Azerbaycan’ın İkinci Karabağ Savaşı Günlerinden Notlar
Aşağıdaki notları 2020 yılındaki Azerbaycan-Ermenistan arasında yaşanan savaş sırasında medya haberlerine dayanarak almıştım. Fazlaca dokunmadan aynen yayınlıyorum.
30 Eylül 2020
Kafkasya…
Ermenistan, Sovyetler Birliği’nin dağıldığı günlerin kaotik ortamında komşu ülke olan Azerbaycan’a saldırdı ve topraklarının 1/5’ini işgal etti. Hocalı’da katliam yaptı, insanlık suçu işledi. Bir milyonun üstünde insan kendi ülkesinde kaçkın durumuna düştü. İşgalini hala sürdürüyor!
İkinci Dünya Savaşı’ndan alınan derslerden ötürü günümüz uygarlığı ülkelerin fetihçi davranışlarını kabul etmiyor, sınır değişikliklerine izin vermiyor. BM Güvenlik Konseyi dört defa karar alarak (822, 853, 874, 884 no’lu kararlar) Ermenistan’ın acilen, koşulsuz ve tamamen Azerbaycan topraklarını terk etmesi gerektiği kararını vermiştir. Ermenistan bunları ciddiye almadı. Rusya ve Batılı bazı güçlerin kendilerini koruyacağına olan inancıyla! Bugüne kadar çıkmadığına göre korudukları anlaşılıyor.
Yıllardır ateşkes durumu var ama barış yok, savaş hali devam ediyor. Ateşkes sık sık bozuluyor. Bunu bozan da genellikle Ermenistan oluyor. Bu defa da öyle oldu ama Azerbaycan sert çıktı. Ermenistan bunu neden yapıyor? Çünkü yayılmacı, emperyalist bir politika izliyor. Etraftaki ülkelerden toprak istiyor. Gürcistan’dan, Azerbaycan’dan ve Türkiye’den! Bin yıl önce oraların kendilerine ait olduğunu iddia ediyorlar! Bu mantıkla biz de orasını isteyebilir hatta yarın Rusya’yı fethetmeye gidebiliriz! Saka, Hun, Göktürk, Altınorda coğrafyasıdır diye!
Ermenistan’ın yayılmacı saldırganlığına karşı çıkanlar ve yanında olan ülkeler var. Rusya “abilik” yapıyor. İki yüz yıllık Rus-Ermeni ittifakı sürüyor. Yapay Ermenistan devleti de bu ittifak sayesinde Rusya tarafından kuruldu. Rus devletinde ve medyasında en kritik yerlerde Ermeni kökenli insanların bulunması çok doğaldır. Dışişleri Bakanı Lavrov Tiflis Ermenisidir. Sputnik medya kanalının yönetiminde ve muhabir kadrosunda çok sayıda ırkçı Ermeni etkili ve yetkili konumdadır. Ancak bugünlerde Rusya Sorosçu Peşinyan yönetiminin burnunun sürtülmesini de istiyor.
Rusya, İran ve benzeri ülkeler Ermenistan’a yardım göndermeye devam ediyor.
Ukrayna, İsrail ve Gürcistan Azerbaycan’ın yanında. (Ermenistan, Gürcistan’dan Ahıska ve Ahılkelek’i istiyor, Batum’da da ciddi bir Ermeni yığılması var. Ermenistan’ın Gürcistan’a giden Azerbaycan boru hattını bombalaması Gürcistan’ı irkilttiği gibi Türkiye’deki lobisini de harekete geçirdi!) Afganistan ve Pakistan da Azerbaycan’ın yanında. Bu ülkelerin Rusya’ya olan düşmanlığı çok belirgin. Ermenistan-Rusya ittifakı onları Azerbaycan tarafına yönlendiriyor.
İran, S. Arabistan, B. Arap Emirlikleri… gibi genellikle halkının çoğu Müslüman olan ülkeler ise Ermenistan’ın yanında. Teokratlarımızın bel bağladığı ümmet dayanışması olmadı!
Jeopolitik ve jeokültür, teopolitiğin her zaman önündedir.
Azerbaycan’a toprak bütünlüğünü yeniden kurması ve emperyalist saldırganı ülkesinden kovalaması için başarılar dilerim.
3 Ekim 2020
Çüşş!
Britanya İmparatorluğu’nu çökerten güçlerin başındayız. 1. Paylaşım Savaşı biterken biz Osmanlı olarak çökerken Britanya’yı da çökerttik. Kendini toparlayamadı. 2. Dünya Savaşında ABD emperyalist olarak sahneye çıktı. Yeni yetme emperyalist olduğu için ortalıkta çok saygısızca dolaşıyordu. Birçok ülkede işgalciydi, bazılarında haysiyetsiz subaylara darbeler yaptırıyor, bazılarında iç savaşları tetikliyordu.
Dünyanın namuslu insanları da elbette bu saygısızlığa karşı tavır alıyordu. ABD-Vietnam Savaşında mazlumların yanında olunuyordu. ABD’nin Ortadoğu’daki karakolu İsrail karşısında Filistinlilerin, Şili’de Allende’nin… Anti emperyalist bir bilinç yolu vardı.
Bu yolu açmada Kemalist hareketin etkisi çok önemlidir. Dünyaya emperyalizmin yenilebileceğini Kemalistler göstermişti. Nehru’nun, Gandi’nin hatıralarını okuyunuz. Hindistan’ın bağımsızlığının altındaki Kemalist etkiyi görürsünüz. Fransa’yı kovalayan Cezayirlilerin cebinden Atatürk fotoğrafları çıkıyordu! Geçiyorum.
ABD emperyalizmi, Vietnam’da onca zulme rağmen denize dökülmüştü. Ezim ezim ezikti. Yaralı ruhunu sinema filmiyle sarmaya çalıştı. Holivut Rambo filmleri üretti. Amerikan Rambosu tek başına gidip Vietnam’ı dağıtıyordu!
Yalan da olsa yaralı Abd bilincine iyi geldi.
Rambo filmleri 12 Eylül sonrasında Türkiye’de de “Their boys” tarafından moda film yapılıp 12 Eylül kuşağı Türk gençlerine izlettirildi. Amerikan gücünü görüp hayran kaldık!
***
Yıllaaar önce, İstanbul’da sinemada Rombo Vietnam’da filmini izliyordum. Rambo ortalığı yıktı. Bir sahneyi sinemada birkaç kişi alkışladı. Onlardan etkilenen başkaları da alkışa katıldı.
Sonra salondan bir ses yükseldi.
-Çüş lan! Kurtuluş Savaşı yapan bir ülkenin yurttaşları olarak emperyalist bir tetikçiyi alkışlamaya utanmıyor musunuz? ÇÜŞŞŞŞŞŞŞŞŞŞŞŞŞ! diye bağırdı.
Salon sustu. Sanırım çoğu utandı. Salon karanlıktı. O yiğidi göremedim ama onu alkışladım. Birkaç kişi de bana katıldı.
***
Son günlerde Azerbaycan kendi topraklarını işgal eden ve Hocalı’da soykırım yapan, milyonun üstündeki insanı kaçakaç halinde mülteci durumuna düşüren haydut devletten vatanını kurtarmaya çalışıyor. 30 yıldır diplomatik yollardan ülkesini kurtarmaya çalıştı. Üstelik bu yeni çatışmayı yaratan da işgalci devlet!
Ermenistan Rusya’nın Kafkasya’daki karakoludur.
Vietnam’ın, Filistin’in yanında olanların Azerbaycan’ın yanında olması gerekmez mi?
Vıcık vıcık bir barışçı güruh ortaya çıktı. “Savaş dursun. İşgalci yerinde kalsın. Soykırım unutulsun!” diyorlar. “İşgalci defolsun ki barış gelsin.” demiyorlar!
Bu tavır emperyalizmin yanında yer almaktır.
Çatışmalar başlayınca TBMM’de grubu bulunan Türkiye partileri ortak bir bildiri yayınlayarak haydutluğu kınadılar. Chp de bunlara dahildi. Siyasi geleneğimizde dış politikada muhalefet yoktur. Dış politika devlet politikasıdır ve desteklenir!
***
Fakat o da ne! Darda kaldıklarında anti emperyalist olduğunu söyleyen bazıları barışçı olmuş! Bildiri yaymışlar. Azerbaycan vatanını işgalden kurtarmamalı, barışı bozmamalıymış
Artık bağırmak gerekiyor:
-Çüşş!
17 Ekim 2020
Ermenistan: “Hem suçlu hem güçlü”
İkinci Dünya Savaşındaki insan kayıplarının büyük kısmını siviller oluşturuyordu. İnsanlığın uygarlıktan yana olan kısmı savaştan sonra “Savaş hukukunu” güncelledi. O tarihten sonra olabilecek savaşlarda sivil insanlara saldırmak suç sayıldı. Sadece sivillere değil, sivillerin kullandığı altyapıya zarar vermek de savaş suçu sayıldı. Hatta hatta, savaş bölgesinin uzağında olan ve savaşa katılmayan askeri hedeflere vurmak bile yasaklandı. Bu yasağa uymayan devletler ve yöneticileri insanlık suçu işlemekten ötürü savaş suçlusu olarak yargılanacaktır. İnsanlık suçu, tüm insanlığa karşı işlenmiş suçtur ve en ağır suç olarak sayılıyor.
Savaş suçları mahkemesi en son Saraybosna’daki katliamların sorumlularını yargılayıp cezalandırdı. Nedense Sırbistan bu suçtan muaf tutuldu!
Peşinyan, Kafkasya’da büyük karışıklıklar yaratmak üzere görevlendirilmiş gibi görünüyor. Savaş yayılmamalıdır. Ermenistan, açıkça işgalci ve saldırgan olduğu halde ABD tarafından desteklenmektedir. Rusya ise Ermenistan’a göz yumuyor, yönetimi olmasa da devleti destekliyor. Ermenistan, işgal ettiği Azerbaycan topraklarından defolup gitmediği gibi sivillere saldırarak açıkça insanlık suçu işlemektedir. Ermenistan devleti buna itiraz etmediği için de insanlık suçunun ortağıdır.
Ermenistan, kitle imha füzeleri kullanılarak Gence gibi şehirlere üstelik daha çok insan ölsün diye herkesin evinde olduğu gece saatlerinde sivillere saldırmaktadır!
Her durumda Azerbaycan halkı masumdur, mazlumdur. Kardeşlik bir yana, haklının ve mazlumun yanında olmak insani bir görevdir.
18 Ekim 2020
Azerbaycan’ın gençleri iyi savaşçıdırlar. Vatan davası onları daha bir havaya sokacaktır. İkinci Dünya Savaşı’nda Rusya’yı kurtaran en önemli güç Azerbaycan ordusuydu, derlerse ayrıca kanıta gerek yoktur. Buna küçük bir ek yapacağım: Ahıska Türkleri de yaklaşık 50 bin kişi ile aynı dili konuştukları için Azerbaycan ordusunun içindeydi.
Berlin’e giren ilk birlikler Azerbaycan ordusuna aitti. Haince olan ise şuydu: Bu birliklere kumandanlık eden generali Ruslar keskin nişancı ile öldürdüler: Bir Türk general savaşın kahramanı olmasın diye! O generalin adını bilen var mı?
25 Ekim 2020
Gürcistan, Ahıska ve Ahılkelek’teki Türkleri 1944’te etnik kazıma yaparak sürgün etti. Onların yerine Ermenileri ve Gürcüleri yerleştirdi. Şimdi Ahılkelek tamamen, Ahıska ise genellikle Ermenilerin yaşadığı bir yer halindedir.
Azerbaycan’ın Karabağ’ı kurtarma operasyonu başlayınca bu bölgedeki Ermeniler kargaşa çıkardı. Gürcistan, Türklerden kurtulayım derken başına daha büyük bir sorun açmış gibi görünüyor. Üstelik Batum da sırada…
30 Eylül 2020
“Azerbaycan”
Gündemde Azerbaycan’ın işgal edilmiş topraklarını kurtarma çabası var. Azerbaycan “uzmanları” medyada konuşuyor. Ülkenin adını yanlış söyleyenler o kadar çok ki!
Bazıları AzArbeycan diyor. AzerbEycan diyenler de var. AzArbaycan diyenler, Azer ve Baycan’ı neredeyse ayrı ayrı söyleyenler…
Eskiden Kars’ta oğlan çocuklarına Azer, kızlara Baycan adı verilirdi. Hala öyle mi bilmiyorum.
İnsan, uzmanı olduğu konunun adını doğru söyleyebilmelidir…
1 Kasım 2020
Saldırgan Devlet ve Lobisi
Ülkelerarası savaş iki tarafın da tüm güçlerini cepheye sürdüğü savaştır. Ekonomik güç, psiko-sosyal güç, askeri güç, entelektüel güç… Yani cephede sadece askerler vuruşmaz.
Azerbaycan’ın işgal altındaki topraklarını kurtarma savaşından söz ediyorum. 27 yıl önce komşusunun saldırısına uğramıştı. Ermenistan’ın sınırlarını genişletmek için yaptığı bu saldırıda 30 bin civarında Türk soykırıma uğratıldı. Bir milyon civarında insan ise vatanı olan Karabağ ve civarını terk etmek zorunda kaldı ve kendi ülkesinde mülteci durumuna düştü. BM dört defa Ermenistan’ın fetihçilikten vazgeçip işgal ettiği topraklardan çekilmesini istedi. Ancak bu çağrıya uymadı. 27 yıldır uluslararası kuruluşlar (Minsk grubu gibi) sorunu barışçı yöntemlerle çözmek adına savaşı dondurmuştu. Ancak hiçbir ilerleme olmadı. Azerbaycan’ı oyalama girişimi olarak kaldı.
Üstelik bu 27 yılda ateşkese rağmen 400’e yakın Azerbaycan askeri taciz ateşi açan keskin nişancı Ermenilerce şehit edildi.
Bardağı taşıran damla Ermenistan’ın Türkiye-Azerbaycan ilişkilerinin can damarına basmasıyla ortaya çıktı. Zira, Bakü-Tiflis-Ceyhan boru hattı, Bakü-Tiflis-Kars demiryolunun geçtiği Azerbaycan’ın hassas topraklarını durduk yerde bombalaması Ermenistan saldırganlığının pervasızlaştığını gösterdi.
Ermenistan, Türkiye’nin boğazını kesmek istedi! Ermenistan’ın gerçek niyetini Türkiye ve Gürcistan böylece anladı. Üstelik dünya petrol piyasaları da Bakü-Ceyhan akımının tehdit altında olduğunu gördü. Azerbaycan da vatanını kurtarmak için silah kullanmaktan başka yolunun olmadığını anladı.
Konu üzerinde konuşanların bu kısa tarihi bilme zorunluluğu vardır!
***
Bir süredir Azerbaycan aydınlarını izliyorum. Uluslararası topluma haklılıklarını anlatmaya çalışıyorlar. Başkasının ülkesinde gözlerinin olmadığını, insanları kendi vatanlarını kurtarmaya çalıştıklarına ikna etmek için çırpınıyorlar.
Üstelik Ermenistan kirli bir savaş yürütüyor. Daha şimdiden terör devleti olduğunu kanıtladı. Azerbaycan toplumu onları Nazi olarak görüyor ve Faşist olarak niteliyor. Haksız değiller. Komşu ülkeye saldırmak gibi… Sivillere saldırmak gibi. Kitle imha silahları kullanmak gibi… Ölü ve yaralı değişimi için verilen ateşkesleri ihlal etmek gibi… İHA saldırılarını önlemek için kullanılması savaş suçu sayılan fosfor bombası kullanması gibi… Kiliseyi işe karıştırmak gibi…
Ermeni diyasporasının dünyanın bazı merkezlerinde güçlü lobileri vardır. ABD, Fransa, Kanada gibi ülkelerde kilise, politikacılar ve medya ile yakın ilişkiler kurmuşlar. Bunlar aracılığıyla gerçekleri tersyüz edebilmekte, ak kara, karayı ak olarak gösterebilmektedirler. Rusya’da ise Ermeniler adeta oligarşidir.
Azerbaycan, tüm haklılığıyla Türkiye dışında daha büyük bir uluslararası kamuoyu desteği bulmalıydı. Tamamen haklıdır. Oysa Müslüman ülkelerin bazıları bile Ermenistan’dan yana açık tavır almışlardır.
Ermeni propaganda makinesi, Türkiye’de başta barış şövalyesi olarak ortaya çıktı ancak kendilerinin bile yüzleri kızardı ve şimdilik sustular. Batılı merkezlerde ve sosyal medyada ise örgütlü bir çalışma ile gerçekleri çarpıtmaya devam ediyorlar.
Algı yönetimiyle gerçekler dönüştürülebilmektedir. Ne kadar haklı olursanız olun, eğer gerçeği kendiniz anlatmazsanız sonunda kaybetmeniz kaçınılmazdır. Dünyaya sunulan durum şudur:
“Bir buçuk milyon nüfuslu yoksul ve Hristiyan gariban Ermenistan, on milyon nüfuslu Müslüman Azerbaycan’ın saldırısına uğradı. Üstelik yanında 80 milyon nüfuslu Türkiye de açıkça destekliyor!” Bu sunuştaki masumiyet bazı görüntülerle de desteklenince Ermeni propaganda makinesi başarılı olabiliyor.
Azerbaycan’ın aydınlarına çok iş düşüyor. Dünyanın namuslu insanlarını doğru bilgiyle bilgilendirmek… Unutulmaması gereken bir gerçek de Ermenistan’ın son hamlesiyle Türkiye’nin boğazına bıçak dayadığıdır. Hiçbir ülke kendi çıkarlarının bozulmasına izin vermez. Kısacası mesele sadece Azerbaycan’ın meselesi değildir.
Ermenistan, mahallede komşularıyla birlikte yaşamayı öğrenecek mi? Birlikte yaşama kültürü olmayan bir hali var!
10 Kasım 2020
Geride Kalan: “Karabağ Azerbaycan’dır”
-1992’de Ermenistan’ın komşusuna saldırması, soykırım uygulamasıyla başladı.
-Ölmeden kaçabilenlerin kucağındaki bebeler, silahlı olarak dönüp vatanlarını kurtardı.
-Son 44 günlük sıcak savaşı da Ermenistan başlattı. Çok çirkin bir savaş yürüttü. Sivil insanlara kitle imha silahlarıyla saldırdı.
-Papazları sükûnet değil, savaş çağrısı yaptı.
-Batının şımarık çocuğu Ermenistan, diyasporadaki Ermeni lobisini kullanarak uluslararası basını susturdu. Vicdanları kör etmek istediler.
-Ermenistan parlamento başkan yardımcısı Azerbaycan’ın şehit askerlerin cenazelerini domuzlara yediren görüntüler paylaşarak vahşetini sergiledi.
-Azerbaycan millet olduğunu gösterdi. Azerbaycan’ı savunmak için bütün vatandaşları cepheye gitti. Azerbaycan vatandaşı olan Ahıska Türkleri, Ruslar, Yahudiler… ve diğerleri… Ermenistan, millet değil sadece bir kavim olduğunu gösterdi. Gürcistan, Abhazya, Rusya, Suriye ve Lübnan’dan Ermeniler Ermenistan’a yardıma gittiler.
-Tarihi adalet yerini buldu? Azerbaycan binlerce masum insanını kayıp verdi. Uygarlık için harcayacağı kaynaklarını savaş için harcamak zorunda kaldı.
-Faşist yöneticilerinin ahlaksız tekliflerinin peşinden giden Ermeni halkı da bedelini ödeyecek. Kötü günler bekliyor. Emperyalist politikalar uygulamaktan vazgeçmeyi öğrenmeleri gerekecek. İyi komşu olup, komşularıyla birlikte ve barış içinde yaşamayı öğrenip öğrenmeyeceklerini zaman gösterecek.
Bugün zafer günü. Azerbaycan ordusunu, arkasında duran halkını, günlerdir uluslararası arenada sosyal medyada Azerbaycan’ın haklılığını anlatan bilge aydınlarını ve siyasi liderliğini kutluyorum.
Azerbaycan, ruhundaki yarayı sardı. Gerisi için zaman lazım.
Bu süreçte Türkiye de iyi bir davranış sergiledi. Hem haklı ve mazlum olanın yanında oldu hem de kardeşliğinin gereğini yaptı.
11 Kasım 2020
Bazen sonuna kadar gidip net sonucu almak gerekir. Ermenistan’ın tamamen bitmek üzere olduğu anlaşılıyordu. Cephede selfi yapıp twitleyen Ermeni askerlere bakınca, Ermenistan ordusunun cepheye ihtiyar köylüleri göndermek zorunda kaldığı anlaşılıyordu. Günümüz ordularının kullandığı donanımı o köylülerin kullanması mümkün değildi. Ordusu bitmişti. Bunu ben bile anladım. Karabağ’ın can damarı Şuşa da kurtarılınca geriye sadece Prut Savaşının final sahnesini yaşamamak kalıyordu.
Prut Savaşında Baltacı Mehmet Paşa Rus ordusunu yenmiş, Prut nehrinin bir kıvrımına sıkıştırmıştı. Geriye kayıtsız şartsız teslim almak ya da imha kalıyordu. Rusya tarihe karışabilirdi bile. Sonra görüşmeler yapılıyor ve bizim Paşa barış yapıp geri çekiliyor! Barışseveriz yani.
Rusya’nın, Ermenistan’ı son anda kurtardığı anlaşılıyor. Birçok yorumcu Azerbaycan ordusunun bu net zaferinin kazancını Rusya’nın kaptığını dile getiriyor. Rusya’nın Kafkasya’ya davet edildiğini dile getiriyorlar. Barış sağlanacaksa bunu iki ülke yapmalıydı. Rusya’ya bölgede resmi bir rol vermek çok tehlikelidir. Rusya’yı çağırma işi 1700’lerin sonunda yapılmıştı bu hata yüzünden o gün bugündür Kafkasya’da kan ve gözyaşı durmamıştır.
11.12.2020
Yabancılaşmak!…
Dünün en önemli olayı Azerbaycan’daki zafer kutlaması ve liderlerin verdiği mesajlardı. Bu olay son 30 yılda “Kafkasya’daki gelişmeler” başlığının ilk on olayından biridir. İleri giderek, yüzyılın önemli olaylarından biri olduğunu da söyleyebilirim.
Öyleyse bu “olay” medyada nasıl yer almıştır? Gazeteler, ilk sayfalarının tamamını bu habere ayırmış olmalıdır. Hiç ummadığım birkaç gazete öyle. Öyle yapmalarını umduğum, özellikle sola açık gazeteler 2. ya da 5. haber olarak, küçük puntoyla ve “yorumsuz” biçimde vermiş, bazılarında sayfa altı, bazılarında ise hiç yok!
Azerbaycan, durduk yerde emperyalist bir saldırıya uğradı, toprakları işgale uğradı. Hocalı’da olduğu gibi çok açık ve net bir soykırım yaşadı. İnsanlar “Türk oldukları için” 7’den 70’ine vahşice katledildi. Bunlar belgelendi, itiraf edildi. Yüzbinlerce insan kaçakaç mağduru oldu!
Bütün bunlara rağmen Azerbaycan 30 yıldır barış masasından kalkmadı!
İlham Aliyev, sosyalist bir eğitimden geçmiştir. Faşizmin ne olduğunu bizdeki herkesten daha iyi bilir ve tanımlar. Konuşmalarında Ermenistan’ın eylemlerini ve yöneticilerini defalarca “Faşist” olarak tanımladı. “Kahrolsun Faşizm” sözünü bile söyledi.
Azerbaycan tartışmasız biçimde antiemperyalist ve antifaşist bir mücadelenin içindeydi ve onu binlerce evladını şehit verme pahasına yendi ve insanlığın onurunu yeniden tesis etti. Türkiye de bu erdemli savaşta manevi destekte bulundu. Asker göndermedi, silah vermedi ama erdemli her ülkenin yapması gerekeni yaptı. BM kararlarının yanında yer aldı.
Azerbaycan ordu ve yöneticileri, Ermenistan’ı yöneten faşistler gibi sivillere saldırmadı. Hatta, savaşın hemen bitiminde bölgede eskiden yaşayan ama etrafı yakıp yıkarak bile olsa kaçıp giden Ermenileri Karabağ’a davet etti. Onlar da şaşkınlık içinde ama gelip yerleştiler. Şaşkındılar çünkü kendileri etnik temizlik yapmışlardı, aynısını bekliyorlardı, şok geçirdiler!
Buna rağmen savaşın başından beri Türkiye’de kendini demokrat, solcu, antifaşist, antiemperyalist, pabucumun barışçısı olarak tanımlayan, kendine öyle sıfatlar yakıştıran mankurt güruhun tavrı nasıl açıklanabilir?
Bu kesim, kendilerine, değerlerine, jeopolitiğine ve jeokültürüne nasıl bir yabancılaşma yaşamıştır? Düne kadar “Türk” ve “Atatürk” adını ağzına almayanlar bu onurlu destanı selamlarken, onlarca yıldır Atatürk’ü ve onda somutlaşan uygarlık değerlerini savunanların çocukları, yıllar içinde nasıl Fransızlaşmışlardır?
16 Kasım 2020
Test Edildi, Onaylandı
19.yüzyılda neredeyse her kavim bir devlet kurmak istiyordu. Belli başlıları kurdu. Sonra bu hareket soğudu. Hümanizm üzerine inşa edilen demokrasinin gelişmesi, kavimlerin devletleşme isteğini büyük ölçüde ortadan kaldırdı. Ulus-devlet modeli giderek geçerlik ve yaygınlık kazandı. Ancak günümüzde başlangıçtakinin tersi bir gelişme yaşanıyor. Bölünerek küçülme değil, birleşerek büyüme!
Ulus-Devletlerüstü devlet modeline doğru bir gidişat var. Avrupa’nın ulus-devletleri AB (Avrupa Birleşik Devletleri) adı altında böyle bir deneme yapıyorlar. NAFTA, ASEAN, Şangay Grubu gibi ciddi ulus-devletler üstü çabalar da var. Daha sessizce İngiliz Milletler Topluluğu (Komunvelt) ve Arap Birliği gibi uluslararası dayanışma içinde olan devletlerin varlığını da görüyoruz.
Türkiye bir yandan iştahsız biçimde AB’ye katılmaya çalışırken, örtülü olarak, eğitim ve kültür politikalarının yönü Pan-Arabist bir Ortadoğu ülkesi olmayı hedeflediğini gösteriyor. Öte yandan jeopolitiği, tarihi kültürel mirası ve akrabalığı ise Türkiye’yi, Türk Dünyasına çağırıyor.
***
2020’nin Ekim ayında Azerbaycan’ın yaptığı kurtuluş savaşının birçok sonucu ortaya çıktı. Bunlardan biri de Azerbaycan’ın jeopolitik çerçevesinin ortaya çıkmasıdır. Ancak Azerbaycan derken bunu “Türkiye” diye okuyup anlamak da mümkündür. Zira Türkiye en başta ve en yüksek düzeyde Azerbaycan’ın yanında olduğunu açıklamıştır. Ayrıca Azerbaycan ordusunun kurtardığı bazı yerlere Azerbaycan bayrağıyla birlikte Türkiye’nin bayrağını da çektiği gözlenmiştir. Bunun gayri resmi olduğunu düşünmeliyiz ama önemli bir mesajdır. Zira bu olgu “Bir milletin öteki devletlerinden biri” ifadesinin altını dolduruyor.
“Bir milletin öteki devletlerinden diğerleri” de bu savaşta renklerini ortaya koydu. En başta Türk Keneş’i. Üyelerinin adlarını saymaya gerek yok. Türk topluluklarından da bu haklı kavgaya destekler geldi. Kıbrıs’tan Tataristan’a, Kırım’dan Tebriz’e kadar. Gagauzya ya da Altay ile dinimiz de bir değil ama Türk Dünyasıyla birlikte hareket ettiler. Ancak Ortadoğu’da yer alan ve birçok davasına ilk koşanın biz olduğumuz Arap ülkelerinin bir kısmı, bu haklı davada destek bir yana açıkça Ermenistan’ın yanında yer alarak içimizdeki Pan-Arabist elitleri bile utandırdı. Utandılar mı?
Öte yandan Macaristan, Ukrayna, İsrail, Pakistan gibi ülkeler de Türk Dünyasıyla hareket ettiler. Bu dayanışma grubunda Bulgaristan, Güney Kore ve Japonya’nın da zamanla yer alacağı düşünülebilir. Kısacası, Türk dayanışması test edildi ve onaylandı. Zamanla güçleneceği düşünülebilir.
***
Bu bir Turan İmparatorluğu kurmak değil. Öyle bir gelişmeyi tarih kaydetmemiştir. Gelecekte olacağını da sanmıyorum. “Adriyatik’ten Çin denizine kadar” dar bir enlemde sadece kültür birliği kurulabilir. Bu da bir akraba dayanışmasıdır. Akraba dayanışmasının kime ne zararı var? Başkaları yapınca oluyor da biz yapınca neden olmasın?
Yine de gerek Batı ülkeleri gerek Rusya gerekse Arap ülkeleri bu doğal ve barışçı dayanışmadan irkilmektedir! Korkutucu olmak iyi fikir değildir ancak öyle bir izlenim yaratıldığı da bir gerçek. Sosyal medyadaki ergen gruplarının paylaşımları Türk Dünyasının lehine değildir. Grup sorumlularının aklı selimle hareket etmeleri gerekir.
90’lı yıllarda S. Demirel’in diline doladığı “Adriyatik’ten Çin Denizine kadar Türkiye” sloganı Türkiye’nin rakiplerini Türkiye düşmanlığına yöneltmekten başka bir işlev görmemiştir. O günden beri Türkiye başta terör olmak üzere dış kaynaklı sorunlarını çözememekte ve enerjisini telef etmektedir.
Tarih Atatürk’ü yine haklı çıkarmıştır. Türk Dünyasının kültürel dayanışmasını çok isteyen Atatürk, Pantürkizm konusunda oldukça dikkatlidir. Başka ülkeleri tedirgin etmenin yanlış sonuçlarını 1 Aralık 1921’deki meclis konuşmasında şöyle dile getiriyor:
“Büyük ve hayalî şeyleri yapmadan yapmış gibi görünmek yüzünden bütün dünyanın düşmanlığını, kötü niyetini, kinini bu memleketin ve milletin üzerine çektik. Biz Panislâmizm yapmadık; belki “Yapıyoruz, yapacağız!” dedik. Düşmanlar da “Yaptırmamak için bir an evvel öldürelim!” dediler. Panturanizm yapmadık, “Yaparız, yapıyoruz!” dedik, “Yapacağız!” dedik ve yine “Öldürelim!” dediler. Bütün dava bundan ibarettir.”
Akrabaları olan bir ülke olmak çok güven vericidir. Türkiye bu şanslı ülkelerden biridir. Böyle bir ülkenin yurttaşı olmak da bu bağlamda, büyük bir güvencedir.
10 Aralık 2020
Bugün günlerden Azerbaycan
Muzaffer orduların başkente dönüşü ve halk tarafından karşılanması tarihin eski geleneklerindendir. Bugün Azerbaycan ordusu böyle bir gururu yaşamaktadır.
Emperyalist komşusuna karşı kesin bir utku kazanmıştır.
Sadece 44 günlük sıcak savaşta 2.783 evladını kaybetti. Öncesinde çok daha büyük kayıpları oldu. Bugün bunları konuşma günü değil. Zaten barışın korunduğunu izlemek üzere Azerbaycan’a gönderdiğimiz asker sayısı da 2.783 kişi. Dokunaklı bir mesaj!
Azerbaycan, düşmanının teslim olduğu 10 Kasım gününü Atatürk’ün aramızdan ayrılışının yıldönümü olduğu için o günü bayram olarak kutlamak yerine, 8 Kasım’ı Zafer Bayramı olarak ilan etti. Bu çok seçkin bir hareketti.
Azerbaycan, tarihin önemli devletlerinden biridir. Son iki yüzyılda yaşadıklarının üzerine bu zafer, Azerbaycan’ı ulus olarak daha da güçlendirmiştir.
Zaferin kutlu olsun can Azerbaycan…
2.783
Azerbaycan, saldırgan Ermenistan’ın işgal ettiği vatan topraklarını kurtarmak için yeniden 2.783 şehit daha verdi. (Şehit sayısı Azerbaycan tarafından bir ay sonra 2.841 olarak güncellendi.) Çok yüksek bir sayı. Ermenistan’ın kaybının çok daha yüksek olduğu tahmin ediliyor.
Karabağ’ın kurtarılmasında Azerbaycan vatandaşı birçok etnik grup gönüllü olarak cepheye gitti. Yahudiler, Ruslar… Azerbaycan’da yaşayan Ahıskalı gençler de öyle. Sosyal medyadan izlediğim kadarıyla Ahıskalılar da çok sayıda şehit verdiler. 1990’lı yıllarda da çok şehit vermişlerdi. “Topçu İskender” Azerbaycan’ın ulusal kahramanı olarak ilan edilmişti.
Karabağ’da bir Ahıskalı kadının dramını 1992’de yaşanan trajediyi bir Rus gazeteci 2013’te Rusya gazetesinde yazmış… “Savaşın kızı!” Mutlaka okumalısınız. Sinemaya aktarılır mı dersiniz?