Türkmenistan’dan Türkiye’ye

Sayı 53- Ocak 2017

Merhaba, ilk önce size Türkiye’ye gelişimi anlatmak istiyorum. Çocukluğumdan beri Uludağ Üniversitesinde okumak istiyordum. Ama amacıma ulaşmak çok zor oldu. Çok zor geldim Türkiye’ye. Babamla gelmiştim. Şu an bile hatırlayınca çok komik geliyor. Çünkü babam da, ben de Türkçeyi bilmiyorduk. Kim ne konuşsa anlamıyorduk. Ben sadece “evet” kelimesini babam da “tamam” kelimesini biliyorduk.

İstanbul’da Esenler otogarında oturuyorduk babamla. O sırada otobüs şoförlerinden birisi gelip bizim ile konuşmak istedi ve biz onu hiç bir şekilde anlamadık. Tabi ki şu an anlıyorum o adam benim Türkmen olduğumu bilmiş çünkü ben Türkmen elbisesindeydim.

Geldiğim gün Mülakat sınavı geçirilmişti. Çok şükür sınavı kazandım ve buradayım. Babam üniversiteyi kazandığımı gördü, ondan sonra Türkmenistan’a geri döndü. Hayallerime, amacıma ulaştım çok şükür babamın sayesinde. Sonra bir ay yeterlilik sınavına çalıştım kazandım ve direk üniversiteye başladım. İlk başlarda anlamıyordum hocaları, arkadaşlarımı ama şu anda Türkçem çok iyi. Bu konuda yardım eden tüm arkadaşlarıma ve okutan öğretmenlerime çok teşekkür ederim. Türkçem çok iyi ama gramatiğim o kadar iyi değil. Ama geliştirmeye çalışıyorum, kitap okuyorum sürekli. Kütüphane ile iletişimim çok iyi, boş zamanlarımda hep kütüphanede ders çalışıyorum. Yaşar Kemal’in “Kuşlar da Gitti” adlı kitabını okudum. Çok küçük bir kitaptı ve burada ilk okuduğum kitaptı. Ama anlamı o kadar güzel ki hayvanlara, insanlara saygıyı, hayvanlara çok güzel bakmayı onlarında bir yaratık canlı olduğunu, onlarında özgür olduğunu ve hayvanların üstüyle insan olmayı anlatıyor. Başka da Irvın Yalom’un “Annem ve Hayatın Anlamı”, “Aşkın Celladı”, “Nietsche Ağladığında” adlı kitaplarını okudum kütüphanede. Şiir okumayı seviyorum. “KÖROĞLU” destanının 23 boyunu da okudum. Şurada bir tane açıklama yapmak istiyorum “KÖROĞLU” ve “KORKUT DEDE” destanı bizim ülkede de var. Korkut Dede’nin yaptığı işler, atasözleri çok güzel. Sizin Köroglu şairinizin şiirlerini de okudum burada: 

Ok atılır kalasından
Hak saklasın belasından
Köroğlu’nun narasından
Her yan gümbür gümbürdenir

   Size biraz da Türkmenistan’ı anlatmak istiyorum:

TÜRKMENİSTAN

Orta Asya ülkelerinden olan Türkmenistan güneyde İran’la, batıda Hazar Deniziyle, kuzeyde Kazakistan ile, kuzey doğudan Özbekistan’la, güney doğuda Afganistan’la sınırlıdır. Türkmenistan resmi adıyla TÜRKMENİSTAN CUMHURİYETİ,1991 de Sovyetler Birliği’nin dağılmasıyla bağımsızlığını kazanan Orta Asya Türk Cumhuriyetidir.                                                                                             

Türkmenistan bağımsızlığını kazanmasının ardından 27 Ekim 1991’de yapılan ilk devlet başkanlığı sunucunda Saparmurat Türkmenbaşı  devlet başkanlığına seçildi ve Saparmurat  Atayeviç Niyazov Türkmenistan’ın ilk cumhurbaşkanı oldu. Türkmen halkı Saparmurat Atayeviç Nıyazova “ TÜRKMENBAŞI” ismini verdi. Saparmurat Türkmenbaşı  21 Aralık 2006 (ölene) kadar Türkmenistanin Cumhurbaşkanlığını sürdürdi.

Türkmenistan’in ikinci ve hala görevde olan Cumhurbaşkanı ise 11 Şubat 2007’de oyların % 89,2 sini alarak seçilen Kurbankulu Berdimuhamedov’dur.

Türkmenistan’ın Başkent şehri Aşkabat’tır. Resmi dili Türkmence, milliyeti Türkmen’dir. Devlet yönetim biçimi başkanlık sistemidir. Bağımsızlığı 27 Ekim 1991’de ve kalıcı tarafsızlığı 12 Aralık 1995 de kazandı. Nüfus 6.307.188 dır. Para birimi  Türkmen manadıdır.

COĞRAFİ DURUMU

Türkmenistan’ın en yüksek yerleri Köyten dağı (3319) ve köpetdag’dır (2942). Hazar denizinin hemen yanı başında yer alan ve tuz yönünde zengin olan Karaboğaz Gölü Türkmenistan toprakları içinde yer alır. Türkmenistan akarsu yönünde fakırdır. Etrek ırmağının bir bölümü Türkmenistan’ın içinde yer almaktadır. Tecen ve Murgap atlı akarsuları Karakum çölü içindedir. Amuderya  ırmağının çok az kısmı Türkmenistan sınırları içinde yer alır. Bunun dışında önemli bir akar su yoktur. Ancak su ihtiyacının karşılanması için 1300 km uzunluğundaki Karakum kanalı yapılmıştır. Ülkenin %80’i çöldür yanı toprağın 5 de 4 ünü Karakum çölü kaplamaktadır. Türkmenistan’a kurak ve sıcak bir iklim hakimdır. Türkmenistan 5 ilde kurulmuştur. Onlar: Marı, Ahal, Balkan, Daşoğuz ve Lebap’tır. Önemli turistik yerleri Marı, Aşkabat, Türkmenbaşı, şehirleridir. Marı benim yaşadığım şehir. Eskiden Merv şehri Selçuklular devletinin başşehridir. Çağrı Beğ’in, Alp Arslanın ve Sultan Sancar’ın mezarlığı orda yerleşiyor. 1040 yılında “Dandanakan“ savaşını kazanarak Toğrul Beğ ve Çağrı Beğ tarafından kuruluyor Selcuklular devleti. Ayrıca Toğrul beg Horasan’da kalıyor, Çağrı beg ise Merv’e geliyor. Çağrı begden sonra oğlu Alp Arslan devleti yönetiyor ve ondan sonra Sultan Sancar devletin patışahı oluyor. Selçuklular devletinin merkezi başkent şehri benim yaşadığım Merv şehridir. Şu anda ismi Marı şehri olarak geçiyor.

Türkmenistan’in ekonomisi büyük ölçüde doğal gaz satışına ve pamuk üretimine bağlıdır. Madencilik haricindeki sanayi azdır. Türkmenistan dünyanın en büyük dördüncü doğal gaz üreticisi durumundadır.

Devletimizde doğal gaz, su, elektrik ücretsiz dağıtılmaktadır.

Bizim hiçbir zaman vaz geçmiyecek zenginliğimiz Türkmen “Ahalteke” atları ve Türkmen milli halılarımızdır. Bizim ahalteke atlarımız dünyada güzelliği ve hızlılığı ile birincilikte duruyor. Türkmen halılarımız ise dünyada hiç bir devletin halılarına benzemeyen nağışları anlatır. Bu halılara Türkmenistan’ın 5 ilinin anlatan “göller” vardır. Milli kıyafetlerimizde de eski kıyafetlerimizi kaybetmeden bu günümüze kadar daha da geliştirdik. Bizim güzel eskilerden gelen aksesuarlarımız, takılarımız ve kıyafetlerimizi özel günlerde giyiyoruz ve takıyoruz.

Bugün de girdiğim sınavlarımı anlatıcağım.

Yeterlilik sınavı 4 etaptan oluşuyordu. Test, dinleme, yazma ve konuşmadı. 3 etap yazılıydı, her kese 4 tane soru veriyor 1 tanesini seçip 250-300 sözcükten oluşan konu ile ilgili bir şeyler yazmalıydı. Diğerlerini hatırlamıyorum ama kendi yazdığımı hatırlıyorum. Bende yabancı bir ülkeye gelmek sizin için zor odumu konusunu seçmiştim. Yabancı bir ülkeye gelmek tabii ki zor değil, ama ülkenin dilini dinini, örf ırkını, bilmiyorsan biraz zor geliyor. Benim içinde biraz zor geldi ama zamanla yaşayarak öğrendim. O sırada bilmiyor diye gülenler de oldu, şaşıranlar da oldu, konuşman komik geliyor diyenler de oldu. Ama ben onların hiç birisine takmadım ve öğrenmeye devam ettim. Hatta bir günü hatırlıyorum buraya geldikten sonra otobüse ilk kez binmiştim. Derse geliyordum. Eskiden hep münübüste geldiğim için otobüs de İBF ile Eğitim fakültesinin önüne getiriyor sandım ama değilmiş, otobüs sadece kütüphanenin önünde indirip gidiyormuş. Ben de kütüphanenin yanında inmedim minübüs gibi eğitime götürecek sandım ve kütüphanenin yanında inmedim, a otobüsse direk metroya gitti! Başka durakları da bilmiyordum ki otobüs metroya geldi orda içi dolana kadar bekledi ve tekrardan geri gitti. Ben geri gelirken kütüphanenin yanında indim ve derse koştum. Dersin başlayalı çok olmuş ve hoca beni o gün derse çok zor almıştı. O günden beri de derse gelirken hiç otobüse binmiyorum. Başka bir gün de ilk kez okulun yemekhanesine girmiştim. Türkmenistan’da hiç yemekhaneye girmedim ki ne yapıyorlar nasıl alınacak bilem. O gün girdim ve üniversiteyi kazandığım gündü. Eniştemle girmiştik yemekhaneye. Eniştem ilk önce beni geçirdi, sonra kendisi geçti. Çatalı kaşığı nerden alınacak nasıl tabağa yemek konulacak bilmiyordum ve o gün oradaki insanların hepsi gülmüşlerdi. Çok utanmıştım. Demek ki Türkmenistan’da hata yapmışım kalabalık ortamlara da katılmak gerekiyormuş. Keşke o zamanlar yemekhaneye gitseydim böyle şeylerle karşılaşmazdım dedim kendime. Ama hayat keşkeler ile olmuyor geriye bakmak yok hayat öne gidiyor bizde öne gidiceğiz. Eğer geriye bakıp keşkeleri söylersek o zaman biz biz olamayız ve keşkeleri söylemeden yaptığımız hatayı ileride yapmamaya çalışmalıyız.

Size kendimi ve ailemi de anlatmak istiyorum. Babam kreşte çalışıyor annem doktor. Bu aileye sahip olduğum için çok mutluyum. Üç kardeşiz ve ben ailemin en çocuğuyum benden büyük bir kız ve bir erkek kardeşim var. Annem işinde dışarı bize ve babaanneme bakıyor. Öyle mutlu ailemiz var Allah nazarlardan korusun. Annem babam benim her şeyim benim bu zamana kadar hayatta durmamın hayatı tutunmamın nedeni varsa o da annem ve babamdır. Çünkü zor şeyler atlattım. Hiç benim yaşımdaki bir çocuğun taşıyamayacağı hastalığı atlattım annem babamın sayesinde. Allahım onlara uzun mutlu bir ömürler versin ve bugün babacımın doğum günü ona ne dersem az görüyorum. İlk adımlarımı atarken ellerimden tutuyordun şimdi fark ediyorum ki babacım hiç ellerimi bırakmamışsın. Derdimi, neşemi, mutluluğumu paylaştığım en iyi arkadaşımsın. Bana dünyadaki en büyük iyilik bana dünyanın en iyi örneği olmandır. Kelimeler ile anlatamayan fedakârlığı, sevgiyi gösterdin bana. Eğer ki sevgiyi, fedakârlığı tarif et derseler hemen “BABAM” derdim. Her bir kız çocuğu babasının en büyük çiçeğidir, gülüdür. Doğum günün kulu olsun canım babam. Annecim seni de çok seviyorum.

Hocam bizi dün seminere götürdünüz. Bizim için en iyi iyiliği yaptınız. Orda ak saçlı hocalarımızı gördük. Gereken bilgileri aldık. Şu anda öğretmen olacağım için çok mutluyum. Önümde bir amaç koydum ve bu amaca Allah nasip ederse inşallah yeticem. Şu anda kendimi bilgisayar öğretmeni olarak görüyorum. Öğretmen olarak okutmanın hayallerini kuruyorum. Seminerde şöyle bir soru sordular ve bu soru çok ilgimi çekti ve dün hep onu düşündüm. O soru şuydu “Öğretmen olmasanız başka ne olurdunuz?” Tabı ki de yine dünyaya gelirsem yine de bilgisayar öğretmeni olarak gelmek isterdim. Ama bu bölümü kazanmadan önce ben sadece doktor olmak istiyordum. Bilmiyorum annem doktor olduğu için mi o beyaz önlüğü giyip hastalarıma bakmak istiyordum. Hatta kazandım da Rusya’da “Kazan Üniversitesini”  doğum doktorluğunu kazandım ama gitmedim. Çünkü Uludağ üniversitesinde okumak istiyordum o yüzden iptal ettim. Burada da bilgisayar öğretmeni bölümünü kazandım hiç de değiştirmem çünkü çok seviyorum. Önümdeki amacım 4 senede okulumu bitirip, kendi ülkemde okuduğum okulda yanı köyde öğretmen olucam. Öğrendiğim öğreneceğim bilgileri öğrencilerime öğreteceğim. İnşallah .

İkram hocam, bir dönem bizi okuttunuz bilgilerinizi bize söylediniz okutan her bir hocanın da sizin de hakkını ödiyemem. Hakkınızı helal edin hocam. Her şey için çok teşekkür ederim.

ACINIZ ACIMIZDIR TÜRKİYE

Sadece Türkiye de değil dünyanın çok devletinde şu anda hayın teröristler var. Bütün dünya terör için mücadele ediyor. Biz başımız dik durucaz terörü yok edicez. Sayın cumhurbaşkanı Erdoğan geçende bir gün Türkmenistan’in ünlü şairi Mahtumkulu Fırağı’nın şiirini söyledi:

Namert köprüsünden ölsem geçmezem,
Kervan bulsam, helal işten kaçmazam,
Elinden bir kase şarap içmezem,
Sağ eli sol ele muhtaç eyleme.

Rabbim namert köprüsünden geçmekten ise ölmeyi tercih eden bu milleti kimseye muhtaç eyleme.

Mahtumkulu Firagı’nın şiirleri çok güzeldir. Hocam size de okumadıysanız okumanızı tavsiye ederim.


[1] Uludağ Üniversitesi, Eğitim Fakültesi, BÖTE 1. Sınıf Öğrencisi

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir