Bilindiği gibi Nobel ödülleri, insan yararına gelen ve uygulanması deneysel yollarla gösterilmiş, Dünya çapında önemli olan, bilimsel sonuçları ortaya çıkarmış bilim adamlarına verilmektedir. Ödüller, 1901 yıldan sonradan verilmeye başlamışlar. Eğer bilimsel sonuçlar, müellifin ölümünden sonra deneysel olarak, desteklenip ise, bilim adamı ödüllendirilmiyor. Bu nedenle de, teorik konularda çalışan, bazı çok büyük bilim adamları ödüllendirilmemiştirler. Aşağıda, Fizik üzere 1901 – 1905 yıllar arasında, Nobel ödülü alan 174 bilim adamlarının adları geçiyor. Her yılın Nobel ödülü bir, iki ve ya 3 kişiye veriliyor. Kişi sayı birden fazla olan zaman, belirli olan ödül parası, ödüllendirenliler arasında bölünmektedir.
Avustralya, toplam 1 kişi ; 1915 BRAGG (sun),
Austurya, toplam 3 kişi; 1933 SCHRÖDINGER, 1936 HESS, 1945 PAULI,
Kanada, toplam 2 kişi; 1990 TAYLOR, 1994 BROCKHOUSE,
Danimarka, toplam 2 kişi; 1922 BOHR, 1975 BOHR ( sun ),
Fransa, toplam 8 kişi; 1903 BECQUEREL & P. CURIE, 1926 PERRIN, 1929 DE BROGLIE, 1966 KASTLER, 1970 NÉEL, 1991 GENNES, 1997 COHEN-TANNOUDJI,
Almanya, toplam 17 kişi; 1901 RÖNTGEN , 1911 WIEN, 1914 LAUE, 1918 PLANCK, 1919 STARK, 1925 FRANCK & HERTZ, 1932 HEISENBERG, 1954 BORN, 1963 JENSEN, 1985 KLITZING, 1986 RUSKA & BINNIG, 1987 BEDNORZ, 1989 PAUL, 2000 KROEMER, 2005 HÄNSCH,
Büyük Britanya, toplam 18 kişi; 1904 RAYLEIGH, 1906 THOMSON, 1915 BRAGG, 1917 BARKLA, 1927 WILSON, 1928 RICHARDSON, 1933 DİRAC, 1935 CHADWICK, 1937 THOMSON, 1947 APPLETON, 1948 BLACKETT, 1950 POWELL, 1951 COCKCROFT, 1973 JOSEPHSON, 1974 RYLE & HEWISH, 1977 MOTT, 2003 LEGGETT,
Macaristan, toplam 1 kişi; 1971 GABOR,
Hindistan, toplam 1 kişi; 1930 RAMAN,
İrlanda, toplam 1 kişi; 1951 WALTON,
İtalya, toplam 2 kişi; 1909 MARCONI, 1984 RUBBIA,
Japonya, toplam 4 kişi; 1949 YUKAWA, 1965 TOMONAGA, 1973 ESAKI, 2002 KOSHIBA,
Hollanda toplam 9 kişi; 1902 LORENTZ & ZEEMAN , 1910 WAALS, 1913 KAMERLİNGH – ONNES,1953 ZERNIKE, 1954 BOTHE, 1984 MEER, 1999 HOOFT & VELTMAN,
Norveç, toplam 1 kişi; 1973 GIAEVER,
İsvec, toplam 4 kişi; 1912 DALÉN, 1924 SIEGBAHN, 1970 ALFVÉN, 1981 SIEGBAHN,
İsveçre, toplam 3 kişi; 1920 GUILLAUME, 1986 ROHRER, 1987 MÜLLER,
ABD., toplam 64 kişi; 1923 MILLIKAN, 1927 COMPTON, 1936 ANDERSON, 1937 DAVISSON, 1939 LAWRENCE, 1946 BRIDGMAN, 1952 BLOCH & PURCELL, 1955 LAMB & KUSCH, 1956 SHOCKLEY & BARDEEN & BRATTAIN, 1959 CHAMBERLAIN, 1960 GLASER, 1961 HOFSTADTER, 1964 TOWNES, 1965 SCHWINGER & FEYNMAN, 1968 ALVAREZ, 1969 GELL-MANN, 1972 BARDEEN & COOPER, & SCHRIEFFER, 1975 MOTTELSON & RAINWATER, 1976 RICHTER & TING, 1977 ANDERSON & VLECK, 1978 WİLSON, 1979 GLASHOW & WEINBERG, 1980 CRONIN & FITCH, 1981 BLOEMBERGEN & SCHAWLOW, 1982 WILSON, 1983 FOWLER, 1988 LEDERMAN & SCHWARTZ, 1989 SCHWARTZ, 1990 FRIEDMAN & KENDALL, 1993 HULSE & TAYLOR JR., 1994 BROCKHOUSE, 1995 PERL & REINES, 1996 LEE & OSHEROFF & RİCHARDSON, 1997 CHU & PHILLIPS, 1998 LAUGHLIN, 2000 KILBY, 2001 CORNELL & WIEMAN, 2002 DAVIS JR., 2004 GROSS & POLİZER & WILCZER, 2005 GLAUBER & HALL
SSCB, toplam 9 kişi; 1958 CHERENKOV & FRANK & TAMM, 1962 LANDAU, 1964 BASOV & PROKHOROV, 1978 KAPİTSA, 2000 ALFEROV, 2003 GINZBURG,
Çin – ABD, toplam 3 kişi; 1957 YANG & LEE, 1998 TSUI,
Macaristan – Almanya, toplam 1 kişi; 1905 LENARD,
Macaristan – ABD, toplam 1 kişi; 1963 WIGNER,
Almanya – ABD, toplam 11 kişi; 1907 MICHELSON, 1909 BRAUN, 1921 EINSTEIN, 1961 MÖSSBAUER, 1963 GOEPPERT-MAYER, 1967 BETHE, 1978 PENZIAS, 1988 SCHWARTZ, 1989 DEHMELT, 1998 STORMER, 2001 KETTERLE,
Hindistan – ABD, toplam 1 kişi ; 1983 CHANDRASEKHAR,
İtalya – ABD, toplam 3 kişi; 1938 FERMI, 1959 SEGRÈ, 2002 GIACCONI,
Lihtenştayn – Fransa, toplam 1 kişi ; 1908 LIPPMANN,
Pakistan – Büyük Britanya – ABD, toplam 1 kişi ; 1979 SALAM,
Polonya – Fransa, toplam 2 kişi; 1903 M. CURIE, 1992 CHARPAK,
Romanya – Avusturya – Macaristan – USA, toplam 1 kişi ; 1944 RABI,
Saray –Almanya – ABD, toplam 1 kişi; 1943 STERN,
SSCB – ABD, toplam 1 kişi; 2003 ABRIKOSOV,
Nobel ödülü alanlardan 64’ü, yalnızca ABD’de çalışarak ve ek olarak, 21 bilim adamı ABD vatandaşı olmadan önce, diğer ülkenin vatandaşları olmuşlar. Her zaman Almanya vatandaşı olarak, Nobel ödülü almış sayısı 17 ve ek olarak, 12 bilim adamı, Almanya vatandaşı olmadan önce ve ya daha sonra, diğer ülke vatandaşı olmuşlar. Bunlardan 11 i, önce Almanya sonra ise USA uyruklu olanlardır. Ödül alanlar içinde, her zaman Büyük Britanya vatandaşı olan bilim adamı sayısı 18 dır. Ek olarak, diğer ülkeye göçmüş ve oranın vatandaşı olmuş ve tersine, önce diğer ülke vatandaşı olmuş ve sonradan Büyük Britanya’ya göçmüş sayısı 1 olmuş. Çok sayıda Nobel ödülü alanlar arasında, üçüncü yerde Fransız vatandaşlarıdırlar. Yalnız Fransa vatandaşı olan – 8 bilim adamı ve ek olarak vatandaşlığını değişenler (ya gelmiş, ya da gitmiş) 3 kişi. Dördüncü yerde, Eski Sovyetler Birliği – Rusya geliyor 9 + 1. Oranın bilim adamları, Nobel ödülünü yalnızca 1958 yıldan sonra almağa başlamışlar, yani ülke biraz daha Dünyaya açılandan sonra. Bu kapalılık olmasaydı, USSR bilim adamlarından ödül alanlar sayışı daha fazla olurdu (unutmamak gerekir ki, ödül almak için Dünyada tanınmak da çok önemlidir, bunun için de iyi şekilde olan iletişime ihtiyaç vardır ve yapılan işin reklamı gerekir.) Çok ilginç ki, beşinci yerde, nüfuzu yalnızca 15 milyon olan Hollanda geliyor. Hollanda uyruklu olan 9 bilim adamı Nobel ödülü almışlardır.
Vatandaşları Nobel ödülü alan diğer ülkeler ise, Avrupa kökenli ve küçük güney ülkelerinde yaşayanlardır. Bunların dışında, İtalya’dan 2 + 3 kişi, Macaristan’dan 1 + 2 kişi, Romanya’dan 0 + 1 kişi, Kanada’dan 2 + 0 kişi, Avustralya’dan 1 + 0 kişi, Japonya’dan 4 + 0 kişi, Hindistan’dan 1 + 1, Çin’den 0 + 3 ve Pakistan’dan 0 + 1.
Nobel ödülü alanlar içinde, 2 ata ve oğul çifti vardır. Bunlar, Niels ve Aage Bohrlar, Henry ve Laurence Bragglarlar. Fizik bilimine çok büyük katkıda bulunmuş, ama öldüklerinden dolayı (Nobel ödülleri verilmeye başlanandan sonra, yani 1901 ), Nobel ödülü alabilmeyenlerden bazılarını, hatırlatalım. Örneğin, Boltzmann ve Bose (Nobel ödülü almış Raman ve Chandrasekharin çok yakın akrabası). Bazı nedenlerle, 1916, 1931, 1934 ve 1940 – 1942 yıllarda, fizik Nobel ödülleri verilmemiştir. Verdiğimiz listede, Nobel ödülü almış fizikçilerin soyadları, ödül aldıkları yıllar, hangi ülke ve ülkelerin vatandaşı olmuşlar, hangi ülkelere, kaç defa Nobel ödülü gitmişti ile bilgiler verilmiştir. Nobel ödülü yasasına uygun olarak, her bir kişi, bir bilim dalından yalnız bir kere ödül alabilir. Bu nedenle de, son yüz yılın (hatırlayalım ki, 1643 – 1727 yıllar arasında yaşamış Newton dan sonra uç yüz yıl onun gibi büyük bilim adamı olmamıştı ) en büyük bilim adamı olan Einstein (1879 – 1955) bile, bu ödülü bir kere almıştır.
Doğal olarak, fizik konuları ile bağlı Nobel ödülü alanlar arasında olan insanların fiziğe katkıları çok farklıdır. Daha da fazla fark, onların sezgi gücünde, dünya görüşlerinde ve bilgi kapasitelerindedir. Belki de, Evrende hiçbir şey o kader fazla farklılık içermiyor, ne kadar ki insanların düşünce kapasiteleri. Einsteinin böyle bir deyimi vardır : “Bildiğim kadar, iki şey sonsuzdur (limitsizdir). Bunlardan biri Evrendir, diğeri ise insan aptallığı. Ama Evrenin sonsuz olmasına tam olarak inanabilmiyorum.” Ama biz Nobel ödülü alanlardan söz ediyoruz ve onların fiziğe yaptıkları katkı farkından. Bunu, Sovyetler Ülkesinin en büyük fizikçisi, Dünyada çok iyi tanınan ve 1962 yılda Nobel ödülü almış Landaunın (1908 – 1968) fikrine dayanarak açıklayalım. Landau’ya göre, Newton ve Einstein en parlak yıldızlardırlar, kadiri sıfır olanlar. Birinci kadir yıldızlar gibi parlayanlar: Galileo Galilei (1564 – 1642), Michael Faraday (1791 – 1867), James Maxwell (1831 – 1879), Ludwig Boltzmann (1844 – 1906), ve Nobel ödülü alanlar içinden, Max Born, Lui de Broglie, Werner Heisenberg, Paul Dirac, Hendrik Lorentz, Wolgang Pauli, Erwin Schroedinger, bir buçuk kadir yıldız gibi parlayan Enrico Fermi ve Ernest Rutherford (1871 – 1937 yıllarda yaşamış ve kimya Nobel ödülü alan), diğer bütün fizik Nobel ödülü alanlar, ikinci kadir yıldız gibi parlıyorlar. Kadirler arasında fark yaklaşık 2.5 defadır. (Burada yazdığım, hafızamda kalanlardır ve bu nedenle küçük hatalar olabilir.)
Fizik biliminin gelişmesin de çok büyük emekleri geçen matematikçiler olmuşlar. Bunların içinden, Louis Lagrange ( 1736 – 1813 ), William Hamilton ( 1805 – 1865 ) ve Henri Poincareni ( 1854 – 1912 ) hatırlatmak isterim. Benim fikrimce, Nobel ödülü alanlar içinde, düşünce kapasitesi farkı 10 kereden çok daha fazladır, yani Fiziğe yaptıkları katkı farkından çok daha fazla. Nobel ödülü alanların içinde, çok yeni teknolojiler üreterek, şans eseri büyük buluşlar yapanlar az değiller. Böyle olduğu halde, neden Japonların çok sayıda yeni teknolojiler üretimi karşısında, Nobel ödülü az aldıkları ortaya çıkıyor, 174 bilim adamı arasından, sadece 4 kişi.
Bunlardan ilk iki önceki tarihlerde alanlar ( 1949 ve 1965 yıllarda ), teorik fizik üzere ve sonraki ikisi ise ( 1973 ve 2002 yıllarda) deneysel sonuçlara göre. Az sayıda Nobel ödülü almanın nedeni, ilk önce, Japonların teknoloji üretiminin, daha fazla pazarlama yönelik olmasına bağlı olabilir. Daha sonrası, Japonların bilim üretimini, kendi ülkelerinde yapmalarına. Birde ülkede olan bilimsel çalışma geleneklere. Japonlar fen bilimleri üzere, bilimsel çalışmalarda Avrupalılar kader gelenekleri yoktur. Unutmayalım ki fen bilimlerinin hızla ve temelli olarak gelişmesi 16 yüzyıldan sonra başlamıştır. Ama, Japonların fen bilimlerine ve teknoloji üretimine yatkın olmaları bilinmekte olmasına rağmen, onlarda Yahudiler gibi, büyük bilim üretimine daha geç katılmışlar. Fark orda ki Yahudiler, özellikle teorik fizik konularında inanılmaz kadar çok fazla Nobel ödülleri almışlar.
Biz burada fiziğe, genel olarak temel bilimlere, yeni teknoloji üretimine ve bunlarla bağlı olan eğitimime, farklı toplumlarda ve ülkelerde, farklı derecede sevgi ve yatkınlığın olmasını kayıt etmek istiyoruz. Ülkeler üzere verilen bilgiler gösteriyor ki, kişi başına en fazla fizik Nobel ödülü alan ülke Hollanda olmuştur. Ülkeler içinde bilim ve yeni teknoloji merkezi ABD’dir. Milletler içinde en fazla bilime katkıda bulunanlar, Yahudiler, İngilizler, Almanlardır ve Avrupa’nın kuzey bölgesindeki, küçük ülkelerde yaşayanlardır. Teknolojiye en fazla katkıda bulunanlar, İngilizler, Almanlar ve Japonlardır. Bunu yazarken kimya, biyoloji ve tıp üzere Nobel ödülleri istatistikîni de göz önünde bulundurduk. Sevindirici odur ki, fizikten Nobel ödülü alanlar içinde, Pakistan kökenli, ve İslam dininden olan, Abdus Salam olduğu gibi, USA da yaşayan ve 1999 kimya üzere Nobel ödülü alan Arap kökenli, Ahmed Zewail de vardır. Ama unutmamak gerekir ki, tek bir Hollanda, yaklaşık 4 milyar nüfuzu olan, Çin’den başlayarak Avrupa sınırlarına kadar bir bölgenin tümünden, Nobel ödülleri bakımından daha iyi durumdadır. Diğer yandan da, bilime büyük katkıda bulunma ölçeğe göre (Hindistanlı Bosen’i de unutmayalım ), İslam ülkeleri hepsi birlikte, hem Çin’den, hem de Hindistan’dan geridedir.
Fizik ve matematik konularında en büyük işler yapmış kişilerden bazıları, ilk bilimsel makalelerini 13 – 14 yaşlarında yazmışlar (örneğin Maxwell ve Hamilton). Bu konularda, en büyük bilim adamlarından çoğu, onları dünyaya tanıtan ünlü işlerini, 22 – 26 yaş arasında yapmışlar. Adını matematik tarihinde koyup gedenler içinde, 21 yaşında öldürülmüş Evariste Galois (1811 – 1832) vardır. Ekonomik durumunu iyi yapmak, gelişmiş ülke olmak isteyenler, eğitim ve bilim alanında ciddi olmaları gerekir. Örneğin Türkiye de lise öğrencileri için yazılmış fizik kitapları içinde yanlışlıklarla dolu olmayan, bir kitap bulmak imkansızdır. Farklı kitap sayısı çok, ama bir tane yararlısı yok. ÖSS 1994 – 2003 fizik sınav sorularının bile yaklaşık % 20 – 25 ya yanlış ya da kusurludur. İyi eğitim ne insanları, nede ki her hangi bir kurumu, ilgilendirmiyor. Ara bir, medyada, sanki ciddi olarak, böyle bir soruya cevap aranıyor. Ne zaman bizimde Einstein gibi bir bilim adamımız olacak. Eğitime ve bilime bu tur saygısız olan ülkelerde, lise seviyesinde fiziği çok iyi bilen, birileri pratik olarak bulunmayan yerde, hiçbir zaman Nobel ödülü almak seviyesine gelen insan bile olmayacaktır.
Nobel ödülü almakta, bilim adamının iyi şekilde tanınması ve bilim adamları toplumunun en üst seviyesinden destek görmesi de çok önemlidir. Aydındır ki, Yahudiler ve Avrupa kökenliler bu anlamda daha şanslıdırlar. Bu nedenle de, kendimin çok iyi bildiğim ve üzerinde çok düşündüğüm önemli belgelere de dayanmak istiyorum. Sovyet bilimine ve tekniğine 1917 – 1987 yıllarda en büyük katkı da bulunan kişileri ve işleri kapsayan resmi kitap da (Sovyet Bilimler Akademisi ve bazı profesörler grubundan oluşan, toplam 17 kişinin yönetmenliği ile ortaya çıkmış) Ermeni kökenli 25 kişinin adı geçir, ama Türk cumhuriyetleri kökenlilerden yalnız 2 kişinin (ikisi de Azeri kökenli, biri Rusya da yaşamış ve yaklaşık 30 yıl bundan önce ölmüş ünlü petrolcü, diğeri yüksek enerji astrofizikçisi). Diğer yandan Kazan tatarları olanlardan, bu kitap da 11 kişinin adı geçiyor. (Sovyet bilimi ve tekniği 1917 – 1987 yıllarda. Vakayiname. Moskova. Nauka 1988)Onlarda Türk kökenlidirler, ama Ruslarla, Moskova yakınlığında, iç-içe yaşıyorlar. Bu kaç yüz yıllık etkinin sonucunda, onlar bilime ve teknolojiye tüm diğer Türklerden daha fazla katkıda bulunmuşlar. Sovyetler Birliğinde yaşayan Kazan tatarlarının sayısı, Sovyetler de yaşayan ermeni sayısından 1-2 milyon az olardı. Ermeni sayısı yaklaşık 6 milyon idi. Bu örnek de kusurumuzun genetik olmadığını gösterir. Şüphesiz ki, Kazan tatarları, Dünyada yaşayan bütün diğer Türklerden, bilime ve yeni teknolojiler üretimine daha fazla katkıda bulunmuşlar.
Şimdi, önceki kitap gibi kapsamlı ve ciddi olmayan, ama bizim tartıştığımız konu için çok önemli olan kitaptan bahsedelim. Bu yıl, İngiltere de, yaklaşık 520 sayfalık, böyle bir kitap basılmıştır: Malcolm Longair “The new Cosmic Centuru. A History of Astrophysics and Cosmology” Cambridge 2006. Bu kitapta 1900 – 2000 yıllarda, kitabın konusu olan alanda ve bunlarla bağlı konulardaki en önemli bilimsel sonuçlardan tartışılır ve bu sonuçların müelliflerinin adı, soyadı ve yaşadığı yıllar verilir. Bu konularda çalışanlar içinde yaklaşık 9 -10 TUBA üyesi de vardır. Ne yazık ki, Türkiye ve Türk cumhuriyeti kökenlilerden, bu kitapta yalnız bir kişinin adı geçiyor. O da, bir önceki kitap da adı geçen astrofizikçidir. Burada onun diğer bir işi anlatılır. Bizler reklam için çok para harçlarız, ama önemli olan, reklamı yapılan bilim adamlarının, gerçekten iyi bilim adamı olmalarıdır. Bilimsel işler için Türkiye de az paralar harcanmıyor. Önemsiz yerlere paralar çok harcanıyor ve bu da birlerinin işine geliyor. Zaten Avrupa Birliği ve Amerika da bizim gelişmemizi istemiyor.
Avrupalılar, Yahudiler ve Ruslar, her zaman bizlere ve yer yüzünde yaşayan, yaklaşık 5 milyar insana geri zekalı diyorlar. Bu 5 milyarlık toplumun, bizim konu açısından, ortak ciheti, eğitim ve bilim konularında benzer olmalarıdır. Doğuştan, genetik olarak, fen bilimleri ve teknoloji üretimi ve eğitimi açısından, bizlerin (5 milyarın) diğerlerinden pek bir farkının olmadığını düşünüyorum. Birincisi, Nobel ödülleri istatistiki, Avrupalı olanların içinden, birlerinin diğerlerinden bilime katkılarının çok farklı olduğunu gösterir. Diğer yandan, aynı şeyi, Türkler içinde Kazan tatarları gösteriyorlar. Kazan tatarlarını da iyi tanıyorum. Onlar bizlere benzemiyorlar. Onlar Yahudi, ermeni ve diğer gelişmiş toplumlar gibi, içlerinden en iyilerini destekliyorlar. Azerbaycan da, dünyada daha büyük değer verilen ve benim hatırlattığım iki bilim adamı, demek olar ki hiç tanınmıyorlar ve onlara değer verilmemiş. O ki Dünyada önem verilmeyenler, ünlü ve değerli sayılırlar. Prof. Dr. Oktay Sinanoğlu TUBA üyesi değil. O ki, TUBA üyelerinden daha iyi Türk bilim adamlarının, bu akademiye üye olmamaları toplumun ilgisi dışındadır. Buna benzer negatif olaylar bizim bütün eğitim ve bilim ortamını tamamen kapsamıştır. Böyle toplumlar saygı hak etmezler ve doğuştan verilen zeka, gelişmek ortamı bulamaz. Bakın bu 5 milyarlık toplumundan çıkan büyük bilim adamları hangi ülkelerde gelişmişler. Çoğu Amerika da. Türklerin içinden de, bilime en fazla katkıda bulunan bilim adamları da (Feza Gürsey ve Asım Barut) yurt dışında gelişmişler.
Eğitim, bilim ve ütopyanın bir arada olması çok doğaldır. İnsanların çoğu düşünüyorlar ki, Ülkede olan okul, Üniversite ve öğrenci sayısı ikiye katlansa, eğitimin ve bilimin kalitesi de katlanır. Özel kurumlar ve zengin kişilerde okullar yaptırırlar, bilgisayarlar alırlar. Zaten, iyi sloganda vardır “ Haydı kızlar okula.” Ama toplum bilmiyor ki, bir iki kaliteli ders kitabı, birkaç okul yapmaktan daha önemlidir. Türkiye de çok zeki ve çalışkan lise öğrencileri vardır. Her yıl, yüz böyle örgenciyi bilinçli öğretmenlerle ve kaliteli kitaplarla temin ederek eğitimleri desteklense, özü de yurt içinde bu 100 tane okul yapmaktan ve ya birkaç yeni Üniversite açmaktan daha önemlidir. Ama bunları anlamak için, eğitimin ve bilimin ne olduğunu anlamak gerekir. Unutmayalım ki, yaklaşık 4.5 milyar nüfuzu olan bölge, bir Hollanda yı aşamıyor. 1.5 milyarlık İslam dünyası, kendi topraklarında bir Nobel ödülü alan insan yetiştirememiştir. Ülke ve vatan sevgisi için, kitaplarda büyük Atatürk’ün resminin ve İstiklal marşının önemi çoktur. Ama böyle fizik kitaplarının içindekiler kaliteli olmalıdır ki, bilimsel düşüncesi gelişmiş insanlar yetişsinler.Bu ülkeye, bizim topluma, bilimsel düşüncesi güçlü ve vatan sevgisi çok olan insanlar gerekir. İsteklerimiz ütopya olmamalı.