Osman Arşın [1]
Baharın rengârenk neşesine karışan tatlı bir gülümseyiş…
Ya da şiir.
Yaz mevsiminde güneşin yakıp kavurduğu çatlak toprakların suya kavuşma temennisi…
Ya da şiir.
Hazanda ağaçların gözyaşı gibi döktükleri yaprakların doğayla dansı…
Ya da şiir.
Kış mevsiminde etrafa huzur saçarak biriken kar tanelerinin, hayatın her noktasına tarifi zor, tertemiz bir görüntü vermesi…
Ya da şiir.
Elma ağacı, portakal, şeftali, limon kokusu, papatyaların ovaya yayılması, badem ağaçlarının yalancı bahara aldanıp küçük ve sevimli çiçeklerini açması, dolu, tipi, güneş çarpması, bir dahaki baharda buluşmalar, yağmurun dinmesini beklerken şemsiyenin altında yakınlaşmalar, erik, yeşil erik, kırmızı erik, kırmızı ve iri erik, yeşilden kırmızıya geçişin acısı altında ezilen zavallı erik, deniz, denizde yelken, denizde balık, her mevsim deniz, kardan adam, ağlayan kardan adam, gülen kardan adam, pamuk tarlasındaki kapkara adam, martılar, güvercinler, şahinler, göçmen kuşlar, dünyanın bütün kuşları, “kuşlar yuva kurdu sen gelmez oldun” lu türküler, ağlayışlar, gülüşler, yok oluşlar, dirilişler, ağaçların arasında dans ederek ilerleyen ırmaktan kibarca sekerek geçmeler, bazen ırmağa yenilip serin suya düşmeler, suyu izlemeler, gökyüzünü izlemeler, yıldızları izlemeler, hayatı izlemeler, kuş yavrusu, kurt yavrusu, kuzu yavrusu, kurbağa yavrusu, ağaç yavrusu, insan yavrusu, insan yavrusunun yürek burkan görüntüsü, ve yüreği un ufak eden görüntünün görüntüsü, hayatın büyülü örüntüsü, feryatlar, acının canhıraş gürültüsü, harflerin en be an ölümü, başlı başına ölüm, ölümün yüreğe çektirdikleri, dört mevsim ölüm, mevsimsiz ölüm, hüzünlü ölüm, tatlı ölüm, bitmeyen ölüm, gelmeyen ölüm, ölümün öcü, öcü gibi ölüm, ölünün gözlerine yansıyanlar, geride kalanlar, “keşkeler”, ölünün dudaklarından ansızın çıkacakmış hissi veren “keşke” li düşünüşler, “keşke, keşke demeden ölseydi” demeler, ölümü mevsime yakıştırmalar, ölümü siyaha benzetmeler, toprağa benzemeler, üzerinde türlü türlü çiçeklerin bittiği toprak yığınının altında hayata bir de sessizce bakmalar, görüşler, görünüşler, görüşmeler, çınar ağacının altındaki gölgeli sedirde görüşmeler, konuşmalar, fısır fısır konuşmalar, bağıra çağıra konuşmalar, anlaşmazlıklar, uyuşmazlıklar, küfürler, susmalar, susamalar, bir damla suyun hasretini çekmeler, susuzluğun insan boğazını kurutması, susuzluğun hayatı kurutması, suya yakın yerde çıkan dolgun bitkilerin yaprakları arasına sağdan sola, soldan sağa, kuzeyden güneye, güneyden kuzeye, oradan buraya, şuradan oraya, doğudan batıya, nerden nereye ördüğü ipince ağ, ince ama sapasağlam ağ, örümceğin dilindeki ölümcül ağı, ağa bulaşmış ağı, ağa düşenlerin can pazarı, pazarın kazanı, pazarın delisi, pazarın neşesi, neşenin pazarı, pazar, pazartesi, pazartesinin gelişi, pazartesinin çıkışı, günün çıkışı, haftanın çıkışı, mevsimin çıkışı, insanın kedere çıkışı, çıkış kapısı, çıkış kapısını arayışlar, kaçışlar, sevince kaçışlar, uzağa kaçışlar, güneşe kaçmalar, kendine kaçmalar, güneşte kendine kaçmalar, kendinden kaçmalar, geçmeler, beklemeler, beklerken üzülmeler, beklerken sevinmeler, karda, kışta, yağmurda, çamurda, güneşte, yitişte beklemeler…
Ya da şiir.