Onları yollarda mendil satarken, ayakkabı boyarken görürüz. Bazen tamirci dükkanlarında çırak olarak, bazen de yollarda yük taşımacılığı yaparken görürüz Türkiye’nin çalışan çocuklarını. Onlar, çocuk yaşta hayatın ağır koşullarıyla yüz yüze gelirler. Elbette onları çalışmaya iten birçok sebep vardır. Ancak, çocuk yaşta ağır iş ve sorumluluk taşımalarının birçok olumsuz sonucu vardır.
Türkiye’de çocukların çalışmasının başlıca sebebi yoksulluktur. Gelir düzeyi düşük ailelerin çocukları, en azından kendi masraflarını karşılayarak, aileye ek destek sağlamak için çalışma ortamına girmektedirler. Özellikle köyden kente göçün hızlanması gecekondulaşma sorununu başlatmış, ailelerin kent yaşamına uyum sağlayamayıp ekonomik olarak zor duruma düşmeleri, çocukları sokaklarda ve bazı iş sektörlerinde çalışmaya itmiştir.
Ülkemizde çocuk işçiliğinin yaygın oluşu sadece yoksulluğa bağlı değildir. Bazı aileler, çocuklarının meslek edinip gelecekte iş bulma şansını artırmak için, onları çalışma ortamlarına sevk etmektedir. Bu amaçla çocuklar, mobilya ve tamircilik gibi meslek dallarına çırak olarak çalışmak için verilmektedir.
Ülkemizde çocuk işçiliğinin yaygın olmasının sebepleri arasında toplumun geleneksel bakış açısı da yer alır. Çocuğun “çalışarak adam olabileceğini” düşünen bu yaklaşım, çalışmanın çocuk eğitimine olumlu etkiler yapacağı düşüncesinden kaynaklanır. Toplumda değer gören bu düşünce, çocuğun çalışmadan, hayatın zor yanlarını görmeden okumayacağı, adam olamayacağı inancındadır. “Ancak bunun yanı sıra ailelerin duyarsız ve eğitimsiz oluşu, eğitimin yaygınlaşmaması, yasal düzenlemelerin yetersiz kalışı çocuk işçiliğini yaygınlaştırmıştır” (Altunbaş, 2002).
Yapılan araştırmalara göre, çocukların en çok çalıştırıldıkları alanlar; tarım, sanayi, sosyal ve kişisel hizmetler, ticaret, lokanta ve otel hizmetleri ve sokaklardır (Altunbaş, 2002). İşverenler de çalıştırmak için özellikle çocukları tercih etmektedir. Bunun sebebi, çocukların düşük ücretle çalışmaları ve kolayca işten atılabilmeleridir. Ayrıca çocuklar işyerlerinde sigortasız olarak çalıştırılmakta, dolayısıyla işverene ucuz işgücü sağlamaktadır.
Az gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerde çocuk işçiliği oldukça yaygındır. “İstatistiklere göre gelişmekte olan ülkelerde, yaşları 5-14 arasında olan 250 milyon çocuktan 120 milyon kadarı tam gün çalışmaktadır” (Cumhuriyet: 11.01.2000) ancak gelişmiş ülkelerde de çocuk işçiliği tamamen ortadan kaldırılamamıştır.
Ülkemizde çalışan çocuk sayısı dört milyonu bulmaktadır. “Devlet İstatistik Enstitüsünün Ekim 1994’te uyguladığı “Çocuk İşgücü Anketi” sonuçlarına göre Türkiye’de 6-14 yaş grubundaki çocuklardan okula gidenlerin %27’si, okula gitmeyenlerin %71’i çalışmaktadır” (Altunbaş, 2002)
Çalışmanın çocuklara getirdiği, duygusal ve fiziksel açıdan birçok olumsuz sonuç vardır. Öncelikle çocuk, psikolojik olarak, çalışmaya hazır değildir. Çünkü daha oyun çağındayken kendi doğal ortamından alıkonulup çeşitli iş alanlarına sürüklenmekte, çok ağır iş koşullarında çalıştırılmaktadır. Bu sebeple, çalışan çocuklar hırçın, içe kapanık, çevresiyle uyumsuz ve özgüvensiz bir kişiliğe bürünmektedir. Ayrıca çocuklar bedensel olarak çalışmaya hazır değildirler.
Zor çalışma koşulları altında çocukta fiziksel yorgunluk meydana gelmektedir. Yani çalışmak, çocukların hem bedensel hem de ruhsal gelişimine olumsuz etki yapmaktadır. Bunun yanı sıra çalışan çocuklar okula devam edememekte, hem çalışıp hem okula giden çocuklar okulda yeteri kadar başarı gösterememektedirler. Ayrıca çocuklar, çalıştıkları işyerlerinde ve sokaklarda istenmeyen davranış ve alışkanlıklara sahip olmakta, çeşitli tehlike ve istismarlarla yüz yüze gelmektedirler.
Ekonomik koşulların iyileştirilmesiyle çocuk işçiliği büyük oranda azalacaktır. Ancak bu sorunun kolayca ortadan kaldırılamayacağı da bir gerçektir. Bu toplumsal soruna karşı hepimiz duyarlı olmalı, çocuk işçiliğine karşı toplum olarak mücadele vermeliyiz. Çünkü çocuklar bizim geleceğimizdir.
KAYNAKÇA
Altunbaş, Hulusi. “Karın Tokluğuna Çocuk Köleler.” Öğretmen Dünyası, Mayıs 2002
Cumhuriyet 11.01.2000
Senemoğlu, Nuray. Gelişim ve Öğrenme, 2001, 3. baskı, Gazi Kitapevi, Ankara.