Yıl 2002… Rahmetli Valide’nin son günleri… Ankara’da Kızkardeşimdeyiz… Ağır Ceza Hakimliği yapmış, Valide; kalem kırmış… Cumhuriyet’in bir “örnek kadını”, diyebilirim… Anaç, aydın ve inançlı… O sırada beyaz, ince, alttan düğümlü, başörtüsü var başında ve elinde tesbihi… Bana pattadanak şöyle deyiverdi:
– Sen benim âlim oğlumsun, söyle bana, Kabir Azabı var mı?
Hemen çaktım vaziyeti:
– Kızım, dedim (öyle derdim O’na), Cenneti Cehennemi, bizim caminin İmamı Sevgili Musa Hoca’ya sor, ama bana sorduğun sorunun yanıtını hemen verebilirim…
– Kabir Azabı yok, dedim… Gülecek, gülemiyor. “Sus”, dedi, “günaha giriyorsun”!.. O’nun bu sözüyle sorusunun arkasındaki dürtüyü daha da çok oturttum, yerli yerine… Kızım dedim, senin üstünde Yargıtay var, Yargıtay’da, üstüne üstlük, “karar düzeltme mercii” var, TBMM var, Cumhurbaşkanı var… İçin sızlamış elbette, kalem kırarken, ama sen kanun insanısın… Önündeki kitap ne diyorsa, onu yapacaksın… Hem sonra madem bana güvendin, sordun sorunu, sana öteki tarafta, “kabir, azap” diye, şu konuşmamızla ilgili, hesap soracak olurlarsa, “Alim oğluma sordum, o böyle dedi”, dersin, çıkıverirsin işin içinden dedim… Çok rahatladı… Sonra fırsat bu fırsat, ya, “Söz ölüm getirmez Kızım”, dedim (öyle derdi aile, böyle zamanlarda), “bana bir diyeceğin var mı”, dedim…
– Şehimeciğim’e sahip çık! dedi…
Şehime Teyze Timurcuğun Anneciği… Annelerimiz’in hepsi çok güzel, ama Şehime Teyze en güzel anneydi, diyebilirim…
Valide’nin vasiyeti, öyle çarpınca yüzüme:
– Kızım dedim, ne demek, sözü bile zait… Şehime Teyze bizim de Annemiz’dir… Tıpkı senin de, Rahmetli Teyzem’in de, Timur’un Annesi olduğunuz gibi…
Valide’nin bana tek vasiyeti buydu:
– Şehimeceğim’e sahip çık!..
**
Valide’nin sözlerini Şehime Teyze’ye, Timurcuğa, Eşi Sevgili Handan Selçuk’a aktardığım zaman, hepimizin gözleri buğulandı… Kaçırdık gözlerimizi birbirinden, sarmaştık… Valide’nin sözleri gerçekte sevgi ve bağlılık yüklüydü… Gözlerimizdeki buğu, o an, sevince bıraktı yerini… Başladık, Ortaköy’de, o zaman revir olan, ortadaki iki katlı binanın önündeki ve hala orada duran Kamelya’nın altında ebeveynlerimizin tadına doyum olmaz söyleşilerinin, dedikodusuna…
Şehime Teyze çok dik bir kadındı, ama besbelli ki acıları vardı… Münir Nureddin Baba, Okul’a dokuz yıl gelmemişti… Lise 1’deydik… O zaman bir tek, arz-ı endam etti… Timurcum, Babası’na hem hayrandı hem de çok öfkeliydi… Timurcum olmasa, Münir Baba, şimdilerde olduğu kadar çok yaşar mıydı, bilemiyorum…
Bunu, arka planı iyi kavradığımı düşünerek, Timurcuğa söylediğim zaman, çok ferahlardı…
**
Aynı sırada okuduk, on yıl… O sonra Edebiyat’a gitti, ben Fen’e…
Yatakhane’de yataklarımız yan yanaydı… Beş yıl… Sonra, Yukarıki Okul’da o niharî oldu…
Yan yana oturup şiirler yazardık…
O’nun dizeleri, sonra bildiğiniz, müzik şaheserlerine dönüştü… Benimkiler denklemlerime…
O benim kardeşlerimin de abisiydi… Bense Selim Selçuğun da abisiydim…
Kardeşlerim O’nun da Kardeşleri’ydi… Kardeşi, benim de kardeşimdi…
Kızları Hazal ve Mercan, Canımız Çocuklarımız, Onlar’ı pırıl pırıl yetiştirdi…
Ben Onlar’a ne kadar düşkünsem, Sevgili Timur Ozancığa o kadar düşkündü… Ozan’ın daha 14 yaşındayken, Moskova Gnessin Devlet Konservatuvarı’na gitmesinin önünü, sanat değerlendirmesi itibariyle, O teşvik etmiştir, öylelikle O açmıştır, diyebilirim…
Fakat, o “çocukluk travmalarımız” var ya, onlar İsa’nın gerileceği mevkiiye kadar sırtında sürükleye sürükleye, taşıdığı çarmıh gibi, yakamızı bırakmıyor…
Timurcuk, hiç kuşkusuz üstün başarılara imza attı… Abide başarılar onlar, bunu idrak etmemiz gerekir. (Az önce Sevgili Hatice Günay’in dikkatimize taşıdığı, OdaTv’nin Timur’un hayat ve başarı öyküsünü özeteyen yazısı, pek çok şeyi anlatmaya yetiyor (Timur Selçuk Anısına...) Şu da var ki, çok daha üstün başarılara da imza atabilirdi… Travmatik prangalar olmasaydı, ayacıklarında…
**
Daha evveli gün konuşmuştuk:
– Timurcum, bana iyi olduğunu söyle lütfen, dedim…
– İyiyim şükür, dedi… Şakalaştık her zaman olduğu gibi…
**
Çok erken oldu, Canım Timurcum…
**
Sevgili Handan Selçuk’a, Selim Selçuk’a, Hazalcığa, Mercancığa, Onlar’ın Annecikleri Sevgili Ayşegül’e, Okuldaşlarımız’a, Müzik Dünyamız’a, baş sağlığı ve esenlikler diliyorum…
“Galatasaray’ın bir unutulmazı” daha, hatıralarımızın baş köşesinde yerini alıyor…
**
Nur içinde yat, Canım Timurcum!..
Tolga