Temel Bilimlere Bakış Açısı

Sayı 15- Fen Eğitimi (Mayıs 2007)

Yaklaşık beş yüz yıl öncesine kadar, bilim günümüzdeki gibi dallara ayrılmadan önce, batılılar ve doğulular tarafından bilime yapılan katkı hemen hemen aynı orandaydı. Bu katkıda Nasireddin Tusi (1201-1274) ve Uluğ Bey (1394-1449) gibi matematik ve astronomiye  çok büyük katkıları olan ve isimleri her zaman dünya bilim tarihinde yer alacak Türk kökenli bilim insanları da yer almaktadır. Zaman ilerledikçe, özellikle Galileo Galilei’nin (1564-1642) çalışmalarıyla, günümüzde anlaşılan anlamında “Bilim” kavramının ortaya çıkması ve fiziğin ayrı bir bilim dalı olarak gelişmeye başlaması ile bilime bakış açısı tamamen değişmiştir.

Matematik ve fizik alanında yaşanan gelişmeler düşünce yapısının daha güçlü olmasını gerektirmekteydi. Fakat fizik alanında ek olarak doğadaki olaylar, süreçler ve bunlara bağlı verilerin doğru şekilde yorumu için sadece güçlü bir mantık yetmemektedir. Bazı insanlarda doğuştan bulunan sezginin de oldukça gelişmiş olması gerekmektedir.

Batılı ülkelerin geçirmiş olduğu tarihsel sürece bakıldığında, temel bilimler eğitimi seviyelerinin aşamalar halinde nasıl yükseldiği görülecektir. Toplum hayatında bu etkiyi ancak teknolojideki, tarımdaki ve tıptaki gelişmeler aracılığıyla görebilmekteyiz. Ne yazık ki bizim toplumumuzda, hemen etkisini hissetmediğimiz ve hayatımızı dolaylı yollarla etkileyen temel bilimlere ve yeni teknoloji üretimine önem verilmemektedir.

Bu değer bilmezliğin en çarpıcı göstergesi olarak, eğitim sistemimiz ezberciliğe dayanmakta, eğitim ve bilim seviyesini belirleyen ÖSS sınavlarında da ezberciliğe dayanan anlayış aynen yerini korumaktadır (Burada ÖSS sınavları bizim eğitim ve bilim seviyemizi belirleyen en önemli olaydır dediğimizde çok da yanıldığımızı sanmıyoruz). Özellikle iyi eğitim ve bilimsel çalışma yerine sadece üniversiteyi kazanma ve diploma elde etmeye yönelmiş bir yapıyla başarılı olmamız söz konusu bile değildir. Üniversitelerin de bu yapının işleyişinde önemli payı olduğu görülmektedir.

Bu ezberci anlayış, ne yazık ki olaylar ve süreçlerdeki ayrıntıların aynı zamanda farklılıkların görülmesinde büyük bir engel olarak durmaktadır. Bu durum, doğal olarak bizim bugünkü Dünya bilimi ve teknolojisine olan katkımızın neredeyse sıfır olması sonucunu doğurmuştur.

BİLİM TEKELİ

Dünya bilim ve teknolojisi adeta kuzey Avrupa kökenlilerin, Yahudilerin ve Japonların tekeli altında (%90) gibidir. Bulundukları ülkelerde, bizim gibi gelişmekte olan ülkelere göre üniversitelerinin sayıları az da olsa, kaliteli çalışmaları yapanların onlar olması, bizdeki gibi bilimsel çalışmaların üniversite sayısını arttırmakla gelişmeyeceğini göstermektedir. Eğer okul ve üniversite sayısı ile gelişme sağlansaydı hiç şüphesiz ki en iyi bilim insanları Çinli ve Hintli olurlardı. Bununla ilgili olarak en çarpıcı örnek nüfusu yaklaşık 15 milyon olan Hollanda’dır. 1901–2005 yılları arasında Çin’den Avrupa sınırlarına kadar, Rusya’nın güneyinde kalan bölge (Çin, Hindistan, Endonezya, Afrika ülkeleri ve bu ülkelerin komşuları da dahil yaklaşık 5 milyar nüfusu olan bölge) halklarından daha fazla fizik Nobel ödüllü bilim insanı yetiştirebilmiştir.

Bilim insanlarının matematiğe ve fiziğe en büyük katkılarının yirmi ile otuz yaşları arasında yaptığı bilinmektedir. Bunlardan ünlü matematikçi  Evariste Galois (1811-1832) yirmi bir yaşında düelloda ölmüş, ünlü fizikçi Albert Einstein  (1879-1955) yirmi dört yaşında yapmış olduğu devrimsel çalışmalarla Nobel almış ve en önemlisi yirmi beş yaşında yapmış olduğu çalışma ile Isaac Newton’dan (1643-1727)  sonra, dünyanın en büyük bilim insanı olabilmiştir.

Bilindiği gibi Japonya, verimli topraklara ve yeraltı zenginliklerine sahip olmamakla birlikte, çok zengin ve gelişmiş bir ülkedir. Diğer yandan Asya’da soydaşlarımızın olduğu petrol ve doğal gaz kaynaklarına sahip ülkelerde aylık asgari ücretin 30-40 doların altında olduğu bilinmektedir. Elde bulunan kaynaklarımıza rağmen, dünyanın diğer büyük çoğunluğu gibi (Dünya nüfusunun 5 milyarından fazlası gibi) bizi de bilim ve teknolojiye katkı yapmak, ne yazık ki fazlaca ilgilendirmemektedir.

ÖSS FİZİK SINAV SORULARI

Fizik öğreniminde gerekli olan güçlü bilimsel düşünce anlayışı yerine, bazen tam olarak yanlış bilgileri öğrencilere ezberletmekteyiz. Fakat bu durumdan kurtulmak ve ilk hedefimiz olan gelişmiş ülkeler seviyesine çıkmak için hiç zaman kaybetmemeliyiz.

ÖSS fizik sınav sorularına (1994-2003 yıllar) bakıldığında ve lise (1-3) öğrencileri için yazılan kitaplar incelendiğinde görülmektedir ki, soruların yaklaşık % 50’si doğa bilimleri ve bilimsel düşünce bakış açısı dışındadır. Hazırlanan soruların da yaklaşık % 20’si doğru olarak çözülmemekte veya fiziksel anlam taşımamaktadır. Üniversitelerimizdeki fizik eğitimi de ezberci sistemden payını almıştır ve ortaöğretimde edinilen fizik düşünce seviyesini fazlaca aşamamaktadır. Yine de orta öğretim ve üniversite öğrencileri arasında çok zeki ve bilimsel düşünceye hevesli olanlarıyla karşılaşılmaktadır. Ama yaklaşık 15-17  yaşından uzaklaştıkça bilimsel fizik düşüncesine olan istek sürekli olarak azalmaktadır. Son 15 yılda lise ve Üniversite fizik eğitimi hep gerilemektedir. Ne yazık ki eğitim, bilim ve yeni teknolojiler üretimi ile uzmancasına ilgilenen  ne bir kurumun olduğunu duyduk, ne medyanın bu işlere ciddi bakışını gördük, ne de toplumda bu işlere saygı. Son 100 yılda Sovyetler Birliğinde  yaşayan  6  milyon Ermeni bilim ve teknoloji üretimine tüm Türk soylulardan daha fazla katkıda bulunmuşlar. Bizler ise temel bilimleri eğitimi ve bilimi kavramlarını bile  pek iyi bilmiyoruz. Bundan 100-200 yıl önce fizikte bilinen  kavramlar bile kitaplarda yanlış anlatılır.

“Dünyada her şey için, hayat için, başarı için en gerçek  yol gösterici  ilimdir, fendir. İlim ve fennin  dışında yol gösterici aramak  gaflettir, cahilliktir, doğru yoldan sapmaktır.”

M. K. Atatürk

Atatürk’ün resmi ve İstiklal Marşı olan kitaplar yanlış kavramlar ve anlatımlarla doldurulmamalı. Böyle giderse Türk dünyasının en öncül ülkesi olan  Türkiye de çok iyi öğrencilerin bilmesi gereken seviyede fiziği  bilen, bilim adamı bile bulmak çok zor olacak.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir