönelimli beceri eğitimler önemli bir yüksek öğretim modeli olarak gelişmektedir. Üçüncü önemli ekonomik etkinlik dünyanın dört bir yanından şifa bulmak için araştırma hastanelerine gelen hastalardır. Boston’da bu hizmetler dünya ölçeğinde sunularak büyük ekonomik gelirler elde edilmektedir. Boston m² başına inovasyon potansiyeline sahip insanı olan iller arasında dünyada birinci sırada yer almaktadır. Bu potansiyelle her zaman yeni bir ürün, düşünce, sistem ve servis üretme kapasitesine sahiptir. Bunların yanı sıra şehrin kendi iç dinamiklerinde sanatsal ve kültürel faaliyetlerden özellikle müzelerden önemli boyutlarda gelir elde edilmektedir.
Boston Senfoni Orkestrası ve Balesi’nin biletlerinin pahalı olmasına rağmen yok satıyor. Boston Güzel Sanatlar Müzesi başta olmak üzere diğer müzeler sürekli alıcısı olan yerler. İnsanların büyük çoğunluğunun bu müzelere yıllık üyelikleri var. Yıllık üyelikleri olmayanlara kütüphaneler bağışlar yoluyla insanlara indirimli erişim şansı sunuyor. Bu yolla erişmeyenlere de ücretsiz giriş saatleri veya günleri koyarak erişimi sağlıyorlar. Ücretsiz erişim imkânı olduğu günlerde inanılmaz derecede kuyruklar oluşuyor ve o günlerde müze diğer zamanlara göre daha çok kazanıyor. İnsanlara bilet vermek için önce bağış yapıp yapmayacağı veya yıllık üyelik alıp almayacağı soruluyor. Birçok insan bağış yolunu seçiyor. İlk kazançları buradan oluyor. İkinci kazançları bu kalabalık grup içeride yemek yiyor, kahve içiyor ve alışveriş yapıyor. Üçüncü kazanç, müzenin büyüsüne kapılıp daha sonraki sergilere gelmek için çıkışta üyelik alıyor.
Eyalete ait müzeler olduğu gibi, üniversitelere ve şahsa ait müzelerde bulunmaktadır. Bu müzeler eğitim açısından oldukça somut, hem işitsel, hem de görsel bilgi sunan mekânlar halinde tasarlanmasından dolayı da informal öğrenmelerin meydana geldiği önemli mekânlardır. Bu müzelerin eğitsel boyutu. Diğer boyutu ise müzelerin tasarımı insanların bir günü rahatlıkla geçireceği ve tüm fizyolojik, eğitsel, sosyal ve estetik ihtiyaçlarını karşılayacak mekânlar olarak tasarlanmasıdır. Ailece, arkadaşlarınızla veya bireysel olarak müzeye gidip, sergileri gezebilirsiniz, yemeğinizi yiyip, kahvenizi içip, arkadaşlarınızla sosyalleşebilir, müzede sergilenelerin repredüksiyonunu alıp evinize dönebilirsiniz.
Boston Güzel Sanatlar Müzesi’nden bahsetmek istiyorum. Amerika tarihinin uzun olmamasına rağmen, Boston Güzel Sanatlar Müzesi dünyanın tarihsel belgelerini görebileceğiniz bir mekân haline getirilmiş. Dünyanın her tarafından eserler bulunmaktadır. Özellikle Harvard Üniversitesi’nin Arkeoloji Bölümünün 1800 ve 1900’lü yılların başında özellikle Ortadoğu’da yaptığı kazılarla ortaya çıkardığı eserleri Boston’a taşımışlar. Müze kıtalar ve önemli uygarlıklara göre temalandırılmış. Ben özellikle Mısır Uygarlığı ile ilgili kısmı gezdikten sonra hala Mısır’da bir şey kalmış mıdır diye düşündüm. Aslında müzede sadece gelişmekte olan ülkeler değil şuan gelişmiş olduğunu düşündüğümüz Avrupa’dan da çok fazla eser var. Dolayısıyla Boston Güzel Sanatlar Müzesini gezdikten sonra dünyada kısa bir tur atmış gibi oluyorsunuz ve müze ancak bir günde görülebilecek niteliktedir.
Bu müze gezmelerinden sonra doğal olarak bu kadar medeniyetin beşiği olan Türkiye’de neden hala bu seviyede bir müzecilik anlayışı ve müzeye çekme konusunda sorun yaşıyoruz diye sormak gerekiyor. Elbette birçok cevap olabilir. Maslov’un ihtiyaçlar hiyerarşisi ile açıklanabilir ve temel fizyolojik ihtiyaçlarımızı karşılayıp o seviyeye gelemedik denilebilir. Ancak diğer motivasyon kuramların kullanmak ve estetik ihtiyaçları açığa çıkarıcı arz yaratmak, toplumda bu bilinci oluşturmak gerekir. Kısa dönemde bireysel ihtiyaç boyutunda yaratılacak arz, sonra ekonomik boyutta ciddi kazanımlara da yol açacaktır.
Kültürün ve sanatın önemli bir değer olarak toplumda yer alması için öncelikle ilkokullarda sanat eğitimi çocuğun keyif alacağı mekânlarda yaptığı etkinliklerle başlıyor ve bunları sergilemelerine fırsatlar tanınarak öğrencilerde özgüven, paylaşma, farklı eserlere farklı bakış açısı, özgünlük ve yaratıcılılık geliştiriliyor. Burada görüştüğüm bir okul müdürü; kendisinin şehirdeki korolarda görev aldığını, kişisel boyutta kendisinin bundan zevk aldığını, mesleki boyutta da bunu özellikle okul-toplum ilişkisini geliştirmede, bir araca dönüştürdüğünü söyledi. Özellikle okulunda uygulanan STEM (Science, Technology, Engineering, Matematik) programını STEAM’e (Sceinec, Technology, Engineering, Art, Mathematics) çevirmek istediğini, kendisi bu tür etkinliklere katılarak model olup aileleri ve toplumu bu programları destelemeleri konusunda ikna ettiğini söyledi. Boston devlet okullarında da STEAM programını uygulama gittikçe yaygınlaşmaktadır.
Toplumda estetik ihtiyacı iki şekilde karşılanıyor: Birinci yol, halk eğitimde sanatla ilgili kurslar ve bu kurslarda süreklilik sağlanıyor. Dolayısı ile bütün yetişkinlere erişebiliyor. İkinci yol, medya özellikle yerel gazete ve televizyonlarda sanat konusunda arz yaratıyor. Etkinlikler ve sanatçılar tanıtılıyor ve etkinliğin sonuna kadar tanıtım ve bilgilendirme yer alıyor. Benim kişisel gözlemim; sanat konusunda paylaşılan değerler oluşturmak için sürekli bir arz yaratma çabası mevcut. Daha sonra bunu bireysel ve toplumsal ihtiyaca çevirip, bu ihtiyacı karşılayacak sürdürülebilir sistemler geliştiriyorlar. Bu sistemler çoğunlukla bireyin her türlü ihtiyacını karşılayacak tasarımlar olup, ekonomik getirisi de o oranda yüksektir.
Boston örneği bana eğitim, sanat ve kültürün uzun vadede her zaman kazandırdığını ve yatırımlarda bu alanların önceliğinin olması gerektiğini düşündürtmektedir. Nitelikli eğitim yaratıcı, estetik duygusu gelişmiş, yaptığı işin farkında olan ve işine katma değer katabilecek insanlar yetiştirmektedir. Bu insanların birçoğu da toplumdaki diğer insanlara lokomotif olacak sistemler, düşünceler ve ürünler geliştirebilecektir. Türk Eğitim Sisteminin bir an önce hak ettiği yerde olması dileği ile…