Bir bireye kendisinin ve toplumunun yaşadığı doğal çevreyi sevdirerek toprağı vatan milli manevi ve insani değerleri öğreterek bireyi insan bir toplumun üyesi olma inanç ve anlayışını kazandırarak topluluğu millet yapacak bir eğitim süreci verilmezse o ülkede kargaşa, kavga, hoşgörüsüzlük, yoksulluk, adaletsizlik, terbiyesizlik, v.b. birçok olumsuz faktörü görmek mümkündür.
Eğer insan hakları ve demokrasi ilkeleri eğitim kurumlarının davranışların egemen değilse toplum çeşitli kesimlere bölünür. Bu ise ülke bütünlüğünü tehlikeye düşürür.
Eğer bir insan benim şirketim büyüsünde varsın diğerleri iflas etsin benim işim görülsün de varsın diğerleri kuyrukta beklesin benim karnım doysun da varsın diğerleri aç kalsın diyebiliyorsa, nasıl olsa kimse görmüyor, nasıl olsa ben haklı çıkarım, nasıl olsa bu bebektir dili yoktur, beni kimseye şikayet edemez tutumlarını öğrenmiş ve davranışlarını buna göre düzenliyorsa yani kuvvet kimde ise hak onundur anlayışını benimsiyorsa, öyleyse kuvvetsizin hakkını kim koruyacak? İşte bu görev temelde eğitime düşmektedir.
İlkokulun birinci sınıfından itibaren öğrencilere kendi haklarını savunma ve başkalarının saygı gösterme tutumu çeşitli öğrenim yaşantıları düzenlenerek öğretilmelidir. Aksi halde bugün toplumda büyük ölçüde tatmin gören köşe dönücülük, iş bitiricilik, kaba kuvvetle hak elde etme, vergi kaçakçılığı, hırsızlık,gibi davranışlar toplumu büyük bir bunalıma sürükleyebilir. Çünkü bir eğitim kuralına göre tatmin edilen davranış tekrar edilir. Eğer kaba kuvvetle kural dışı yollarla hak elde etme yaklaşımı tatmin edilirse bu davranış tıpkı salgın hastalık gibi hızla yayılır, ve toplumu çok kısa sürede bunalıma sürükler bir güvensizlik ortamının bir kaos ortamının oluşmasına neden olur ve daha da yayılırsa ülkenin sonunu hazırlayabilir.
Ekonomik değeri olmayan bir eğitim diplomalı işsizleri çoğaltacağı için kalkınmayı ters yönde etkileyecektir. Üstelik eğitim insanların gereksinimlerini arttıracağından işsiz kalmış diplomalı insanlar ekonomik sıkıntılar yüzünden bu gereksinimleri karşılayamadıkları için mutsuz huzursuz, hoşgörüsüz, öfkeli bireyler haline dönüşecektir, bu da ülkede kavgaların kaos ortamının oluşmasına yol açacaktır. Ülke bütünlüğünü bozacaktır.
Dil insanların birbiriyle anlaşmalarında ve düşüncelerini anlamalarında en önemli anlatım aracıdır. Her 10 kişiden Türkçe bilmemesi bu bir kişinin diğer dokuz kişinin düşüncelerini anlayamamasına onlarla ilişki kuramamasına yol açar. Bu nedenle eğer bir ülkeyi yıkmak isteseydim Türkçe öğretimini müfredattan kaldırırdım ve ortak bir dil yerine her bölgenin kendi dil özelliklerine göre eğitim vermesini isterdim ve bunu da demokrasinin arkasına saklanarak yapardım. Böylece bölgesel şovenizmin oluşmasını sağlardım ve ülkede bütünlük adına bir şey kalmazdı.