Kaçınılmazla karşı karşıyayız.
Olanlar, olacak olanlardı ki oldular.
Ülkemiz ve halkımızın boğazlanması için bir adım daha atıldı.
Yerel Seçim adlı oyun süreci yasalara uygun işliyor.
Yasalar,
Doğa ve toplum yasaları.
Asla şaşmaz, asla mucizelere yer ve olanak vermez.
Belki geciktirilir ama önlenemez doğa ve toplum yasaları.
Ve hep ileri doğru işler.
Ve hep iyiye doğru işler.
Ve hep doğruya doğru işler.
İşte bütün çaba, bu işleyişi biraz daha geciktirmek.
Doğa ve toplum yasaları boşluk affetmez.
Boşluk varsa o boşluğu başka bir şeyle doldurur.
Son 25 yıllık süreç gösterdi ki bir boşluk var.
Toplumsal bir boşluk.
Toplumlar doğanın parçasıdır.
Bireyler toplumun.
Toplumlar ve bireyler doğa ve toplum yasalarına göre davranırlar.
Toplumların iyi, doğru ve ileriye işleyişinin yasaları.
Bu işleyişin temel gücü olan düşünceden yoksun bırakılan toplumlarda
Bu işleyiş geciktirilir, saptırılır.
Türkiye’de toplumsal ilerleyiş geciktirilmektedir.
Her geciktirilme doğal olarak ileri yerine geriye
İyi yerine kötüye, doğru yerine yanlışa sapmaktadır.
Toplumlarda, toplumsal ilerleyişin temel taşıyıcı gücü emekçi ve aydın halktır.
Çünkü, bir ülkede temel yaratıcı, üretici, dönüştürücü gücü bunlardır.
Geriye kalanlar tüketenler, sömürenler, soyanlardır.
Sülüklerdir, çakallardır, sineklerdir.
Toplumsal ilerlememin temel gücü olan emekçi halk ve aydının
Doğruya yönelmesini sağlayacak olan düşünce sol olarak adlandırılan düşüncedir.
Kaynağını, toplumsal gerçeklikten alır. Bilimi, dolayısıyla doğruyu, iyiyi temsil eder.
Bu, bilim, doğru ve iyinin gelişmesinin olmazsa olmaz koşuludur.
İşte bu nedenle, ilk önce Kemalizmin sol yanı törpülendi.
Halkçılık, devrimcilik bu nedenle yıpratıldı.
Özelleştirme, gericileştirme bunların karşıtıdır.
Devletçilik, Kemalizmin sol yanının, emperyalizme ve sömürücü sermayeye karşı halkı koruma programının adıdır.
Devletçilik bu nedenle sürekli zayıflatıldı.
Türkiye’deki Kemalist, sosyalist, sosyal demokrat sol bu nedenle her darbede biraz daha halktan koparıldı.
Suçlandı, susturuldu, öldürüldü. Kitapları yasaklandı. Dergileri durduruldu.
Atatürk’ün kurduğu ülkede, Atatürkçü Düşünce Dernekleri kurulmak zorunda bırakıldı.
Dilde, tarihte, sanatta, kültürde yeniyi, iyiyi, güzeli, doğruyu yaratan her boydan sol
İşbirlikçi hain sermaye ve onun uzantıları parti, örgüt ve kişilerin saldırısına uğradı.
ABD’nin Cia’sı ile işbirliği içinde kendi ülkesinin soluna saldırıldı, durmadan.
Sol, bir boşluk bıraktı. Yerini kendisinin doldurmasına olanak tanınmadı.
CHP, SHP gibi sağcılaşmış, ABD solcusu partiler türetildi ya da sol gösterilerek, sol gizlendi.
Solun yerini, Türkiye tarihinin en aptal, en cahil, en yeteneksiz, en geri kişileri ve kuruluşları doldurdu.
Cüneyt Ülseverler, birandlar, altanlar, hürriyet, milliyet, sabah, yenişafak, zaman vb gibi gazeteler birer İdeolog, birer dışişleri uzmanı, birer uluslar arası ilişkiler çözümleyicisi, birer bilimci gibi bu boşluğu doldurdular. Tarihin en niteliksiz insanları yönetici oldular.
Türkiye gibi bir ülkenin ekonomik, sosyal, politik, kültürel kaynaklarını kuruttular.
Her alanda üretim durdu. Halk temel besininden yoksun kaldı ve hastalandı.
Bir sağa yattı, bir sola yattı, bir geriye yattı. Şaşkındı.
İşte bu programlı, sürekli ve amansız Solsuz bırakma süreci
Yeni bir aşamaya girdi. Toplumsal yasalar işlemektedir.
Televizyonlarda uzman diye boşluk doldurucular birer gölge, birer papağan gibi yer almaktadır.
Halk, ülke düşmanı, bilim, sanat, kültür, emek düşmanları bu nedenle üremektedir.
Günceli birde böyle bir gözle değerlendirelim. Aklın sonu ile…
Böyle sürer mi? Toplum yasalarına göre asla.
Yasalar işleyecek!