Giriş
Günümüz toplumlarında çocukların eğitimi giderek daha da önem kazanmaktadır. Özellikle çocukların beyin gelişimlerinin 0-6 yaş döneminde en yüksek seviyede olması devletlerin, kuruluşların, ailelerin okul öncesi eğitim konusundaki duyarlılıklarını artırmıştır. Myers, çocuk gelişiminin önemi ve bu döneme yönelik eğitim programlarının çocuklar ve aileleri üzerindeki olumlu etkileri konusunda görüş birliği olduğuna işaret etmektedir (Kerem ve Cömert, 2005, s.156). Her çocuk farklı davranış, ilgi ve deneyimleriyle okula gelir. Çocuk eğitiminde arzu edilen sonuçlara okul öncesi eğitim programları sayesinde ulaşılır (Curtis, 1986). Yaratıcı çevre koşullarında yaşayan çocukların gelişimlerinin hızlı bir ilerleme gösterdiği (Arnas, 2002; Amato, P.R., Ochitree, G., 1986) bilgisi okul öncesi eğitim çağında verilen eğitimin gerekliliğine işaret sayılabilir.
Çocuk gelişimi konusunda ilk olarak çalışanlar ve okul öncesi eğitime öncülük edenler tıp doktorları ve sosyal reformcular olmuştur. Çocuk konusunda ilk incelemelerde bulunan eğitimcilerin başında gelen Comenius, 1628-1654 yıllarında yayınladığı yapıtlarında, çocuğun bireyselliğiyle, onun ilgi ve yeteneklerinin tanınması gerektiğini vurgulamıştır. Rousseau’ya göre, çocuğun doğal gelişiminin, kolaylaştırılabilmesi için bireysel ilgi ve yeteneklerini özgürce ifade edebilmesi gerekmektedir. Pastalozzi, 1774 yılında kendi çocuğu üzerindeki gözlemlerine dayanarak yaptığı çalışmaları ilk bilimsel kayıtlar olarak kabul edilmektedir. 18 yy.da bir tıp doktoru olan James Codagon çocukların bakımsızlıktan öldüklerini aksi takdirde çocukların yetişkinlere göre ateşli hastalıklara ve enfeksiyonlara karşı daha dayanıklı olduğunu savunuyordu. James Codagan daha çok annelere dönük, çocuk temizliği ve bakımı, beslenmesi konusunda bilgi veren çalışmalar yapmıştır. 1816 yılında Freidrich Wilhelm Froebel 3-6 yaş çocukları için çocukları için ilk anaokulunu kurmuştur. Froebel’e göre oyun çok önemlidir.
1877 de ise, Darwin’in yayımladığı Bir Bebeğin Biyografik Taslağı adlı eser, Çocuk Psikolojisi için önemli bir eserdir. Doğu kaynaklarında Gazali, eğitimi “Yabani ısırgan otlarını ayıklayan bir bahçivanın faaliyeti” ne benzetir. Çocuğun terbiye ve gelişmesi konusunda, Keykavus’un Kabusnemesi, Erzurumlu İbrahim hakkı’nın Marifetnamesi ve Gazali’nin Ey Oğul adlı eserleri çocuk eğitimi ile ilgili sayılabilir (Akt: Yavuzer, 1994, 16-17).
Çocukların eğitimi değişik şekillerde yapılan uygulamalarla gerçekleştirilebilir. Günümüzden gerilere gittikçe çocukların eğitiminde baskı ve şiddete dayalı bir eğitim uygulamasının daha çok uygulandığını görmek mümkündür. Günümüz bilimlerinde yeni buluşlar, çocuğun doğasını anlamada insanlara yol gösterici olmuş ve çocuk eğitimin boyutları değişmiştir. Çocuğun gelişim dönemleri hakkında bilgiye sahip olmak, çocukların hangi yaş gruplarında ne gibi psikolojik, sosyal ve gelişimsel özelliklere sahip olduklarını bilmemize yardımcı olmuştur.
Yörükoğlu (1994, 28)’na göre, çocukların konuşma yeteneklerinin gelişmesi için belli bir olgunluk düzeyine gelmelerinin önemine dikkat çeker. Bebek ancak 8 aydan sonra duyduklarını kapmaya başlar ve bu yaştan sonra yapılan eğitimler etkili olmaya başlar. Çocuğun öğrenmeye açık, yatkın olduğu dönemler kaçırılırsa çocuğun yetenekleri gereği gibi açılıp serpilemez.
Çocuklarda 0-6 yaş aralığı öğrenme yetilerinin en yüksek olduğu dönem olarak kabul edilmektedir. Çocukların bu dönemde örgün eğitim kapsamı içine alınarak programlı bir eğitime tabi tutulması farklı yeteneklerinin keşfedilmesi ve geliştirilmesine imkan verebilir. Çocukların eğitimi, söz konusu gelişim dönemlerinin özelliklerine göre yapıldığında, çocuk, yeteneklerini doğru bir şeklide geliştirilebilecektir. Aksi halde çocuğun kritik yaş aralığı olarak tanımlan 0-6 yaş aralığı işlenmemiş bir dönem olarak kalacaktır.
Çocukların eğitiminde eğitimcinin rolü önemlidir. Mialaret (1976)’e göre; psikoloji, biyoloji ve sosyoloji bilimlerindeki keşifler çocukların doğasını anlamaya yardımcı olmuştur. Bugün artık toplum çocuğu bir birey olarak kabul etmektedir. Çocuk hakları ile ilgili düzenlemelerde çocuğa verilen onur ve değer 20. yüzyılda yükseltmeye başlamıştır. Berlinski ve diğerleri (2006); Chiswick ve DebBurman, (2004)’e göre; erken çocukluk dönemindeki öğrenmeler daha ileriki yaşlardan daha kolaydır. Erken çocukluk dönemindeki yapılan yatırımlar daha yararlı ve sonuç alıcıdır. Çünkü 3-5 yaşlar arasındaki çocuklara verilen hizmet ilköğretime büyük bir avantaj altyapısı olarak geri döner. Yapılan araştırmalar okulöncesi eğitime erken katılımın öğrencilerin davranışsal becerilerini pozitif yönde etkilemektedir. Okul öncesi eğitimde alınan disiplin, güç kontrolü, derse katılım gibi davranışsal beceriler öğrencilerin ilköğretim yıllarında sosyalleşme ve kendilerini kontrol sürecini kolaylaştırmaktadır.
Okul öncesi eğitim veren kurumlar, mutlaka çocuk gelişimi konusunda yeterli eğitimi almış eğiticilere çocukları teslim etmek istemektedirler. Tarihsel süreç içerisinde ise, Türkiye’de ki okul öncesi eğitimin gelişmesi imparatorluk dönemindeki okul öncesi eğitim ve Cumhuriyet’ten günümüze kadar olan okul öncesi eğitimi diye adlandırabilir. İmparatorluk Döneminde: Okul öncesi eğitimi üstlenen bazı kurumlar vardı. Bunlar sıbyan okulları, ıslahhaneler, darüleytamlardır. Sıbyan okulları, yani mahalle mektepleri Kur’an Okumayı, hesap yapmayı birazda yazmayı öğreten ilköğretim kurumlarıydı. Darüleytamlar ve ıslahhaneler ise çoğunlukla savaşta ailelerini kaybetmiş çocukların barındırıldığı yerlerdi. Resmi anaokullarının açılışı Balkan Savaşları’ndan sonra yaygınlaşmaya başlamıştır. Özel ana mektepleri ise 23 Temmuz 1908’ten önce bazı illerde, bu tarihten sonra da İstanbul’da açıldığı bilinmektedir. “Osmanlı İmparatorluğu döneminde çocukların küçük yaştan itibaren iyi bir dini eğitim görmesi ve dini sağlam kişiler olarak yetiştirilmesine önem veriliyordu. Bu nedenle Cumhuriyet’ten sonraki okul öncesi eğitimden çok farklıdır. İmparatorluk döneminde ilk planlanmış okul öncesi eğitimi çalışmaları 1913 yılında yapılmıştır. 6 Ekim 1913’te Tedrisat-ı İptidaiye Kanun-ı Mukavvati yanı ilköğretim geçici kanunu yayınlanmıştır. 15 Mart 1915’de de Ana Mektepler Nizamnamesi hazırlanmıştır. Bu nizamnamede; Anaokulları, ilkokulu bulunan bir kız okuluna bağlı olarak ya da bağımsız olarak açılır, denilmektedir (www.anasinifi.com).
Türkiye’de okul öncesi öğretmenlik eğitimi ise; Türkiye Cumhuriyeti kurulmadan önce 1915 yılında başladı. O zaman 138 öğretmen kreşlerde görev yapıyordu. İlk Anaokulu Öğretmenliği 1927-1928 yılında Ankara da açıldı. 1931’de de İstanbul Kız Öğretmen Okulu’na taşındı ve 1931 yılında kapatıldı. 1927-1928 yılında “Kız Enstitüsü” kuruldu. Bu Enstitüde ilkokul mezunlarına 5 yıllık bir eğitim verilmekteydi. Bu Enstitünün amacı genç kızlara nasıl iyi bir anne ve ev kadını olmayı öğretmeyi amaçlıyordu. Aynı zamanda Pratik Kız Sanat Okulları bu Enstitüler içinde fakat ayrı olarak kuruldu. Bu okullarda çocuk bakımı ve eğitiminin yanında genel bilgi ve beceriler de öğretildi. Bu Enstitülere öğretmen sağlamak için üç yıllık Kız Kariyer Öğretmen Okulu 1934-1935’de Ankara’da kuruldu. 1948 yılında yapılan bazı değişikliklerle bu okulların eğitim programları yenilendi ve okullara Kız Teknik Öğretmen Okulu adı verildi. Böylece okulöncesi öğretmen eğitimi sorumluluğu öğretmen eğitim okullarına verildi. 1961-1962 eğitim-öğretim yılında, Dikiş ve Çocuk Bakım Bölümü Kız Teknik Öğretmen Okulu içinde açıldı. Daha sonra bölümün adı Çocuk Gelişimi ve Eğitimine dönüştü. Bu bölüm mezunları kreşlerde görev almaya başladılar. 1967’de Kız Enstitüsü Kız Meslek Yüksek Okulu olarak değişti. 1973 yılında ise, 1739 sayılı Milli Eğitim Temel Kanunu ile okul öncesi eğitim öğretmeni yetiştirme sorumluluğu eğitim yüksek okullarına verildi. 1980-1981 yılında iki yıllık okul öncesi eğitim öğretmenliği bölümleri açıldı. 1991 yılından beri ise okul öncesi eğitim öğretmenleri 4 yıllık eğitim veren bölümler olarak eğitim fakülteleri bünyesinde yer aldı (Gürşimşek ve diğerleri, 1997).
Okul öncesi eğitim kurumları, formal ve informal amaçları çerçevesinde işlevini sürdürürken, hizmet alma durumunda olan velilerinin sorun diye tanımlanabilecek istek ve şikayetleri ile karşılaşabilir. Yöneticiler ve öğretmenlerde okul öncesi eğitim kurumlarının amaçlarının ötesinde algılar karşısında görevlerini yaparken zorlanabilirler.
Örgütün amacı, verimi artırmak, emeği azaltmak, madde ve insan ve kaynaklarını kontrol etmek, çatışmayı azaltma şeklinde tanımlanır. Örgütün açık ve kapalı amaçları vardır. Açık amaçlar formal ve geneldir. Kapalı amaçlar ise informal ve bireyseldir (Bursalıoğlu, 1998:20).
Bursalıoğlu (1998) tarafından yapılan örgüt boyutları sınıflaması; amaç, yapı, süreç ve iklim olarak adlandırılır. Okul öncesi eğitim kurumlarının sorunlarına bu boyutlar açısından bakılabilir. Söz konusu dört boyut okul öncesi eğitim kurumlarının, fizik koşullar, yönetici , öğretmen, veli, program gibi konuları kapsamaktadır.
Örgütün yapısı, anatomi, fizyoloji, hiyerarşi, rol ve statü gibi kavramlarla açıklanır. Örgütün anatomisi karar verme işlemlerinin dağılımında görülürken, üyelerin kararlarını etkileme yolları da örgütün fizyolojisini meydana getirir (Bursalıoğlu, 1998:21). Okul yönetimi ya da öğretmenlerin çocukların gelişimleri üzerindeki etkileri, onların eğitim ortamları, programlar, fiziki koşulların belirlenmesi ve sağlanması ile ilgili aldıkları kararların özerkliği ile doğru orantılıdır. Okul öncesi eğitim kurumlarındaki eksik düzenleme ve uygulamalar okul öncesi eğitime değişik sorunların girmesine neden olabilir.
Örgütün süreç boyutu, yönetim süreçleri olarak ifade edilen, karar verme, planlama, örgütleme, iletişim, etkileme ve değerlendirme basamaklarını içerir. Okul öncesi eğitim kurumlarının, yönetim süreçlerinin yönetimi konusundaki yeterlikleri okul öncesi eğitimin anlam ve önemini topluma iletebilir. Yönetim, okul öncesi eğitim kurumlarının amaçlarına uygun olarak okulu yönetmelidir.
Örgütün iklim boyutu, kişiler ve gruplar arası ilişkiler olarak tanımlanır. Örgütün amaçlarının gerçekleşmesi ile üyelerin gereksinimlerinin karşılanması da bu havanın üzerinde etkilidir (Bursalıoğlu, 1998:24). Okul yönetiminin, öğretmene, okul çalışanlarına ve velilere bakış açısı, verdiği değer okul öncesi eğitim kurumlarının geleceğe ilişkin pozisyonlarını etkileyebilir. Okul öncesi eğitime gereken önemin verilmesinde yönetici ve öğretmen tutum ve davranışları belirleyici olabilir.
Yöntem
Bu araştırmanın çalışma grubu “Sivas merkez ilçede bulunan 9 bağımsız anaokulunda 48 öğretmen ve Sivas ili ve ilçelerinde ilköğretim okulları bünyesinde açılmış bulunan anasınıflarında görev yapan 150 okulöncesi öğretmenidir. Okul öncesi eğitimin sorunlarını tespit etmek için açık uçlu sorular 198 öğretmene yöneltilmiştir. Toplanan yazılı bilgiler sonucunda en çok tekrar edilen sorunlar okulöncesi eğitim kurumlarının amaç, yapı, süreç ve iklim örgüt boyutları dikkate alınarak sınıflandırılmıştır. Tespit edilen sorunlardan en çok tekrar edilen 20 konu soru cümlelerine dönüştürülerek anket elde edilmiştir. Anket Sivas ilinde çalışan 198 okulöncesi öğretmeninin tamamına uygulanmıştır. Ayrıca ankete eklenen açık uçlu sorularla belirlenen sorunların dışında “çocuk istismarı ve çocuk hakları”, “Türkçe öğretimi”, “okulöncesi eğitimde bilgisayar-oyun” ve “okul öncesi eğitim kurumlarına öğretmen yetiştirmede üniversite eğitimi” gibi konularda ne gibi sorunlar yaşandığı öğretmen görüşlerine başvurularak elde edilmiştir. Anketin güvenirlik çalışması sonucunda anketin güvenirlik katsayısı alfa= .72 olarak hesaplanmıştır. Ölçekte yer alan maddelere katılma düzeyleri beşli likert lipi derecelendirme ölçeği ile belirlenmiştir. Buna göre, Hiç katılmıyorum(1), Az katılıyorum(2), Kısmen katılıyorum(3), Katılıyorum(4), tamamen katılıyorum(5) seçenekleri ile ifade edilmiştir.
Tablo 1
Seçeneklere Göre Kodlama Puan Aralığı
SEÇENEK |
AĞIRLIK |
SINIRLAR |
Hiç Katılmıyorum |
1 |
1.00-1.80 |
Az Katılıyorum |
2 |
1.81-2.60 |
Kısmen Katılıyorum |
3 |
2.61-3.40 |
Katılıyorum |
4 |
3.41-4.20 |
Tamamen Katılıyorum |
5 |
4.21-5.00 |
Verilerin toplanması sürecinde öğretmenlere, cinsiyet, okul türleri, hizmet yılları ile kadrolu ve usta öğretici olma durumları sorulmuştur. Araştırmada verilerin çözümlenmesinde, aritmetik ortalama, standart sapma, değişkenlerin ikili karşılaştırmalarında t testi ve varyans analizi uygulanmıştır. Gruplararası karşılaştırmalar da p<0.05 anlamlılık düzeyi esas alınmıştır.
Bulgular ve Yorum
Kişisel Bulgular
Araştırma kapsamındaki öğretmenlerin kişisel özelliklerine ilişkin bulgular aşağıda sıralanmıştır.
Toplam 198 deneğin cinsiyetlerine göre dağılımı 191’i (%96,46) kadın, 7’si (%3,53) erkektir.
Kıdeme göre ise; 1-7 yıl kıdemliler 163 (%82,3), 7-15 yıl kıdemliler 24 (% 12,1), 15 yıl ve üstü kıdemliler 8(% 4) olarak ortaya çıkmıştır. Bu sayılar öğretmenlerin çoğunun kıdem olarak mesleğin ilk yıllarında olduğunu göstermektedir.
Okulöncesi öğretmenlerinin görevlendirme şekillerine göre 104(% 52,4) öğretmen kadrolu, 94(% 47,5) öğretmen ise usta öğretici veya sözleşmeli olarak görevlendirilmiştir.
Okul öncesi eğitim kurumlarının tercih edilen kurumlar olarak değer görmesi, anlaşılması için niçin var olduğu ve neye hizmet ettiğinin bilinmesi gereklidir. Toplumun okul öncesi eğitim kurumlarına bakışı, okul öncesi eğitim kurumlarının verimini etkiler. Öğretmenlerin, okul öncesi eğitimin sorunlarına ilişkin başvurulan yazılı görüşlerinde, üzerinde durdukları sorunlar okul öncesi örgütlerinin amaç, yapı, süreç ve iklim boyutlarında şöyle sıralanabilir.
Amaç
1. Okul öncesi eğitim kurumlarından herkesin faydalanabilmesi için en büyük engel okul öncesi eğitim kurumlarının ücretli olmaları,
2. Milli Eğitim Müdürlükleri tarafından okul öncesi eğitim tanıtım seminerleri düzenlenmemesi,
3. Okul öncesi eğitim kurumlarının çocuk bakım evleri olarak görülmesi,
4. Okul öncesi eğitim kurumlarında özürlü öğrenciler için gerekli fiziki ve sosyal düzenlemelerin eksikliği,
Yapı
- 1- Öğretmen açığının kapanmaması,
- 2- Okul yapılarının (çocukların fiziksel özelliklerine uygun düzenlemeler, oyun alanları, faaliyet alanları gibi) çekici olmaması,
- 3- İlköğretim okullarında anasınıfı açılması için isteklerin, okulun koşulları düşünülmeden istenilmesi, kararın üst yönetimden gelmesi ve yöneticilerin zor durumda kalmaları,
- 4- Okul öncesi eğitim kurumları bağımsız anaokulları olarak düzenlenmemesi,
- 5- İlköğretim bünyesindeki anasınıflarının maddi kaynaklarının yetersizliği, bu kurumlardaki anasınıflarının eğitim faaliyetlerini olumsuz etkilemesi,
- 6- Okul öncesi eğitimin mecburi olmaması,
- 7- Okul öncesi eğitim kurumlarının okul öncesi eğitim çocuğu fiziksel ve ruhsal yapısına uygun okul projelerinin yetersizliği,
- 8- İlköğretim bünyesinde anasınıflarının 1.sınıf öğrenci sayısı kadar açılmaması,
- 9- Okulların oyun bahçesi, spor salonu imkanlarına kavuşturulmaması, özellikle veli ve öğrenciye psikolojik destek sağlayacak okul psikologlarının bulunmaması,
10- Okul öncesi eğitim kurumlarına öğretmen yetiştirmede üniversite eğitimi yetersizliği ve öğretim elamanı eksikliği,
11- Anaokulu derslikleri ile uygulama çalışmalarının yapılacağı dersliklerin ayrı olmaması, özellikle ilköğretim okullarında yemek yeri ile dersliklerin aynı olması daha büyük bir sorun olarak görülmektedir.
12- Okul öncesi eğitim öğrencilerinin temel kırtasiye giderlerinin devletçe desteklenmemesi,
13- Ana okul ya da ana sınıflarda görevlendirilecek yardımcı personelin yeterli çocuk gelişimi bilgisine sahip olmamaları,
14- Sınıf öğrenci sayılarının yönetmelikte 20-25 ile sınırlı olmasına rağmen sınıf mevcutlarının 25’in üzerine çıkması,
15- Velilerin erkek öğretmenlere karşı çekincelerinin olması,
16- Kadrolu öğretmenlerin yeterli düzeyde atanması, sürekli değişen usta öğreticilerin görevlendirilmesi,
17- Okul öncesi eğitim kurumlarında tam gün eğitim verilmesinin, bu kurumları bakım evi olarak algılanmasına neden olması,
18- Okulöncesi eğitim kurumlarının denetiminde alandan denetmen olmayışı,
19- Usta öğretici görevlendirilmesinde üniversite mezunu adayların görevlendirmelerinin yapılması, bu durumda yetersiz eğitim ile sınıfa giren lise mezunu usta öğreticiler faydadan çok öğrencilere zarar vermesi,
20- Üniversite eğitiminde özel eğitim, çocuk gelişimi konusunda alınan eğitim, öğretim üyesi eksikliğinden dolayı yeteri kadar yapılamaması,
21- Okulöncesi öğretmenliği öğrencilerinin müzik eğitimi ve tiyatro eğitimi konusunda eksikliklerinin bulunması,
22- Açık öğretim kanalıyla okulöncesi öğretmen yetiştirmenin öğretmen kalitesini düşürdüğü yönündeki eleştirilerin bulunması,
23- Üniversite eğitimi sırasında uygulama eğitimine ayrılan sürenin az olması,
Süreç
1. Okul yönetimi, program tanıtımı konusunda velileri bilgilendirmemesi.
2. Okul yönetimi yeterli düzeyde toplumu aydınlatan okul öncesini tanıtıcı veli bültenleri düzenlememesi,
3. Okul yönetimi tarafından gerekli ev ziyaretlerinin eksikliği,
4. Okullarda Alo Aile Danışma Hattı olmaması,
5. Yerel basın ile ilişkilerin eksikliği, yerel televizyonlarda yeterli okul öncesi programların yapılması konusundaki girişimlerin eksikliği,
6. Okul yönetimlerinin çeşitli dernek ve partilerin kadın kollarıyla olan ilişkilerinin eksikliği,
7. Okul yönetimlerinin pahalı sene sonu gösterilerine yer vermesi, veli ve çocukların uzun bir zamanlarını özellikle ikinci dönem sene sonu etkinliklerine ayırmaları, okul öncesi eğitimin program boyutunda sıkıntıların yaşanması,
8. Sanat faaliyetleri konusunda yeterli girişimlerin eksik oluşu öğrencilerin sosyal gelişimlerini olumsuz etkileyebilmektedir. Okul öncesi eğitim kurumları için gezici tiyatro ekipleri ile anlaşılması, öğrenci ve velilerin çocuklarla birlikte eğitilmelerinde yaralı olabilir.
9. Velilere yaşanmış, okul öncesi çocuk eğitimi konusundaki hikayelerin anlatılması çalışmalarına yer verilmemesi,
10. Okul yönetimi ile mahalle muhtarlığının yeterli eşgüdümle çalışmamaları,
11. Okul öncesi eğitimden beklentiler konusunda okul çevresindeki sakinlerin yazılı görüşlerinin alınması yoluna gidilmemesi,
12. İlköğretimi okulu yöneticilerinin okullarındaki anasınıflarını kambur olarak görmeleri,
13. Okul yönetimlerinin okul-veli işbirliği çerçevesinde sosyal faaliyetlerde velilerden yaralanmaması,
İklim
1. Velilere gerekli önem verilmemesi, öğrencilerin okula verilme ve okuldan alınma zamanlarında velilerin rahat bir ortamda çocuklarını bekleyecekleri onları gözleyecekleri mekanların yokluğu,
2. Okul da yapılacak ana baba eğitim programları eksikliği,.
3.Yönetimin, velilerin zaman zaman sınıf ziyaretlerinde bulunmaları için fırsatlar yaratmadaki girişim azlığı,
4. Öğretmenlerle sık sık gündemli toplantıların yapılmasındaki eksiklikler öğretmenlerin birbirleriyle kaynaşmalarını ve sorunlarını aynı platformda paylaşmalarını engellemesi,
5.Yönetimin informal amaçlı toplantılarda öğretmenlerin eğitim koşulları, öğrenci gelişimi, öğrenci sorunları, veli sorunları gibi konularda fikirlerin paylaşıldığı çaylar, günler düzenlenmemesi,
6. Öğretmenlere sınıflarında yardımcı personel verilmemesi, öğretmenin birden fazla işle meşgul olmasına neden olması ve öğretmenin psikolojisini bozması,
7. Öğretmeni, eğitimci olarak görmeyen ve çocuğunun bakıcısı olarak gören velilerin öğretmen moraline olumsuz etkisi,
Okulöncesi öğretmenlerinin açık uçlu sorulara verdikleri cevapların içerik analizi sonucunda elde edilen bilgiler sonucunda, 20 anket maddesine dönüştürülen sorunlar öğretmenlerin görüşleri alınarak istatistikleri yapılmıştır. Araştırmada verilerin çözümlenmesinde, aritmetik ortalama, standart sapma ve değişkenlerin ikili karşılaştırmalarında t testi, varyans analizi uygulanmıştır. Gruplararası karşılaştırmalar da p<0.05 anlamlılık düzeyi esas alınmıştır.
Tablo 4 Okulöncesi Eğitim Öğretmenlerinin Sorunlara Yönelik Görüşlerinin Karşılaştırılması
|
Okul türü
|
N
|
|
ss
|
Okul öncesi eğitim kurumları, çocuklar için bakım yeri olarak görülmesi bir sorundur.
|
anasınıfı anaokulu |
150 48 |
4,5298 4,5000 |
,97222 1,04221 |
Okul öncesi eğitim kurumları öğretmenlerine diğer öğretmenlere göre daha düşük sosyal bir değer atfedilmesi bir sorundur.
|
anasınıfı anaokulu |
150 48 |
3,9107 3,7667 |
1,48329 1,25075 |
Okul öncesi eğitim kurumları, çocukların gelecekteki kişilik temellerinin oluşmasına hizmet edeceğine olan toplum inancının zayıflığı bir sorundur |
anasınıfı anaokulu |
150 48 |
4,4524 4,2333 |
3,88581 1,22287 |
Okul öncesi eğitim kurumlarında sınıf öğrenci sayılarında standartlara uyulmaması bir sorundur
|
anasınıfı anaokulu |
150 48 |
4,1190 4,3333 |
1,11500 ,95893 |
Okul öncesi eğitim kurumlarının, aileler için gerekli eğitim faaliyetleri konusunda yetersiz kalmaları bir sorundur
|
anasınıfı anaokulu |
150 48 |
4,0000 3,8667 |
1,03819 1,07425 |
Okul öncesi eğitim kurumları ders programı öğretmene gerekli esneklik sağlamaması bir sorundur
|
anasınıfı anaokulu |
150 48 |
3,0655 3,2000 |
1,47693 1,42393 |
Okul öncesi eğitim kurumları koşulları 0-6 öğrenci fiziksel yapısına uygun olmaması bir sorundur
|
anasınıfı anaokulu |
150 48 |
4,0179 3,6333 |
1,24040 1,32570 |
Okul öncesi eğitim kurumları koşulları 0-6 yaş öğrenci ruhsal yapısına uygun olmaması bir sorundur |
anasınıfı anaokulu |
150 48 |
3,8869 3,6333 |
1,26881 1,18855 |
Okul öncesi eğitim kurumlarının önemi konusunda aileler yeterli bilgiye sahip olmamaları bir sorundur
|
anasınıfı anaokulu |
150 48 |
4,6726 4,5000 |
,63337 ,82001 |
Okul öncesi eğitim kurumlarına ,alan uzmanları tarafından rehberlik hizmetleri verilmemesi bir sorundur
|
anasınıfı anaokulu |
150 48 |
4,3571 4,3667 |
,92397 ,80872 |
Okul öncesi eğitim kurumlarında, sınıf büyüklüklerinin yeterli olmaması bir sorundur
|
anasınıfı anaokulu |
150 48 |
4,3512 4,0667 |
,98577 1,01483 |
Okul öncesi eğitim kurumlarında görevli öğretmenlerin yeterli üniversite eğitimi alarak görevine başlamamaları bir sorundur
|
anasınıfı anaokulu |
150 48 |
3,6726 3,9667 |
1,38641 1,12903 |
Okul öncesi eğitim kurumlarına öğretmen yetiştiren (üniversiteler)bölümlerin yeterli öğretim elamanına sahip olmamaları bir sorundur |
anasınıfı anaokulu |
150 48 |
3,9881 4,2000 |
1,16325 ,92476 |
Okul öncesi eğitim kurumlarında sınıf içi donanım eksikliği bir sorundur
|
anasınıfı anaokulu |
150 48 |
4,5417 4,5333 |
,88807 ,68145 |
Okul öncesi eğitim kurumlarında, okul bahçesinin öğrenci faaliyetlerine uygun olmaması bir sorundur
|
anasınıfı anaokulu |
150 48 |
4,5833 4,4333 |
,84355 ,81720 |
Okul öncesi eğitim kurumlarının ilköğretime bağlı olarak eğitim vermeleri bir sorundur.
|
anasınıfı anaokulu |
150 48 |
2,8869 2,9333 |
1,52593 1,25762 |
Okul öncesi eğitim kurumlarının fiziki yapıları çocuk gelişim özelliklerine uygun olmaması bir sorundur.
|
anasınıfı anaokulu |
150 48 |
4,1786 4,1000 |
1,07403 ,99481 |
Okul öncesi eğitim kurumlarının denetimi alanda yeterli denetmenlerce yapılmaması bir sorundur
|
anasınıfı anaokulu |
150 48 |
3,9464 3,4667 |
1,17997 1,27937 |
Okul öncesi eğitim kurumlarında serbest kıyafet uygulamasına uyulmaması bir sorundur.
|
anasınıfı anaokulu |
150 48 |
3,0833 3,0000 |
1,50614 1,43839 |
Okul öncesi eğitim kurumlarında özürlülere(görme, konuşma, fiziksel özür)uygun düzenlemelere sahip olmaması bir sorundur |
anasınıfı anaokulu |
150 48 |
4,2619 3,9333 |
1,05102 1,04826 |
Tablo 1 de anasınıfı ve anaokulu öğretmenlerinin okulöncesinin sorunlarına ilişkin ortalama ve standart sapma değerlerine yer verilmiştir. Bu duruma göre en düşük aritmetik ortalama =2,8869 ile anasınıfı öğretmenleri, =2,9333 ile anaokulu öğretmenleri “Okul öncesi eğitim kurumlarının ilköğretime bağlı olarak eğitim vermeleri bir sorundur” yargısına “kısmen katılıyorum” düzeyinde görüş bildirmişlerdir. Yirmi anket maddesi içerisinde en düşük değeri alan “Okul öncesi eğitim kurumlarının ilköğretime bağlı olarak eğitim vermeleri bir sorundur” yargısı anasınıflarının ilköğretim okulları bünyesinde bulunmasının en az sorun olarak değerlendirildiğini göstermektedir. Öğretmen görüşlerinde de anasınıflarının ilköğretim okulları bünyesi yaygınlaştırılmasının daha sağlıklı olacağı, anaokulu yapılanmasının öğrencilerin servisle taşınması zorunluluğunu doğurması nedeniyle velilere külfet getirdiği vurgulanmıştır. Ayrıca “Okul öncesi eğitim kurumları ders programı öğretmene gerekli esneklik sağlamaması bir sorundur” yargısı ise en düşük ortalamayı alan ikinci sorun olarak görülmüştür. Bu duruma göre en düşük aritmetik ortalama =3,0655 ile anasınıfı öğretmenleri, =3,2000 ile anaokulu öğretmenlerine aittir. Öğretmen görüşlerinde de programın etkinlik temelli olduğu, öğrencilerin yeteneklerini geliştirmeye yönelik kazanımların seçilmesinin öğretmenlere ait olduğu ve aynı kazanımların birçok defa alınabilmesinin öğretmenin uygulamada kolaylıklar sağladığı ifade edilmiştir.
Sorun olarak en yüksek değeri =4,6726 ortalama ile “Okul öncesi eğitim kurumlarının önemi konusunda ailelerin yeterli bilgiye sahip olmamaları bir sorundur” yargısı “tamamen katılıyorum” düzeyinde almıştır. Bu durum okulöncesi eğitimde ailelerin bilinçlendirilmesinin önemini ortaya koyması açısından önemlidir. Bu sonuç, Kerem ve Cömert(2005) tarafından yapılan “Okul Öncesi Eğitimin Sorunları ve Çözüm Önerileri” araştırması tarafından da desteklenmektedir. Bu araştırma sonucuna göre öğretmenler 3.sırada en önemli sorunu ana-baba eğitimi olarak belirlemişlerdir.
“Okul öncesi eğitim kurumlarının çocuklar için bakım yeri olarak görülmesi,” “Okul öncesi eğitim kurumlarının, çocukların gelecekteki kişilik temellerinin oluşmasına hizmet edeceğine olan toplum inancının zayıflığı,” “Okul öncesi eğitim kurumlarına alan uzmanları tarafından rehberlik hizmetleri verilmemesi,” “Okul öncesi eğitim kurumlarında sınıf içi donanım eksikliği,” “Okul öncesi eğitim kurumlarında, okul bahçesinin öğrenci faaliyetlerine uygun olmaması” “tamamen katılıyorum düzeyinde en yüksek ortalamayı alan diğer sorunlardır.
Okul öncesi eğitim kurumları öğretmenlerine diğer öğretmenlere göre daha düşük sosyal bir değer atfedilmesi, sınıf öğrenci sayılarında standartlara uyulmaması, aileler için gerekli eğitim faaliyetleri konusunda yetersiz kalınması, okul öncesi eğitim kurumları koşullarının 0-6 öğrenci ve ruhsal yapısına uygun olmaması, rehberlik hizmetlerinin verilmemesi , üniversitelerde alınan eğitimin ve üniversitelerdeki öğretim elamanlarının yetersiz olması, okul öncesi eğitim kurumlarının denetiminin alandan gelen yeterli denetmenlerce yapılmaması, okul öncesi eğiitm kurumlarının özürlülere yönelik fiziki ve sosyal düzenlemelerin yapılmaması sorunları “katılıyorum” düzeyinde değerlendirilmiştir.
Tablo 5 Okulöncesi Eğitim Öğretmenlerinin Okul Türlerine Göre t Testi Sonuçları
Okul Türü n X ss sd t p
Anasınıfı 150 80,96 11,13 196 1,67 .589
Anaokulu 48 77,93 9,95
P<0,05
Tablo 6 Okulöncesi Eğitim Öğretmenlerinin Atanma Şekillerine Göre t Testi Sonuçları
Okul Türü n X ss sd t p
Kadrolu 98 83,51 9,52 189 4,32 .094
Usta Öğretici 93 77,96 10,92
P<0,05
Tablo 2 ve 3’ de görüldüğü gibi anasınıfı ve anaokulu öğretmenleri arasında okulöncesi eğitimin sorunlarına ilişkin görüşlerde anlamlı bir farklılık bulunmamıştır. Aynı şekilde atanma kaynağına göre de kadrolu öğretmenlerle usta öğreticilerin görüşleri arasında da anlamlı bir farklılık bulunmamaktadır. Usta öğreticilerin kadrolu öğretmenlerle benzer düşünmeleri, özellikle çoğunluğu lise mezunu usta öğreticilerin okul öncesi eğitimin sorunlarına hakim olduklarını ortaya koymaktadır.
Tablo 7 Okulöncesi Eğitim Öğretmenlerinin Hizmet Yıllarına Göre Varyans Analizi Sonuçları
Okul Türü Kareler Toplamı Sd Kareler Ortalaması F p
Gruplararası 281,185 4 70,296 ,585 ,674
Gruplariçi 23189,588 193 120,153
Toplam 23470,773 197
P<0,05
Araştırma kapsamında hizmet yıllarına göre yapılan karşılaştırmalarda anlamlı bir fark bulunmamıştır. Bu durum daha fazla hizmet yılına sahip öğretmenlerle sisteme yeni giren öğretmenlerin sorunlara bakışları arasındaki benzerliği ortaya koymakla birlikte, öğretmenlerin ilerleyen zaman içerisinde sorunlarının değişmediği şeklinde yorumlanabilir.
Öğretmenlere uygulanan ankete ekli açık uçlu sorulara verilen cevaplar sonucunda, çocuk istismarı, okulöncesi eğitimde Türkçe öğretimi, okul öncesi eğitimde bilgisayar ve oyun, okul öncesi eğitim kurumlarına öğretmen yetiştirmede üniversitelere ilişkin görüşler tespit edilmiştir.
Öğretmenlerden açık uçlu sorulara alınan cevaplardan elde edilen görüşler;
Okul öncesi eğitimde çocuk istismarına ilişkin görüşler:
Çocuk Hakları Sözleşmesi’nin 19. maddesine göre “Çocuğun yetiştirilmesinden sorumlu olanlar, bu haklarını çocuklara zarar verecek şekilde kullanamazlar. Devlet çocuğu anne-babanın ya da çocuğun bakımından sorumlu başka kişilerin her türlü kötü muamelesinden korumak, çocuğun istismarını önlemek ve bu tür davranışlara maruz kalan çocukların tedavisini amaçlayan sosyal programlar hazırlamakla yükümlüdür” (Akt.Aral ve Gürsoy, 2001) denilmektedir. Okulöncesi dönemde de çocuğa zarar verecek eylem ve davranışlardan çocukları korumak amaçlanmaktadır.
Okul öncesi dönemde çocuk hakları ve çocuk istismarının en başında yayın organları gelmektedir. Televizyon programları, çocukların izledikleri zaman dilimlerinde çocuk psikolojisini olumsuz yönde etkileyebilmektedir.
Anaokulu ve anasınıflarında özellikle özel günlerde ve sene sonu etkinliklerinde çocukların gösteri malzemesi olarak kullanılmaları, çocukların fiziksel ve psikolojik olarak hırpalanmalarına neden olmaktadır. Program esnasında, zorlanarak bazı hareketleri ve oyunları sergilemek zorunda olan çocukların psikolojik olarak olumsuz etkilenebilmektedirler. Çocuğun doğallığı ve özgürlüğü bu durumdan zarar görebilmektedir. Aral’ın(2001) yaptığı çalışmada çocukların % 65.72’sinin anne ya da babası tarafından fiziksel istismar edildiklerini belirlemiştir Çocuk ihmal ve istismarı kapsamlı bir olgu olmasına karşın çocuğa yönelik istismar kapsamında fiziksel istismar ön plana çıkmaktadır. Tablo 1 de görüldüğü gibi, okulöncesi öğretmenler ifadelerinde en çok aile içi şiddet konusunda çocukların istismara maruz kaldıklarını belirtmişlerdir.
Yeterli eğitim almadan okulöncesi eğitimde görevlendirilen öğretmenler, çocuklar için bir başka istismar konusu olarak görülmektedir. Bilinç gelişiminin en önemli yaşlarında çocukların, yeteri kadar eğitim almamış sadece çocukların bakım sorumluluğunu üstlenebilecek kişilerin görevlendirilmesi, çocuk gelişimi açısından olumsuzluklar yaratabilecektir.
Tablo 8 Çocuk istismarına ilişkin görüşlerde en çok tekrar edilen sorunlar
Görüşler |
frekans |
Aile içi şiddet |
58 |
Okul öncesi eğitimin zorunlu olmaması |
24 |
Eğitimsiz aile |
16 |
Öğretmenlerin eğitimsel yetersizliği |
12 |
Zorunlu yıl sonu gösteri çalışmaları |
10 |
Televizyon programları |
8 |
Ayrılmış eşler |
4 |
Oyun alanları eksikliği |
4 |
Cins ayrımcılığı |
3 |
Görüşlerine yazılı olarak başvurulan 95 öğretmenden 34’ü çocuk hakları ve çocuk istismarı konusunda hiçbir görüş belirtmemişlerdir. Yukarıda ifade edilen görüşlerden “aile içi şiddet”, öğretmenlerin, “öğretmenlik formasyonu eksikliği” ve “okulöncesi eğitimin zorunlu olmaması” çocuk istismarı açısından önemli görülmektedir.
Okul öncesinde Türkçe öğretimine ilişkin görüşler:
Çocukların ailelerinden getirdikleri dil bozuklarını okul ortamında düzeltmek zaman almaktadır. Ancak, bu dönemde verilen İngilizce eğitim öğrencilerin Türkçe dil etkinliklerini olumsuz etkileyebilmektedir. Öğretmenlerin yetersin Türkçe telaffuzu öğrencilerin dil becerilerin gelişmesine olumsuz etki yapmaktadır. Öğretmenlerle velilerin çocuk dil gelişimi konusunda sürekli iletişim içinde bulunması, özellikle velilerin Türkçe’yi doğru kullanma konusunda bilinçlendirilmesi gerekmektedir. Bu konuda aileler, evde çocuklarıyla olan ilişkilerinde çocuğun okulda geliştirdiği dil becerilerini destekleyici davranışlarda bulunması gerekmektedir.
Tablo 9 Okul öncesinde Türkçe öğretimine ilişkin görüşlerde en çok tekrar edilen sorunlar
Görüşler |
frekans |
Ailelerin şiveyle konuşmaları |
86 |
Ailelerin okuma alışkanlıklarının olmayışı |
31 |
Okul Aile işbirliği eksikliği |
27 |
Drama eğitimi eksikliği |
15 |
Ailelerin şive farklılığı ve bozukluğu okul öncesi dönemde çocukların aynı ortam da birbirlerinden etkilenmelerine neden olarak bütün çocuklarda Türkçe dil etkinliklerinin amacına ulaşılamamasına neden olabiliyor. Öğretmen görüşlerinde yer verilen ailelerin dil etkinlikleri konusunda çocuklarını okul programlarına uygun olarak desteklemeleri gerektiği en çok vurgulanan noktalardan biridir. Okullarda ve AÇEV aracılığı ile annelere verilecek Türkçe güzel konuşma kurslarının sorunu aşabileceği vurgulanmaktadır. Öğretmenlerin drama eğitimi konusundaki eksiklikleri ve bu eksiklikten kaynaklı olarak öğrencilerine drama eğitimi verememeleri çocukların Türkçe dil gelişimlerini olumsuz yönde etkileyebilmektedir. Türkçe dil çalışmalarını desteklemek amacıyla, öğrencilere hikaye okuma, şiir ezberletme, tekerleme ezberletme, tiyatrolara götürme gibi etkinliklerin Türkçe dil becerilerini artırabileceği öğretmenler tarafından ifade edilmektedir.
Okul öncesi eğitimde bilgisayar-oyun konusuna ilişkin görüşler:
Etkili bir oyun ve eğitim aracı olarak bilgisayar günümüzde çocuklar için de gerekli bir araç olmuştur. Okulöncesi eğitim sınıflarında internete bağlı bilgisayarların olmaması ve öğretmenlerin bilgisayar eğitimi konusunda yetersiz olmaları öğrencilerin yeterli bilgisayar eğitimi almalarını engellemektedir. Bazı öğretmenler bilgisayarların kitabın yerini aldığına dikkat çekerek okul öncesi eğitimde ikinci planda olması gerektiğine işaret etmişlerdir. Çocukların hayal güçlerinin ve el göz koordinasyonlarının gelişimi için oldukça yararlı bulunmaktadır. Çocuğun oyun ihtiyacının bir bölümü de bilgisayar aracılığıyla gerçekleşmektedir. Ancak, seçici olunarak eğitici oyunlar, filmler, oyunlaştırılmış matematik işlemleri gibi bilgisayar oyunları tercih edilmelidir. Bilgisayarlar öğrenme aracı olarak değil de vakit geçirme çocuğu oyalama aracı olarak kullanılmamalıdır. Denetimli belli bir süreyle sınırlı ve seçilmiş programlarla verilen bilgisayar eğitiminin daha yararlı olacağı vurgulanmaktadır.
Tablo 10 Okul öncesinde eğitimde bilgisayar-oyun konusuna ilişkin görüşlerde en çok tekrar edilen sorunlar
Görüşler |
frekans |
Bilgisayarların denetimsiz kullanımı |
65 |
İnternet bağlantılı bilgisayar sınıflarının eksikliği |
17 |
Öğretmenlerin bilgisayar kullanım bilgisi eksikliği |
12 |
Bilgisayarların kitabın yerini alması |
4 |
Okul öncesi eğitim kurumlarına öğretmen yetiştiren kurumlara ilişkin görüşler:
Okulöncesi eğitim için yetişmiş elaman ihtiyacı okulöncesi eğitim öğretmenliği, anaokulu öğretmenliği ve çocuk gelişimi ve eğitimi bölüm mezunları tarafından karşılanmaktadır. Türkiye de 2005 yılında % 15 olan okul öncesi eğitim okullaşma oranı, son yıllardaki çabalarla 2007 yılı yılı itibariyle % 23’lere kadar yükseltilmiştir. Öğrenci ve okul sayılarındaki artış öğretmen ihtiyacını da gündeme getirmiştir. Milli Eğitim Bakanlığı’nın atama politikaları nedeniyle, ihtiyaçlar usta öğretmenler tarafından karşılanmaktadır. Lise mezunu usta öğreticilerin görevlendirilmesi, okulöncesi eğitim öğretmenliği alanında yetişmiş ancak KPSS’den yeterli puanı (baraj puanı) alamamış öğretmen adayların atanması en çok vurgulanan sorun olarak görülmektedir. Diğer yandan ise, kadrolu olarak atanan öğretmenler, üniversitelerde aldıkları okulöncesi eğitim öğretmenliği eğitiminin yetersizliğine dikkat çekmektedirler. Okulöncesi eğitim öğretmenliği bölümlerinde görevli olan öğretim elamanlarının çoğunun araştırma görevlisi, okutman, öğretim görevlisi ve yardımcı doçent düzeyinde bulunduğu, birçok bölümde profesör düzeyinde öğretim üyesinin bulunmadığı ifade edilmektedir. Okulöncesi eğitim öğretmenliği bölümlerinde görevli öğretim elamanlarının bir kısmının ise alanla ya hiç ilgilerinin olmadığı ya da kısmen ilgili oldukları ifade edilmektedir.
Tablo 11 Okul öncesi eğitim kurumlarına öğretmen yetiştiren kurumlara ilişkin görüşlerde en çok tekrar edilen sorunlar
Görüşler |
frekans |
Öğretim elamanı eksikliği |
23 |
Öğretim elamanlarının akademik düzeylerinin yetersizliği |
14 |
Uygulama saatlerinin eksikliği |
10 |
Müzik, tiyatro gibi sanat eğitimine ilişkin programların yetersizliği |
5 |
Açık öğretim fakültesi mezunlarının niteliklerine ilişkin yetersizlik |
5 |
Sonuç ve Öneriler
Bu araştırma ile okul öncesinin sorunları tespit edilerek çözüm önerilerinin geliştirilmesi amaçlanmıştır. Araştırma sonuçlarına göre, ailelerin okul öncesi eğitim alanında yeteri kadar bilinçlenmemesi en temel sorun olarak kabul edilmektedir. Okul öncesi eğitimin yaygınlaştırılması için hedef kitle olan aileleri, 0-6 yaş çocuklarının eğitiminin önemine inandırmak, dikkatlerini çocuklarının eğitimi üzerine çekmek gerekmektedir. Özellikle Milli Eğitim Müdürlükleri, okul aile birlikleri, yerel yönetimler tarafından okulöncesi eğitim bilgilendirme toplantılarına yer verilmesi en çok arzulanan istekler olarak görülmektedir. Kerem ve Cömert (2005) tarafından yapılan araştırmada da, okul öncesi eğitimde ana-baba eğitimi öncelikli sorunlardan biri olarak tespit edilmiştir.
Okulöncesi eğitim kurumlarının ilköğretim okulu bünyesinde yer alması ise en düşük değer alan bir sorun olarak kabul edilmiştir. Özellikle anaokullarının öğrencilerin daha kolay ulaşabilecekleri uzaklıklarda olmaması, servisle taşınma zorunluluğunu gündeme getirmektedir. İlköğretim okulları bünyesinde, okul öncesi çocukların fiziki ve ruhsal yapılarına uygun olarak düzenlenmesi okul öncesine ilginin artması açısından daha çok fayda sağlayabilecektir.
Okul öncesi öğretmenlerinin geldikleri kaynak olarak kadrolu ve usta öğretici olmaları görüşleri arasında, anasınıfı ve anaokulu öğretmeni olmaları arasında ve hizmet yıllarına göre aralarında anlamlı bir farklılık görülmemiştir. Gruplararası karşılaştırmalarda görüşler arasında anlamlı bir farklılık çıkmaması grupların sorunlara ilişkin benzer algılara sahip olduklarını ortaya koymaktadır.
Okul öncesi eğitime öğretmen yetiştiren fakültelerde öğretim elemanı nitelik ve niceliğine ilişkin sorunların giderilmesi, okul öncesi öğretmenlerinin yeterliliklerinin artırılmış olarak sisteme girmeleri bakımından önemlidir. Ülkemizde, hızlı bir ivme kazanan okul öncesi okullaşma oranlarına yetişmiş öğretmen hazırlamak kuşkusuz üniversitelerin verdiği eğitimle paraleldir. Okullaşma oranlarının ancak %23’lere ulaştırıldığı günümüzde okul öncesi alanının ne kadar gelişmeye açık bir alan olduğu görülmektedir. Bu nedenle, üniversite mezunu öğretmen adaylarının atamalarına özen gösterilmesi, öğrencilerin eğitimleri sürecinde doğru ve sağlıklı bir eğitim bir eğitim almaları için gereklidir. En büyük sorun olarak görülen aile eğitimi sorunu da, üniversite mezunu öğretmenlerin alanda hizmet vermeleriyle daha sağlıklı olarak yürütülebilecektir.
KAYNAKÇA
Amato, P.R., Ochitree, G., (1986) Family Resources and the Development of Child Competence, Journal of Marriage and Family, Vol:40 No:1
Aral, N.,Gürsoy, F., (2001) Çocuk hakları Çerçevesinde Çocuk İhmal ve İstismarı, Milli Eğitim Dergisi, sayı:151
Arnas, Y.A. (2002) Velilerin Okulöncesi Eğitime ve Okul Öncesi Eğitm Kurumlarına Yönelik Tutumları, Cukurova Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, sayı:10
Berlinski, S.,Galiani, S. Ve Getrler, (2006) P. The Effest of Pre-Premary Education On Primary School Performance. The İnstitute for Fiscal Studies.
Bursalıoğlu, Z.(1998) Okul Yönetiminde Yeni Yapı ve Davranış, Pegem yayınları, Ankara.
Chiswick, B., DebBurman, N.(2004) Pre-School Enrollment: An Analysis by İmmigrant Generetion. www.igpa.uillinois.edu (erişim: 13.03.2007)
Curtis, A. (1986) A Curriculum for The Pre School Child Learning to Learn. 11 New Lane London.
Gürşimşek, I., Kaptan,F., Erkan, S.(1997) General View of Education Policies of Turkey. 49th AACTE Annual Meeting PHOONİX, Arizona USA.
Kerem, E. A., Cömert D. Türkiye’de Okul Öncesi Eğitimin Sorunları ve Çözüm Önerileri. Eğitim Araştırmaları Dergisi, sayı: 14
Mialaret, G. (1976) World Survey of School Education, Published by The Unesco Pres.
Tüsiad, (2005) Doğru Başlangıç: Türkiye de Okul Öncesi Eğitim, Graphis Matbaa, İstanbul.
Yavuzer, H. (1994) Çocuk Psikolojisi, Remzi Kitabevi, İstanbul.
Yörükoğlu, A. (1994) Çocuk Psikolojisi, Özgür yayın Dağıtım, İstanbul.
Yazıcı, N., Karaayvaz, Ş. (2002) Okul Öncesi Eğitimin Denizli’de Yaygınlaştırılamamasının Nedenleri, Pamukkale Üniveristesi Eğitim Fakültesi Yayınlanmamış Bitirme Tezi.
www.anasinifi.com/dunyada.htm (erişim. 15.01.2009).