Güzel görmek, güzel olanı görmek ya da bakışıyla güzelleştirmek apayrı bir vasıftır. Divan şairleri güzeli görmekte, gördüğünü güzelleştirmekte ustadır.
Onlar için sevgili çoğunlukla gül, bazen peri bazen de mahdır. Âşık için maşuk zalim bir hükümdardır, gülşendeki gülşahdır. Kusursuzdur, mükemmeldir, her uzvu ayrı güzeldir. Divan geleneğinde aşk, mey, kadın ve kadın güzelliği şiir yazmak için en önemli amaçtır. Şair her şeyin mükemmelini arar; şiirin, içkinin, meclisin ve afet-i devranın…
Sevgili güzel olmasa da âşık onu mutlaka güzel görür. Herkesten kıskanır; rakibinden, sabah yelinden, saçının telinden… Sevgili güzelliği ile etrafındaki her şeyi güzelleştirir. Bulunduğu köy, mahalle, bezm, kâşane sevgilinin varlığından ötürü güzeldir, sevgilinin varlığından ilham alır.
İstanbul’da doğup büyüyen Nedim (1681–1730), iyi bir öğrenim görmüştür. Lale Devri diye anılan kültür ve sanat hayatı içinde birbirinden güzel şiirleriyle adını duyurmuştur. Şiirlerinde kullandığı kıvrak ve akıcı diliyle giyim-kuşam, yiyecek-içecek, eğlence yerleri, mimarî, peyzaj, âdet, inanış ve yaşam tarzıyla İstanbul hayatını aksettirmiştir (Kurnaz, 2004: 337).
Şivesi nâzı edası handesi pek bi-bedel
Gerdeni püskürme benli gözleri gaayet güzel
Sırma kâkül sîm gerden zülf tel tel ince bel
Gül yanaklı gülgûli kerrâkeli mor hâreli
Nedim sevgilisinin fizikî özelliklerini uzun uzadıya tasvir ederek sevgilisini övmektedir. Maşukun her hâli ayrı güzel ve eşsizdir. Zaten maşuk oluşu da bu hâllerindendir. Göze hitap etmeyen Nedim’in gönlüne nasıl hitap etsin? Sevgili nazlıdır; bir bakışına mazhar olmak için âşık yıllarca kapısında kul köle olmalıdır. Olur ya bir gün sevgili ok gibi kirpiklerini süzerek belli belirsiz bir bakışını lütfeder. İşte o zaman sevgilinin ok gibi kirpikleri âşığın kalbine saplanır ve gönlünde onulmaz yaralar açar.
Âfet-i cân dediler gamze-i cellâdın için
Haddeden geçmiş nezâket yâl u bâl olmuş sana
Mey süzülmüş şîşeden ruhsâr-ı âl olmuş sana
Haddeden, yani erimiş demirin süzüldüğü en ince süzgeçten -ki bu süzgeçten geçen erimiş demirden iğne yapılır- geçen nezaket sevgiliye boy, endam olmuş. Şarap şişeden süzülüp sevgilinin yanağına kırmızı rengini vermiş. Nedim’in gözünde sevgilisi sıradan bir güzel değil, nadir bulunan bir güzeldir. Bu nedenledir ki maşuk şaire ilham vermiş, Nedim’i coşkuyla söyletmiştir.
Güllü diba giydin amma korkarım azar eder
Nazeninim saye-i har-ı gül-i diba seni
Sevgili üzerinde gül desenleri olan bir elbise giymiştir. Şair Nedim ise sevgilisini o kadar nazik ve kibar görür ki elbisenin üzerindeki gülün dikeninin gölgesinin sevgilisini inciteceğini düşünerek korkuya kapılır. Çünkü sevilen incitilmemeli, ona hiçbir şey zarar vermemelidir. Değil dokunmak, bir bakışlarıyla bile sevgililerinin incineceğini düşünen âşıklar, sevgililerine zarar verecek her şeyden sakınırlar.
Neden bakarsın sık sık böyle mir’at-ı mücellaya
Meğer sen dahi kendi hüsnüne hayran mısın kâfir
Sevgilinin aşkı Nedim’in aklını başından almıştır. Nedim’in gözlerini aşk u şevkten kör eden sevgili kendi güzelliğinin farkındadır ve bir an olsun ayna karşısında güzelliğini seyretmekten kendini alamaz. Nedim’den sakladığı güzelliğini ayna ile paylaşır ve Nedim’e zulmeder. Bu nedenle Nedim sevgilisine kâfir diye seslenir.
Nedîm nâmına bir şâir-i cihân var imiş
Kemend-i zülfüme düşsün İlahî ol ayyâr
Nedim, kendisini güzellerden ayrı göremediği gibi güzel kadınların da Nedim’siz olamamasını ister. Bu nedenle olacaktır ki yukarıdaki beyti kaleme almıştır. “Nedim adında bir cihan şairi var imiş; Tanrı’m, inşallah o söz sihirbazı benim zülüflerimin kemendine düşsün!”
Yok bu şehr içre senin vasf etdiğin dilber Nedîm
Bir perî-sûret görünmüş bir hâyal olmuş sana
Nihayet Nedim de her âşığın uğradığı hazin sondan kaçamaz ve kendini teselli etmeye çalışır. Senin uzun uzadıya övdüğün, anlattığın, her bir özelliğini kıymetli vasfettiğin güzel sevgili bu şehirde yok. Belli ki sen bir hayal görmüşsün, olsa olsa bir peridir bu kadar güzel olan, diyerek sözlerini tamamlar.
Kökleri yüz yılların birikimine dayanan Dîvan şiirlerinde kadın, güzellik ve aşk çok önemli bir yere sahiptir. Mazmunlara bakacak olursak ortaya çok da güzel biri çıkmaz.(?) Beli kıl kadar ince, boyu servi gibi uzun, kaşları yay, kirpikleri ok, ağzı nokta kadar küçük, gözleri kan dökücü, zülfünün her bir telinde onlarca aşığın gönlü asılı; güzellikte eşsiz, zulmetmekte mahir, rakiblere lutûfkar, âşığına zalim kesilen bir sevgili; bir görüşe göre gulyabani(Gölpınarlı, 1945) tipi. Ama sevgiliyi güzel kılan âşığın sevgisidir. Âşık güzel görmek isterse baktığı her şey sevgisiyle güzelleşir. Gönül kimi severse güzel odur. Nedim’den yüz yıllar sonra yaşamış ünlü halk şairi Âşık Veysel’in meşhur dizelerinde söylediği gibi:
Güzelliğin on par‘etmez.
Bu bendeki aşk olmasa…
KAYNAKÇA
Kurnaz, Cemal (2004). Eski Türk Edebiyatı, Ankara: Gazi Kitabevi.
Gölpınarlı, Abdulbaki (1945). Divan Edebiyatı Beyanındadır, İstanbul: Marmara Kitabevi.