Üniversitede Yaşam
Amerika’da benim kaldığım yere küçük büyük bir kasaba demek mümkün. Çünkü yaklaşık 40 bin nüfusu var. Bu şekilde yerleşim birimleri çok. Neredeyse her yerleşim biriminde de üniversite mevcut. Binghamton’da üniversite (Binghamton Üniversitesi) New York Eyalet Üniversitesine bağlı. Binghamton Üniversitesi 1940’lı yıllarda kurulmuş. O yıllarda yerleşkenin özellikleri belirlenmiş. İnternetten haritalara baktığınızda üniversitenin yerleşkesinin beyin biçiminde olduğunu görürsünüz. Beynin içinde akademik birimler, beynin çevresinde ise öğrenci barınma yerleri mevcut. Yerleşke içindeki binalar o yıllarda yapılmış. Konutların hafif inşalarına karşın üniversite içindeki binalar (genel olarak düşünülürse devlet binaları) çok sağlam inşa edilmiş. Dersliklerin hepsinde en son teknolojiyi kullanabileceğiniz donanım (tepegöz, internet, CD, DVD okuyucu…vb.) mevcut. İşin tuhafı akıllı tahta diye bir şey yok. Tahta, hâlâ tebeşirle yazı yazdığımız, bildiğimiz tahta. Tebeşirle yazdım hep tahtaya anlatacaklarımı bir dönem boyunca.
Üniversitede eğitim-öğretim öğrenci merkezli. Sınıflarda en fazla 30 öğrenci var. Hocaların haftalık ders saatleri de en fazla 6 saat. Dolayısıyla öğrenci merkezli yapı gerçek anlamda işlevsel kılınıyor. Hocalar, haftalık ders saatleri oranında ofis saati koymak zorundalar. Öğrenciler o saatlerde hocayla iletişime geçebilmektedir. Dönütler işlevsel olmakta, bir yönüyle tam öğrenme gerçekleşmektedir.
Üniversitede akademik kadro için tam bir özgürlük ortamı var. Hocalar derslerine giriyorsa gerisi tefarruat oluyor. Herhangi bir yere giderken -il içi il dışı olabilir- herhangi bir yerden izin almanıza gerek yok. Aslolan derslerin işlenmesi. Dersleri, öğretim üyelerinin, azami/vicdani/insani vasıflar gereği dakika dakika işlemesi kaçınılmazdır. Türkiye’deki gibi bir esneklik yok. Bizde 4 saatlik derslerin hiç 4 saat işlendiği görülmemiştir. Ders yüküne bağlı sığınma platformları burada devreye giriyor: Bizde de hocaların ders yükü haftada en fazla 6 saat olsa onlar da eminim dakikası dakikasına işlerler dersi
Eğitim ve öğretimde, ölçme ve değerlendirme dönem boyunca gerçekleştirilen etkinliklere bağlı olarak yapılmaktadır. -Ülkemizdeki gibi salt vize ve final değerlendirmesi yok yani.- Dönem boyunca değerlendirme süreci devam ettiği için öğrencilerin çoğunluğu vakitlerini kütüphanede geçiriyor. Kütüphane gerçek anlamda kullanılmaktadır. Özellikle haftanın ilk 4 günü çok yoğun bir trafik vardır kütüphanede. İstediğiniz çoğu kitaba ulaşmanız mümkün. Ayrıca Türkçe yayımlanmış pek çok kitap da var. Kütüphanede öğretim üyelerine en fazla 10 kitap, 30 gün süreyle ödünç verilirken öğrenciler istediği kadar kitabı istekdikleri zamana kadar alabiliyor. Ayrıca şunu da belirteyim: Üniversitede özel güvenlik görevlisi yok. Üniversitenin polisi var. Güvenlik polis memurlarıyla sağlanıyor. Gerçi güvenliği aksatacak herhangi bir olay da olmuyor.
Üniversiteye öğrenci olmayanlar da rahatlıkla girebiliyor. Şimdi Türkiye’de çoğu üniversite olduğu gibi bir turnike sistemi yok. Bu da üniversite halk işbirliğini sağlıyor. Toplu taşıma araçlarının da farklı semtlere dağılımı üniversite kampüsünden gerçekleşiyor. Burada dikkatimi çeken en önemli noktalardan biri de toplu taşıma araçlarının çok amaçlı kullanımı. Konutlardan üniversitedeki her binanın tasarımında düşünülen özürlüler, toplu taşıma araçlarında da ihmal edilmemiş. Otobüslerin kapıları tekerlekli sandalyelerin rahatlıkla hareket edebileceği şekilde yapılmış. Ayrıca en güzeli de bisikletinizle otobüse binebiliyorsunuz. Her otobüsün önünde özel bisiklet bagajı var. Bu sağlıklı yaşamın ipuçlarını da size sunuyor.
Amerika’daki üniversitede hem öğrenciler, hem de hocalar için Türkiye’deki gibi devlet destekli yemek çıkmıyor. En azından benim görev yaptığım yerde yoktu. Hocaların büyük çoğunluğu yemeklerini kendi getiriyor. Her birimin mutfak olarak kullandığı bir oda ya da bir köşe var. Orada mikrodalga fırın, buzdolabı…vb. var. Evden getirdiğiniz yemekleri orada ısıtıp yiyebiliyorsunuz. Benzer yapıyı Türkiye’de oluşturmaya çalışsanız tutmaz sanırım. Zira bizim memlekette yemek sektöründen kazanç elde eden önemli bir kitle var. Onların geçim kaynaklarını da düşünmek gerekir değil mi? Özellikle öğle yemeklerinin sefer taslarıyla yürütülmesinin iki temel nedeni var bence: 1. Yemek fiyatlarının çok fazla olması, 2. İnsanların damak tatlarının farklı olması.
Amerika’da Türkler
Amerika’daki Türklerden kastım, öncelikle benim yaşadığım kentte var olanlardır. Burada Türklerin büyük çoğunluğu elbette öncelikle öğrencilerdir. Buraya okumaya gelen öğrenciler, SUNY (The State University of New York) programına bağlı olarak gelen öğrencilerdir. Bu kavram Türkiye’de program adı olarak geçse de aslında New York Eyalet Üniversitesinin bütün eyalet sathına yayılmış birimlerini kapsar[2]. Lisans düzeyindeki öğrenciler, özellikle ODTÜ, Boğaziçi, İstanbul Teknik gibi üniversitelerde okuyanlar. Bu öğrenciler üniversiteye girişte bu programı tercih ettiklerinde 1 ve 3. sınıfı Türkiye’de kendi üniversitelerinde; 2 ve 4. sınıfı Amerika’da okuyorlar. Çift diplomayla mezun oluyorlar. Binghamton Üniversitesinde 400’e yakın Türk öğrenci bu şekilde öğrenim görmekte. Yıllık 15-20 bin dolar ödüyorlar. Üniversite yarı özel olmasına karşın. Çoğunluğu evde kalıyor. Kampüs dâhilinde Türk öğrencilerin en belirgin özelliği binaların kapı önünde sigara içmeleri. “Türk gibi sigara içiyor.” söyleminin somut yansımalarını görmek mümkündü anlayacağınız. (İşin tuhafı ben de bu grubun üyeseydim o vakitler.)
Diğer bir öğrenci kitlesi, MEB bursuyla yüksek lisans ve doktora yapmak için gönderilenler. Bu öğrenciler, Türkiye’den herhangi bir üniversite adına zorunlu hizmet karşılığı geliyorlar. Doktora bitince Türkiye’ye dönüp üniversitelerde çalışacaklar. Her alanda lisans üstü öğrenim gören öğrenci var. Onlar da –özellikle evli olup da eşi çalışmayanların- maddi olarak sıkıntı içinde. Öğrenciler yasal olmasa da ek iş yapmak zorunda kalıyor. MEB’in verdiği burs yetmiyor.
Amerika’da bir diğer kitleyi bir merkeze bağlı olarak anlatmak istiyorum. Bu merkezin adı Türk Kültür Merkezi. Türk Kültür Merkezi, Binghamton’da yaşayan Türkleri bir arada tutan önemli bir merkez. İnsanlar memleket hasretlerini burada toplanarak gideriyor. Burada yaşayan aileler kendi ellerinde yaptıkları Türk kültürüne ait yiyecekleri getiriyor, çoğu zaman davet ettikleri yabancılarla paylaşıyor. Bu sayede, yabancılar da Türk kültürüne ait unsurları tanımış oluyorlar. Bu derneğin yüzey yapısı. Derin yapıda ise her perşembe gecesi yine umuma (!) açık toplantılar yapılması. Bu toplantılarda insanların çevre illerden gelen abilerin sohbetiyle farklı bakış açıları kazanmaları sağlanmaktadır. Bu Hizmet (!) oluşumu Amerika’daki pek çok kentte varlığını sürdürmektedir.
Son söz niyetine: Amerika’daki altı aylık süreçte yaşadıklarıma dayanarak, devletçe izlenen politik yöntemin Şair Mahzuni’nin “Âmerika Kâtil” şiirindeki içeriğe koşut cereyan ettiği düşüncemin canlılığının aksine, Amerikan toplumunu oluşturan bireyler bağlamında geçerliliğinin olmadığını belirtmek isterim.