Ev Ziyaretleri

Sayı 84- Ekim 2024

EV ZİYARETLERİ

Şemseddin Koçak [1]

Uzun ve yorucu uğraşılardan sonra nihayet atamalarımız yapılıyor. Bu günlerde bir gün tanıdıklarla evde otururken, Diyarbakır’a atandığımı söyleyince, bizim köylülerden biri, merkeze yakın bir köyde askerlik yaptığını, askerlikle, eğitimle pek ilişkilerinin olmadığını, kiremit döktüklerini, çadırlarda yattıklarını, kışın mangalda kömür sıcağı ile ısındıklarını, çadırın içinin sabaha kadar kalorifer sıcağı gibi bir sıcaklıkta olduğunu ve diğer askerlik anılarını anlatıyor.

Müfettişlik görevime başlıyorum. İl içi görev yerlerimiz belli oluyor ve merkez bölgesi grubuna veriliyorum. Bu grupta bizim köylünün askerlik yaptığı merkeze bağlı köy de var.
Müfettişler, özel işleri olduğunda ya da kendilerini iyi hissetmediklerinde teftişten geri kalmamak için şehir merkezindeki ya da şehir merkezine yakın bir okula teftişe giderler. Böylece hem özel işlerini hem de resmi işlerini yapmış olurlar.

Bugün gideceğim okul her ne kadar köy okulu ise de artık köy okulu özelliğini kaybetmiş, kentin bir mahalle okulu olmuş. Dolmuşla gidiliyor, içinden demir yolu geçiyor.
Bu köye daha önce bir soruşturma için gitmiştim. Dolaysıyla köy ve ulaşımı hakkında bilgi sahibiyim. Yarım günlük zamanım var. Ancak bir öğretmeni teftiş edebilirim. Diğer öğretmenleri her zaman teftiş etme olanağımız var. Çünkü öğretmen sayısı az. Okulda ikisi yönetici olmak üzere, yedi öğretmen var. Üç müfettiş gelirsek, bir günde rahatça teftişi bitiririz.
Bu düşünceler içinde, özel işimi bitirmiş olarak okula gidiyorum ve ikinci veya üçüncü sınıf öğretmenin sınıfına giriyorum. Öğretmen kendinden emin. Çok rahat davranıyor. Hiçbir heyecan belirtisi yok. Otuzlu yaşlarda ve bayan. Trakyalı olduğunu, eşinin astsubay olduğunu, doğu hizmeti için buraya geldiklerini anlatıyor.

Teftişe başlamadan önce her zaman yaptığımız gibi öncelikle planlarını inceliyorum. Öğretmen hanım derse devam ediyor. Teneffüs zili çalıyor ve öğrenciler dışarı çıkınca planlar üzerinde konuşmaya başlıyorum. Diğer bir deyimle, mesleki rehberlik yapıyorum.

İkinci derste, teftiş yapmaya başlıyorum. Klasik bir teftiş yapmıyorum. Daha doğrusu ders işliyorum. Tüm derslerde öğrencilerden beklediğim cevapları alınca düzeyi yükseltiyorum. Aldığım cevaplar beni mutlu ediyor. Teftiş sırasında, teneffüslerde ve teneffüs giriş çıkışlarında gördüğüm öğrenci davranışları beni düşündürüyor.

Bu öğrenciler en çok on yaşındalar ama tam bir yetişkin gibi davranıyorlar. Teftiş boyunca öğrencilerin hiçbir olumsuz davranışına rastlamıyorum. Derslerde gösterdikleri başarı değil de daha çok toplumsal konulardaki davranışları düşündürüyor beni. Çünkü bazı köylerde, sınıflarda yüksek başarı gösterilmesinin nedenlerini, ailenin ilgisi, zekâ gibi etkenlerle kendi kendimize açıklayabiliyoruz.

Teftiş bitince, öğrencilerin hem akademik hem de toplumsal konulardaki başarısından dolayı öğretmeni kutluyor ve bu başarının sırrını öğrenmek istiyorum.

Öğretmen hamım, “Hocam, benim başarımın özel bir sırrı yok. Ben sadece ev ziyaretleri yaparım. Öğrencilerime, evlerine ziyarete geleceğimi, ne zaman uygun olacaklarını, bu isteğimi annelerine bildirmelerini ve bana cevap getirmelerini söylerim. Öğrencilerden gelen cevaplara göre, her öğrencimin evine ziyarete gideceğim tarihi öğrencilerle birlikte belirleriz. Bu tarihi de annelerine bildirmelerini söylerim. Böylece tüm öğrencilerimin ev ziyaret tarihi belirlenmiş olur. Ziyaret günü de annelerinin pasta, börek yapma gibi özel bir hazırlık yapmamasını, sadece ziyaret edip çay içeceğimizi, sohbet edeceğimizi belirtmelerini özellikle tembih ederim.
Her öğrenci, ziyaret sırasını beklerken, ‘Öğretmenim bize gelecek, onu üzersem, kırarsam, yaramazlık yaparsam, dersime çalışmazsam, ödevlerimi yapmazsam, bize gelmez,’ diye düşündüğünü gördüm. Öğrenci bu davranışları ta ki evine gidene kadar sürdürüyor.
Sonra sırası gelen öğrenciyle birlikte evlerine gidiyoruz. Annesi ile sohbet ediyorum. Birlikte çay içiyoruz. Pasta, börek yapmak yok, sözüme rağmen çayın yanında yiyecek de geliyor. Öğrenciyi yargılayıcı, şikayet edici hiçbir şey konuşmuyorum. Bu sırada öğrencim de bizimle birlikte oturuyor. Konuşmalarımız sırasında bizi dinliyor. Çok mutlu olduğunu görüyorum. Bir iki saatlik sohbetten sonra ayrılıp evime dönüyorum.

Ertesi gün ziyaret ettiğim öğrenci, öğretmenin kendilerine ziyarette bulunduğunu ve bu işten duyduğu sevinci tüm arkadaşlarına anlatıyor. Bu ziyaretten sonra da öğrenci, yaramazlık yapmıyor, çalışkanlık ve sosyal davranışlarıyla örnek öğrenci olma özelliğini sürdürüyor.
Öğrenci, sonra tekrar bir beklenti içine giriyor ve öğretmenin yapacağı ikinci ziyareti beklemeye başlıyor. Derslerime çalışmazsam, ödevlerimi yapmazsam, yaramazlık yaparsam öğretmenim bize gelmez, düşüncesi egemen oluyor ve öğrenci istenilen davranışları göstermeye devam ediyor.

Ziyaret sırası gelen her öğrencime, ev ziyaretinde bulunma işim, tüm öğrencileri ziyaret edene kadar sürüyor. İşte benim başarımın sırrı bu, hocam,” diyor. Teşekkür edip, okuldan ayrılıyorum.

(Durağa doğru yürürken bu çocukların davranışları bana, senin Yetiştirme Yurdunda çalışırken bize anlattıklarını hatırlattı Safinaz. Her hafta sonu iki öğrencini evine götürdüğünü, öğrencilerin seninle gidebilmek için büyük bir bekleyiş içine girdiklerini, seni üzücü, kızdırıcı davranış göstermediklerini, aksi halde evinize götürmeyeceğimi bildiklerini söylemiştin. Eve giden öğrencilerin son derece mutlu olduğunu, en büyük zevklerinin evde yalınayak dolaşıp/koşup, yağda yumurta pişirmemi istediklerini, gelecek hafta da diğer öğrencilerin beklenti içine girip olumsuz hiçbir davranış göstermediklerini söylemiştin.)

Aradan yıllar geçiyor ve üniversiteye öğretim görevlisi olarak atanıyorum. Bir Rehberlik dersimde, “Alanınızda atanma şansınız az, sınıf öğretmenliğinde atanma şansınız yüksek, sınıf öğretmenliğine başvurun,” önerimi dikkate alıp sınıf öğretmeni olarak atanan bir öğrencim ziyaretime geliyor ve “Bu yıl iyi bir teftiş geçindim hocam,” diyor. “Müfettiş ne sordu?” diyorum. “Öğrenci tanıma çalışmaları ile ilgili ne yaptın?” diyor. “Ben de Rehberlik dersinde bize anlattıklarınızı söyledim,” deyince, “Ev ziyaretlerinde yaptıklarını anlat!” diyor. “Çok hızlı bir şekilde, sizin bize anlattıklarınızı yaptığımı ve aldığım sonuçları söylüyorum. Müfettiş verdiğim cevaplar karşısında hayretini gizleyemiyor ve şaka ile karışık bir şekilde sertçe, “Sen bunları kimden öğrendin?” diyor. Ben de sertçe, “Sizin gibi eski bir müfettişten,” diyorum. Müfettiş çok çok memnun olmuş olmalı ki, yüzündeki ifade birden değişiyor ve teşekkür ediyor. Bir teftiş de böyle bitti, hocam diyor.

Bu teşekkür sana ait Trakyalı Öğretmen Hanım.

[1] Emekli Öğretim Görevlisi.

6 thoughts on “Ev Ziyaretleri

  1. Çok kıymetli Şemseddin Koçak hocamın ‘Anadolu’da Müfettiş Olmak’ kitabını okuduğumda, üniversite sıralarında verdiği ders niteliğindeki tavsiyelerinde ve nihayetinde bu yazısında da hissettiğim en derin duygu; samimiyet. Teşekkürler hocam. Emeğinize yüreğinize sağlık. İyi ki yollarımız kesişmiş sizinle. Var olun.

  2. Şemsettin hocamın öğretmenlerimizin önderliğinde çocuklarımızın sadece akademik olarak değil insani olarak da topluma faydalı bireyler yetiştirilmesi gerektiğini vurgulamaya çalıştığı bu yazısı için kendisine teşekkür ediyorum öğretmenlerin ev ziyareti ile amaçlanan öğretmen eşittir aileden biri …

  3. Şemseddin hocamın öğretmenlerimizin önderliğinde çocuklarımızın sadece akademik olarak değil insani olarak da topluma faydalı bireyler yetiştirilmesi gerektiğini vurgulamaya çalıştığı bu yazısı için kendisine teşekkür ediyorum öğretmenlerin ev ziyareti ile amaçlanan öğretmen eşittir aileden biri …

  4. Sayın Hocam, bunlardan bize lisans döneminde bol bol bahsetmiştiniz. Şimdi görevdeyken bu bilgilerin kıymetini daha iyi anlıyoruz. Ayrıca yazdıklarınızı okurken sanki o anı yaşıyormuş gibi hissediyorum. Emekleriniz için çok teşekkür eder, ellerinizden öperim.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir