Bir ülkenin kalkınmasında temel unsur eğitimdir. Eğitim ” Belli bir toplumun varoluşunu ve ilerleyişini güvenceye bağlamak amacıyla üyelerine gerekli bilgi, beceri, düşünce ve davranış kalıplarını aktarması sürecidir “. (1)
Bir ülkenin insan kaynağı o ülkenin en değerli varlığını teşkil etmektedir. Eğitim ise, insan için en önemli öğelerden biridir. Bu nedenle bir ülkenin kalkınması insanlarının eğitim seviyesi ile doğru orantılıdır. ” Çünkü kalkınmanın gerçekleşmesinde, doğal kaynaklar ve sermaye gibi ekonomik unsurların kullanılması insan becerisine bağlıdır ve insan bu beceriyi eğitimle kazanmaktadır” (2)
Örneğin Japonya, sözü edilebilecek bir sanayi hammaddesine ve yer altı kaynaklarına sahip olmamasına rağmen bugün en gelişmiş ülkeler arasında yer almaktadır. Bu gelişimde en önemli etken ise insan öğesidir. İkinci bir örnek olarak da, İkinci Dünya Savaşı’ ndan yenik çıkan ve büyük kentleri önemli derecede hasar gören Almanya’ yı verebiliriz. Almanya’ nın kısa zamanda mucizevi bir şekilde kalkınmasında iyi eğitim görmüş halkı en büyük rolü oynar. Türkiye’ de yaşanan 1960 Devrimi ve 12 Mart 1971 Müdahalesine sebep olan bunalımın en önemli etkenlerinden biri de Türk halkının büyük çoğunluğunun okuma yazma bilmeyecek kadar eğitimsiz olmasıdır. “Devlet” adlı eseriyle tanınan Platon: “Devlet içinde en kutsal ve mükemmel etkinlik eğitim etkinliğidir. Çünkü insanlar, yaratılışlarında hayvanların en evcillerinden sayılırlar. Bununla beraber onlar eğitim aracılığıyla canlıların en iyisi olabilirler (…) Buna karşılık sistemli bir eğitim görmezlerse hayvanların en ilkeli olmak eğilimine sahiptirler” (3) demektedir.
Kişi başına düsen ulusal gelir payı bir ülkenin kalkınmış olup olmadığı hakkında sağlıklı bir ölçek değildir. Öyle ülkeler vardır ki, kişi başına düsen gelir payının yüksek olmasına karşın, siyasal, sosyal ve kültürel yönlerden geri kalmıştır. Gerçek anlamda bir kalkınmanın sağlanabilmesi için ise eğitimden başlanmalıdır. Eğitim, sosyal, ekonomik, teknik, kültürel potansiyele üretici ve yaratıcı vasıf kazandıran bir güce sahiptir. Eğitimsiz kalan veya kötü eğitilen bir ülke gerilemeye ve yok olmaya mahkumdur.
Madem ki eğitim bir ülkenin kalkınmasında bu kadar önemlidir, öyleyse toplumu meydana getiren bireyleri,
1.Aile içinde
2.Okul içinde
3.Toplum içinde
olumsuz yönlerde eğiterek ülkeyi yıkmak mümkündür. Bunun için yapılması gerekenler aşağıda sıralanmıştır.
İlkönce, çocuk sahibi olan anne babalar eğitimsiz olmalı ve kendilerini geliştirme yolunda çaba göstermemelidirler. Çocuklar aile aracılığıyla topluma hazırlanırlar.
Yani ailede başlayan bir toplumsallaşma ile topluma adım atarlar. Bu nedenle, ailesi tarafından kötü eğitilen her birey, toplum içinde ise yaramayan, kişiliği zayıf, ülkesine faydasız insan olacaktır. Aile, çocuğa vatan millet sevgisi ile insanlara karşı sevgi ve saygı gösterme şeklindeki ahlaki davranışları kazandırmamalıdır. Yani çocuklar, toplumun mevcut kültür ve degerleriyle yetiştirilmemelidir.Baskıcı, sert ve otoriter, anne babanın terbiyesi altında yetişen çocuklar kendine güven duygusu ve teşebbüs kabiliyeti zayıf bir kişilik kazanırlar. Dayak, şiddet ve baskı çocuk ruhunda tahribat yapar. Bu yollara sıkça başvurularak kendini ifade edemeyen ve olumlu gelişmeler gösteremeyen bireyler yetiştirilebilir. Ayrıca okumayan, bilim ve bilim adamının küçümsendiği, bilginin gerekli değeri görmediği, taklit ve özenti içinde olan bir aile ortamı yaratılırsa çocukta bilgi ve bilime karşı bir ilgi uyanmayacak, böylece okuma ve çalıma isteği duymayacaktır.
Özellikle gençlerin karşılaştıkları sorunlarla bahsedebilmeleri için ihtiyaç duydukları ilgi ve destek aileleri tarafından verilmezse, çareyi aile dışında arayabilir ve alkol, uyuşturucu gibi bataklıklara düşebilirler. Psikolojik ve biyolojik yönden sağlıksız bireylerden oluşan bir toplumun da gelişmesi düşünülemez.
Okullardaki eğitimin bozulması için ise aşağıdakiler yapılmalıdır.
– İnsanın eğitilmesi, yetişmesi ve bizzat kişilik kazanması açısından 2-5 yaşları hayati bir önem taşır. Bu nedenle okulöncesi eğitime özen gösterilmemeli.
– İlköğretimi bozuk olan bir ülkenin orta ve yüksek öğretimi de bozuk olacaktır. Bu nedenle bütün bir eğitim düzeninin temelini teşkil eden ilköğretim kademesinin bozulması gerekir.
– Devlet bütçesinin çok küçük bir miktarı eğitime yatırılmalı çünkü en karlı yatırım eğitime yapılan yatırımdır.
– Ülkedeki siyasal iktidar değiştikçe eğitim sistemi de ona göre değiştirilmelidir. Hükümetler kendi siyasi görüşlerine uygun olan eğitim sistemini ülkede uygulamalıdır. Kısaca eğitim sistemi, yaz-boz tahtasına çevrilmelidir.
– Eğitimle hiçbir ilgisi bulunmayan politikacılar, eğitim kuruluşlarına müdahalelerde bulunmalı, görevlerinde başarılı olan yöneticiler mümkün olduğu kadar kısa bir sürede yerlerinden uzaklaştırılmalıdır.
– Okul yöneticileri seçilirken onların liderlik davranışı göstermelerine, iş ile insan ihtiyaçlarını dengelemelerine ve niteliği artırmalarına değil torpillerine bakılmalıdır.
– Eğitim sistemi; vatanı ve milleti için çalışan, halka hizmet ruhuyla dolu, birlikte üretip birlikte paylaşmasını bilen, araştırıcı, sorgulayıcı, bilimin yolundan giden, ulusal ve evrensel değerlere saygılı, insancıl, duyarlı, ilerici niteliklerle donatılmış insanlar değil, emperyalist sömürü ve bağımlılığı savunan, kendi refah ve mutluluğunu düşünen, bireyci, ülke sorunlarına duyarsız ve ezberci insanlar yetiştirmeye yönelik olmalıdır.
– Ülkedeki ilgili bakanlık, eğitimde istenilen nitelikleri taşıyan öğretmenlerin yetiştirilmesi için gerekli çalışmaları yapmamalıdır. Böylece bir makinenin ürettiklerini tek tek bozmaktansa makineyi bozmak daha kolay olacağından, öğrencileri yetiştirecek öğretmenlerin iyi yetişmemeleri sağlanmış olur.
– Yetişmekte olan bir gencin çok geniş bir platformda toplumsallaşması gerekirken gelişme öğrenmeyi sadece adı ve işlevi ile sınırlayan okullar açılmalıdır.
– Eğitimde verimi düşürmek için programlar daha çok geleneksel ve ezbere dayalı bilgileri içermeli, güncel, öğrencinin sorununu çözmeye dönük ve ilgisine yönelik bilgilere yer verilmemelidir.
– Okullara kayıt yapılırken devletin karşılamadığı giderleri öğrencilerden isteyerek, okullara ticarethane, öğrenciye müşteri, öğretmene tahsildar gözüyle bakılması sağlanmalıdır.
– Öğretmen maaşları ne kadar az olursa, nitelikli insanların bu mesleği seçme ihtimalleri de o kadar azalmış olur.
– Öğretmenlerin mesleki gelişmelerine katkıda bulunmak amacıyla yapılan teftiş uygulamaları sadece sözde yapılmalı yine öğretmenlere yönelik hizmet içi eğitim uygulamaları yapılmamalıdır.
– Okullarda hiçbir sosyal tesis bulunmamalıdır. Böylece öğrenciler, ders dışındaki vakitlerini boş ve zararlı uğraşılarla geçirmeli ya da örneğin, mevcut bilgisayarlar bilgi edinmek amacıyla değil eğlence amaçlı kullanılmalıdır.
– Kitap, dergi ve gazete okuma alışkanlığı bireylere kazandırılmamalı, okullarda sadece üzerinde “kütüphane” yazılı işlevsiz kapılar bulundurulmalıdır.
– Deney, gözlem, araştırma ve uygulamaya dayalı eğitim yapılmaması için okullarda, gerekli araç gereçlere yer verilmemelidir.
– Psikolojik danışma ve rehberlik, öğrencinin bedensel, zihinsel, sosyal ve psikolojik her yönü ile gelişime ulaşmasına yardım eder. Bu sebeple okullarda psikolojik danışma ve rehberlik hizmetleri verilmemelidir.
– İlgi ve yetenekleri yönünden birbirlerinden oldukça farklı düzeyde bulunan öğrenciler için olanaklar sağlanmamalı. Çünkü bir ülkede yetenekli insanlar ne kadar erken keşfedilirse ülke o kadar erken ve hızlı kalkınır.
-Derslerde kullanılacak kitapların içeriğine özen gösterilmemeli, iyi içeriğe sahip olan kitapların fiyatı, çok az sayıda öğrencinin temin edebileceği düzeyde olmalıdır.
-Öğretmen sınıfta sert bir tavırla ders anlatırsa, öğrenciler soru sormadan korkacak ve böylece öğrenmeleri engellenecektir.
-Öğretmenler öğrenci başarılarını değerlendirirken kişiye özel uygulamalarda bulunarak öğrencilerin öğretmene olan güvenlerini kaybetmelerini sağlamalıdırlar.
İlk ve orta dereceli öğretim kademelinde yukarıdaki şekilde yetiştirilen öğrenciler üniversiteye geldiklerinde zaten temelsiz olacaktırlar. Eğer üniversiteye gelene kadar geçirilen bozuk eğitim surecinden hala sağlam çıkan öğrenci varsa bunlarda üniversitelerde köreltilmelidir. Bunun için de üniversiteler yetişmiş insanı harcayan birer kurum haline getirilmeli ve bireylere araştırma ve geliştirme olanakları sağlanmamalıdır.
Gençlere çok farklı görüşler empoze ederek onları örgütlemeli ve aralarında çatışmalara neden olmalıdır. Böylece birbirlerine kin ve nefret duyan, birbirini yok etmeye çalışan insanlar yetiştirilmiş olunur.
Bunların yanında bireyin içinde yasadığı toplumda da çeşitli bozulmalar gerçekleştirilmelidir. Örneğin, bilimle ve bilgiyle hiç bir alakası olmayan fakat çok kolay şöhret olan insanlar görsel iletişim araçlarıyla yeni yetişen bireylere model olarak sunulmalıdır. Ülkedeki televizyon kanalları tarafından; ilgi çekici gereksiz ve bos hatta psikolojik ve ahlaki yönden zararlı programlar sürekli yayınlanarak insanlar televizyon bağımlısı haline getirilmeli, bu şekilde insanların dünyadaki önemli gelişmelerden haberdar olmaları engellenmeli, dikkatleri başka yönlere çekilmelidir. (Ülkemizdeki Tele vole denilen program türleri gibi)
Kaynaklar:
[1] DOGAN, İsmail (1997), Değişen Türkiye de Bilim ve Kültür, Ankara imaj yayınevi
[2] ÜSTÜN Ahmet (2002) Eğitim Üzerine, Ankara, Ütopya Yayınları
[3] DOGAN, 1997:119,A.g.e