Macar Kızılalmacılar

Sayı 83- Temmuz 2024 Macaristan Özel Sayısı

Macar Kızılalmacılar[1]

M. Fahrettin Çelik

(Prof. Dr. M. Fahrettin Kırzıoğlu) [2]

Bu yazımızda, Osmanlı Türklerini en çok ilgilendiren Macaristan’daki ve Roma’daki bir Kızılalma yerini ve bunların nasıl tanıdığını ve hepsinin doğudan geldiğini görerek konumuzu bitireceğiz.

Evliya Çelebi (C. X S. 536) da nücum, heyet ve usturlab ilimlerini anlatırken, H. 889 (1484) de “Sultan Bayezid Veli Akkirman kalesin muhasara ederken, iki ruhban gelip Sultan Bayezit ve Sivası Kara Şemsettin hazretlerine buluşub, bu Akkirman kalesin filân günde ve saatte ve derece ve dakikada fethedersin deyu müjde ettiler. Bu rahibe Petra ve patriğe Kolon (Kristof Kolomb) derlerdi. Bu Kolon Portogal (Portekizli) ve Petra İşpanya (İspanyol) idi.” Bunlar padişaha, biz bunu “İlim kuvvetile bildik ve padişahıma iki müjdemiz var: Tırabuzon’da olan Selim oğlun Mısır sultanı olub Mekke ve Medine padişahı olur, ve Süleyman oğlun Kızılalma padişahı olur…” dediklerini yazar. (c. VII. S. 55) de Belgradı anlatırken “Hâlâ cemii Kâfiristan (Avrupa) da altı Kızılalma var” diye haber verdiği Kızılalma’lardan beşini bize tanıtıp anlatmıştır; bunlardan anlatmadığı bir Kızılalma var” diye haber verdiği Kızılalmalardan beşini bize tanıtıp anlatmıştır; bunlardan anlatmadığı bir Kızılalma’nın yerini Peçevî tarihinde buluyoruz. Bunları sıra ile görelim:

I) Engürüs Kızılalma’sı (Bodin). – (Evliya Çelebi, c. VI, s. 147, 224 ve 235-237) de “Şaban-ül-muazzamın gurresinde, o şivveti şitada diyar Alman gazasına ve Engürüs Kızılalma’sına gittiğimiz.”; “Bodin’in Kızılalma sarayı”; Kızılalma sarayının kapısından “Bu kapıdan içeri girip, yukarı seksen kademe vâsi taş nerdüban ile kıralın divanhanesine çıkılır… Bu hanedanı kadimin bazı yerleri beşer, altışar, yedişer kat kasri hornek misal olup her kasrın kubbelerinde birer altın top asılı olduğundan adına Kızılalma sarayı Engürüs (Macar) kırallarına mahsus olmak üzere kırk ayak nerdüban ile urûc olunur, serbülend bir kasrı bimamendi var ki dillerde destandır… Ve her tarafta Kızılalma sarayı namile meşhurdur. Büyük divanhanedeki celî hat ile mürakkam tarihi şudur:

“Şâhım, kıral bağrın tir-i game deldürdün
Ol kâfir-i bedhûye kendü özün bildürdün
Çıkdı bir sâhib kemâl dedi ana târihi
Şahım, Kızılalmayı ayva ile deldürdün.
                                        Sene 938 (1531)”

Dedikten sonra her gece bu saray yanındaki mehterhanede dokuz kat çalgı çalınıp, iki bin kişinin sabaha dek karakolluk ettiğini ve “Milleti meshiyenin gözünde” olan bu kale için “yedi kıral Herbar Beç (Avusturya – Viyana) kıralına Bodin kalesini alalım diye zor” ettiklerini anlatır.

II) Orta Macar Kızılalma’sı (Estergon). – (S. VI, s. 257-265) de “Bânisi Koca Macar Laslo’dur. Sonra niceden niceye geçip bir zaman Alaman kıralları, bir zaman Erdel kıralları, bir zaman da Kurs Macar ve Orta Macar elinde kalıp badehü Engürüs kıralı Lavuş kıralın eline girdi. Burada milleti mesihiyede İstanbul patriğinden sonra üçüncü sayılan Erşek (Arşevek) oturuyordu.” Estergon kalesi “Bodin’in şimalinde bir merhale baid yerde evci âsümâne ser çekmiş ve Tuna kenarına düşmüştür… Ve buna Orta Macar Kızılalması derler” diyor ve Estergon Kızılalması camiini anlatıyorsa da, o sırada bulunmadığından (Altıntop) undan bahsetmiyor.

Peçevî’nin Macar tarihinden göçürerek yazdığına göre (c. I, s. 115) bu Estergon’daki sarayları Matyaş kıralı adlı bir Macar hanı yaptırmış olup “Sarayın iç yüzünde bir tulanî duvar üzerinde Sitye (Saka-İskit) memleketinin kırallarının suretlerini kazdırmıştı ki, Macar kavmi andan gelmiştir.” Ve burada sonraki hanlara ibret olacak ve kehanet gösterir biçimde Bodin kırallarının suretlerini kazdırarak Macaristanın başına neler geleceğini ima ve işaret ettirdiği yazılıyor. Bütün bunlar, bu Macar başşehrinde de bir (Kızılalma)’nın bulunduğunu ve bu yüzden buranın bu adla anıldığını göstermektedir.

III) Engürüs Kızılalması (Üstoyni Belgırat). – Evliya Çelebi Belgıradı anlatırken “Alman diyarından esir alınan bir papas”ın Türkçeye çevirdiği Macar tarihinden göçürerek burası için şöyle diyor (c. VII, s. 55-56, 59 ve 65-66): “Bu kale Hazreti Yahya nefesi ile bina bulunup, deruni Hisarda kaleyi bina eden Miliyaş Papas Hazreti Yahya’nın mübarek ağzı bar’ın (yani tükürüğünü) alıp bir altın hokka’ya koyup bu kale içinde bir mâbedhane bina ederken Hazreti Yahya ağzı bar’ın kireç ve cibs içine ilka edip bir manastırı azîm inşa ettikte, alem olmak için bu deyri kadime üç yüz kulaç âli bir çanlık kulesi bina edip, Hazreti Yahya’nın ağzı barın koduğu altın hokkayı bu nakoş hanenin ta zirvei âlâsına alem yerine koyup, anınçün bu kuleye Macar kavmi Kızılalma derler. Halâ cemü Kâfiristan’da altı Kızılalma var, bir Kızılalma budur.” Beç, Prak ve Estorniye şehirleri tahtgâhlarından küffar kıralları cülûs sırasında gelip iskemle üzere âinlerince tahta oturduklarından bu kaleye (İstolni [doğrusu Üstoyni] Belgırat) derler. “Hâlâ cemii küffarın hasret-ül-mülûkları olup, Kudüsü Şerif’den ziyade bu kaleye itibarları vardır, zira Engürüs Kızılalma’sı deyu bilâteşbih kâbeleridir.” “Millet nisara: Ah Estergon! Vah Bodin! Vah Üstoyni Belgırat deyu feryat edip itibar ederler.” [Çünkü o sıra Türklerin eline geçen bu üç yerde de kuvvetli Kızılalma vardı]. Bu Belgırat, Evliya Çelebi’nin de (c. V, s. 370) de yazdığı gibi “Tuna Belgıradı”ndan başka ve “Bodin kurbunda tahtı Alamana iki merhale olan Üstoyni Belgırat”tır.

IV) Küçük Macar Kızılalması (“Kızılalma’yı Alman veya Beç Kızılalma’sı – Viyana). – Evliya Çelebi (c. I, s. 203) de Kanunî’nin açtığı ve kuşattığı yerleri anlatırken “Kızılalma’yı Beç sene 935” diyor. (c. VII, s. 248-249) “Evsaf payitaht şehri Alamanı menhus ve darülmülki Çasarı İmparator kıralı Engürüs yani binayı Üstüvari secc Kızılalma’i hasin kalei Beç” bölümünde, hıristiyan tarihçilerinin, bu kaleyi İsa arkadaşlarından Şem’un Safa her yanı dolaşırken Alaman ülkesine gelip “Minuçehr (yani doğudan – İran sınırından gelme) evlâdından Mançaryan sohbetile” görüşüp, onun talimile “Mancaryan” (Macarlar)ın bu Beç kalesini yaptıkları ve “Zalle tarihinde” (yani ebced hesabile H. 935 yılında) Müslümanlardan Sultan Süleyman burasını kuşatacağı ve “Ganim tarihinde” (yani H. 1100 yılında) da Sultan Yusuf gelmesinden korkup islâmlar ile barış yapın, diye Şem’un Safa’nın “bu kalei Beç içim nice rumuz ve künuzlar söyleyip” burasını yaptırdığını yazdırdıklarını anlatır. “Hâlâ bu elfazı cifr câmiler, Beç kalesi içre İstefani kinisesinde ve cemii Macar ve Nemse ve Lâtin ve Yunan tarihlerinde, bu Beç Kızılalmasını ve büyük Rim papa Kızılalmasını Osmanlı alacağı musarrahtır.” (s. 275-6) da Beç Kızılalma’sını anlatırken “cümle kulelerden bu İstefani deyri’nin çanlığı âli olup cümle 770 kademe taş nerdübandır ve içinde cümle üç yüz adet sagir ve kebir höcrei batrikan vardır; ve dahi zirvei ilâsında bir Altıntop vardır, kâmil yüz elli vekıye (bir vekıye 7 miskal ve 40 dirhem) altını halis dopdoludur, içi on şinik buğday alır derler” diyerek Kanunî Sultan Süleyman’ın H. 936 da Viyanayı, kuşatırken bu kuleyi topla dövmeğe kıyamayıp, sonunda islâmlara ezan yeri olacağını düşünerek “bu kale üzre alâmetim olsun deyu mezkûr Altıntopu Süleyman şah taşrada yapıp içerde kırala (Ferdinand’a) gönderip, kıralı dâl dahi ol gece bu Altıntop’u bu çanlığın ta zirvei îlâsına koyup, anınçün bu Beç kalesi’ne bu Altıntop için “Kızılalmayı Alamanı Engürüs derler.” diye yazar.

[38. sayıdan devam]

Büyük gezginimiz Evliya Çelebi, muhtar eyaletlerimizden birisi olan Erdel (Transilvanya) Macaristanından ve Orta Macar denilen Bodin eyaletimizden başka üçüncü Macaristan sayılıp Küçük Macar diye anılan ve burası için bize yıllık vergi veren Avusturyalılar elinde bulunan bu Beç – Viyana bölgesi gibi, Büyük İskender’den Nuşirevan’a geçtiği ve sonra doğuda iken Macarlara kalıp sonradan Tuna boyuna getirilen kırallık tacının da Bodin’de Macar elinden Nemçeli’lere (Avusturyalılara) geçtiğini yerlilerden duyarak anlatır (c. VII, s. 301 ve c. X, s. 76).

V) Macaristanda Büyük Kalona Kızılalma’sı. – Macaristanda bulunan beşinci ve Evliya Çelebi’nin anlatmadığı Kızılalma’nın yerini Peçevî tarihinde buluyoruz. Soyu Macaristanlı olan ve Macar tarihinden Türkiye-Macar savaşlarını dilimize çevirerek göçüren İbrahim Peçevî, bu Kızılalma çin şunları yazıyor (c. I, s. 115-117): (“Ehli islâm Kızılalmaya dek gidecektir” dedikleri kelâmın sebebini beyan eder.[3] [Nur. Ehli islâm Kızılalmaya değin fethedecektir]. Bu dahi malûmu şerif ola kim, ehli islâm Kızılalmaya değin fethetse gerektir de bu lisanı halkta şayidir. Lâkin bu kelâmın mehazı ve sebebi malûm değil idi. Sultan Süleyman Han Gazi merhumun Gazavâtın Kefere tevarihinden tercüme esnasında yazdıkları müşahedemiz olmakla tercüme etmek vaki oldu; yavesi tarh ve neticesi ahzolunmuştur.” diyerek, Macar kıralı Matyaş’ın Lehlileri Macaristandan çıkarıp muzafferce Bodine geldği ve bunun Fatih Sultan Mehmet Belgradı kuşatırken içerde kuşatılan [Hunyadi Yanoş]un oğlu olduğunu ve Estergon hâkimi Erşek [Arşevel] Yanoş’u kıralın yanına çağırıp Estergon saraylarını bu kıralın yaptırdığını [ki iki yıl önce buradaki saray yıkıntılarını Macarların toprak altından çıkardıklarını şarkiyat talebesinden Macaristanlı birisi söylemektedir] ve bu saraylardan ulusu içindeki dört pencereden her biri üzerinde, gelecekten haber veren işaretli kabartmaları anlatarak konunun üzerine geçiyor.

“Bu dahi malûm ola ki Büyük Kapona (Nur. Kalona ve Kallona; millet Kapona.) varoşunda yılda bir muayyen günde, bütün varoşun ve etraf ve cevanibin sagir ve kebir ve civan ve piri taşra sahraya çıkarlar; ve ol sahrada olan Kızıl Kapona’da oğlancıklar bir eski türkü ırlarla, Kızıl Kapona dediği Kızılalma’dır; sınortaşı gibi bir alâmet için vazolunmuştur. Ve ırladıkları türkünün meali ve neticesi; Türk padişahı cümle kuvvet ve azametile bu mahalle değin gelse gerektir ve bunda Allahü taalâ emrile kuvvet olsa gerektir. Ve Allaha itikat ve itimat olunsun ki Türk padişahı ol kadar yukarıya (kuzeye) gide ki ta ki Kalona (Millet, Kalona; Nur. Katona ve Kalonna)ya vara, Nemçe memleketinde çak (çok) şenlik kalmaz (Millet. Nemçe vilâyetinde çok yerler (de) şenlik kalmaz); zira Kalona (Nur. Kalaniye ve Kallona; millet Kaponiyye) şehri uzak yerde vaki olmuştur. Şöyle ki yer yüzünün aşağı tarafına düşmüştür (Millet, aşağı tarafına vaki olmuştur). Rud suyu (Millet. de yok; Nur. Ve suy, Ru suyu) yanındadır ki ol (Nur. Su) andan deryaya dahil olur.

Bundan sonra Peçevî tarihi basmasında olmıyan bir yazı, yazmalarında bulunmaktadır (Nur. Laktantinoş hâkîn yanî Eflâtun ahkâmı mezbure inzaratı kevakibden ve tevali’ ve istikbalâttan istihraç (Millet, istihracı azime) edip iki bin yıl mikdarı mukaddem yazmıştır: Ben bunu kaleme getirmeğe havfederdim, amma çünkü olacaktır ve hükema (Millet, hükemayi müteahhirin) yazmıştır. Ben dahi yazsam günahkâr olmam; ve bunu dahi yamıştır ki Magrıp tarafında olan memleket ve saltanat (Millet. Saltanat reftar) esirliğe düşer ve Maşrık padişahı hükûmetine) girer. Bunlar takdiri Hakta mukadder ve müşahede olunan yakın zamanda vücuda gelmesidir. Velilmü indallahü taalâ.”) Evliya Çelebi Macaristanda Kapolniye ve Kapolina adlı yerden bahseder (c. VII, s. 4 ve 26); bu yerin öz adı Kalona ve buradaki (Kapona)nın da (Elma) demek olduğu anlaşılıyor.

Peçevî’nin Macar tarihinden göçürerek anlattığı bu Kızılelma türküsü ve yıllık türesi. Macar tarihi için olduğu denli bütün Türk tarihi için de çok önemlidir. Peçevî’nin istifade ettiği Macar tarihinin aslı bulunarak bu hususların iyice gözden geçirilmesi gerektir.

________

[1] Bu yazı ilk kez Çınaraltı Dergisi’nin 1941 yılındaki 37 ve 38. sayılarında yayınlanmıştır. Yazının temin edilmesindeki katkılarından dolayı Şevket Kaan Gündoğdu’ya teşekkür ederim. (İ.Ç.)

[2] Yazar olarak görünen M. Fahrettin Çelik, tarihçi Prof. Dr. M. Fahrettin Kırzıoğlu’dur. Bu takma ad Kırzıoğlu’nun (1917-2005) bazı yazılarında kullandığı bir addır. (İ.Ç.)

[3] 6 Şubat 1921 günlü (İkdam) gazetesindeki (Kızılelma) adlı yazısında merhum Ahmet Refik bey, Peçevî’nin Kızılalma üzerine Macar tarihinden göçürdüğü bu yazıyı basma tarihinden alarak yazmıştı; 1933’de İstanbulda basılan (Peçevî) adlı risalesinde de “Peçevî’den seçme parçalar” arasında en başa bu (Kızılelma) bölümünü almıştır; (Cumhuriyet) gazetesindeki yazısında da yine basma tarihten bunu aldığı anlaşılıyor. Merhum Peçevî tarihinin yazmalarına başvurmadığından, bir takım yazış ve yer adları yanılmasını da basmasında olduğu gibi göçürmüştür. Biz, (Nuruosmaniye sayı 3092, H. 1110 da yüzü alınmış (istinsah olunmuş)tur, ve sayı 3090 ile 3091) yine (millet kütüphanesi tarih bölümü sayı 108. H. 1090 da yüzü alınmış) olan Peçevî tarihlerine de baktık. Bunlarla basması arasındaki ayrımı (Nur.) ve (Millet) diye gösteriyoruz.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir