İnsanlar kendi hayatlarında önem arz eden unsurlar için kutlamalar tertip etmişlerdir. Birlik ve beraberliğin pekiştiği, insanlar arası paylaşım ve etkileşimin arttığı bu kutlamalar aynı zamanda eğlenmek, gülmek, sevinmek için de bir fırsat oluşturmaktadır. Türk kültüründe hayvancılığın temel geçim kaynaklarından biri olması sebebiyle hayvanların ayrı bir yeri vardır. Bu da hayvanların insan yaşamının birçok alanına girmesini sağlamış, insanların gelenek ve göreneklerinde, kutlamalarında yer edinmesine ortam hazırlamıştır. Koç katımı geleneği de gerçekleştirilen adetler sebebiyle ilginç özellikler taşımaktadır.
Yaşadığımız coğrafya olan Kars’ın doğal bitki örtüsü genel itibariyle bozkır ve dağ çayırlarından oluşmaktadır. Buna bağlı olarak da geçim kaynağının büyük bölümünü hayvancılık oluşturmuştur. Hayvancılığın yaygın olduğu bu yörede koç katımı kutlamalarını da tüm adetleriyle görmek mümkündür. Buradan hareketle koç katımı törenlerinden, bu törenlerde yer alan başlıca adet ve ritüellerden bahsetmeye çalışacağız.
Temmuz ayının son haftası ile ağustos ayının ilk haftası arası koçlar sürüden ayrılır. Bu aylar koçların kızgınlaştığı bir dönemdir. Sürüden ayrılan koçlar, ağıllarda cinsel performanslarını artırmak için özel bir şekilde beslenir ya da merada o yılın toklu denilen erkek kuzu sürüsüyle bir çoban eşliğinde otlatılır. Bir çoban tutulup, köyün bütün koçları toplanarak beraber otlatıldığı da olur. Ancak koç katımına yakın koçlar bu sürülerden de alınarak özel besiye alınır. Koçların bir ağılda özel olarak beslenmesi [2] verimlilik açısından daha sağlıklıdır. Çünkü sürüyle merada gezmeyeceğinden daha az hareket eder ve enerji kaybına uğramaz, bu da koçu güçlü kılar. Güçlü koçtan da iyi kuzu alınır. Aynı zamanda kuzulama döneminin kısa sürede bitmesini sağlar.
Sıra koç katımı törenine geldi. Çok iyi beslenmiş olan ve rengarenk süslenen koçlar ekim ayının ilk haftası, bu tarih genelde 1 Ekim oluyor, koyun sürüsünün içine katılır. Bu dönem koyunların da kızgınlık dönemine denk düşmektedir. Bu koç katımı sırasında geleneksel olarak yapılan bazı ritüeller vardır. Kısaca bahsetmek gerekirse:
Koçlar, evlendirilen damatlar gibi süslenir. Kökboyası veya kınayla özel desen veya şekiller çizilerek rengârenk boyanır. Bunun amacı koçların sürünün içinde belli olmasını sağlamaktır. Bazı çok iyi damızlık olan koyunlar da boyanır ki buradaki amaç da sürü içinde koçun boyanmış koyuna dikkatini çekmektir. İyi bir koyundan erken doğacak bir kuzu daha bereketli olacaktır. Kimi sürü sahipleri koç katımı zamanına bağlı olarak geçmişte yaşadığı olumsuz olaylar sebebiyle -herkeste farklı olmak üzere- bazı renkleri kullanmazlar, uğursuzluk getirdiğine inanırlar. Örneğin; koçu o yıl kırmızıya boyayan biri bu kutlama gününde veya birkaç gün gibi kısa bir süre sonrasında ailesinden birisinin rahatsızlanması, kaza geçirmesi, ölmesi veya evinin yanması, yıkılması gibi durumları koçu boyadığı kırmızı renkle ilişkilendirir ve bu rengin kendilerine düşmediğine inanırlar [3] .
Koçların boyunlarına yazma, leçek, mendil bağlanır [4]. Ayrıca kuruyemiş, bisküvi, çikolata gibi yiyeceklerden oluşan veya elmaların dizili olduğu bir kolye de bağlanır. Bu yiyecekler daha sonra çobanın ve etraftaki çocukların yemesi içindir. Burada en dikkat çekici olan elma, bolluğu, bereketi, üremeyi temsil eder. Elma motifini sadece Terekemelerin düğünlerinde görülen şah kaldırma geleneğinde de görmekteyiz. Ağaçtan yapılan küçük bir ağacı andıran şahın üstündeki çivilere elma iliştirilmesi ve hemen hemen bütün düğünlerde görülen gelinin kafasına elma atılması geleneği de buna örnektir. Hem burada hem de koç katımında elma motifi üreme manasındadır. Ayrıca dünyadaki bütün mitolojilerde ağaç ve elma motifi üreme manasına gelmektedir ve hayatın evlilik, doğum gibi geçiş dönemlerinde sık kullanılan bir motif olmuştur. Oğuz Kağan Destanı’nında geçen “Yine bir gün Oğuz Kağan ava gitti. Önündeki göl ortasında bir ağaç gördü. Bu ağacın kovuğunda da bir kız duruyordu [5].” ifadesinde Oğuz Kağan’ın ikinci evliliğini yaptığı kızın ağaç kovuğundan gelmesi ağacın üreme motifine örnektir. Ayrıca kovuk dişil bir imgedir [6]. Yine Manas destanında geçen: ‘’(Çıyrıçı) evliya mezarlarına gitmedi, Elmalıkta (yerlerde) belenmedi [7]’’ diyerek Yakup Han hanımının ona bir çocuk vermemesini kutlu yerlere gidip elmalık yerlerde belenmemesine bağlaması da buna örnek teşkil eder.Ayrıca halk inanışlarında çocuğu olmayan kadına elma yedirilmesi de yine bunun başka bir örneğidir.
Koç katımı törenlerine ortalama elli koyun için bir koç denk getirilir. Bir koçun sağlıklı olarak elli koyunu süreceği (dölleyeceği) kabul edilir. Daha fazla koyun olduğunda hem kuzuların doğumları arasında fazla zaman farkı olmasına neden olur hem de koçun gücünün azalması sebebiyle koyunların gebe kalmamasına yol açar.
Sürü bir düzlükte veya ağılda bekletilir. Bu hazırlıklardan sonra koçlar sürüye katılmaya götürülür. Koçlar sürüye giderken, koçların üstüne küçük kız çocukları bindirilir. Buradaki amaç ise, doğacak olan kuzuların dişi kuzu olmasını istemektir. Erkek kuzu olmasını isteyenler ise erkek çocuk bindirirler.
Tarih olarak 1 Ekimin seçilmesindeki amaç ise koyunun gebelik süresinin bitişini yani kuzuların doğacağı dönemi kışa denk getirmemek, baharda doğmalarını sağlamak içindir. Bir başka nedeni ise yem masrafından kurtulmak yani ekonomik olmasıdır. Ayrıca yeni doğan bir canlının baharda daha iyi ve sağlıklı büyüyeceği düşüncesidir. 1 Mart ile başlayan “döl zamanı” denilen koyunların yavrulama dönemi ise ayrı bir heyecan taşır.
Anadolu kültürünün önemli bir geleneği olan “koç katımı” adetleri bugün kısmen terk edilmiştir. Bunun birçok nedeni vardır. Köylünün şehirlere göç etmesi, koyun sürülerinin azalması vs. Ayrıca şimdiki dönemde koçlar sürülerden hiç seçilmemektedir. Böylece koyunlardan yılda iki kere kuzu alınabilmekte ve daha verimli olduğu düşünülmektedir.
Şu an itibariyle tam olarak bu gelenek uygulanamasa da yine de koç katımı ritüeli, gelenek ve göreneklerin devam ettirilmesi açısından önem taşır ve insanların birbirleriyle olan etkileşimini artırır.
[1] Kafkas Üniversitesi, SBE, Yüksek lisans öğrencisi.
[2] Arpanın koçun cinsel performansını artırdığı, kızgınlaştırdığı söylenerek daha çok arpayla beslendiği görülür.
[3].Aynı inanış başka durumlarda da farklı bir şekilde karşımıza çıkmaktadır. Uğursuzluk getirdiğine inanılan şey renk olabileceği gibi haftanın bir günü de olabilir. Örneğin; koç katımı, yaylaların çıkması, düğün vb. gibi önemli günlerin, aileden birisinin öldüğü salı gününe denk gelmesi durumunda bu önemli gün ya ertelenir ya da gününden önce yapılır.
[4] Yazma, neçek bağlama hayırlı olsun manasına gelmekte ve yeni alınan arabaların aynasına da bağlandığı görülmektedir.
[5] Saadettin GÖMEÇ, Türk Destanlarına Giriş, Akçağ Yayınları, Ankara 2009, sayfa 50.
[6]Sencer DİVİTÇİOĞLU, Oğuz’dan Selçukluya, İstanbul 1994, sayfa 28.
[7]Tuncer GÜLENSOY, Manas Destanı, Akçağ Yayınları, Ankara 2002, sayfa 29.