Hayatınızda hiç patron oldunuz mu?..
Ben oldum bu yıl…
Dolu vursa da kayısı bahçemize…
Tuttu meyveler bir miktar ilk kez…
İşçi aradım kayısı meyvesini gün kurusu yapabilecek…
Buldum güç bela da olsa sonunda otuz beş işçi…
Çok fazla aşamalardan geçiyor olgunlaşan kayısı meyvelerini gün kurusu yapabilmek için:..
Ağacı silkeleme…
Dipten meyveleri tek tek elle toplama…
Toplanılanları kasalara yerleştirme…
Kasaları römorka yükleme…
Traktörle sergen yerine römorka yüklenen kasaları götürüp indirme…
Sergen yerinde profesyonel işçilerce meyvelerin filelere serilerek güneşe verilmesi…
Üç ya da dört gün sonra kulak memesi kıvamına gelen meyvelerin filelerden alınarak tekrar kasalara doldurulması…
Bekletilmeden kasaların profesyonel işçilerce çekirdeğin meyveden çıkartılması için tevzi edilmesi…
Çekirdekten ayrıştırılan meyvenin kasalara yeniden konulup römorka yüklenerek traktörle sergen yerine fileler üzerine bir kez daha kurutulmak üzere serilmesi…
Üç ya da dört gün süreyle fileler üzerinde meyvelerin güneşte bekletilmesi…
Olası yağmur durumunda her filenin başucunda yastık biçiminde fileyi kapatacak uzunlukta rulo halde bir naylonun hazır bekletilmesi…
Sergen yerinde güneşte kurutulan meyvelerin yeniden toplanarak kasalara doldurulması ve römorka yüklenip traktörle depoya taşınıp yerleştirilmesi…
Bitmedi süreç…
Meyveden çıkarılan çekirdeklerin ayrı bir yerde toplatılıp kurutulması…
Ayıklanan ıskarta kayısılarının ayrı bir yere konulması…
Evet…
Özetle, sırasıyla işlem basamakları süreci böyle…
Kolay değil tek bir kayısı tanesinin gün kurusuna dönüştürülmesi süreci… …
Tam bir profesyonel ekip çalışmasını gerektiriyor tüm bu işlem basamakları süreci…
İki grup halinde Malatya’dan geliyordu işçilerim…
Otuz beş işçi…
Otuzu kadın, beşi ise erkek idi…
İşçi başına günlük: 1.200.-₺ yevmiye ile anlaştık…
İşçinin 1 günlük yevmiyesi: 800.-₺
İşçi başı çavuşunun yevmiyesi: İşçi başına: 100.-₺
Servis şoförü işçi başına: 300.-₺
Önceden hazırlamıştım işçilerimin rahat çalışabilmeleri için gerekli çalışma koşullarını…
Yer yer dertlerini, sorunlarını paylaşıyorlardı işçilerim benimle…
Paylaşmak istiyorum gerçek kişi isimlerini vermeden…
Mahlas kullanacağım bu yüzden…
-ZERİFE: On altı yaşındayım. Ortaokulu terk ettim. Babam on yıldan beri cezaevinde. On altı yıl daha cezası var. İki erkek ağabeyim var. Onlar da cezaevinde. Ben ve annem bu mevsimde kayısı işinde çalışarak geçimimizi temin etmeye çalışıyoruz. Ev temizliklerine de gidiyoruz annemle. Altı Şubat Depreminde sağ olarak kurtulduk. Şimdi bir konteynerde annemle birlikte yaşıyoruz…
-MEDİNE: Ben yirmi iki yaşında bir çocuk sahibi anneyim. İlkokul mezunuyum. Kızımı buraya getirmedim. Kayın validem bakıyor gün içinde burada çalıştığımdan dolayı. Akşamleyin eve gittiğimde çok özlemiş oluyor beni çocuğum. Kocam cezaevinde. Sosyal medya aracılığı ile evlilik yaptım. Kocamın suça eğilimli olduğunu evlendikten sonra öğrenebildim. Ben, çocuğum ve kayın validem birlikte Malatya’da kirada kalıyoruz…
-HİRA: Suriyeliyim. On beş yaşındayım. On yıl oldu Suriye’den Türkiye’ye geleli. Ben, ablam, annem ve babam kayısı sezonu boyunca kayısı işçisi olarak çalışıyoruz. Ben ve ablam Türkçeyi burada öğrendik. Ancak annem ve babam Türkçe konuşmayı bilmiyor. Ablamla birlikte Malatya’da aynı lisede okuyoruz. Geçici işlerde çalışarak geçimimizi sağlamaya çalışıyoruz. Suriye’ye dönmeyi düşünmüyoruz. Arkadaş ve komşularımıza alıştık, onları seviyoruz. Türkiye’yi çok seviyoruz..
-CEMAİL: Ben kırk beş. Suriye… Ben Türkçe yok. Benim isnani (iki) kızım… Çalışmak… Kayısı. Sen teşekkür… Bura Türkiye… Çok güzel… Suriye savaş… Ehlen ve sehlen (Hoş geldin)…
-YASEMİN: Kırk yaşındayım. Kocam cezaevinde. Yedi ve on yaşlarında iki oğlan çocuğumla birlikte yaşıyorum. Kocamın cezası belli değil. Ne olacağımız belli değil. Geleceğimiz belirsiz. Kirada oturuyorum çocuklarımla…
-BAHAR: Otuz beş yaşındayım. İlkokul mezunuyum. Köyde yaşamak hele de kadın olmak çok zor. Evlendim, ayrıldım. Çocuğum yok. Babam ve kardeşlerimle birlikte köyde yaşıyoruz…
-PELİN: Yirmi beş yaşında üniversite mezunuyum. Eğitim fakültesini bitirdim. Atanamadım. Şimdi annemle birlikte geçici işlerde çalışarak geçimimizi sağlıyoruz…
-DİLAN: Üniversite mezunuyum. Yirmi altı yaşındayım. İş bulamadım. Annemle burada olduğu gibi mevsimlik işçi olarak çalışıyorum. Nereye kadar böyle olacak, bilemiyorum. Geleceğimiz belirsiz…
-KADER: Aslen Batmanlıyım. İki kız kardeşiz. Malatya’ya geldik yıllar önce. Lise son sınıfta okuyorum. Kız kardeşim, ben ve annem geçici mevsimlik işlerde çalışıyoruz. Geçimimizi böylelikle sağlayabiliyoruz. Başkaca bir gelirimiz yok. Babamın da sürekliliği olan bir hastalığı var ve çalışamıyor…
-ABUZER: Servis şoförüyüm. Kırk beş yaşındayım. Başımda çok olay geçti. Bunlardan birisini anlatayım: Geçen yıl bir bahçe sahibi ile yirmi işçi konusunda anlaştık. Bir hafta boyunca her gün yirmi işçi götürdüm. En son gittiğim gün bahçe sahibini göremedim. Aradım, telefonu kapalı idi. Bahçede topladığımız kayısılar ve kasalar da yoktu ortalıkta… Sonra bitişik komşu bahçe sahiplerine sordum soruşturdum bahçe sahibini. Bahçenin asıl sahibi Almanya’da dediler… Meğer bahçenin sahibinin Almanya’da olduğunu bilen bir dolandırıcı; hem bahçe sahibini, hem de beni dolandırmış oldu böylece. Neticede yirmi işçinin bir haftalık ücretlerini ödeyebilmek için sıfır aldığım arabamı satmak zorunda kaldım. Çok zorda olduğumu duyan dost ve akrabalarımın yardımıyla şimdi kullandığım arabayı satın alabildim. Yine de borçluyum. Borçlarımı ödemeye çalışıyorum servis işi yaparak. Bundan sonra daha dikkatli olmaya çalışıyorum dolandırılmamak için…
-DEVRAN: Servis şoförlüğü yapıyorum. Çok sayıda akrabam var. Buraya getirdiğim bayan işçilerinin çoğunluğu yakınlarım ve akrabalarım. Mevsimlik işçi olarak çalışıyoruz. Aynı zamanda bir ekibiz. Kayısı işi bittikten sonra Bolu, Düzce ve Sakarya illerine fındık toplamaya gideceğiz. Kışın ise Mersin ve Adana’ya mevsimlik işçi olarak gidiyoruz. Yerleşim yerimiz Malatya…
Çalışanlarımdan bazılarının dertleri böyleydi…
Peki…
Toplanan gün kurusu kayısımız ne oldu?…
Sattım bekletmeden…
Hesapladım sonrasında kazancımı:…
Satın aldığım demirbaş malzemeleri kazancım oldu: …
-Yirmi top sergenlik file, 250 adet kasa, on tane plastik kova ve dört top sergen naylonu…
‘Sermayeyi kediye yüklemek’ buna derler işte…
Her çiftçi gibi: “Buymuş nasip kısmet… Seneye Allah Kerimdir.” Diyorum…
Velhasıl patron dertli, işçi dertli…
Not: Bu yazının tamamı yazarın kendisine aittir… Alıntı değildir. Unvan, ismim ve soy ismim yazılmak kaydıyla paylaşılabilir…