Vazeçilmezim Mardin

Sayı 23- Prof. Dr. Oktay Hüseyin (Haziran 2009)

“Seni Mardin’e yollasak, ne dersin?” Bu soruyu duyar duymaz ilk yaptığım, koşup haritaya bakmak olmuştu. Mardin, Mardin, Mardinnnnnnn… Güneydoğu, evet güneydoğu’da bir yerlerde… Duyardım sağdan soldan: Taşların büyülü şehri, medeniyetler beşiği, binlerce yılık kültür şehri, gizemli şehir, dost şehir, yemekleri harika şehir…

“Fırat ve Dicle nehirleri arasında Mezopotamya bölgesinde, tarih boyunca pek çok medeniyet yerleşmiştir. Bir dağın tepesinde kurulmuş olan Mardin, Yukarı Mezopotamya’nın en eski şehirlerinden biridir. M.Ö.4500′ den başlayarak klasik anlamda yerleşim, gören Mardin, Subari, Sümer, Akad, Babil, Mitaniler, Asur, Pers, Bizans, Araplar, Selçuklu, Artuklu, Osmanlı Dönemi’ne ilişkin birçok yapıyı bünyesinde harmanlayabilmiş önemli bir açık hava müzesidir.” Okumuştum bir zamanlar… Düşündüm bir an,  İstanbul nere, Mardin nere? Ben nerede?

Huzur ve mutluluk iç dünyamıza verilen armağanlardır. Bu yüzden olsa gerek, bu gizemli şehre gitme konusunda en ufak tereddüt yaşamadım. “Nerede olsa mutlu olabilir insan, yeter ki hayatın anlamını ve kıymetini bilsin.”diye düşündüm. “Yapamazsın, alışamazsın!” dediler. Aldırmadım. Buralara ait bir şeylerin beni çağırdığını bilirim. Bu hissin nedenini çok düşünmüş olsam da, bulamadım. Belki merak, bambaşka bir kültürü tanıma arzusu, belki değişiklik isteği, kim bilir belki de doğduğum topraklara olan yakınlığıydı beni buralara getiren…

Ilık bir kasım sabahı tanıştım Mardin’le. Oldukça uzun ve yorucu bir yolculuktan sonra, sıcacık bir heyecanla buluştuk şehir ve ben. Otobüsümüz, adı gibi yeni olan Yenişehir’den girmişti şehre. İlerledikçe, manzara değişiyor, ben halimden memnun gülümsüyordum. Eski Mardin’e doğru tırmandıkça, hata yapmadığımı anladım. Bambaşka bir yerdi burası. Taş evler, kalenin eteklerine dizili, adeta geçmişle geleceği birbirine bağlıyor; gururla, uçsuz bucaksız Mezopotamya’ya meydan okuyorlardı. Dağ adeta canlanmış, bizleri selamlıyordu. Zaman ilerledikçe benim sevgilim hep “Eski Mardin” olacaktı. Buna emindim.

Tarihi dokusu bu kadar güçlü olan kentin en can alıcı özelliği, bana göre Abbaralar’dır. Artuklu Mimarisinden miras kalan Abbaralar, dar ve birbirleriyle bağlantılı geçitlerdir. Her Abbara tarih kokar. Her Abbara’da ayrı huzur. Müthiş zevk alırdım buralarda dolanmaktan. Hele bir de yağmur yağıyorsa, hafiften sis de bastırmaya yüz tutmuşsa, değmeyin keyfime. Ne aşklara sahne olmuştur, kim bilir… Belki de kavgalar yaşanmıştır… Dili olsa da konuşsa her taş, anlatsa her oyuntu… Abbaralar arasında yürürken, karşınıza aniden eşeğiyle odun taşıyan bir adam ya da evin yanı başında bir mezar taşı çıkabilir. Mardin’de olağandır, sıradandır mezarlara rast gelmek sokak aralarında, köşe başlarında. Sıcacık gülen gözlere rastlayabilirsiniz evlerin açık kapılarında. Yalan yoktur bu gözlerde, hoşgörü ve samimiyet vardır. Bu topraklarda sevgi vardır. Kucaklar sizi Mardinim insanı olağanca içtenliğiyle, “Başım gözüm üstüne”…

“Dillerle dinlerin barış içinde kucaklaştığı şehirdir” desem Mardin için sanırım abartmış olmam. Öyle bir içine alır ki bu topraklar sizi asla yabancılık çekmezsiniz. Örneğin yol sorun bir kişiye, yüz kişi size yolu gösterir, hatta göstermekle kalmaz, gideceğiniz yere kadar götürür. İnsanı farklıdır… Kadını, erkeği… Çocuğu bile başkadır. Saygı nedir bilir Mardin’de çocuk.  Esnafı? O da başkadır… Dillere destan çarşılar var Mardin’de. Ben Hasan Ayar Çarşısı ile Kasaplar Çarşısını pek severdim. Gümüşlerle donanmış dükkânlar ise her kadını cezbedecek niteliktedir emin olun. El emeği, göz nuru altın ve gümüş takılar, vitrinlerde gelin gibi süzülüp, boyunlarını, kollarını süsleyecekleri müşterileri bekleşip dururlar.

Uzun yıllar yaşadım Mardin’de… Ağlayarak gelip, ağlayarak dönenleri gördüm. Samimiyeti, arkadaşlığı gördüm. Bir bardak çaydaki muhabbeti yudumladım. “Değdi mi?” diye soracak olursanız, “evet” derim tüm samimiyetimle. Asla pişmanlık duymayacağınız bir serüven yaşamak isterseniz, mutlaka gelin ve anılarınıza katın Mardin’i ve siz de söyleyin, tıpkı benim gibi: Özlemim Mardin, vazgeçilmezimsin!

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir