Günlerdir bir ışık demetinin içinde gözlerim kamaşarak öylesine mutlu sallanıp duruyorum. İyi ki diyorum iyi ki çiftçinin hoyrat eli beni savuruvermiş bu kıyıcığa. Bana benzeyen binlercesinin bulunduğu geniş bir arazide, kenarda kalmam sebebiyle yoldan geçen arabaların tozlarına bulanmış ve rüzgâra karşı köklerini toprağa sımsıkı sarmış bir ayçiçeğiyim.
Bizim genel adımızdır ayçiçeği yani herkes öyle bilir. Ama bana sorarsanız ben gerçek bir Günebakan’ım, güneşe bakan… Güneşle yoğrulan, güneşle sıvanan, güneşle yaşayan…
Ne vakit başımı çevirsem binlerce yaşıtımın da günlerinin benimki gibi geçtiğini söyleyebilirim. Ama bilirim ki geceleri benimki gibi geçmez. Neden mi? Ben bütün gece onu hayal ederim, rüyalarımda bile hep onu görürüm. Ve sabahın olmasına yakın çevirip yüzümü doğuya sabırla beklerim gelişini. Gülümseyerek karşılarım altın saçlarını. Yaşıtlarım uykulu gözlerini ovuştururken ben günaydın derim aydınlığıma, günaydın… Ve ışıklı rüyamın içinde kaybolup giderim…
Sizler sanırsınız ki bütün ayçiçekleri hep güneşle döner durur. Kesinlikle inanmayın derim. Ben çok gördüm bakarmış gibi yapıp da gözlerini kaçıranı, rüzgârı bahane edip saçlarını savuranları, utangaçlık maskesiyle başını kaldırmayanları… Dedim ya kalabalığız ve severiz kalabalıktan faydalanmayı.
Evet evet… Bir ben ayıramam ondan gözlerimi, hatta bir saniye olsun kapatamam. Yamaçları geçip de bana doğru yaklaştıkça ısınırım, açarım kollarımı gökyüzüne içimden kuşlar geçer, bulutlar geçer ve ben tüm hücrelerime varana dek aydınlanırım. Bu yüzdendir ona benzerliğim. Rengim, kokum, tadım hep ondan gelir. Şarkılar söylerim avazım çıktığı kadar. O an ne yaşıtlarım umurumdadır, ne yoldan geçenler ne de naçiz ömrümün geri kalanı… İşte öyle sevdalıyım sarısına, sıcağına, aydınlığına… Damarlarımda iplik iplik dolaşmasına…
Neden sonra gövdem batıya meyletmeye başladığında karma karışık olur yüzüm, içim hüzünle dolar. Bilirim gitme vakti yaklaşmaktadır ve ben ne kadar asılsam da zincirlerine bir türlü durduramam akıp giden zamanı…
Sonra hep o uzak noktaya bakar dururum yine. Boynum bükülür, ezilirim gecenin uzayıp giden saatleri boyunca… Neyse ki yarın var derim ve hep daha aydınlık bir yarın dilerim.