Cehalet halkların vebasıdır. İnsanlık tarihinin binlerce yıllık birikiminden mahrum kalmak ve fert fert, hem kör hem sağır hem de dilsiz olmak manasına gelir. Cehalet insanlığa acı bedeller ödetmiştir ve ödetmeye devam etmektedir.
Bilgi mahrumiyeti, eğitim eksikliği manasında kullandığımız cehaleti en az kendisi kadar tehlikeli başka bir kavramla karşılaştıracağız; ‘SAPTIRILMIŞ EĞİTİM’.
Dünyayı insanoğlu için daha yaşanabilir kılacak bilgi mirasının aktarılması; yine tarih boyunca yanlı, kasıtlı ve kötü amaçlı olarak asli mecrasından uzak tutulabilmiştir. Yapıcı olmamasından ziyade, yıkıcı mahiyette de pek çok zaman boy göstermiştir. Başka bir ifade ile asli amacı sömürü, çözme ve çürütme olan bu saptırılmış eğitim metotları, insan fikri ve aydınlık bilinç için tümör olmuştur. Bu tümör de dünya halkları için, pek çok salgın hastalıktan daha büyük yıkımlara yol açmıştır.
SENARYO :
MEKAN: Küf kokan, loş bir tiyatro sahnesi…
OYUNCULAR: Halktan olamayan bir Kral ve insanlığı saptırılmış eğitimle dejenerasyona uğratılmış bir halk ve bir başka Kral.
(Kral ağır adımlarla sahneye gelir ve elindeki süslü taşlarla bezeli kılıcına dayanır. Bir müddet sustuktan sonra vurgulu bir ses tonuyla konuşmaya başlar. )
-Kral: Evlatlarım, sizden olanları öğülmüş ve saf bilgiyle teçhiz edin. Halkları ise tahrif edilmiş ve size ram olmuş hale gelmelerini sağlayacak eğitime mahkum kılın. Bununla beraber birlikteliklerini sağlayan tüm ortak değerlerini çürütün. Bilginleri başta olmak üzere onları şahsiyetsizleştirin. Çocuklarını anne ve babalarına yabancılaştırın. Benciliği hayata geçirin. Adaleti, barışı, kardeşliği sadece sizden olanlara telkin edin ve uygulayın. Fikren çürümüş toplumlar, bedenen de forsalaşacak ve dirençsiz kalacaklardır. Ve bizler böylelikle en besili asalaklar sürüsü halinde, nesiller boyu kendimizi güvencede göreceğiz. Ey asillerim!…
-Bir Köylü: Yoksulluğumun ve başıma gelen tüm felaketlerin sebebi komşularım ve kardeşlerimdir. Kralımıza yakın olarak onlardan hakkımı alabilirim. Onun gücü bu zalimlerden hakkımı her şekilde alacaktır.
-Komşular ve Kardeşler: Bizi zulme uğratan ve aç bırakanlar aynı havayı soluduklarımızdır. Biz bize artık iflah olmaz düşmanlar olmalıyız.
(Başka Bir Kral sahneye gelir. Dişlerini göstererek sinsi sinsi gülmektedir.)
-Başka Bir Kral: Onların çocuklarını bizlerin taklitçileri yapın. Gücümüzü görsünler ve boyun eğsinler. Anne, baba ve halklarına tepeden baksınlar. Dünya görüşleri ne olursa olsun yaşayabilmek için şahsiyet ve şereflerini satmaları gerektiğine inansınlar.
Ekonominin zembereği boşaldı mı artık o memlekete her türlü kötülük girer. İnsanları savurganlaştırın.Onları tembelleştirip bilinçsizleştirin. Bunu da ısrarlı bir şekilde eğrinin, en hakiki doğru olduğuna inandırarak başarabileceksiniz.
Onların çocukları gerçek bilgiden uzak kalmalı, bizim çocuklarımıza köle olmalılar. Düşman olarak ise ancak birbirlerini ve yel değirmenlerini görmeliler.
Evet onları eğitin ve ehlileştirin. Kılıçlarını ise ellerinden almayın birbirlerinin boyunlarını vurmak için ihtiyaçları olacaktır. Sizlerde bu manzarayı balkonlarınızdan gülümseyerek seyredin ve onlarla birlikte çok yaşa kralım demeyi ihmal etmeyin…
Ve bir dem gelir; yoksul ve şerefini kaybetmiş halklar, krallarının haşere ikliminde sobelenişine şahit olurlar. Kimi güler, kimi ağlar ama kimse neler olduğunu anlayamaz. Çünkü okumuşu da, ümmisi de; okulunda ve hayatında bu dersi ne yazık ki görmemiştir.