1. GİRİŞ
Eleştirel pedagojiye göre bilgi, doğru olup olmadığı değil ezici ya da sömürücü olup olmaması temelinde çözümlenmelidir. Bilginin sağladıkları toplumun faydası veya zararı için söz konusu olduğu zaman politik anlayış da bu paralelde oluşur. Bilgi insanlığın faydasına işleniyorsa o zaman demokratik ve özgürlükçü bir eğilimle gelişir (Tezcan, 2005: 109).
Eleştirel pedagojide öğretmenlerin ve ilgili diğer kişilerin görüşlerinde açıklık söz konusudur. Eğitimin amacı sosyal sorumluluğun ya da toplumun sosyal yeniden yapılanmasının önemini vurgulamaktır. Halk eğitimi düşüncesi bu pedagojiden beslenir. Bu anlayışta okul zorunlu olarak çevresiyle demokratik ilişkiler kurar. Öğretmenler zihinsel dönüşümler üzerinde durarak farklı fikirlerin bir arada olabileceği bir program ve sınıf ortamı oluşturur. Bu noktada eleştirel pedagoji modern söylem üzerine biçim almış postmodernizmin eleştirilerine sınır pedagojisi ile cevap vermiştir. Bu perspektifte: geleneksel, toplumsal değerler ve politikalar göz önünde bulundurulur. Toplumun demokratik farklı fikirlere yaşam felsefesinin gerçekleştirilmesine özen gösterilir, sınır pedagojisine sadece saygı ile bakılır ve bunların gelişmesi desteklenir, farklılıkları kabul etmekle kalmaz, bilgi ve güç arasındaki ilişkiyi ortadan kaldırmaya çalışır, öğrencilerin birçok işle uğraşmaları, farklı kültür kuralları ve dilleri öğrenmeleri tavsiye edilir, farklı söylemler hakkında bilgili olma, bunlara eleştirel bakılabilme ve farklı fikirleri karsılaştırabilme yeterliliği vurgulanır. (Dündar, 2007:55)
Summerhill alışılmış okulların dışında eşitliğin, özgürlüğün ve demokrasinin yaşatıldığı öğrencilerinin okula isteyerek ve severek gittiği ve bir o kadar da mutlu olduğu bir okul olarak halen varlığını devam ettirmektedir.
2. A.S. Neill’in Gerçekleşen Hayali: Summerhill Okulu
Neill, Summerhill’i kurarken ve işletirken dünyanın suç, umutsuzluk ve mutsuzluktan kurtarılabileceği bir araç yaratmak istiyordu. İlk çalışmaları I. Dünya Savaşı’ndan sonra Avrupa’yı kaplayan başarısızlık ve hayal kırıklığı duygusu kapsamında ele alınmalıdır. “Dünyanın sorunlarının kaynağı ve çocukların eğitimiyle ilgili asıl problem doğal dürtülerin bastırılmasıydı. Neill, The Problem Child’da (Problem Çocuk) bunu açıkça ifade ediyordu: “Çocuğu kötü yapanın ahlaki eğitim olduğuna inanıyorum. Bunu, kötü bir çocuğun aldığı ahlaki eğitimi parçaladığımda onun otomatik olarak iyi bir çocuk olmasından anladım” (Spring, 1997: 86).
Summerhill Okulu deneyimi, geleneksel okulların baskısından uzak olan öğrencilerin yan gelip yatmak yerine kendi kişisel motivasyonlarını sağlayarak karşılık verdiklerini ortaya koydu. Dıştan dayatılan zorlamacı disiplin, kişinin içindeki öz-disiplinin gelişimini engelliyordu. Bu nedenle Neill, Summerhill’e giden öğrencilerin, zorlayıcı kurallarla eğitim veren diğer okulların öğrencilerinden daha iyi gelişmiş bir eleştirel düşünme yeteneğine sahip olduğunu ve çok daha fazla öz-disiplin sahibi olduklarının gün gibi ortada olduğu değerlendirmesini yaptı. Summerhill okuluna kabul edilen öğrencilerin genellikle sorunlu özgeçmişe sahip, özellikle mutsuz bir ruh haline neden olan huzursuz ve ilgisiz ailelerden geldiğinin göz önünde bulundurulması daha aydınlatıcı olacaktır. Summerhill’in iyileştirici ortamı, geleneksel okullar tarafından reddedilen sorunlu öğrencilerin bile başarılı bir gelişme gösterdiklerini kanıtlamıştır.
Summerhill bir deneme okulu olarak işe başlamıştır. Artık öyle değildir, yaptıklarını gösteren bir okuldur, çünkü özgürlüğün işe yaradığını göstermektedir. Neill, Summerhill’i açarken benimsediği temel ilke olarak çocuğu okula uydurmak değil okulu çocuğa uydurmaktır. Bunu şu şekilde ifade etmektedir: “İlk eşim ve okulu açtığımız zaman bir tek ana düşüncemiz vardı; çocuğu okula uydurmak yerine okulu çocuğa uydurmak” (Neill, 1996: 20).
Summerhill kurulduğu günden bu yana özünde değişmeden günümüze kadar gelmiştir. Okulun amaçlarını şu şekilde sıralayabiliriz:
1.Çocuğa coşkusal gelişiminde özgürlük tanımak
2.Çocuklara kendi hayatlarını yaşabilmek için yetki vermek
3.Çocuklara doğal anlamda gelişebilmeleri için zaman tanımak
4.Yetişkinlerden gelen korku ve zorlamaları ortadan kaldırarak mutlu bir çocukluk geçirmelerini sağlamak (Readhead, 2000: 67).
3. Summerhill Eğitimi ve Standart Eğitim
Neill’e göre öğretmen yetiştirme okullarında ve üniversitelerde okutulan ders kitaplarında sevgi eksiktir. Bu insanların öğrenmelerine hizmet ederken yaşamı hissetmelerine izin vermemektedir. Bu nedenle pek çok konuda tartışma yapabilecek olan gençler yaşama bakış açılarıyla çocukturlar. Onların ders kitaplarının insan kişiliği ile sevgiyle, özgürlükle ya da kendi kendisinin yazgısını çizmeyle bir ilgisi yoktur. Ve sistem böylece sürüyor, yalnızca kitaptan öğrenme standartlarını amaçlayarak sürüyor, kafayı yürekten ayırmayı sürdürüyor (Neill, 1996: 39-40).
Neill’e göre kitaplar, bir okuldaki en önemsiz araçlardır. Bir çocuğun çok az kitaba gereksinimi vardır, bundan ötesi aygıtlar, seramik ve heykel çamuru, spor, tiyatro, resim yapmak özgürlüğüdür (Neill, 1996: 39). Neill’in eğitim felsefesinin oluşumunda mutsuz ve korkular içinde geçen çocukluk döneminin etkisi büyüktür. Ailesi tarafından okutulmaya gerek görülmemiş bir çocuktur. Çocukluğu ve gençliğinde gerek ailesi gerekse öğretmenlik mesleği sırasında yaşadığı ezme ezilme ilişkileri Neill’in yaşam felsefesinin biçimlenmesine etki etmiştir.
4. Summerhill’de Özel Dersler
Summerhilldeki özel dersler şöminenin başındaki rastgele konuşmalardır ve başka okullardan gelen öğrencilerin özgürlüğe uyum sağlamaları için düzenlenmiştir (Neill, 1996: 47-55). Summerhill’de geleneksel okullardan tamamen farklı olarak isteyen öğrenciler için öğretmen ve öğrenci arasında karşılıklı anlaşmaya bağlı olarak ödevler verilmektedir.
Karma Eğitim
Okulların çoğunda kızlarla erkekleri özellikle uyuma yerlerini ayırmak için belli bir plan vardır. Summerhill’de erkek ve kız çocuklar rahat bırakılmışlardır. Cinsler arasındaki ilişkiler çok sağlıklı görünür. Bir cins öteki cins hakkında hayallerle, kuruntularla gelişmez. Bunun nedeni Summerhill’in, tüm güzel erkek ve kız çocuklarının birbirleriyle kardeş olduğu ve büyük bir aile olması değildir. Böyle olsaydı, ilk önce Neill karma eğitime karşı çıkacağını belirtmiştir (Neill, 1996: 65).
Çalışma
Summerhill’de on iki yaşından büyük her çocuk ve kadronun her üyesi için haftada iki saat bahçede çalışmayı öngören bir topluluk yasası çıkarılmıştır. Bu çalışma karşılığında çalışanlar ücret almıştır. Çalışmayanlar ise para cezasına çarptırılmıştır. Yapılan bu işte oyun öğesinin olmamasından dolayı yasa tekrar gözden geçirilmiş ve kaldırılmıştır (Neill, 1996: 65). Neill kendi yaşamından örneklerden de yola çıkarak çocukların gelişim sürecindeki pek çok davranışını kavramlaştırmış ve hepsinin temelinde sevgi eksikliğinin, geleneksel ve insancıl olmayan eğitim anlayışının bulunduğunu ifade etmektedir.
Oyun
Summerhill, oyunun en büyük önem taşıdığı bir okul olarak tanımlanabilir. Sumerhıll’de altı yaşındakiler fanteziye yer vererek gün boyunca oyun oynamaktadırlar. Sekiz ile dört yaş arasındaki çocuklar ise daha çok hırsız-polis oyunu gibi vurdulu kırdılı oyunlara ilgi duyarlar. Erkek çocuklar genellikle kız çocuklarla oynamamaktadır. Kızlar ender olarak oyun örgütlerler. Genellikle çocuklar arasında oynanan öğretmenlik ya da doktorluk gibi oyunlar özgür çocuklar arasında pek bilinmez. Çünkü bu çocukların otoriteye ve öykünmeye gereksinimleri yoktur (Neill, 1996: 71).
Dans ve Müzik
Neill, “Dans gibi bir zevkte, özgürlüğe yer yoksa onu yaşamın daha ciddi görünümlerinde bulmayı nasıl umabiliriz? Eğer bir insanın kendi dans adımlarını bulmaya cesareti yoksa, onun kendi dinsel, eğitsel ya da siyasal adımlarını bulmaya cesaret edeceğine de olasılık verilmez” diyerek dansın kişinin kendi doğasının getirdiği özgürlükle biçimlenmesi gerektiğini savunur. Summerhill’de her program dansları da kapsar. Bu danslar hep kızlar tarafından düzenlenir ve sahnelenir ve kızlar da bunları iyi yaparlar. Klasik müzikle dans etmezler; onların müzikleri hep cazdır. Gershwin’in Paris’te Amerikalı müziğinde bir bale sahneleri vardır. Öğrencilerin var olan müzik beğenileri değiştirilmeye ya da yöneltilmeye çalışılmaz (Neill, 1996: 77-78).
Örgütlenme
Summerhill’de 4 ve 16 yaşları arasında yetmiş çocuk ve yaşa göre değil yeteneğe ağırlık verilerek örgütlenmiş altı bölüm bulunmaktadır. Bu bölümler düzenli bir programa göre haftada beş sabahtan kırk beş dakikalık sürelerden oluşmaktadır. Summerhill’deki çocukların belirli yerleri vardır ve buralarda kendilerine öğretecek belirli öğretmenlerle karşılaşmaktadırlar. Diğer okullardaki sınıflardan bu bölümlerin ayrıldığı nokta hiç kimsenin derse gelme garantisi olmayışıdır (Neill, 1996: 83). Günümüzde eğitim anlayışı insanları bireylerin kendi amaçlarının farkına vardırmayan ve onun adına hedefler belirleyerek onun doğasına müdahale eden bir yapıdadır.
Yargı ve Değerlendirme
Dünyada giderek yükselen eğitimli yetişkin oranı; çocuğun ailede daha çok ve zengin uyarıcı ile karşılaşmasına olanak sağlamaktadır. Artan teknoloji ve bilişim ortamı ile birlikte; çocuk anne-babasının kendisi ile aynı yaşta bildiklerinden çok daha fazlasını bilir hale gelmektedir. Oysa okul çağına geldiğinde karşılaştığı okul anne-babasının yetiştiği okul ile hemen hemen aynı nitelikleri göstermektedir. Dolayısıyla; okul denilen kuruma gelmeden önce birçok ön öğrenme ile donanmış olan çocuk, okulda kendisi için gerekli olan bilişsel, duyuşsal ve devinimsel birçok bilgi, beceri ve gereksinimden çok uzakta bir eğitim ve öğretim ortamı bulabilmektedir. Okul denilen kuruma gelmeden önce alışmış olduğu zengin uyarıcıyı bulamayan çocuk; köhnemiş ve kendisini yenileme sorumluluğunu hissetmeyen bu kurumda zamanla körelmekte ve yaratıcılığını kaybetmektedir. Bu farklılık, okul kurumunun varoluş koşullarının yeniden sorgulanmasını zorunlu kılmaktadır.
Sosyal yaşam koşulları, yasal zorunluluklar, ailenin çocuktan beklentileri; birey için tek bir seçenek sunmaktadır: zorunlu seçmeli okul. Birey, bu kararından dolayı yaşamının sonuna kadar mutsuz olma tehlikesi ile karşı karşıya kalmaktadır. Çünkü kişiliğinin olgunlaşma sürecinin tamama yakını okul denilen kurum ve onun kuralları ile donatılmıştır. Çocuk, okul çağına gelinceye kadar, sosyal çevresinde okula karşı bir sürü yargı ile donatılır. Okulun karşı konulamaz gücü onu neredeyse deyim yerindeyse esir alır. Çocuk bütün bu okula ilişkin yargıların karşısında okula gitmeden kendini okula ait hissetmeye başlar. Bu yüzden de genellikle her çocuk okula başlamadan önce, heyecan ve tedirginlikle karışık bir umut taşır. Daha ilk gün gördüğü manzara şudur; sevimsiz renklerle boyalı duvar ve sıralardan oluşan fiziki mekân, asık suratlı ve sağa sola bağıran adına öğretmen denen yetişkinler. Adına ders denen ve içinde bir sürü anlayamadığı kavram, terim ve bilgilerin yer aldığı kitaplar… Sosyal çevresinin yönlendirmesi ve okulun kaçınılmazlığı ile yetişmiş olan çocuk için geriye hissedeceği bir tek duygu kalır: “Her şey doğru ve mükemmel, yanlış olan ve anlayamayan benim”. Bu duygu her basamakta adım adım bütün benliğimizi sararak gelişir. Umut kırıcı okul ikliminden sonra, bir de anlamlandıramadığı ve neden gerekli olduğunu bir türlü sorgulayamadığı bir dizi kuralla karşılaşan çocuk (aslında çocuk ailede bir takım kural ve ilkeleri öğrenir ama bu ilke ve kuralların ailedeki etkinliği ve yaptırım gücü; okul kuralları ile karşılaştırıldığında oldukça esnektir), yaşamının sonuna kadar, okul denilen kuruma karşı olumsuz duygular beslemeye başlar.
Okul kurumu, insanları gruplara ayırır. Bu gruplama işlemi sorgulanmayan üç varsayıma dayanır. Çocuklar okula aittir, çocuklar okulda öğrenir, çocuklara yalnız okulda bir şey öğretilebilir. Oysa çocuk, doğduğu andan itibaren bağımsız ve özgür bir bireydir. Ancak; kendi yaşamını kurgulamaya başlayıncaya kadar sınırlı bir anlamda da olsa aileye aittir. Ergenlikten itibaren ise ailenin ve dolayısıyla toplumun eşit bir üyesidir. Ama okul bireyi sahiplenmede aşırı bir istek duyar. Bu isteklilik; zamanla bireyin yaşamında okulun merkeze yerleşmesine neden olur. Ve süreçle birlikte birey; farkında olmadan okula ait olduğunu kabullenir. Ama bu kabullenme farkında olunmadan gerçekleştiği için; mutsuzluğa neden olur. Bu mutsuzluk; yaşamı anlamlandırmada, kendini gerçekleştirmede başarısızlık, doyumsuzluk, ne istediğini bilememe şeklinde kendini gösterir. Öte yandan; çocuklar okulda öğrenirler ama çoğunlukla yaşamları boyunca hiçbir işlerine yaramayacak bir sürü gereksiz bilgiyi (yer çekimi kanunu, muson yağmurları, savaşların başlama ve bitiş tarihleri, ….vb) öğrenirler. Ancak bu yargı yanlış anlaşılmamalıdır. Öğrenilen her bilgi hayata aktarılabildiği ölçüde değerlidir. Bunun yanı sıra; öğrenilecek bilgi, öğrencinin bilişsel, duyuşsal ve devinimsel gelişimine uygun olarak organize edilebiliyorsa ancak öğretilebilir. Örneğin kültür kavramını soyut düşünme aşamasına henüz gelmemiş, somut işlemler dönemindeki öğrencilere öğretmeye kalktığımızda anlamlandıramayacağı için ezberlemeyi seçecektir. Bu durumdaki öğrenci, yaşama aktaramayacağı bir bilgiyi uzun süreli belleğine geçici olarak nakletmiş olmaktan başka bir şey yapmamış olacaktır. Öğrendiğini neden öğrendiği konusunda somut bir algısı olamayacaktır.
Neill eleştirel pedagoji içerisin de bireyi temele alır. Bireyin mutluluğu, özgürleşmesi, kendi kendini yönetmesi, ilgi ve yeteneklerini keşfetmesinin önemli olduğunu, dışsal zorlamaların etkisiz olacağını asıl olması gerekenin çocuğun içsel motivasyonu olduğunu vurgular. Neill’e göre eğitimin amacı çocukları hayata hazırlamaktır. Çocuğun okula değil okulun çocuğa uyması gerektiğini savunur. Çocukların gelişimlerini kendi başlarına sağlamaları ve kendi ilgilerini keşfetmeleri için izin verilmesi gerektiğini belirtir. Yetişkinlerden gelen korku ve zorlamaları ortadan kaldırarak, mutlu bir çocukluk geçirilmesi gerektiğini savunur.
Neill çağın ötesinde bir eğitim anlayışı ile devrim sayılabilecek bir okul anlayışına imza atmıştır. Yarattığı okul ile birçok kişinin ilgisini çekmiş, farklı bakış açıları sunarak, farkındalık yaratmış ve ilgi odağı haline gelmiştir
KAYNAKÇA
Dündar, S. (2007). Alternatif Eğitimin Felsefi Temelleri ve Alternatif Okullardaki Uygulamalar. İstanbul.
Hern, M. (2008). Alternatif Eğitim. (E. Ç. Babaoğlu, Çev.) İstanbul: Kalkedon Yayınları.
Neill, A. S. (1996). Bir Eğitim Mucizesi. (G. D. Nalbantoğlu, Çev.) Adana: Baki Kitap ve Yayınevi.
Neill, A. S. (2001). Özgür Ruh. (K. Alp, Çev.) İstanbul: Kariyer Yayıncılık.
Neill, A. S. (2000). Özgürlük Okulu. İstanbul: Payel Yayınevi.
Readhead, Zoe Summerhill Okulu, Hern, M. (2008). Alternatif Eğitim. (E. Ç. Babaoğlu, Çev.) İstanbul: Kalkedon Yayınları.
Spring, J. (1997). Özgür Eğitim. İstanbul: Ayrıntı.
Tezcan, M. (2005). Sosyolojik Kuramlarda Eğitim. Ankara: Anı Yayıncılık.
[1] Gaziosmanpaşa, 23 Nisan İlköğretim Okulu Sınıf Öğretmeni