Rusya ve Ruslarla Evlilik

Sayı 19- Din ve Din Öğretimi (Mayıs 2008)

Ömür boyu fizik ve astrofizik çalıştım ve sosyal bilimlerden uzak oldum. 1938 yılında Azerbaycan’ın Baku şehrinde doğdum ve eğitimim Rusça oldu. Sovyetler Birliğinde Rusça okul nerede olursa olsun aynı program üzere gerçekleşiyordu. Doğal olarak okuldan okula farklar çoktu. Her Rus okulunda bütün dersler yalnızca Rusça yapılırdı. Bütün Rus okullarda Ruslar çoğunlukta idiler. Böyle olduğundan derslerden sonra da arkadaşlarımızla da Rusça konuşurduk. Ardından Moskova’da doktora yaptım, doçent, bilimler doktoru ve profesör oldum ve 1992 yılında Türkiye’ye gelince de yalnız Rusça yazdım ve okudum. 1963’ten sonra hep Rusya’ya (genelde Moskova’ya), yılda birkaç defa gittim. !968’den başlayarak vazifelerde (1968 yıldan, yaklaşık 300 kişinin çalıştığı bir Gözlemevinin başkan yardımcısı ve aynı zamanda bölüm başkanı oldum, Türkiye’ye gelene kadar) olduğumdan dolayı da çok sayıda toplantılara da gitmek zorundaydım. Bunlar hepsi Rusları ve Rusya’yı ve Sovyetler Birliğini iyi tanımama neden oldu.

1992 yılında ODTÜ’nün daveti ile Türkiye’ye geldim ve sonra da TUBİTAK ve Akdeniz Üniversitesinde çalıştım. 1995 TUBİTAK Başkanlığı beni özel statü ile vatandaş yaptı. Böylece Türkiye ile ve özellikle bilim adamları ile de yakından tanıştım.

Buranın insanlarının ve Azerilerin temel özellikleri yaklaşık aynıdır, ama farklı devlet kuruluşlarında ve çevrelerde yaşadıklarından doğal olarak farklarda vardır. Ancak millî mantalite aynıdır. Genelde yakın ve orta doğu insanları da birbirine benzerler, dilleri çok farklı olsa da. Farklı dillerde konuşan insanların bu benzerliği dinimizin de aynı olmasına zemin yaratmıştır.

Emekli olduktan sonra ATV de “İtirazım var”, Show’da Serap hanımın, Star’da “Her açıdan” ve NTV’de “Görüş farkı” programlarını Türkiye’yi tanımak için izledim. İzlenimlerim gazeteci ve oyuncu hanımların erkeklerden daha mantıklı düşündüklerini (daha doğrusu daha serbest olarak düşüncelerini ifade ettiklerini) gösterir. Bu yazıyı “İtirazım var”da bir Türk erkeğin nişanlısını bırakarak Ukrayna’dan gelmiş bir dansçı kızla evlenmek problemiyle ilgili  olarak yazdım. Bu nedenle de bu konu ve TV de tartışılanlarla ilgili bildiklerimi ve düşüncelerimi paylaşmak istiyorum. Doğal olarak bazı bilgilerim ve fikirlerim yanlış olabilir çünkü ben Sokratus gibi toplumlarla ilgili mükemmel bilgilere sahip değilim.

Ben, bilmediklerimi bildiğim için diğer insanlardan akıllıyım.

Apologie Sokratus   (Milattan önce 469 -399)

Genelde Türkler Rusya, Ukrayna, Beyaz Rusya (yanlış olarak böyle adlandırılıyor) ve Moldova’da yaşayan halkları aynı halk olarak kabul ediyorlar. Gerçekte Beyaz Ruslar (daha doğrusu Beloruslar) Ruslara, Azerilerin Osmanlı Türklerine benzedikleri kadar benzerler. Ukraynalılar Ruslardan çok daha farklıdırlar. Moldovalılar ise Romanyalarla aynı millettir. Rusya ve Ukrayna’nın güneyinde (Don ve Kuban nehirleri yakınlarında) Kazaklar yaşıyorlar. Türkiye’de onları Türk olarak (Napolyon’un bir Türk olduğu gibi) kabul edenler var. Bunlar gerçekte Rus Çarlarına karşı baş kaldırdıkları için güney bölgelere kaydırılmış Ukraynalılar (Don Kazakları) ve Ruslardır (Kuban kazakları). Kazaklar her zaman Hıristiyan olmuşlar, Kazakistan’da Kazaklar yaşıyorlar ve onlar Müslümandır, karıştırılmamalıdır.

Bu birkaç yılda Türk TV’lerinin Azerbaycan hakkında doğru bilgiler ilettiklerini görmedim. Diğer ülkelerle ilgili bilgilerde, kötü eğitim sonucu, böyle olabilir ve bu nedenle de toplumun bildikleri yanlış yöne kaydırılır. Genelde bunu Türkçe olan bütün diğer bilgi elde etme kanalları için de söylenebilir mi? Bunu diyemem, ama Türkçe fizik kitaplarının çok yanlış anlatımlar içerdiğini ve öğretmenlerin de (Anadolu liselerinde ve kolejlerde durum üniversitelerden daha iyidir, devlet veya özel arasında eğitim anlamında fark yoktur) kaliteli eğitim ve bilime önem vermediklerini biliyorum. Ezberciliğe dayanan eğitim insanlardaki ilgiyi çok kısıtlıyor. Bu nedenle de bizim insanlarımız pek okumazlar, özelliklede düşünce talep eden yazıları.

Doğu insanları (Afrika ve Latin Amerika insanları gibi) doğa ile bağlı olayları ve süreçleri öğrenmek ve özellikle tartışmak sevmezler. Bizlerde diyalektik felsefe sanki hiç olmamış, masallarımız ise hayatımızda çok yer almış ve almaktadır. Bu özellik ve ezbere dayanan eğitim, ki doğa bilimleri, öylece de ekonomik durum ile bağlı olmayan bilgileri de kesin şekilde bilmek ve anlamak isteğini çok kısıtlamıştır. Böyle durum da bizleri pek rahatsız etmiyor. Zaten dünyadaki toplumların çoğunun durumu bizimkine benzerdir. Örneğin Rusların en akıllı ve fazla değer verilen Çarları birinci Petro’ya “deli” diyoruz, Katerina’yla ilgili bir masal uydurmuşuz.

Çarlık Rusya’sı bir imparatorluk idi. Şubat 1917’de Çarlık dönemine son verildi ve ülkeye Kerinskiy başkanlığında burjuva hakimiyeti geldi. Bunlar imparatorluktan vazgeçtiler ve kendilerine bağlı bütün ülkelere bağımsızlık verdiler. Kasım 1917 hakimiyete bütün dünyada sosyalizmi yaymak isteyen devrimciler geldiler ve Rusya’dan ayrılmış ülkeleri geri aldılar. Ancak 1993 yılda Rusya kendine yük olan bütün bu ülkeleri yeniden serbest bıraktı. Şimdi bu ülkeler içinde en iyi durumda olanlar Baltık ülkeleridir. Daha sonra Rusya’dır (ortalama maaş yaklaşık 650 $), Ukrayna’da ortalama maaş yaklaşık 300 $’dır. Moldova ise daha kötü durumdadır.

Rusya bilim adamlarının ortalama maaşı yaklaşık 1200 $ olmuştur. Bunun dışında onlar çok sayıda bilimsel projeler yaparak yaklaşık olarak maaşları kadar de ek paralar alıyorlar. Şehirlerdeki okul öğretmenlerinin maaşları da bini aşmıştır. Kasabalarda öğretmen maaşı ortalama olarak 650 $ ve köylerde 350 $ seviyesindedir. Orada kirada yaşayan aile pratik olarak yoktur ve doğum az olduğundan aileler çok küçüktürler. Ama “İtirazım var” programındaki jüri üyeleri hep Rusya’daki 50-100 dolar maaştan söz ediyorlar. Belki de onlar Azerbaycan, Gürcistan ve Moldova’daki durumu duymuşlar ve Rusya’nın hızla kalkınmakta olduğunu bilmiyorlar. Ayrıca 5-10 yıl içinde Rusya’daki kişi başına düşen millî gelirin, Türkiye’dekinden çok ileride olması bekleniyor. Diğer yandan orada gelir dağılımındaki fark da, örneğin Azerbaycan’daki gibi aşırı derecelerde değil. Bakü’de daire fiyatları yaklaşık olarak İstanbul-Ankara gibidir, ama duyuyoruz ki orada dairelerin fiyatı bin dolar civarındadır. Böylece insanlar yanlış bilgiler elde ediyorlar ve diğerlerini de bunlara kolayca inandırıyorlar.

Rusya’da her zaman sosyal ve kültürel hayat seviyesi buradakinden çok daha yüksek ve zengin olmuştur. Orada lise mezunu ortalama olarak buradaki üniversite mezunundan daha geniş bilgilere sahip olur, daha derin ve serbest düşünebilir. Rus toplumunda çok okumak, konuları tartışmak ve her şeyi anlamak isteği bizlerden çok daha fazladır. Aynı zamanda onlar ferdi serbestliklerine ve bağımsız davranışa bizlerden çok daha fazla ihtiyaç duyuyorlar.

1960’lı yıllara kadar Bakü’deki nüfusun % 35’ten fazlası Rus ve yaklaşık % 20’si Ermeni idi. Ermeniler kendi dillerinde okul istemiyorlardı. Bakü’de bir tane Ermeni dilinde okul vardı ve orası için yeteri kadar öğrenci bulmak zordu. Rus okullarında okuyanlar içinde Azeriler de çok idiler. Bu okullar diğerlerinden çok daha kaliteli eğitim ve kültürel seviye veriyordu. Rus ve Ermeni öğretmenler çok daha bilinçli ve işlerine bağlı idiler. Aynı sözleri kasabalarda ve köylerdeki okullar için de diyebiliriz. Ruslar ve Ermeniler ayrı ayrı kendilerine köyler oluşturmuşlardı. Bu köyler Azeri köylerinden daha güzel ve ferah idi. (Türkiye’de köylerin görünüşü çok daha kötü.)

Sovyetlerin politikası, her bir cumhuriyette millî kadrolara önem vermek ve vazifelere onları çekmek idi, bu nedenle de her bir cumhuriyetin görevlileri genelde milli kadrolardan idiler. Bu kadrolar da rüşveti genelde Müslümanlardan alırlardı. Her tür kalitesiz binaları ve yolları bizim köylerde yaparlardı. Ama yine de, örneğin Azerbaycan’da, diğer milletlerin yaşaması kendi iyi etkisini gösterirdi. Bunun sonucu olarak Azeri okullarda da eğitim şimdi Türkiye’nin şehirlerinde gördüğümden çok daha yüksek seviyede idi. Türkiye’de özellikle üniversite eğitimi çok kötü durumdadır. Ama hemen kaydedeyim ki şimdi eski Sovyetler Birliğinin güneyindeki cumhuriyetlerde eğitim Türkiye’dekinden daha kalitesiz hale gelmiştir. Eğitimdeki böyle seviyesizliğe doğru hareket orada 25-30 yıl önce başladı. Rusya’da da o zamanlardan başlayarak eğitim ve bilim kötüleşme yolunu almıştı, ama şimdi onlar hızla toparlanırlar. Oradan çok sayıda (benim arkadaşlarımın yarısı) bilim adamı Amerika ve Avrupa ülkelerine göç ettiler.

Ruslar bizlerden farklı olarak bilmediklerini öğrenmek ve anlamadıklarını anlamağa çalışırlar. Bizlerin ise bilmediğimiz bir şey sanki yoktur gibi, öğrencilere yanlış bilgiler aktarırız ve kaliteli bilim ile ilgili konuşmak bile istemeyiz. Ama iyi iş adamlarımız ve özellikle işçilerimiz vardır. Ruslar her konuda eleştirilere açıklar ve tartışarak kusurlarını ortadan kaldırmak isterler. Ama bu kusurları yeterli derecede kaldırmak anlamına gelmez. Örneğin onlar İkinci Dünya savaşında galip gelmişler, ama hep Alman ordusunun daha becerikli olduğundan yazarlar. Bu yazılardan biliyorum ki Sovyetler Birliği, ağır silahlarda ve uçaklarda Almanlardan  (doğu cephesinde ) yaklaşık 1,5-2 kat ve asker sayısında yaklaşık 2–3 kat daha fazla kayıp vermiştir. Sovyetlerin son yıllarında Ruslar Afganistan’da başarısız oldular ve bu nedenle anneler çocuklarını savaşa göndermemek için harekete geçmişlerdi. Aynı durum Çeçenlere karşı savaşta da oldu. Bu derslerin ne kadar işe yaradığını bilmiyorum.

Bütün bu yazıyı okumuş birisi sorabilir ki çok büyük ve zengin topraklarda yaşayan ve bizden daha gelişmiş ülkeleri olan Rus kızları neden Türkiye geliyor? Bilmekte fayda var ki, 8 milyon nüfusu olan Azerbaycan’dan yaklaşık 2,5 milyon genç Rusya’da çalışıyor. Oranın nüfusunun yarıdan çoğunun geçimi, daha büyük ölçüde Rusya’ya bağlıdır. Rusya’da uzman olmayarak işçilik ve pazarcılık yapanlar genelde Müslümanlar ve Çinlilerdir. Bunlar orada saygısız durumdalar, dövülürler ve bazen da öldürülürler.

Ruslar da Avrupalılar gibi bizim insanlara saygı duymazlar, çünkü onlarla kıyasta eğitim seviyemiz çok düşük ve bilgi alanımız çok dardır. Ama buna rağmen onların kızları bizim erkeklerle evlenmeye mecbur gibiler. Bununda en önemli nedeni Rus erkeklerinin genelde sarhoş olmalarıdır. Ruslar genelde alkolü çok kullanırlar, düzenli olarak çalışamazlar ve aile yaşamını sürdüremezler. Ama unutmamak gerekir ki Rus erkeklerinin yüksek eğitimli onlarının önemli bir kısmı alkol sevmez, çok ve uzmanca çalışırlar. Böylelerinin kültürel seviyesi çok yüksek ve düşünceleri çok sağlamdır. Ülkelerinin kalkınması da bunlara bağlıdır.

Türkiye’de eğitim ve bilim seviyesi düşüyor, ama okul ve üniversite sayısı hızla artıyor. Doğal olarak mezunların sayısı da artıyor. Diğer yandan bu gençlerimizin bilgisayar, TV ve turizm sayesinde Dünyayı tanıma imkanları vardır. Bunların bir kısmının ilgi alanları gelişiyor ve kültürel seviyesi daha yüksek olan insanlarla temasta olma istekleri artıyor. Rus kızları bu özellikleri ve dış görünüşleriyle genelde bizim kızlardan daha üstün göründüklerinden gençlerimiz onlarla evlenmeği tercih ediyorlar. Bu kızlarla evlenmenin diğer avantajları da vardır. Rus kızının ve ailesinin kaprisleri az, samimiyetleri daha fazladır. Bunlar daha iyi çalışarak, ailelerine ekonomik açıdan da yardımcı olurlar. Çok sayıda (2-3’den) çocuk yapmazlar ve böylece aileyi zor duruma sokmazlar. Böylece bizim erkekler kızlarımızdan daha avantajlılar.

Küreselleşmenin sonucu olarak sermaye sınırlar tanımaz olmuştur. Bilim ve teknoloji alanlarında geride kalan ülkelerin bankaları, fabrikaları ve diğer varlıkları zamanla gelişmiş milletlerin eline geçmek zorundadır. Bu halde de Rus kızlarının ve onların çocuklarının iş bulma ve çalışma imkanları daha da artacaktır, özellikle de uzmanlık gerektiren alanlarda. Daha ötesi Rusya’nın toprakları ve zenginliği çok fazladır, nüfuzu ise azdır ve daha da azalmaya doğru gidiyor. Diğer yandan Rusya küresel ısınmadan güneydeki ülkelerden çok daha az etkilenir ve kuzey bölgelerinin ısınması avantaja çevrilmiş oluyor. Doğal olarak Rusya’nın topraklarına en fazla göç etmek isteyenler Çinliler olacaktır. Şimdi Azerilerin çoğu Rusya hesabına geçimlerini sağlıyorlarsa, daha iyi çalışmayı beceren Türkiyeliler oraya göç etmeyecekler mi? Bu da Rus kızlarıyla evlenmeyi daha da avantajlı yapmıyor mu?

Azerbaycan’da eğitim ve bilim en kaliteli durumuna 1960-1970 yıllarında ulaşmıştı. Ben üniversiteyi 1963’te bitirdim ve 1968’de doçent oldum. Bizim kuşak ve yaşları biraz da daha küçükler, önceki kuşaklardan daha fazla Rusya’ya giderlerdi, ama Ruslarla çok daha az evlilik yaparlardı. Sonralar eğitim seviyesi hızla düşmeye başladı, ekonomik durum çok kötüleşti, Azerbaycan’da Ruslar çok azaldı ve genç erkekler Rusya’ya akın ettiler ve orada evlendiler. Türkiye’deki eğitim düşünceyi kısıtladığından, buradaki gençlerin Rusya’ya göç etmesi ve orada evlenmeleri de kaçınılmaz hale gelmeyecek mi?

 

Bir yanıt yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir