Atatürk Döneminde Psikoloji Öğretimi

Sayı 35- Temmuz 2012

Eğitim kurumlarımız arasında önemli bir yere sahip olan liselerde (ortaokullar dâhil) -Atatürk Dönemi (1923-1938) ‘nde- psikoloji derslerinin tarihçesine, derslerin haftada kaç saat, nasıl, hangi kaynaklara bağlı olarak işlendiğine geçmeden önce “psikoloji” teriminin günümüz verilerine göre geniş bir özetini vermenin yararlı olacağı kanısındayım.

Psikoloji Nedir?

İnsan ve hayvan davranışlarıyla ve bilişsel süreçleriyle ilgilenen psikoloji biliminin 125 yıllık bir tarihi vardır. Bu genç yaşına rağmen psikoloji, biyolojiden sosyolojiye kadar uzanan oldukça geniş kapsamlı bir alandır. Psikoloji insan ve hayvan davranışlarını ve bu davranışlarla ilintili psikolojik, sosyal ve biyolojik süreçleri inceleyen bir alandır. Bir meslek olarak ise psikoloji, psikoloji bilgilerinin insan sorunlarını çözmek için kullanılmasıdır. Bu bilginin kullanılması psikolojinin alt alanlarına göre değişmekle birlikte dili iyi kullanma, araştırma, istatistiksel analiz ve duygudaşlık gibi bazı özel beceri ve yetenekleri gerektirir.

Psikologlar iki önemli ilişki üzerinde çalışırlar: ilki, beyin ve davranış, ikincisi ise çevre ve davranış ilişkisidir. Psikologlar hem araştırmacı olarak gözlem, deney ve analiz gibi bilimsel yöntemleri izlemek hem de bilimsel bulguları uygulamak için yaratıcı olmak durumundadırlar. Psikologlar araştırma yaparak geliştirdikleri kuramları sınarlar ve araştırmalar sonucu ortaya çıkan yeni bilgileri uygulama alanında çalışanların kullanımına sunarlar. Ayrıca, bireylerin ve toplumların değişen gereksinimlerini karşılamak amacıyla yeni yaklaşımlar geliştirirler.

Psikoloji oldukça geniş bir alandır. Psikologlar temel ve uygulamalı alanlarda araştırma yaparlar, toplumdaki örgütlere ve diğer kurumlara danışmanlık hizmeti verirler, bireylere tanı koyar ve tedavi ederler, lise ve üniversitelerde psikoloji öğretirler, çeşitli testler kullanarak zekâyı ve kişiliği ölçerler, davranışları ve bilişsel işlevleri değerlendirip gerekli durumlarda yardımcı olurlar. Bireylerin hem birbirleri ile hem de makineler ile nasıl ilişki içine girdiklerini araştırıp, bu ilişkileri iyileştirmeye çalışırlar.

Cumhuriyet Dönemi Orta Öğretimin Genel Görünümü

Bu bilgilerin ışığında öncelikle Kurtuluş Savaşı’ndan çıkıp yeni bir yönetimle yaşama mücadelesi veren ulusumuzun eğitim ve öğretim atılımlarına dayanak noktası olan eğitim öğretim kurumlarının vasfı (nitelik-nicelik) nasıldır? Bu sorunun yanıtı sorunları göz önüne sermemize aracı olacaktır. Konumuz çerçevesine bağlı olarak burada sadece resmî liseler ele alınmıştır.

Okul ve Öğrenci Durumu:

Elimizdeki verilere dayanarak cumhuriyetin ilânından Atatürk’ün ölümüne kadar olan sürede liselerin ve liselerdeki öğrenci sayısının durumu aşağıda verilmiştir:

1923 – 24 eğitim öğretim yılı başında yani ulusal kurtuluş mücadelesinin başarıyla sonuçlanmasının ardından ülkemizde toplam 23 lise ve bu liselerde okuyan 1011 (erkek); 230 (kız); toplam 1241 öğrenci vardır.

Yıllar                               Okul Sayısı                   Erkek           Kız            Toplam

1924-25                           19                                 847              166             1013

1925-26                            21                                 1043            245             1288

1926-27                            19                                 1251            284             1535

1927-28                            19                                 1436            383             1819

1928-29                            20                                 1820            516             2336

1929-30                            19                                 2199            656             2855

1930-31                            22                                 2569            788             3357

1931-32                            25                                 3210            942             4152

1932-33                            30                                 4199            1156           5355

1933-34                            36                                 5393            1372           6765

1934-35                            36                                 6046            1338           7384

1935-36                             ?                                  8715            2167          10882

1936-37                             ?                                  11108          2930          14038

1937-38                             ?                                  14305          3972          18277

Müfredatlar ve Ruhiyat (Psikoloji) Dersleri:

1923-38 yılları arasında resmî liselerin genel görünümü (sayısal nitelik oranınca) bu biçimde iken cumhuriyetin ilk yıllarında lise müfredat programlarında ruhiyat (psikoloji) dersleri yer almamaktadır. Buna karşın 1922 yılında dört yıl olanortaokulların müfredat programında üçüncü sınıflar için 2 saatlik ruhiyat dersi konulmuştur.

Cumhuriyetin ilânından sonra 1924, 1927, 1929, 1931 yıllarında yeniden düzenlenen lise müfredat programlarında psikoloji dersini görmek mümkün değildir. 1934 yılında uygulanan müfredat programında ise üç yıl olan liselerin ikinci sınıfları için haftada 2 saat psikoloji dersi yer almaktadır. Bu durum 1937 yılı müfredat programı için de geçerliliğini sürdürmüştür. Bunun yanı sıra 1924 yılında beri öğretmen okullarının (Darülmuallimin) haftalık ders programlarında [dördüncü (3 saat) ve beşinci (4 saat) sınıflarında] psikoloji dersi yer almaktadır. (Yücel, 1994: 100, 172, 200)

1923-38 yılları arasında yayımlanmış birçok psikoloji kitabı olmasına karşın okullarda ders kitabı niteliği taşıyan eser oldukça azdır. Binbaşıoğlu’na göre (1999: 46, 50) öğretmen liselerinde 1924-30 yılları arasında, İstanbul Öğretmen Okulu müdürü olan İbrahim Alâeddin Gövsa’nın 1926’da ilk kez yayımlanan Çocuk Ruhu adlı eseri okutulmaktadır. 1930 yılından sonra söz konusu eserin yanı sıra Ali Haydar Taner’in 1936 yılında yayımladığı Psikoloji adlı eseri de lise ve öğretmen okullarında ders kitabı olarak okutulmuştur.

Yapılan kaynakça taraması sonucunda yukarıdaki bulguları daha da genişletmek mümkün olmuştur. Süreli yayınları, çalışmanın hacmi genişleyeceği düşüncesiyle bir kenara iterek salt eserlerin yayım tarihlerini göz önünde bulundurarak bazı açıklamalarda bulunmak dönemin psikoloji dersleri bağlamında genel bir görünümünü aktarmaya yeterli olur kanısındayız:

1. 1342 (1926) yılında eski harflerle yayımlanan Mustafa Rahmi’nin Rûhiyat Makaleleri adlı eseri:

Eserde toplam yedi makale vardır. Çeviri niteliğindeki eserde makaleler Amerika Eğitim Sözlüğü‘nden alınmıştır. Makalelerin adları şöyledir: 1.”Rûhiyatın Tarihçesi” 2.”Tasnif” 3.”Tekevvünî Rûhiyat” (Psikolojinin Oluşumu) 4.”Terbiyevî Ruhiyat” (Eğitim Psikolojisi) 5. “Hayvanat Rûhiyatı” (Hayvan Psikolojisi) 6.”Çocuk Rûhiyatı” 7.”Bâlig Rûhiyatı” (Yetişkin Psikolojisi)

Bu makaleler içerisinde özellikle “Terbiyevî Rûhiyat” başlığını taşıyan konumuz kapsamı içerisinde ayrıntılı olarak ele alınmaya değer. Yazıda günümüz açısından dikkate değer bulgular var. Eğitim psikolojisinin altı temel kuralı vardır: 1. Eğitim ve öğretim prensiplerinin dayanak noktası psikolojidir. 2.Okuldaki okuma, yazma, matematik gibi kimi derslerin psikolojiye bağlı yapılan çözümlemeleri ve bu çözümlemelerin öğretim aşamasında uygulanması. 3. Genel psikoloji biliminin çocukluktan yetişkinliğe geçiş sürecinde elde ettiği bulguların öğretim aşamasında uygulamada seçicilik. 4. Genel psikolojinin okul işlerine ait kanunları göz önünde tutulmalıdır. 5.Bireysel farklılıklar ve bunların eğitim açısından önemi tartışılmalıdır. 6. Öğretim psikolojisine bağlı olarak öğretim koşullarını çözümleme.

Bunlara bağlı olarak da eğitim psikolojisinin kendine has bazı sorunları vardır. Bunlar da üç başlıkta toplanır: 1. Eğitimin amacı: Çocuğu ne yapmak istiyoruz? 2. Çocuk, gelişimin hangi devresinde ise o dereceye göre eğitim. 3. Eğitim ve öğretimde öğretim metodu ve eğitime uygunluk.

O yıllarda eğitim psikolojisinin öğretimi daha henüz netlik kazanmamışken bu konu üzerine makaleden yararlanacağımız bir diğer başlık, “Terbiyevî Rûhiyat Dersleri Nasıl Olmalıdır?” Bu konu dört ana maddeye dayanılarak açıklanmıştır: 1. Genel psikoloji konuları anlatıldıktan sonra bunlardan genel eğitim ve öğretim kurallarına ait özellikler aktarılmalıdır. 2. Düşünsel eylemlerde amaç az çalışma ve az zamanda çok yarar elde etmek olmalıdır. Bu özellikler eğiticilere öğretilmeli, onlar da tecrübelerini öğrencilere aktarmalıdır. 3. Psikoloji biliminin verileri eğitim bilimlerine tatbik edilmelidir. 4. Okul ortamının gerektirdiği koşullar göz önünde bulundurularak öğretim kuralları uygulamalı bir biçimde tetkik edilmelidir.

Ayrıca makalede eğitim öğretim aşamasında öğrencilerin içgüdüsel davranışlarını ve doğal tutumlarını öğretmenlerin çok iyi gözlemlemesi gerektiği hususunda da önemle durulur. Öğrenmenin üç temel kuralı olduğunu öğretmenler eğitim sürecinde sürekli akıllarında tutmalıdır. Bunlar: a) Tecrübe ve hata, b) taklit, c) yeni düşüncelerin oluşumudur.

Eser, bir devlet kurumu olan telif ve tercüme heyetince kabul edilmiştir. Aynı zamanda Millî Eğitim Bakanlığının yayınevi niteliğindeki Matbaa-i Amire’de basılmış olması bu eserin okullar için yardımcı kitap özelliği taşıdığı düşünülebilir.

2. Bir diğer eser, 1929 yılında Devlet Matbaası tarafından basılan Mustafa Şekip Tunç’un Rûhiyatadlı lise ikinci sınıflar için düzenlenmiş eseridir.

Eser üçüncü baskısını yapmıştır. Kitap içerisinde salt psikoloji konuları aktarılmıştır. Psikoloji biliminin eğitime uygulanışı hususunda bilgi verilmemiştir. Eser, lise öğrencilerinin anlayabileceği düzeye indirilmiştir. Girişten sonra üç ana bölüme ayrılan eserin her bölümünde şu konular ele alınmıştır. Giriş: “Ruhiyatın mevzu ve tarifi, ruhiyatın usulleri, cümlei asabiye (sinir sistemi), ruhî vakıaların (olayların) tasnifi”. 1. Bölüm: “Zihin hayatı”; 2. Bölüm: “Teessür hayatı”; 3. Bölüm: “Faal hayat”

Mustafa Şekip üçüncü bölümden sonra esere bir zeyl eklemiştir. Burada şuur, ruhun gayrişuurunu, hipnoz üzerinde durmuştur. Şahsiyet, şahsiyet ikiliği seciye ve tipleri; ruh beden arasındaki ilişkiyi ele almıştır.

Eserin eğitim açısından en önemli özelliği sonunda her bölümle ilgili soruların yer almasıdır. Bu da ele alınan konuların bellekte saklanmasına aracını olmakta, pekiştireç işlevi görmektedir. 49 sorudan bir kaçını buraya almakta yarar görmekteyim:

“Reşat Nuri’nin veya seçeceğiniz bir Türk edibinin ana eserinde yapmış olduğu ruhiyatı çıkarmaya çalışınız.”

“İlmî ruhiyattan başka bir de halk ve ediplerin yaptıkları ruhiyatlar vardır; bunlar arasındaki farkları arayınız?”

“Duygularımız olup da hafızamız olmasaydı ruhumuz nasıl işler ve ne halde bulunurdu?”

“İlmimiz neden mutlak değildir?”

“Dil ilk ilimdir sözünden ne anlaşılır”

“‘Şüphe nura koşmaktır’ sözünden ne anlaşılır”

“‘Hiçbir şey mahvolmaz ve hiçbir şey yaratılmaz’ düsturunu ruhiyatta ‘hıfız’ ve ‘unutma’ ameliyelerine tatbik edersek ne neticeler çıkar?”

“İmtihan heyecanlarını duyduğunuz gibi tahlil ve tespit etmek istemez misiniz”

“Rüyalarda iradenizi kullanabiliyor musunuz?”

“Rüyalarınızı hatırlayabilmek için kendinize telkin yaptığınız zaman ne netice alıyorsunuz?”

“Hülya demlerindeki şuur akışı ile bir iş esnasındaki şuur akışınızı mukayese edemez misiniz?”

“Rüyada şuur akınız nasıldır?”

“Şahsiyetinizin birliğini rahatsız eden ve bunu bölmeye götüren saik(artçı) ve amilleri(işaretleri) bir müddet için murakabe(göz atma) edemez misiniz?”

“Reşat Nuri Bey ‘Çalıkuşunun’ seciyesini nelerden örmüştür, bunu tetkik edemez misiniz?”

“İş adamları: ‘dikkat kazanmak çoğu kere hayat muvaffakiyetinin sırrıdır’ derler; bunu nasıl tefsir edersiniz?”

“İkiyüzlülük, dalkavukluk, mürailik, yalancılık, politikacılık şahsiyet ikiliklerinden midirler?”

3. Konumuzla ilgili yani, psikoloji biliminin verilerini eğitim bilimine uygulayan en önemli eser, öğretmenlerden oluşan bir komisyonun kaleme aldığı Ruhiyat adlı eserdir.

1929 yılında Devlet Matbaası tarafından yayımlanan eser, genel psikoloji tanımıyla başlar. Her işlenen konu sonrasında “terbiye” başlığı vardır. Bu bölümde işlenen psikoloji konularının ışığında öğretmen ve öğrenciye neler düşmektedir; bunlar anlatılır.

Kimi konuların başlığını verip özellikle terbiye alt başlığının içeriğini aktaralım:

Konu: Şuur

Terbiye: Çocukta bilincin bir an evvel yapılandırılması için eğitim ve egzersizin büyük etkisi vardır. Bu nedenle okullarda kimi dersler aracılığıyla çocukları dikkate, tahlile, sorgulamaya alıştırmak gerekir.

Çocuğun çevresindeki olaylar hakkında izlenimlerini yoklamak, düşünceleri, hakkında konuşmak şuurun intibahı için en iyi yoldur.

En iyi öğretmen çocuğa çevresi kadar, hatta çevresinden ziyade bizzat kendisini öğretebilen insandır.

Konu: Tedai (Çağrışım)

Terbiye: Öğretilen şeyler çocuğun bilgilerine ve gözlemlerine ne kadar çok bağlanırsa anlaşılması olasılığı o derece artar. Örneklere bağlanarak, hareketlerle sonuçları arasındaki bağlar gösterilirse bu suretle yapılacak ahlakî çağrışımlarda hüsnü ahlâk terbiyesi itibariyle de çok yararlı olur.

Konu: Hıfz (Ezberleme)

Terbiye: Eskiden bütün dersleri ezberletmek usulü hakimdi. Tabiî anlaşılmayarak alınmış bilgiler beyin için büyük bir yük teşkil ederdi ve bu yolda bir terbiye zihnin iyi işlemesine de mani olurdu. Bu durumun olumsuz bir yansıması olarak kimi okullarda ezbere hiçbir şey öğretilmemesi gerektiği düşünüldü ki bu da hatadır. Ancak 1. Bellenmeye lâyık olmayan şeyleri asla öğretmemeli 2. İyice anlatılmadıkça hiçbir şeyi ezberletmemelidir.

Konu: Muhayyile (imgelem)

Terbiye: Zihinde hayaller ne kadar kuvvetli ve çok olursa muhayyile ögeleri o kadar çok ve sağlam olur. Çocuklar tarafından yapılmış oyuncaklar muhayyilenin faaliyetine yardım eder. Küçüklere hazır ve mükemmel oyuncaktan çok oyuncak malzemesi sağlamak bundan dolayı daha yararlıdır.

Tarih coğrafya konuları, resimler, kartpostallar ve tarifler ile çocukları zaman ve mekân itibariyle uzak dünyaları tasavvura götüreceği için muhayyile terbiyesinde önemlidir.

Tahrir dersleri, hele serbest konular yazılması, açıklamalı okuma alıştırmaları çocukları kişisel düşüncelerini ve hayallerini kullanmalarına meydan bırakır.

Muhayyilenin eğitimi için çocuklarda sürekli güzelliğe, mükemmeliyete karşı ilgi uyandırılmalıdır. Çocuğun evi, okul çevresi, giyinmesi, kullandığı eşya ve kitaplar, gördüğü manzaralar, dinlediği ve söylediği müzik eserleri gibi birçok araçlarla zevkinin yükseltilmesi hayalinin kapsamını genişletmek demektir.

Konu: Lisan-Yazı

Terbiye: Küçüklerin yarım ve yanlış telaffuzlarını bize hoş geldiği için teşvik etmek hatadır. Bilakis onları bir an evvel düzeltmelidir. Çocuğu ile daima ve düzenli bir biçimde konuşan bir aile ve öğrencisini konuşturmasını bilen bir öğretmen çocukların düşünce eğitimine çok hizmet eder.

İlkokulların ve hatta orta öğretimin bütün öğretmenleri hangi dersi okuturlarsa okutsunlar mutlaka dil konusunda dikkatli olmak zorundadırlar. Öğrencinin söylerken ve yazarken yaptığı hataları mümkün olduğu kadar her öğretmenin borcudur.

İlköğretimden itibaren çocukların sözlüklerle ve ansiklopedilerle meşgul olmaya alıştırmaları gerekir.

Ana dilinde ilerlemedikçe çocuğa bir yabancı dil öğretmek sakıncalıdır.

Konu: Hissî Hayat (Duygusal Yaşam)

Terbiye: Eğitim ve öğretimde imrenme, yarışma, rekabet hislerinden istifade etmekle beraber daima ılımlı ve tedbirli olmalı, kıskançlık hissini uyandırabilecek çalışmalardan ve hele haksız hareketlerden çekinmelidir.

Kıskanç çocuklara bu duygularında haksız olduklarına dair kuvvetli telkin yaparak kıskançlık hastalığını tedavi etmelidir.

Konu: İçtimai Hisler (Toplumsal Duygular)

Terbiye: İnceleme, görüş alış verişinde bulunma, spor gibi alanlarda arkadaş gruplarının oluşumunu özendirmeli. Çocuklara toplumsal yetenekler kazandırırken bireysel kıymetler ve faziletler kazandırmaya ve onların daima arkadaşlarının etkisine esir olacak derecede zayıf ruhlu kalmamalarına dikkat etmeli. Aralarında epeyce yaş farkı olan çocukların arkadaşlıklarını gözetim altında tutmalıdır.

Konu: Aşk

Terbiye: Cinsiyet meraklarının küçük yaşlarda laubali yönlendirmelerle, arkadaş konuşmalarıyla, açık tiyatro ve sinemaların izlenmesiyle, ya da adi roman ve öykülerin okunması ile giderilmeye çalışılması çocukların bedensel ve ruhsal yaşamlarında kötü sonuçlar doğurabilir.

Buluğ zamanlarındaki buhranlar senasında gençlerin hiçbir tedbir ve nezarete maruz tutulmaması cinsî suiistimallere yahut gayri tabiî (doğal olmayan) meyillere8yönelimlere) yol açabilir.

Konu: Mefkûre Hisleri (Düşünsel Gelişim)

Terbiye: Manasız da olsa çocuk sorularını yanıtsız bırakmamalı meraklarını gidermeli. Gerçeği gerçek için sevmek duygusunu çocukta uyandırmak üzere bilim ve fen erbabına karşı saygıyı, keşiflerdeki, icatlardaki güzellikleri, büyüklükleri öğretmeli, çocuğun gözlemlerinde, öykülerinde dürüst olmasına dikkat etmeli ve bu suretle ona “fikrî iffet” telkinine uğraşmalıdır.

Konu: Talil (Tümdengelim)

Terbiye: Eskiden eğitim ve öğretim ile ancak zihni doldurmaya gayret ederlerdi. Biz bugün iyi işleyen, iyi işlemek için yeterli malzemesi bulunan bir beyni gereğinden fazla dolu, fakat yararlı bir surette işlemeyen bir kafaya üstün tutuyoruz. Çocuklardan ancak düzeyleri çerçevesinde sorunlar hakkında karşılaştırma yapmaları istenmelidir.

Konu:  İtiyat (Alışkanlık)

Terbiye: Kimileri eğitimi “iyi alışkanlıklar vermek ve kötü alışkanlıkları gidermek önlemleri” biçiminde açıklarlar. Eğitimde alışkanlığın payını ayırmak gerekir. Fakat çocuğun kişiliğini de korumak gerekir.

Eğitimde en büyük iş sinir sistemimizi düşmanımız değil, müttefikimiz yapmaktır. Eğitimde alışkanlığı biricik çare ve en esaslı amaç olarak kabul etmemeliyiz. Belki çocuğun bireysel ve sosyal önceliklerini arttırmak için bir araç sayacağız ve bu aracı da kişisel hareket yeteneğini yok etmeden kullanacağız.

Konu: Seciye (Karakter)

Terbiye: Karakteri tamamen yaratılıştan gelen bir özellik olarak adlandırıp eğitim ile değişmeyeceğini ileri sürenler olduğu gibi karakterin ancak doğuştan sonra yapılandığını söyleyen düşünce adamları da vardır. Karakteri düşünsel, duygusal ve eylemsel niteliklerin bir bütünü olarak ele aldığımızda eğitimin ne kadar etkili olduğunu kabul etmek gerekir.

4. Bu dönemde yayımlanan bir diğer psikoloji kitabı Hatemi Senih Sarp’ındır. 1936 yılında İkbal Kitabevi tarafından basılan Psikoloji adlı eserde de bu dönem yayımlanan diğer eserler gibi kavramlar Osmanlı Türkçesiyledir.

Eser ders kitabı niteliğinden çok kaynak kitap niteliği taşır. Giriş bölümünde diğer eserlerde olduğu gibi bir psikoloji tanımı yer alır. Daha sonra psikolojinin ele aldığı konular üzerinde durulur. Psikolojide öznel ve nesnel yaklaşımlar derinlemesine açıklandıktan sonra bu konuda bilim adamlarının tartışmaları dile getirilir.

Bu konuların dışında ele alınan başlıca konular şunlardır: İhsaslar (duyumlar) ve ihsasın psikoloji bilimine dayanılarak açıklanması. İmajlar ve türleri; imajın ihsasla karşılaştırılması. Sevgi ve sevgi üzerine geliştirilen tezler. Heyecanlar, hisler, ihtiraslar ve bu kavramların psikolojiye bağlı açıklanması. Sevk-i tabiî (iç güdü) kavramının özellikle zekâya bağlı açıklanması. Alışkanlıklar, alışkanlıkların geri plânda doğuş nedenleri, ruha ve fizyolojiye bağlı tarifi. Tedai (çağrışım) ve dikkatin açıklanması.

5. Her ne kadar öğretmen okulları için yayımlanmış olsa da ele alacağımız bir diğer eser de İbrahim Alâettin Gövsa’nınÇocuk Psikoloji[2]‘sidir.

Eser, 1940 yılında Maarif Matbaası’nda basılmıştır.

Eser, okullarda yardımcı ders kitabı olarak okutulan Çocuk Ruhu adlı eserin genişletilmiş bir şeklidir. Başlangıç bölümünün dışında üç bölüm olan eserde, Gövsa,  psikolojinin genel tanımını yaptıktan sonra: “psikoloji, fizik ve fizyoloji gibi müşahedelere (gözlemlere) ve tecrübelere dayanan müsbet (pozitif) bir ilim şubesidir. Ruh bilgisi manasına gelmekle beraber ruhun özünü, nasıl bir şey olduğunu, nerede bulunduğunu araştırmaz. Müşahede ve tecrübeye kabiliyeti bulunmayan ruh bahisleri üzerinde durmaz. Ruhun varlığını, yokluğunu, maddeden ayrı olup olmayacağı, fani veya baki olup olmadığını muhakeme etmek felsefeye ve onun bir şubesi olan metafizik bahsine aittir. Psikoloji düşünme, duyma, hareket etme gibi ruh hadiselerinin şekillerini, sebepleri, kanunlarını araştırır. Bedenimizin nasıl işlediğini tetkik eden ilme fizyoloji denildiği gibi ruhumuzun nasıl faaliyette bulunduğunu araştıran ilme de psikoloji adı veriliyor.” der. -Daha önceki eserlerden kullanılan dil bakımından nasıl da ayrıldığı, ifadelerin yalın ve net olduğu salt bu bir iki cümle ile kendini göstermektedir.-

Yazar, giriş bölümünde ayrıca psikolojinin genel amaçlarından sonra özel amaçları hakkında bilgi verir. Psikolojinin eğitim bilimi alanında uygulanışını şu biçimde açıklar: “İlk önce pedagojide, terbiyecilik ve muallimlik mesleğinde onun pek çok yardımını görüyoruz. Bahçıvan yetiştirdiği fidanların kabiliyetleri ve ihtiyaçları hakkında bilgilere sahip olursa emeği elbette daha verimli olur. Onun gibi terbiyeci ve öğretmen de kendine emanet edilen çocukların, gençlerin zekâları, duyguları ve hareketleri üzerinde iyi ve faydalı tesirler yapabilmek için insan ruhunun, hele çocuk ruhunun nasıl işlediğini bilmek ihtiyacındadır.”

Yazar psikolojinin öğretmenlik mesleğinde öğretmenlerin en büyük yardımcısı olduğu inancıyla ve inancını onama çabasıyla bu eseri kaleme almıştır, denilebilir.

Eserin birinci bölümünde “zihnî hayat” kavramı açıklığa kavuşturulur. Gövsa’ya göre, zihnî hayat olarak tabir edilen kavram birçok ruh ögelerinden meydana gelir ve bunların hepsi birden zekâ denen düşünce gücünü oluşturur. Bu ögelerden üçü a) bilgilerin kazanılması, b) bilgilerin korunması, c) bilgilerin işleyişidir.

İkinci bölümde, “hissî hayat” ele alınır. Yazara göre his, dışarıdan ruhumuza etki eden veya içimizde geçen olayların bize hoş gelip gelmemesi durumuna denir. Bu başlık altında :

a) Haz ve elemler,

b) His ve heyecanlar,

c) Temayüllerin(Yönelimlerin) başlıca çeşitler,

ç) İhtiraslar ele alınır ve anlaşılır bir dille açıklığa kavuşturulur.

Üçüncü bölüm ise “fiili hayat ve hareketlere” ayrılmıştır. Gövsa, hareketleri iradesiz ve iradeli olmak üzere ikiye ayırarak ele alır. Bu bölümde sırasıyla şu konular üzerinde yoğunlaşır Gövsa: Refleksler, düsturlar, itiyat, irade, tembellik, inatçılık ve karakter.

Özetle bu eser hakkında şunları söyleyebiliriz. Gövsa üç bölüm hâlinde düzenlediği eserinde, her bölümde önce problemleri ortaya koymuş, onu açıklığa kavuşturduktan sonra eğer ayrım gerekiyorsa bölümlere ayırmıştır. Daha sonra da kitabın adına uygun olarak, problemlerin çocuk psikolojisiyle ilgili olan yönü üzerinde ağılıklı olarak durulmuştur.

Meslek Dersleri Öğretmenleri        

Bu dönemde gerek ders kitabı, gerekse süreli yayınlarda çıkan yazılarıyla psikoloji eğitimine büyük katkısı olan eğitimcilerin kısa biyografisi verilmiştir.[3]

İhsan Sungu (1883-1946)

Yemen’in Sana kentinde doğmuştur. 1904’te Mülkiye mektebinden mezun oldu. 1907’de Vaşington elçiliği 3. Kâtipliğine atandı. 1909’da Amerika dönüşünde İstanbul Öğretmen Okuluna bağlı olan “Tatbikat Okulu Müdürlüğü”nü getirildi. Sonraları hem burada, hem de kız öğretmen okulunda müdürlük yaptı. 1924’te Yüksek Öğretmen Okulu Pedagoji ve Öğretmen Yöntemleri öğretmeni oldu. 1926’da Tâlim ve Terbiye Kurulu üyeliğine getirildi. 1929’da bu kurulun başkanı oldu. 1939’da Bakanlık Müsteşarlığına atandı. Ölünceye kadar bu görevde kaldı.

Meslekî konularda derin bilgisine karşın, bir eser yazmamıştır. Fakat her biri bir broşür olabilecek uzunlukta makaleleri vardır. Özellikle, Türkiye’de öğretim yöntemleri konusunda bir otoritedir.

İhsan Sungu, 1923 ve 1924’teki Heyet-i İlmiye toplantılarına katılmış, 1928’de toplanan Alfabe Komisyonu’nda üye olarak bulunmuştur.

İhsan Sungu’nun “Proje Usulü”[4] adlı yazısı bugün de bütün canlılığıyla okunmaya değer. Bu yazıda yer alan, “kişilerin davranışlarında değişiklik meydana getirmek” şeklindeki “öğrenme” anlayışı, o sıralarda yayımlanan pedagoji eserlerinde yoktur. Böyle bir öğrenme anlayışına bundan 22 yıl sonra yayımlanan Ö. Hilmi Mart’ın “Eğitim Ruhbilimi” kitabında rastlanmıştır. Bunu, 1952’de Remzi Öncül ile Fevzi Ertem’in H. Garret’den çevirdiği “Psikolojiye Giriş” ve daha sonra çıkan “Eğitim Psikolojisi” kitapları izlemiştir.

İhsan Sungu, “Proje Yönetimi” ile ilgili yazısında çeşitli proje tanımlarını inceledikten sonra şu sonuçlara varıyor:

“1. Öğrenciye yaptıracağımız iş, “belirli” ve çocuğun nazarında bilinçli (isteyerek) bir amaca yönelik olmalıdır.

2. Öğrenciye yaptıracağımız etkinlik, yalnız kuru kuruya ve edilgin bir şekilde “bilgi toplamayı” değil, bir “iş yapmayı” ve bunu da “tam yapmayı” amaçlamalıdır.

3. Öğrenciye uygulayacağımız proje, öğrenciyi düşündürecek, onu düşünmeye ve muhakemeye yöneltecek bir “durum” ortaya koymalıdır.

4. Çocuğa yaptıracağımız proje, zorla ya da yapay şartlar altında değil, çocuk hayatının doğal hayatı içinde yaptırılmalıdır.”

Mustafa Rahmi Balaban (1888-1953)

Bergama ilçesinin Balaban bucağında doğmuştur. İstanbul Öğretmen Okulundan 1910 yılında mezun olmuştur. Mezun olur olmaz, Üsküp Öğretmen Okulu pedagoji öğretmenliğine atanmıştır. 1913 yılında öğrenim için bakanlıkça Cenevre’ye gönderilmiştir. Orada yedi yıl kalarak öğrenim yapmış ve ünlü psikoloji profesörü Claperede’e asistan olmuştur. 1920’de Türkiye’ye dönünce, İkdam gazetesinde çalışmıştır. Bu sırada “Asri Terbiye ve Maarif” başlıklı yazılar yazmıştır. 1923’te bakanlığın “Telif ve Tercüme Heyetinde üyelik yapmıştır. Ziya Gökalp milletvekili olunca bu kurulun başkanı olmuştur. Burada bulunduğu bir yıl içerisinde pek çok kitap yazmış ve yayımlamıştır. 1924’te bu görevinden ayrılarak İzmir Erkek Lisesinde Felsefe ve Kız Öğretmen Okulunda pedagoji öğretmeni olmuştur. Okul, 1949’da kapatılınca İzmir Atatürk Lisesine öğretmen olarak atanmıştır.

Mustafa Rahmi Balaban, Türkiye’de eğitimle ilgili en çok kitap ve makale yazan eğitimcilerden biridir. Eski harflerle 30, yeni harflerle 37 kitabı vardı. 600’den fazla makale yazdığı tahmin edilmektedir.

Uzun yıllar İzmir Halkevi yayını olan “Fikirler” dergisinde sürekli yazılar yazmıştır. Ayrıca “Tedrisat” ve “Terbiye” gibi birçok meslek dergisinde de yazıları yayımlanmıştır. Basılmış eserlerinin bazısı şunlardır: Avrupa’da Yeni Mektepler, Çocuk Büyütmek, Ruhiyata Methal, Öksüzler Babası Pestalozzi, Çocuk Ruhiyatı (Clapered’ten), Ailede Terbiye, Alfabede Cümle Usulü, Yeni Psikoloji ve Pedagoji…

Balaban, Atatürk tarafından ortaya konan eğitim görüşlerine sahip çıkan eğitimcilerden biridir. Bu konu ile ilgili yayımladığı “Gazi Paşa Hazretlerinin Maarif Umdesi ve Asri Terbiye ve Maarif”[5] adlı 63 sayfalık kitapçıkta o günkü eğitimin amacı şöyle özetlenmiştir: “Bireyin bilgisini, alışkanlıklarını, ülkülerini ve yetilerini-hayatta yeri olacak surette-geliştirmek; o şekilde ki, birey bunları gerek kendisinin ve gerekse toplumsal kurumların daha yüksek ve gayelere ulaşması uğrunda kullanabilsin. Daha kısa bir söyleyişle: Bireyi toplumsal ve gerçek hayata hazırlamaktır.”

Cemil Sena (D.1884)

Konya ilinin Seydişehir kasabasında doğdu. İstanbul Yüksek Öğretmen Okulunun felsefe şubesinden 1917’de mezun oldu. Daha sonra Paris Üniversitesine girerek felsefe bölümü derslerine devam etti. 1917’de Niğde Öğretmen Okuluna Psikoloji ve Pedagoji öğretmeni olarak atandı. Milli Eğitim Bakanlığında çeşitli görevlerde bulunduktan sonra tekrar öğretmenliğe döndü ve çeşitli öğretmen okullarında çalıştı.

Öğretmen okullarında çalıştığı mesleğinin ilk yıllarında okuttuğu derslerle ilgili olarak şu kitapları yayımlamıştır: “Umumi Usul-i Tedris” (1928), “Hususi Tedris Usulleri” (1930), “Ameli Tedris Usulleri” (1930). Bu kitaplar zamanında büyük bir ihtiyacı karşılamıştır.

İbrahim Alâettin Gövsa (1889-1949)

İstanbul’da doğdu. 1910’da hukuk mektebinden mezun oldu. 1912’de öğrenim için bakanlıkça İsviçre’ye gönderildi. J.J. Rousseau Enstitüsünden mezun oldu. 1916’da yurda dönünce İstanbul Öğretmen Okuluna Psikoloji ve Pedagoji öğretmeni olarak atandı. Burada müdür yardımcılığı ve müdürlük yaptı. 1926’da talim ve terbiye kurulu üyesi oldu. Milletvekilliği ve bakanlık müfettişliği yaptı. 1926’da “Çocuk Ruhu” adlı kitabı yayımlandı. Sonra bu kitabı “Çocuk Psikolojisi” olarak yayımlandı. Ve öğretmen okullarında 1952’ye kadar ders kitabı olarak okutuldu. Tevfik Fikret ve Ali Ulvi Elöve ile birlikte, çocuk edebiyatımızın ilk örneklerini vermiştir.

Ali Haydar Taner (1883-1956)

Bulgaristan’da doğdu. Yüksek öğrenimini Almanya’da Pedagoji dalında yaptı. Çeşitli liselerde öğretmenlik ve yöneticilik yaptıktan sonra, 1919-24 arasında İstanbul Üniversitesi’nde Deneysel Psikoloji okuttu. Ondan önce 1915’te Almanya’dan getirilen “Tecrübî Pedagoji ve Tecrübî Psikoloji” profesörü Anschutz’un yanına asistan olarak girmiş ve öğrenim için Almanya’ya gönderilmiştir. 1926-38 arasında Tâlim ve Terbiye Kurulu üyeliği yapmıştır.

1936’da çıkan “Psikoloji” adlı kitabı ile 1944’te Hüviyet Bekir Örs (Bek) ile yazdıkları “Özel Öğretim Medotları” adlı kitabı, 1952 yılına kadar, öğretmen okullarında ders kitabı olmuştur.

Dr. Ziya Dalat (1901-1974)

Çorum ilinin İskilip kasabasında doğdu. 1921’de Mülkiye’den mezun oldu. 1923’te öğrenim için Almanya’ya gitti ve 1928’de doktorasını yaparak Türkiye’ye döndü. İki yıl Ankara’da felsefe öğretmenliği yaptıktan sonra, 1930 yılında Gazi Eğitim Enstitüsü Psikoloji öğretmenliğine atandı.

Gazi Eğitim Enstitüsünde Pedagoji bölümünde “Deneysel Psikoloji” dersini okutmuştur. Diğer bölümlerde “Çocuk ve Gençlik Psikolojisi” dersini okutmuştur. 1939 yılında bu dersi içeren “Çocuk ve Genç Ruhu”nu yayımlamıştır. Eser 1955 yılında tekrar basılmıştır.

Sonuç olarak, yeni öğretim sistemi kapsamında dört yıllık bir eğitim kurumu olan ortaokullarda, 1922 yılında olduğu gibi psikoloji dersleri konabilir. Zira 1922 yılında dört yıl olan ortaokulların müfredat programında üçüncü sınıflar için 2 saatlikruhiyat dersi konulmuştur. Bu sayede hiç olmazsa çocuklarımız, insan beyni ve davranışı, insanın çevresi ve davranışı üzerine az biraz olsun kafa yorabilirler.

KAYNAKÇA

Binbaşıoğlu, Cavit. (1999). Cumhuriyet Dönemi Eğitim Bilimleri Tarihi, Tekışık Yayıncılık, Ankara

Claparé, E.A. (1936). “Fonksiyonel Terbiye, Yeni Adam, 22 Birinci Teşrin, 4.

Gürel, Zeki. (1995). İbrahim Alâettin Gövsa, T.C. Kültür Bakanlığı Yayınları, Ankara

Mustafa, Rahmi (1926). Rûhiyat Makaleleri, Matbaa-İ Amire, İstanbul

Komisyon (1929). Ruhiyat (Maarif Vekâletince Muallimlerden Mürekkep Bir Heyete Telif Ettirilmiştir), Devlet Matbaası, İstanbul.

Ongun, Cemil Sena (1935). Psikoloji Dersleri.

Saraçoğlu, Şükrü (1988). “1925 Yılında Türk Milli Eğitimi”, Belgelerle Türk Tarihi Dergisi, 43, Ankara.

Sarp, Hatemi Senih (1936). Psikoloji, İkbal Kitabevi, İstanbul.

Yücel, Hasan Âli (1994). Türkiye’de Orta Öğretim, T.C. Kültür Bakanlığı Yayınları, Ankara.

Tunç, Mustafa Şekip (1929). Ruhiyat (Psikoloji), Devlet Matbaası, İstanbul.


[1] Mersin Üniversitesi Eğitim Fakültesi Türkçe Eğitimi Bölümü, nksahbaz@mersin.edu.tr

[2] Bu eser üzerine daha geniş bilgi için bkz: Zeki Gürel, İbrahim Alâettin Gövsa, T. C. Kültür Bakanlığı Yayınları, Ankara, 1995, s.165-169.

[3] Söz konusu eğitimcilerin özgeçmişleri hakkında daha geniş bilgi için bkz: Cavit Binbaşıoğlu, Türkiye’de Eğitim Bilimleri Tarihi, Millî Eğitim Bakanlığı Yayınları, İstanbul, 1995.

[4] Terbiye, S.3, Mayıs 1927, s.195.

[5] Ankara, 1339/1923, s.5

  •  

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir