Yaşamanın Ertesi Yok

Sayı 45- Ocak 2015

Üşüdüğümüzde camı kapatmak kadar,

kolay olsaydı keşke;

-sevilmediğimizi anladığımızda,

kişiye yüreğimizi kapatmak.

-Müşfik Kenter

Yine bir sürü saniyeli dünleri geride bıraktık. Ne mi değişti? Şöyle bir dönüp bakın arkanıza…

İnsanlara bakarken gözlerinden küçücük hayat hikâyeleri okuyorum, biriktiriyorum, düşünüyorum, kah üzülüp kah tebessüm ediyorum. Sağlık sorunları, sınav sıralamaları, vize mağduriyetleri, tembellik bahaneleri, kişilik çarpışıklıkları, televizyon programları, ölüm haberleri, siyaset oyunları,bedelliler, bilim içindeki hurafiyet, saygıdaki mahrumiyet, yalnızlıktaki gözyaşı, kalabalık içinde  anlaşılmamanın tekilliği,  eskiden varolan öğretmen görüntüsü ve azizliğinin yerini bıraktığı (hala daha öğretmenliğin kutsallığının bilincindeki genç arkadaşlarımı ayrı tutarak) aklı bir karış havadaki insanlar, doktorculuk oynayanlar, ölecekken sahip çıkıp bebek misali yavru kedi büyütenler, kutuplaştırılmaya kapılıp yüreğine gölge düşürüp tökezleyenler, farkındalığın sorumluluğunu üstlenip kafası bunalanlar, alışkanlıkla sevgi kavramını karıştıranlar, çıkarı bitinceye kadar canım cicim yapanlar, görüşülemeyenler, tutsaklıklar, yenilgiye uğrayanlar, çok bilenler, delirenler, anlatıp da anlaşılamayıp kahrolanlar, aile olamayıp aile sıcaklığını nerede bulacağını bilemeyenler, mendil satanlar, cimriler, pasta yiyenler,  mankenler, oyuncular, aşıklar, idealistler, dinciler, ateistler, utangaçlar, anılanlar, analar,  evlatlar, düğünler, cenazeler ve vazgeçmeyenler…

Ne kadar daha büyüttü bizi zaman bilebilir misiniz? Bir daha aynı şartları yaşayamayacağı için çocuk gibi teslim olan insanların duygularını anlayabilir misiniz ya da teslim olup da kendinden taviz veren kişilere tekrar saygı duyabilir misiniz? İyi niyetinizi aptal olduğunuzu düşünmelerine rağmen koruyabilir misiniz? Yaşamakla mücadele edeyim derken hayatınızı kaçırmış olabilir ya da vatan dediğiniz kutsalın yaşadıklarına azıcık kulak verebilir misiniz? Siz sevgili insanlar kaçırmak üzere olduğum keçilere DUR diyecek olanınız var mı?

Varolanın hükmü hep kendi gerisindeki güçsüzlere.

Ne yazık artık umut tacirliği akımı başladı, sahi biz ne istiyoruz ne için yaşıyoruz?

Herkesin dilinde ahkâm kesmeler, lafta doğruluk, dürüstlük, kardeşlik, saygı, hoşgörü bence hepsi sadece uygulanmayan daha da doğrusu herkesin işine geldiği gibi gerçekçi hatta namuslu adamcılık oyunlarının sahne aldığı bir oyundan ibaret.

Büyük sistem apayrı ama içindeki o çarklar yok mu? Peki ya biz o sistemdeki hangi çarkız ?

Birey olarak bir çark gibi hissedebiliyorsak, sistemde insan olmanın değeri paha biçilemez. Çok az insan tanırım gerçekte olduğu gibi yaşayan, kusurlarını başkalarının eksiği üzerinden örtbas etmeyen, gerçekten sevebilen, üzülünce acıyı tüm hücrelerinde hissedebilen, hatayı ilk önce hep kendinde arayan, yanlışsa özrü bile utana sıkıla dileyen, adam gibi insan olan.

Her şeye vakit var ölmediyseniz hala daha şansımız var demektir. Lütfen önce kendinize karşı saygılı olun sonra tüm insanlığa ve dünyaya. Küresel ısınmaya sebebiyet veren o cani yaratıklar diye bahsetmesin bizden sonraki kuşaklar… Vakit sabaha, umutlar uyanışa doğru akarken biz biraz daha eskidik. Şarap değilseniz yaşınızın önemi yok derler, daha fazla ertelemeden var mısınız gerçekten yaşamaya?

Hayaller mi, koşmaya devam edin; evren onları mutlaka bizlere verecek.

Sevin ama… kişiliğinizden taviz vermeyin. Açıklayamayacağınız olaylar yaşamayın, kimseden özür dilemek zorunda kalacak davranışlarda bulunmayın. Kitap ve mutlaka şiir okuyun, ruhunuzu dinlemeyi ve şu para denilen sistemin sizi köleye çevirmesini elinizin içine yanaklarınızı alıp seyretmeyin. Hadi kalkın harekete geçin, sokaktaki köpeğin başını okşayarak, pencerenizin önünde ekmek kırıntılarını bırakarak, camgüzelinizin suyunu vererek, kar tanelerinin düşüşünü seyrederek gün doğumu ve batımını bekleyerek, yardım ederek, paylaşarak, anlatarak, anlayarak, gülümseyerek, varlığınızın kilometrelerce öteden güç verdiği insanları hayatınızda tutarak ya da sadece nefes aldığınız için hayatın farkına vararak mutlu olun. Başınıza bir felaket gelmesini beklemeyin illa. Yaşadığımız insan müsveddelerinin felaketleri içinde sahtekârlıklarına aldırmadan ama göz de yummadan.

 

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir