Giriş
Her ilim dalının kendince temel konusu, bu konunun ayrıntısına dair meseleleri ve bunların çözümünde yararlanılan ilkeleri vardır. Aynı husus, fıkıh ilmi için de geçerlidir. İşte bu yazının amacı da fıkıh öğrenimi ve fıkıh kitaplarından en verimli şekilde nasıl yararlanacağı konusunda atalarımızın değerli tecrübelerini fıkıh öğrencisine aktarmaktır. Bunun için de öncelikle yapı sonra da muhtevanın niteliği bakımından fıkıh ilmi üzerinde durulacaktır. Fıkıh ilminin yapısına öncelik verilmesinin sebebi, öğrenim süresi boyunca karşılaşacağı yapının mantığını kavraması halinde öğrencinin bu yapının muhtevasını kuşatıcı tarzda öğrenmesini kolaylaştırmaktır.
1. Kavram Bilgisi
1.1. İslam Hukuku ve Fıkıh
Yazının başlığında her ne kadar “İslam Hukuku” tabiri geçiyor olsa da aslında kullanmak istediğimiz “fıkıh” kelimesidir. Zira İslam Hukuku ifadesi, hakkında tavsiyelerde bulunacağımız literatürü kapsayamamaktadır. Zira fıkıh denilince “ibadetler, hukukî muameleler ve cezalar” şeklinde üçlü muhteva kastedilmektedir. İslam Hukuku dersinde ibadetler konusu müfredat dışında bırakılmış, bu boşluk ikinci yarıyılda okutulan İslam İbadet Esasları dersiyle doldurulmuştur. İslam Hukuku’nun klasik literatüründe yani fıkıhta böyle bir ayrışma söz konusu olmadığı için yeni başlayan öğrenci “İslam Hukuku – İslam İbadet Esasları” şeklinde bir ayrımın var olduğunu zannetmektedir. Söz konusu bölünmenin sebebi, ülkemizde Kıta Avrupası hukuk sistemine göre hukuk eğitiminin yapılıyor olmasıdır. Bu sistemde hukukî muhteva yapı itibariyle Özel Hukuk-Kamu Hukuku ayrımı içinde sunulmaktadır ve hukuk-din ayrışmasından dolayı burada ibadetlere ilişkin bir bilgi yoktur. Eğitimde bütünlüğün sağlanması amacıyla Hukuk Fakültelerindeki sistem ve kavram çerçevesi İlahiyat Fakültelerindeki müfredata yansıtılmıştır.
1.2. Yapı Bakımından Fıkıh İlmi
Fıkıh öğrencisi, Kıta Avrupası’ndaki hukuk sistemiyle paralel bir inceleme yaptığında, “Kamu Hukuku” bölümünün İslam’daki Allah hakkının söz konusu olduğu konulara, “Özel Hukuk” bölümünün ise insan hakkının söz konusu olduğu konularla yakınlık gösterdiğini, fıkıh kitaplarında muamelat bölümünde Özel Hukuk konularının işlendiğini müşahede edecektir. Bu konudaki karşılaştırma hakkında toplu bilgi için Abdulkadir Şener’in İslam Hukuku Dersleri (İzmir 1987, s.26) adlı eserine bakılabilir.
Fıkıh kitapları belli başlı ilkelere göre tasnif edilmiştir. Bu ilkelerin sözlü bilgilerin yazılı hale getirilmesi (tedvin) işinin başladığı hicrî ikinci yüzyıldaki zihniyet yapısıyla ilgili olduğu söylenebilir. Zira tedvin işinin gayesi, nakil yoluyla gelen bilgilerin sadece kayda geçirilmesi değil, sözlü kültürde yerleşik mantığa uygun olarak bilgilerin yazılı tasnifinin yapılmasıdır. Böylece fıkhın bütün konularını ihtiva etme gayesi de gerçekleşmiş olmaktadır.
Klasik fıkıh eserlerinde üst ve alt başlıklar ya “Kitap-Bab” veya “Kitap-Fasıl” şeklinde ikili ya da “Kitap-Bab-Fasıl” şeklinde üçlü şekildedir.
Konular “ibadetler”, “muameleler” ve “cezalar” olmak üzere üç ana bölümde incelenir. İbadetler bölümünde kitap üst başlığı altında incelenen temel ibadetler yani “taharet”, “namaz”, “oruç”, “zekât” ve “hac” konuları yer alır. Bunların sıralamasında mükellefiyet şartlarının genişliği-darlığı dikkate alınır. Örneğin, hacca gitmekle yükümlü olmanın şartları namaz kılmakla yükümlü olmanın şartlarına göre daha dar bir kitleyi hedef almaktadır.
Temel ibadet konularının sonuncusu olan “kitâbu’l-hac” başlığından sonra “ihtiyacın umumiliği” ilkesi esas alınmışsa satım akdini anlatan “kitâbu’l-bey‘/büyû” başlığı, “ibadet niteliğini taşıma” ilkesi esas alınmışsa evlilik konusunu anlatan “kitabu’n-nikâh” başlığı gelmektedir.
Cezalar bölümünde belli niteliklerine göre kendi içinde sınıflara ayrılan “had, kısas ve tazir” türü suçlar ve cezalar bulunur. Bu konuların işlenişinde farklı yöntemler söz konusudur. Örneğin “had cezaları” sırf Allah hakkı niteliğinde olduğu için bazı eserlerde nikâhla ilgili konulardan sonra ele alınmıştır.
1.3. Mahiyeti Bakımından Fıkıh İlmi
Fıkhın mahiyetinden kastımız, fıkıh ilminin içerdiği meselelerdir. Delillerinin var olması (sübût) ve hükmü göstermesi (delâlet) bakımından meseleler kısımlara ayrılır. Örneğin, bir mesele Hz. Peygamber zamanında gerçekleşmiş, hakkında çeşitli sayıda ayetler inmiş ve hükmü hakkında Hz. Peygamber tarafından yeterince açıklama yapılmışsa, bu meselenin hükmü nass ile yani Kitap ve Sünnet ile kesinlik kazanmış demektir. Buna “hükmü hakkında nass bulunan mesele” denir. Delillerinin varlığının kesin olup olmaması ve hükmünü açıkça gösterip göstermemesi bakımından meseleler dört kısımda incelenmektedir.
2. Fıkıh Öğrencisinin Çalışma Yöntemi
2.1. Fıkıh Melekesini Oluşturmak
Hukuk diliyle konuşabilmek için öğrencinin planlı şekilde hukuk kitaplarını okuması gerekir. Zira hitap edeceği kitlenin kullandığı hukuk dilini bilmek elzemdir. Böyle olmazsa ilim dili dışındaki bir tarzda konuşur. Mesela genel kültür seviyesinde bir dili kullanması öğrencinin kapasitesini zayıflatır. Lafızların uzun zaman boyunca kullanımından doğan zihin ve dil alışması öğrenciyi geliştirir. Bu sebeple fakihlerin kullandıkları lafızlar ve bunların her birinin delaleti, cümlelerin yapısı, hükmün ve delillerinin ifadeleri çok iyi öğrenilmelidir.
2.2. Okumaya Muhtasar Kitaplarla Başlamak
Fıkıh öğrenimi açısından ilk yapılması gereken, mezheple ilgili son döneme ait muhtasar/kısa hacimli kitaplarından birinin metninin okunmasıdır. Zira uzun hacimli kitaplar (mutavvel/mebsut) konuyu yayarken muhtasar kitaplar toplar. Toplu haldeki konuyu ele almak detaylı olanı ele almaktan daha kolaydır. Uzun eserler başlangıç seviyesindeki öğrenci için zararlıdır. Zira muhtasarlarda öğrencinin aklı fıkıhla birlikte belli bir türe yoğunlaşır. Diğer yandan mebsut türü eserlerde metin kolaylıkla okunur ama başlangıç öğrencisine meseleler hakkında çeşitli görüşlerin bulunduğunu söylemekten öte bir şey kazandırmaz. Zira konuyu kavrama yeteneği gelişmez. Diğer bir ifadeyle, uzun hacimli olan kitaplar, ileri düzey öğrenciler için çeşitli soruları çözmeye yönelik ayrıntı içinde ayrıntıyı ihtiva eder.
2.3. Hücre Yöntemiyle Tasavvur Çalışması Yapmak
Her bir başlık kendi içinde ele alınmalı ve başka başlıklarla karıştırılmamalıdır. Örneğin, öğrenci “kitabu’z-zekat”ı incelemeye başladığında konuyu iyice anlamak için cümle cümle okumalı ve meseleyi zihninde canlandırıncaya kadar incelemeye devam etmeli başka bir meseleye geçmemelidir. Hem zekâtı hem alışverişi hem hadleri aynı anda çalışan öğrencinin zihni bütün bu konuları toparlayıp kavrayamaz ve meseleleri birbirine karıştırır.
Modern hukuk kitabından ya da fıkıh eserinden bir konuyu mütalaa ederken okunan meselenin sınırları tespit edilip zihinde canlandırılmalı ve oluş şekli kavranmalıdır. Çalışma basamaklarının en önemlisi budur. Zira meseleyi olduğu gibi zihninde canlandıramayan öğrenci, bunları birbirine karıştırır ve maalesef daha sonra gelecek olanları da yanlış temele oturtur. Dolayısıyla yanlış üzerine kurulanlar da yanlış olacaktır. O halde ele alınan meselede anahtar kavram “tasavvur” kelimesidir.
Bu çalışmada ileri düzey öğrencilerin başlangıç seviyesindekilere destek olması süreci hızlandırır. Fıkıh ehli bir hocayla beraber çalışmak ise her öğrencinin hayali olmalıdır.
2.4. Delil-Hüküm Bağlantısını Kavramak
Öğrenci, başlığın altındaki meseleleri delillere muhtasar tarzda bakarak anlamaya çalışmalıdır. Şayet her bir meseleyi incelerken ilgili delilleri geniş tarzda ele almaya kalkarsa kısa sürede yılgınlık oluşur, çalışmaya devam edemez. Örneğin, namazın hükmünün ne olduğunu ve niçin o hükmü aldığını kısaca açıklamaya çalışmalıdır. Böylece deliller hakkındaki teorik bilgisi, uygulama yoluyla pekişmiş olacaktır.
2.5. Metinden Olaya İntikal Yeteneğini Kazanmak
Bunun en kısa yolu, fetva için sorulan soruları ve âlimlerin bunlara verdiği cevapları araştırmaktır. Böylece meseleleri anlama, sorulan sorular sayesinde meydana gelen olayla bağlantı kurma melekesi güçlenecek, metinden olaya intikal etme kavrayışı gelişecektir. Fıkıh ilmini sadece teorik olarak bilmek yeterli olmaz. Soru geldiğinde bahsedilen intikali yapmaya, diğer bir ifadeyle delilleriyle birlikte fıkıh meselelerinden somut meseleye geçiş yapmaya zihni alıştırmalıdır. Böylece soru sorulduğu zaman zihin bu ön hazırlık sayesinde doğrudan intikal eder ve bir süre sonra da aşinalık oluşur.
2.6. Görüş Ayrılıklarının Farkında Olmak
Fıkıh öğrencisi inceleme yaptığı mezhebin imamından bir mesele hakkında farklı görüşlerin nakledildiğini görünce şaşırmamalıdır. Zira konu hakkındaki deliller (bunlara âyet, hadis ya da ikisini de kapsayacak şekilde nass/eser denmektedir) birbiriyle çelişkili olabilmekte ve buna bağlı olarak imamın konuyla ilgili birden fazla görüşü bulunabilmektedir. Bir rivayette imam, meseleye dair delillerden birini tercihe meyletmişken ikinci rivayette başka bir araştırmayla farklı bir delili tercih etmiş olabilir. Yine mesele hakkında kendisine soru sorulan mezhep imamı, sorunun kapsamı kadar cevap vermiş, soran kişi cevabı iyice anlasın diye ona göre konuşmuş olabilir. Aynı meselenin başka bir yönü hakkındaki sorunun cevabı da bu şekilde olunca meselenin hükmü hakkında birçok görüş ortaya çıkmış olmaktadır. Meselenin ortaya çıktığı coğrafî şartların da bunda etkili olduğu göz ardı edilmemelidir. Örneğin İmam Şâfiî’nin eski ve yeni görüşleri arasındaki farkta coğrafi şartlar dikkat çekici şekilde etkili olmuştur.
SONUÇ
Fıkıh öğrencisine verilebilecek tavsiyeler burada zikredilenlerden daha çoktur. Bu yazıda özellikle başlangıç seviyesindeki öğrenciler hedef alındığı için özet bir “hukuka giriş” ve “çalışma yöntemi” mahiyetinde açıklama yapılmıştır. Orta ve ileri seviye öğrencilere yönelik tavsiyeler daha sonraki yazılarda kaleme alınacaktır. Öğrencilerimize çalışmalarında başarılar dileriz.