Türkçe Öğretimi ve Öğretmen

Sayı 55- Temmuz 2017

Dil eğitimi ve öğretimi süreci, ilkokuma ve yazma öğretimi tamamlandıktan sonra, anlama ve anlatma eğitimi başlamaktadır. Dili, dinleme ve ardından konuşma olarak edinen ve kullanan birey, çeşitli olumsuz dilsel ve dildışı etkenlerin etkisiyle dil kullanımında çeşitli kısıtlılıklar yaşamaktadır. Bunların başında kavram yetersizliği gelmektedir. Ölçünlü izlencelerle, okullarda, bu genel kısıtlılık ve yetersizliklerin giderilmesi amaçlanmaktadır:  Edinilen ve öğrenilen dilsel beceriler, dil ürünleri üzerinde yapılan etkinliklerle yetkinleştirilmek, geliştirilmek, derinleştirilmek, bireyler yapılabildiğince eşitlenmek istenmektedir.

Ulusal Eğitim’den sorumlu bakanlıklar, kurumlar, kurullar, enstitüler, üniversitelerin ilgili bölümleri uluslararası, ulusal dil, dilbilim, dilöğretimi eğitimi odaklı araştırmalara, incelemelere, gelişmelere, alan odaklı kurultaylara göre, izlenceler, kaynaklar, yöntemler vb alanlarda yenileşmeler, değiştirmeler, dönüştürmeler gerçekleştirmektedir.

Türkiye’de Türkçe Öğretimi alanında, dünyada olduğu gibi, çeşitli sorunlar, eleştirilen alanlar olduğu bir gerçektir. Ancak temel sorun eğitimbiliminde strateji olarak adlandırılan, Türkçe Eğitimine genel yaklaşımından kaynaklanmaktadır; daha doğrusu, yaklaşımsızlıktan kaynaklanmaktadır.

Örneğin, dil öğretiminin temel yöneliminin bilgi değil, beceri kazandırmaya dönük olduğu, dilin temel işlevinin ise bildirişim, iletişim olduğu vurgulanmaktadır. Bu yaklaşım gerçeğin bir yanıyla doğrudur. Ancak önemli bir yanıyla ise oldukça eksiktir. Beceri odaklı olan dil eğitimi, dil örütleri (metin), dil sözceleri (tümce) üzerinden daha çok yinelenen sıkıcı, yeterince işlevsel, ilginç olmayan uygulayım çözümlemeleri ile başlamakta, sürmekte, tamamlanmaktadır. Sonuç, anlama, anlatma yetileri yeterince gelişmemiş bireylerin bilimsel sınamalarda başarısız olmaları ile görülmektedir. İletişim ve bildirişim dilin oluşum, gelişim sürecinde etkisi olsa bile, gerçekte bugün dilin daha özgün, özellikle, önemli işlevi, düşünmek’i sağlamasıdır. Kuşkusuz işlevsel, yetkin dil eğitimi, iletişim, bildirişim alanlarında da başarılı olmayı sağlar, ancak bu üçüncü, dördüncü düzey işlevler, dil eğitimi izlencelerini, yaklaşım, yöntemlerinin başına alınamaz, çünkü bu durum,  dilin temel işlevi ile çelişir. Kaldı ki, kuşkuya düşmeden önerebiliriz; doğru, etkili iletişim, doğru etkili düşünmeyle dolaysız ilişki içindedir. Dilin işlevleri, insan bireyi için, saymakla bitmez ama, önemi sıralanabilir, sınıflanabilir ve düşünmek bunların en önünde gelir.

Açığa çıkmıştır ki; dilin kavramları, kavramlararası ilişkileri sağlayan düzeneği olmadan, günümüz insanının, anlama yetisinin gelişkin, üretken olması olanaksızdır. Biriken anlam yığını, bilgi, bunların anlamak, anlatmak, bunlardan yenileri üretmek, dönüştürmek gibi tüm beyin işlemleri us olarak adlandırılan genel soyutlamanın beyin organı ile duyuların, kavram-sinir hücreleri (nöron) ilişkisi ile gerçekleşmektedir. Nöronlar bir tür, beyin ile beden arasındaki, beyin ile dış dünya arasındaki özgün bir dildir. İnsan dili ile beyin dilinin buluşması insanın bilme, anlama, anlatma, soyutlama, yeniden üretme gibi en ayırdedici özelliklerini başarmasını sağlamaktadır.

Özetle, dil eğitimi, düşünme eğitimi olarak tasarımlanmalı, izlence, araç gereç, kaynak bu temel tasarım, yaklaşıma göre biçimlenmelidir.

Kuşkusuz, dil öğretmeni de bu biçimlenmeye, tasarıma göre donanmalıdır.

Hiçbir alanın eğitimi/öğretimi, dil eğitimi öğretimi kadar öğretmen bağımlı değildir. Yani, dil eğitimi diğer alanlar gibi çok bileşenlidir, ancak dil eğitimi alanının en önemli, etkili, başat bileşeni alan öğretmenidir.

Dil öğretmeni, dil eğitimi için belirtilenlerden anlaşılacağı gibi, düşünme, ilişkilendirme, kavramsal varsıllık, anlatma, anlama, tasarımlama, çözümleme, birleştirme, yorumlama, öğrenici/öğrenci ile anlaksal iletişimde oldukça usta/gelişkin, özgün olmak zorundadır.

Bu nedenle dil öğretmenleri, çok özel süreçlerden geçerek, sınanarak belirlenmeli, öğretmenlik eğitimine alınmalı, eğitim sürecinde gerekli elemeler yapılmalı, sözü edilen yeterliliğe ulaşan özel bireyler dil öğretmeni olarak atanmalıdır. Çünkü, bu öğretmenler, dil öğretmeni olarak adlandırılsa da, gerçekte onlar, düşünme öğretmenleri olacaklardır.

İlkokuma yazma öğretiminden sonra, dil eğitimi, sınıf öğretmenlerine verilmemeli, dil öğretmenlerine bırakılmalıdır.

Dil öğretmeni yetiştirme bölümleri, sayılan özellik, niteliklere göre yeniden, bilim, dilbilim, beyinbilim, beyindilbilim, ruhdilbilim gibi yeni yetişeklerle donanmalı, 5 yıl boyunca bu alanların eğitim öğretimi ile diğer tüm alanlardan farklı olarak yetiştirilmeliler. Öğretmen yetişme süreci ile öğretmenlik yaptıkları sürede de, bu alanlarda ulusal uluslararası ölçekte yetiştirme işi, derinleştirme, geliştirme odaklı sürmeli, bu öğretmenler çok yönlü okuma, anlama, yazma, yorumlama alanlarında zorunlu tutulmalı, belirli aralıklarla sınamaya alınarak, gözlenmelidir; gerektiğinde, eğitim sürecinden alınmalı yetersiz kaldığı, gelişmediği alanlarda sorunları giderilerek, yeniden eğitim sürecine sokulmalıdır.

Dil eğitiminde, araç olarak kullanılacak örütlerin (metinlerin) bilgi yoğun olmaları da ayrıca önemlidir. Bu örütler, dil öğretmeni ile öğrencilerinin genel geçer bilimsel bilgilerin temel özelliklerini, dil eğitimi amacıyla örtüştürerek, bilimsel kavram edinmeleri, biriktirmeleri, onların anlama, anlatma, yorumlama üretme yetilerini de geliştirecektir. Örüt seçimi, kullanımı ise tümüyle dil öğretmenlerine bırakılmalı, öğretmenler, bulundukları yere, sınıfa, öğrenciye göre örüt seçimi yapabilmelidir.

Dil öğretmenleri arası, yoğun sıklıkta, kurultaylar düzenlenmeli, bilişim ortamlarında bilgi, beceri, görüş, öneri paylaşacakları olanaklar sağlanmalı, dil öğretmenleri arası akış sürekli, düzenli, verimli tutulmalıdır.

Dil öğretmenlerine geniş bilimsel, sanatsal kavramlarla yükle, bilgi değeri yüksek kaynaklar ücretsiz olarak sunulmalı, en yeni eğitim araçları, teknolojileri zaman yitirilmeksizin, kullanma eğitimi de verilerek, ulaştırılmalıdır.

Dil öğretmenleri, diğer bilimsel alanlarda öğretim göreceklerin, seçtikleri alanda üretken olmalarını sağlayacak tek araçtır, tek çaredir, tek umuttur. Unutulmamalıdır.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir