Cinsellik, bugün dünyanın hemen hemen hiçbir yerinde sağlıklı bir biçimde yaşanamayan bir olgu olarak nitelendiriliyor. Çiftlerin uyumlu ve mutlu bir birliktelik sürdürmeleri için zorunlu bir eşik olan cinsellik, aynı zamanda onların, başarmada en çok zorlandıkları kırılgan bir nokta olarak görülüyor. Bu konudaki ilk engel olarak da cinsel başarı ve doyum tanımının belirsizliği ve yanıltıcılığı gösteriliyor.
Cinsel Başarı ve Cinsel Doyum Tanımının Belirsizliği
Cinsellikten, her zaman değişik; daha da önemlisi, gerçek dışı şeyler bekleniyor. Bu gerçek dışı beklentilerden birini, ilişkinin başlangıcındaki geçici tutku dönemini yansıtan filmler ve romanlar gibi kurgular oluşturuyor. Oysa başlangıç dönemindeki yoğun duygular, gerçeği yansıtmıyor. Bu aşamada, geçici bir süre, tüm sorunlar askıya alındığı için duygular, söz konusu yoğunlukta yaşanabiliyor.
İkinci bir dayanağı, pornografi örneği oluşturuyor. Yeni iletişim araçlarıyla zorluk çekmeden ulaşılabilen pornografi, vücudun yalnızca mekanik başarımına odaklanıyor ve onu öne çıkarıyor. O ise, gerekli doyuruculuğu taşımıyor. Bu nedenlerle cinsellik algısı, bu romantizm ve pornografi denen iki aşırı ucun arasında sıkışıp kalmış bulunuyor. Bugün, toplumların cinsellik konusundaki temel sorununun, bu konuya ilişkin hâlâ ikiyüzlü bir tutum sergilemekte olduğu söylenebilir.
Zorlama, cinsellikte geçerli ve etkili olmayan bir olgu özelliğini taşıyor. Bu nedenle her türlü zorunluluk, cinsellikten beklenenleri sınırlıyor. Başarıma yönelik amaçlara yoğunlaşıldığında, yaşam enerjisi (libido), baskı altına alınmış oluyor.
Cinselliğe Hakkı Olan Değeri Vermek
Cinsellikte dikkati, sonuçlar üzerine değil; çiftleri istenen sonuca götüren araçlar üzerine odaklandırmak ve cinselliğe, hakkı olan değeri vermek gerekiyor. Bunun gerçekleştirilmesi ise hiç de kolay olmuyor. Çünkü cinsellik, yüzyıllar süren ağır dinsel ve ahlaksal yasaklarla şeytanlaştırılmış, kirletilmiş ve bastırılmış olmanın sağlıksızlık belirtilerini taşıyor.
1970’li yıllarda gerçekleştirilen cinsel devrimle bu konuda kurtarıcı bir sarsıntı yaşanmışsa da kökleri tarihin derinliklerine uzanan bu sorun, kolaylıkla çözüme kavuşturulamamış, umulan sonuç elde edilememiştir. Bu devrimci atılıma karşın, geçmişin hastalıklı kalıntıları yok edilemediği için, cinselliğe ilişkin belli belirsiz suçluluk; daha da kötüsü utanç ve iğrenme gibi duygular, varoluşlarını koruyor ve olumsuz etkilerini sürdürüyor.
Cinselliğin, yalnızca yüzeysel bir haz alma amacıyla gerçekleştirilen bir boş zaman uğraşı olarak görülmesi, doyurucu bir cinsel yaşama ulaşamama olasılığına kesinlik kazandırıyor. Bu istenmeyen durum ise, çiftlerin cinselliği, dengeli ve mutlu bir biçimde yaşamalarını tehlikeye sokuyor. Bu yoksunluğun yarattığı olumsuzluk, yalnızca bunu yaşayan çiftlerin birbiriyle ilişkilerini bozmakla kalmıyor; onların başka kişilerle sağlıklı iletişim kurmalarını da güçleştiriyor.
Çiftlerin cinsel uyum başarısızlıkları, yalnızca bir şeye; cinsel tedavi uzmanlarının müşteri sayısının artmasına yarıyor.
Cinsel Tedavinin Gerekliliği
Cinsel sorunların çözümü için tedavi, elbette önemli ve gereklidir. Cinsel sorunu olanların, cinselliğin gerçek değerinin bilincine varmalarını sağlayacak bir tedavi, önemli ve değerli bir işlevi yerine getiriyor, kuşkusuz. Günümüzde pek çok yetişkinin bu tür bir yardım ve desteğe gereksinimi olduğu açıktır. Tedaviden yararlanan yetişkin, bu yolla cinsel etkinliklerini, cinsel olgunluk kazanımını sağlayan bir bilinçlenme ile sürdürebilme olanağını elde ediyor.
Danışanları, sağlıklı cinsel etkinlik konusunda bilinçlendirmek, cinsel tedavi uzmanının temel görevidir. Çünkü cinsellik, sanılanın çok daha fazlası bir edimdir. Birey, cinsellik bilincine varmakla, hazzın ötesinde, kendi kültürel grubu içinde, kimliğini de edinmiş oluyor. “Öteki”nin farklılıklarının bilincine varıyor. Cinsel dürtüleriyle başa çıkabilmeyi, eksiklerini ve sınırlarını kabul etmeyi öğreniyor.
Cinsellik, sevgi ve sevgisizlik
Yaşamın kaynağı konumunda olan cinsellik, yetişkin için sevmenin ve sevilmenin en iyi biçimini temsil ediyor. Ne ki bu temsil edicilik, konuya ilişkin korkuların, utanç, taciz, tecavüz, şiddet ve başka birçok cinsel sapkınlığın kol gezdiği ortamlarda gerçekleştirilen cinsel birleşmeler için söz konusu değildir. Cinsel tedavi, bütün bu çarpıklıkların kökünü kurutmak için, bir başına, hiçbir zaman umar olamayacaktır. Toplumu bu acılardan köklü bir biçimde arındırmak için, bunların hangi toplumsal-ruhsal ortam ve koşullarda oluştuklarının bilinmesi ve o ortam ve koşulların ortadan kaldırılması zorunludur. Bu tehlikelerden korunma yollarının; bunların kökünün kurutulma yöntemlerinin bilinmesi ve bu bilgilerin, her yaşta ödünsüz uygulanması gerekmektedir. Bu konuda devekuşu gibi davranmanın, sorunu kangrenleştirmekten başka bir işe yaramadığı açıktır.
Cinsellik, ne zaman ciddi bir sorun olmaktan çıkabilecektir?
Cinselliği, kadın-erkek, hemen herkes, gerçek anlamı, değeri ve sınırlılıklarıyla kavradığında, bugün çokça yaşanmakta olan trajik olaylar, büyük oranda ortadan kalkacak; çiftler, cinselliğe gereken nitelikli zamanı ve enerjiyi ayırmaya özen göstererek doğal ve doyurucu bir cinsel yaşamla buluşmayı gerçekleştireceklerdir. Bireyler, cinsel doyumsuzluğun yarattığı gerginliklerden, cinsel bilinçsizliğin yol açtığı, akla ziyan tutum ve davranışlardan uzak tutularak büyütüldüğünde, bu, yalnızca yetişkin çiftlerin uyum ve mutluluklarını değil; aynı zamanda bu kişilerin ilişkide bulunduğu kişilerle sağlıklı iletişim kurabilmelerinde de etken olacaktır. Bunun diğer bir adı, “hem iç hem de dış barışa çağrı”dır.
Köklü çözüm nerededir, nasıl gerçekleştirilebilir?
Cinsellik konusunda hemen herkesin birçok çarpık duygu, düşünce ve davranış geliştirerek yetişkinliğe ulaşmasına göz yummak, akıllıca bir davranış olmasa gerek.
Cinselliğin sağlıklısı, çocuk, doğuşuyla birlikte eğitilirken, cinselliğin kendine özgü özellikleri ve duyarlıkları da göz önünde tutulmak koşuluyla, cinsel eğitime de yer verilerek büyütüldüğünde yaşanabilecektir. O zaman bireyler, cinsel bilinç yoksunluğunun yol açtığı türlü dramlarla tanışmadan yetişkin yaşa ulaşacakları için, mutlu bir cinsel yaşama da hazırlanmış olacaklardır.
Bireye kazandırılması gereken sağlıklı bir cinsel bilincin, hangi ayrıntıları içermesi; aile ve okulda nasıl bir cinsel eğitimin gerçekleştirilmesi gerekiyor?
Bir sonraki yazımda, bu soruları yanıtlamaya çalışacağım.