Macar Araştırmacı Imre Karácson’un İzinde Macarların Osmanlı Dönemi Tarih Araştırmalarına Kısa Bir Bakış

Sayı 83- Temmuz 2024 Macaristan Özel Sayısı

Macar Araştırmacı Imre Karácson’un İzinde Macarların Osmanlı Dönemi Tarih Araştırmalarına Kısa Bir Bakış

Mesude Şenol [1]

Tarihte Türk-Macar İlişkileri

Türkler ve Macarlar arasındaki ilk temaslar, Osmanlıların Macaristan’ı fethinden öncesi döneme dayanmaktadır. Macarlar, 895 yılında bugünkü yurtlarına gelmeden önce Bulgarlar, Hazarlar gibi Türk kavimleriyle temasta bulunmuş, bu temasın bakiyeleri bugün de Macar dil, tarih ve kültüründe taşınmaya devam etmektedir.

Osmanlıların Batı’yı fetih amacının bir sonucu olarak Macar topraklarının büyük kısmını ele geçirmesi ve yaklaşık 150 yıl bu topraklarda hüküm sürmesi, Türkler ve Macarlar arasında ikinci temas olmuştur. Türkler Viyana yenilgisi sonucunda yavaş yavaş Batı’daki ilerleme politikasından vazgeçip Avrupa’da hüküm sürdüğü topraklardan çekilmiş olsa da iki millet arasındaki bağlar, tarihin bu iki ülke için belirlemiş olduğu bir dizi olayla devam etmiştir. Bu ilişkiler günümüzde siyasi, kültürel, ticari alanlarda olumlu ve giderek güçlenerek devam etmekte ve akademik çalışmalara olumlu yansımaları olmaktadır.

Macarlar, Osmanlı egemenliğinden kurtulduktan sonra tam bağımsızlığa kavuşamamış Avusturya’nın siyasi idaresi altına girmiştir. Ancak bağımsızlıkları için birkaç kez ayaklanan ve Avrupa’da destek bulamayan Macarların bu girişimleri olumsuzlukla sonuçlanmış, uğruna ağır bedeller ödenen bu başkaldırıların liderleri, Osmanlı padişahları tarafından himaye görmüştür[2]. Bu tutum Macarlar tarafından büyük takdir görmüş,  geçmişteki olumsuz düşünceler– Balkanlardan ilerleyen Rus tehlikesinin de etkisiyle- iki ülke ilişkilerini olumlu bir ortama taşımıştır. 1867 yılında Avusturya ile – Macarlar tarafından dual monarşi, uzlaşma dönemi adlarını alan – ikili bir siyasi yönetime evet diyen Macarlar, siyasi açıdan özellikle de dış ilişkiler açısından tam bağımsız olmasa da iç işlerinde bağımsız bir Macar hükümetine sahip oldular. Bu yönetim şekli, Macarların kültür politikaları üretebilmesine olanak verdi. Kültürel alanda başlayan bu olumlu gelişmeler, yüzünü Doğu’ya çeviren Macarların ekonomik ilişkiler kurma girişimleri için de temel oluşturacaktı. İşte bu politikanın bir sonucu olarak Macarlar, Macar siyaset ve bilim adamları tarafından kurulan Turan [3] çatısı altında Türklerle, Türkiye ile iyi ilişkiler kurdular.

Avusturya ile geçmişten itibaren siyasi olarak iyi ilişkiler içerisinde olmayan Türkler, Avusturya-Macaristan İmparatorluğu ile olan ilişkilerinde Macarlara daima daha farklı yaklaşmış, her ne kadar aynı siyasi birlik içinde olsalar da Macarları daima Avusturyalılardan ayrı bir yere koymuşlardır. Macarlar da Avusturya ile olan siyasi birlikteliğinin izin verdiği ölçüde Türklerin bu niyetlerine olumlu karşılık vermiştir. Öyle ki, Bosna-Hersek’in Berlin Antlaşması’na dayanarak İkili Monarşi tarafından ilhak edildiğinde bile -Macarların bu ilhaka resmi olarak karşı çıkmamasına duygusal olarak tepki göstermiş olsalar da – Türk tarafı faturayı Avusturya tarafına kesmiş, ciddi bir ticari boykotla Avusturyalıları maddi anlamda zora sokmuştur.

Yukarda değindiğimiz nedenlerden dolayı Avusturya’ya karşı başkaldıran Macar bağımsızlık liderleri II. Ferenc Rákoczi (1676-1735) ve Lajos Kossuth’un (1802-1894) Osmanlı topraklarında himaye edilmesi ve mültecilerin bir kısmının hayatlarının sonuna değin Türk topraklarında geçen yaşamları, 18. yüzyıldan itibaren Macar bilim insanlarının ilgisini çekmiştir. Macarlara kültürel gelişmenin önünü açan İkili Monarşi yapısı, Macarlar ve Türkler arasındaki iyi ilişkiler, Macarlara Türkiye’de başta Macar Korvinaları olmak üzere Türk arşiv ve kütüphanelerinde Macar tarihinin izlerini araştırma açısından uygun bir zemin yaratmıştır. Bu sayede pek çok Macar bilim adamı, araştırma yapmak amacıyla İstanbul’a geldi[4].

II. Ferenc Rákóczi’nin Na’şının Macar Topraklarında Defnedilmesi ve Macar Tarihi Araştırmalarının Başlaması

Avusturya’ya karşı liderliğini yaptığı Macar bağımsızlık mücadelesinin yenilgiye uğramasının ardından önce Fransa’ya ardından da 1716 yılında Sultan III. Ahmed’in (1703-1730) daveti üzerine maiyetiyle birlikte Osmanlı topraklarına iltica etmiş olan Erdel Prensi II. Ferenc Rákóczi, sultanın izniyle maiyetiyle birlikte 1717 yılında Tekirdağ’a yerleşti. İade talebi Sultan III. Ahmed tarafından reddedilen Rákóczi ve arkadaşlarını, 1715 yılında Macar Millet Meclisi çıkardığı bir kanunla “sürgün” ilan etti[5]. Sürgündeki prens Türkiye’ye gelişinden 8 Nisan 1735’teki ölümüne kadar Tekirdağ’da –Macarca Rodostó- yaşadı.

Rákóczi’nin ölümünün ardından en azından na’şının Macaristan’a getirilmesi konusunda büyük siyasi mücadele veren Macar yurtseverlerin bu talebi, nihayet 1904 yılında Avusturya-Macaristan İmparatoru I. Franz Joseph tarafından kabul edildi. Ancak imparatorluğun içinde bulunduğu siyasi ve ekonomik buhranlar nedeniyle kararın kabul tarihinden iki yıl sonra 29 Ekim 1906 yılında gerçekleşebildi. Prens Rákóczi, düzenlenen büyük bir resmî törenle o dönem Macaristan sınırları içerisinde bulunan Kassa’da gömüldü. Macar prensine iade-i itibarının yerine getirilmesi anlamına gelen bu eylem, aynı zamanda resmî olarak ilk kez Türk başkenti İstanbul’daki arşiv ve kütüphanelerde başta Rákóczi olmak üzere Macar mültecilerinin tarihi belgelerini arama görevinin yolunu açacaktı.

Avusturya-Macaristan imparatoru I. Franz Joseph, II. Ferenc Rákóczi ve diğer ileri gelen Macar mültecilerin naaşlarının yurda getirilmesi konusu ile Monarşi’nin Maliye Bakanlığı’nda üst düzey görevli olan Lajos Thállóczy’i (1857-1916) bir heyetle birlikte görevlendirdi. 1914 ve 1916 yıllarında bu görev için İstanbul’a gelen, Tekirdağ, İzmit ve İstanbul’da çalışmalar yapan Thállóczy, Türk arşivlerinde de araştırmalar yaptı.

1904 yılında Prens Rákóczi’nin na’şının Macaristan’a götürülmesi için araştırma ve ön hazırlıklar yapmak amacıyla İstanbul’a gelen Macar heyeti, Türklerden gördükleri dostluk ortamına bağlı olarak Türk arşivlerinde Macar mültecilerine dair araştırmalar yapmak için Sultan II. Abdülhamid’den izin alabilmişti.  Ancak Türk arşivlerinin Avrupa arşivlerinden sistem olarak farklı olan yapısı, araştırma izni almada yaşanan zorluklar ve ülkenin içinde bulunduğu siyasi ve ekonomik sıkıntılar ve kısa süreli bir araştırmada sonuç alınamayacağı anlaşılınca Thállóczy’nin Macar başbakanına teklifi sonucunda, bu önemli iş için resmi olarak bir araştırmacı görevlendirdiler. Bu kişi Imre Karácson (1863-1911) idi.

İstanbul’da Macar Tarih Araştırmalarının Arka Planı

Macar Hükümeti tarafından yapılan bu görevlendirmeden önce Macar Tarih Cemiyeti ve Macar Milli Arşivi çalışanlarından pek çoğu, 1870’li yıllarda Macarlara ait belgeleri araştırmak amacıyla yabancı arşiv, müze ve kütüphanelerini ziyaret etmişlerdi. Daha önce de değindiğimiz gibi bu ziyaretlerin amaçlarının başında, ünlü Macar Korvina’larının bulunması geliyordu.  1448-1490 yılları arasında hüküm süren Macar Kralı Mátyas Hunyadi’nin dünyaca ünlü, yaklaşık 2000 ciltten oluşan kütüphanesinde bulunan ve 1526 Mohaç savaşı sonrasında tahribe uğrayan Korvina’ların bir kısmı, Türkler tarafından İstanbul’a götürülmüştü[6].

Arbanasz ve Csorba’nın konu ile ilgili makalesinden öğrendiğimiz üzere daha sonra Macar uzmanlar Türk arşivlerindeki Macar tarihine ait kaynakların derlenmesi işine yöneldiler. Bu Macar bilim adamlarının başında Türkler tarafından da iyi bilinen, aynı zamanda Macaristan’da Türkoloji’nin kurucusu olan Ármin Vambéry geliyordu, ancak o arşivlerden ziyade değerli el yazmalarını araştırmıştır. Araştırma yapmak için büyük bir istekle İstanbul’a gelen bu bilim adamları, bilimsel donanımları ve bilim dünyasında seçkin yerleri olan kişilerdi. Ancak Osmanlı bürokrasinin karışıklığı, araştırma izni almada karşılaşılan ve aşılması güç olan zorluklar, Osmanlı ve dünya siyasetindeki çalkantılar nedeniyle burada büyük güçlüklerle karşılaştılar. Tüm bu zorlukların yanı sıra uzun süreli bir maddi kaynağa ve yeterli zamana sahip olamamaları da istekli Macar araştırmacıların önündeki en büyük engellerden birisiydi. Buna rağmen çok sayıda Macar araştırmacı araştırma amacıyla İstanbul’a gelmeyi sürdürmüştür.

Bilime Adanmış bir Hayat: Imre Karácson

Öncelikli olarak II. Ferenc Rákóczi olmak üzere diğer Macar mültecilerine ait tarihi belgeleri araştırmak üzere Macar Hükümeti tarafından görevlendirilen Imre Karácson’u[7] en uygun aday haline getiren koşulların başında aldığı eğitim, bilimsel eğilimleri ve çok iyi derecede Türk diline vakıf olması gelmekteydi.  Çocukluğundan itibaren eğitim alanında gösterdiği başarı nedeniyle ailesi tarafından desteklenen Karácson, Macaristan’ın Győr ve Budapeşte şehirlerinde dini eğitim aldı. Doktora eğitimi ile uzmanlığını alan genç papaz,  öğretmenlik eğitimi almamış olsa da eğitim alanında kendisine verilen görevleri de başarıyla yerine getirdi. 1889’da Győr şehrindeki Kraliyet Katolik Okulu’nda öğretmenliğe başlayan Karácson’un bu görevde de başarılı olması sonucunda bir yıl gibi kısa bir süre zarfında   –genç yaşta- aynı okula müdür olarak atanmasını sağlamıştır. Kendisi hakkında yazılan makalelerden Karácson’un kendi mesleği olan papazlığın yanı sıra eğitime de çok büyük önem verdiğini görüyoruz. Çünkü iyi eğitim almış birisi olarak bir milletin geleceğinde eğitimin ne denli önemli bir rolü olduğunun farkındaydı. Arşiv araştırmaları için İstanbul’a geldiğinde onu en çok zorlayan ve öfkelendiren olayların başında, araştırmaları için muhatap olmak zorunda kaldığı iyi eğitim almamış Türkler ve onların davranışları gelmiştir. Bu nedenle İstanbul’da kaldığı dönemdeki olayları yazdığı günlüğünde[8] ve amirine yazdığı mektuplarda[9] Türkler hakkındaki olumsuz düşüncelerinin temelinde yatan sebeplerden birisi budur.

 1906 yılında yine aynı şehirdeki Papaz okuluna rektör olarak atanan Karácson, bu görevi yanında dünyevi konularla ilgili yazılar da yazmayı da sürdürmüştür. Yanı sıra Türkoloji’ye, Türk diline ve Doğu tarihine merak sardı. 1877-78 Osmanlı-Rus Harbi, Macar kamuoyundaki Türklere karşı olumsuz imajını değiştirmiş, ortak düşmanları olan Ruslar karşısında Macar halkının Türklere karşı sempati duymasına neden olmuştu. Ármin Vambéry ile iletişim içinde olan Karácson, onun Macar dilinin Türk diliyle akrabalığı görüşü paralelinde Fin-Ugor diliyle akrabalığını reddeden yazılar kaleme almıştır. Karácson, Evliya Çelebi Seyahatnamesi’nin büyük kısmı Macaristan’la ilgili olan altıncı cildini de Macarcaya çevirmiştir.

Bene’nin Karácson ile ilgili yazmış olduğu biyografide Karácson’un bu görev için sahip olduğu tüm bu özellikleri sıralamıştır. Tüm bu özelliklere, papazlık görevi sebebiyle ailesinin de olmaması nedeniyle İstanbul’da uzun süre kalabilme durumu da eklendiğinde kelimenin tam anlamıyla Karácson bu görev için “biçilmiş kaftan” haline gelmiştir. Resmi olarak İstanbul arşivlerinde Macar tarihi açısından önemli evrakları araştırma, bunları tercüme etme ve bu belgelerden suret hazırlama görevini üstlenen Karácson, yaptığı tüm çalışmalar hakkında yıllık raporlar hazırlayıp Macar Başbakanı’na göndermekten de sorumluydu.

Günlüğünden ve amiri Lajos Thallóczy’e yazdığı mektuplardan öğrendiğimize göre Karácson’un göreve başladığı 6 Nisan 1907’den 2 Mayıs 1911’deki talihsiz ölümüne kadar   İstanbul’un çeşitli arşiv, camii kütüphaneleri, şahıslara ait kütüphanelerde kendisine verilen görevi canla başla yerine getirmeye çalıştığını görüyoruz. Günlüğü ve mektupları bize Karácson’un İstanbul’daki çalışmalarının tüm adımlarını, karşılaştığı ve tanığı olduğu toplumsal, kültürel olayları, araştırmalarını yaparken yaşadığı zorlukları takip etmemize olanak vermektedir.

Imre Karácson’un Araştırmalarında Karşılaştığı Zorluklar

Yine günlüğünden öğrendiğimiz üzere bir görev insanı olan Karácson, kendisine verilen bu önemli görevin bilinci ile daha İstanbul’a geldiği ilk gün, nerelerde hangi çalışmaları yapmak isteğini belirten Fransızca – Türkçe resmi bir memorandum hazırlayarak amiri Thallóczy ile yakın dostluk ilişkileri içinde olan Sadrazam Ferid Paşa’ya bizzat sunmuştur. Paşa’dan İstanbul arşivlerinde araştırma yapmak için gerekli padişah iznini yani “irade-i seniyye”yi sağlayacağına dair sözü almasına rağmen asıl araştırma alanı olan Topkapı Sarayı arşivlerinde çalışabilmek için 7 Kasım 1908’e kadar beklemesi gerekti.

Aynı amaçla kendisinden önce de İstanbul’a gelmiş araştırmacıların çoğu için temini hiç de kolay olmayan iradeyi almak, Karácson için çok daha zorlayıcı, kimi zaman ümitsizliğe düşürücü, kimi zaman da ulaşmak için farklı yolları denediği bir mücadeleye dönüşmüştür. İçerisinde hangi belgeleri ihtiva ettiğine dair bilgiye sahip olunmayan arşivlerin her biri için de ayrı izin alınması gerekliliği Karácson için zaman açısından ayrı bir sorun oluşturuyordu.

Söz konusu günlüğü ve mektuplarından takip ettiğimiz üzere Karácson’un, kendisine verilen görevi yerine getirme esnasında yaşadığı bu zorluklar, henüz işin başlarındayken somut sonuçlara ulaşamaması, hassas bir yapıya sahip olan Karácson’u ruhsal olarak olumsuz etkilemiştir. Bu nedenle irade çıkmasını beklerken amirinin de telkin ve önerileri ile başka araştırmalara yöneldi.  Daha önce İstanbul’da arşiv çalışmaları yapmış olan Thallóczy, önceki Macar araştırmacıların yanı sıra kendisinin de bizzat deneyimlediği üzere burada bilimsel araştırma yapmanın zorluklarını ve bu nedenle bir yabancı araştırmacı için en gerekli şeyin sabretmek olduğunu çok iyi biliyordu. Bu yüzden Karácson’a buraya gelmeden önce verdiği talimatların[10] birisi de sabırlı olmaktı. Karácson da İstanbul’da kaldığı yıllar boyunca bunu bol bol deneyimlemek zorunda kalacaktı.

Siyasi ve ekonomik sıkıntılara II. Abdülhamid döneminin sıkıyönetimi ve bu sistemin getirdiği yasaklar da eklendiğinde bürokratik zorluklar sadece yabancılar için değil, herkes için büyük bir sorundu. Memurlar, birisi kendisini saraya şikâyet eder diye Karácson’a yardımcı olmaktan çekiniyordu. Resmi olarak Karácson’a yardım etmekle görevlendirilenler de dönemin ekonomik buhranı karşısında Karácson’dan sık sık rüşvet talebinde bulunuyorlardı. Araştırma ve çalışma şartlarının zorluklarına tüm bu nahoş şartlar da eklenince Karácson’un tahammülü azalıyor, Türklere karşı olumsuz izlenimleri artıyordu. Bunlara ilave olarak Osmanlı’daki reform hareketleri ve meşrutiyetin ilanı ile gayrimüslimlere verilen haklar nedeniyle Müslümanların gayrimüslimlere karşı olumsuz duyguları ve şüpheli yaklaşımlarından Karácson da etkilenmiştir.

Imre Karácson’un İstanbul’da Araştırma Yaptığı Yerler

Çalışmasının başlarında araştırma yapmak için talep ettiği en önemli yerlerden biri olan Topkapı Sarayı arşivi yerine sarayın kütüphanesi için irade çıktı ancak burada Macar tarihine ait belgeler bulunmuyordu. Sarayın arşivi için irade beklediği günlerde Maarif Nazırı Haşim Paşa’yı şahsen ziyaret ederek ondan İstanbul cami kütüphanelerinde araştırma izni aldı. Beşirağa Camii’nde daha önce altıncı cildini tercüme etmiş olduğu Evliya Çelebi’nin seyahatnamesinin bugüne kadar basılmamış olan ciltlerinin el yazmalarına rastladı. Bunların içinde Macaristan’dan bahseden yedinci cildini Macarcaya tercüme etti. Tercüme ederken maruz kaldığı zorlukları 1908 yılında Macar Bilimler Akademisi tarafından basılan eserinin[11] önsözünde özetledi.

 25 Haziran 1907’de Babıali’de bulunan Osmanlı döneminde ilk modern tarzda düzenlenmiş arşiv olan Hazine-i Evrak’ta araştırma yapmak için Sadrazam Ferid Paşa’ya yaptığı şahsi başvuru olumlu sonuçlandı. Ancak buradaki en eski evrakların Sultan II. Mahmud dönemine ait olması onun ikinci hayal kırıklığı olmuştur.

Karácson, İstanbul’da kaldığı yıllarda hem Macar hem de Türk gazete ve dergilerinde çeşitli konularda yazılar yazdı. Bu yazılar dönemin siyasi ve kültürel olayları üzerinedir. Kendisi diplomatik bir göreve sahip olmamakla birlikte amiri Thallóczy’nin öneri ve referanslarıyla İstanbul basınından, bürokraside üst düzey görevliler ve İstanbul’un ileri gelenlerinden olmak üzere kendisine çok iyi bir çevre edinmiştir. Bu da amirinin oradaki işini kolaylaştırması açısından Karácson’a tavsiyelerinden birisiydi. Gerçekten de bu ilişkilerin onun çalışmalarına oldukça yardımı oldu. Türk arşivleri dışında –amirinin yönlendirmesiyle- St. Benoit Manastırı ve kütüphanesi, Rum-Ortodoks Patrikhane ve kütüphanesinde de Macar tarihinin izini sürdü.

İslam dininin üç aylar, oruç, bayram gibi özel günlerinde Türk kütüphane ve arşivlerin kapalı olması Karácson’un çalışmalarını sekteye uğratmıştır. Ayrıca çalışma ortamının–kimi zaman bir masa ve sandalye bile verilmeden çalışmak zorunda kalması- ve çalışmak zorunda olduğu kişilerden gördüğü muamelenin yarattığı olumsuzluklar, Batı tarzı, modern arşivlerde çalışmaya alışık olan Karácson’da Türkler ve Müslümanlık hakkında olumsuz yargılar oluşmasına sebep oldu.  Kimi zaman yabancı bir araştırmacı olmasının yanı sıra din adamı kimliğiyle,  Hristiyanlıkla Müslümanlığı karşılaştırdı. Bu nedenlerden dolayı Müslümanlığı bilim ve ilerlemenin önünde bir engel olarak gördü. Türk bürokrasi sistemine aşina olmadığı için mühimme defterleri gibi bazı önemli defterlerin kendisine verilmemesini “Türklere has bir kıskançlık”  olarak nitelendirmiş olsa da Babıali’de Beylikçi’den arada Macar tarihine dair belge suretlerini almaya gittiği bilgisine rastlıyoruz.

II. Abdülhamid’in tahttan indirilmesi Türk milletine arzu ettiği özgür ortamın kapılarını, Karácson’a da uzun zamandır beklediği Topkapı Sarayı arşivlerinde araştırma yolunu açtı. Uzun zamandır kendisinden gizlenen arşivlerde inceleme nedeni de böylece ortaya çıkmış oldu. Uzunca bir süredir bakımsız kalan arşivlere, sızan yağmur sularının neden olduğu nem, küfe yılların biriktirdiği tozlar da eklenince arşiv belgelerinin büyük bölümü kullanılamaz hale gelmişti. Padişahtan gizlenen bu durumun, Karácson’a arşiv yollarının açılamaması konusundaki en büyük engeli teşkil etmiş olduğu anlaşılıyordu. Bu nedenle Karácson’un araştırma talebi padişaha ulaştırılmamıştı bile. Karácson, böyle bir ortamda düzensiz bir biçimde, gelişigüzel yığılmış, içeriği hakkında hiçbir bilgiye rastlanmayan belgeleri rastgele incelemeye başladığında tek yardımcısı şansı oldu. Tesadüfen seçtiği belgeler arasında II. Ferenc Rákóczi ve maiyetinde olanlara ait belgeler çıkmaya başladı. Topkapı Sarayı’nda arşiv belgelerinin depolandığı yerde tesadüfen bulunan bir bölme ise Karácson’a aradığı belgelere ulaşma imkânı sundu.

Diğer araştırma yaptığı arşivler Evkaf Nezareti, Maliye Nezareti ve Defterhane arşivleri oldu.  Cami kütüphaneleri ile birlikte özel şahıslara ait kütüphanelerde de araştırma yaptı.

İstanbul’un Kültür Hayatında Karácson

Karácson Türk arşivlerine dair verdiği bilgilerin yanında Türk siyasi, sosyal ve kültür hayatına dair de önemli bilgileri kaydetti. II. Meşrutiyet’in ilanı, II. Abdülhamid’in tahttan indirilmesi, Jön Türkler’in iktidara geçişi gibi olayların tanığı olmuş, bu konularla ilgili izlenimlerini, amirine yazdığı mektuplar ve günlüğü yanında Macar ve Türk gazete ve dergilerinde yazdığı yazılar ve çektiği fotoğraflarla tarih biliminin hizmetine sunmuştur.

Döneminde tarih çalışmaları için arşivlerin kullanılması konusunda Türklere örnek oluşturdu. Türk arşivlerinin düzenlenmesi, kütüphanelerdeki kitapların fihristlerinin çıkarılması, onun İstanbul’da yaşadığı dönemde meydana geldi.  II. Meşrutiyet’in ilanından sonra yeni bir Türk tarihi yazma amacıyla başlatılan çalışmalar için kurulan, Tarih-i Osmani Encümeni’nin çalışmalarının önemli ve etkili simaları arasında yine Imre Karácson’u görüyoruz. Derneğin tüzüğünün yazılması, derneğin yayın organı olan Tarihi Osmani Encümeni Mecmuası’na yazdığı yazılarla Türk kültür hayatına yaptığı katkılarda bulunmuştur. Türk basınında onun bu katkılarının yansımalarını görebiliyoruz. İkdamcı Cevdet Bey, Necip Asım, Tevhid Saffet gibi basın camiasının önemli şahsiyetleri ile tanışıklığı ve iyi ilişkileri, onu İstanbul’da bulunduğu dönemin önemli simaları arasında olduğunu göstermektedir.

Karácson’un, Macaristan’a yazdığı Türk siyasi ve kültür hayatı ile ilgili yazılar, Türk-Macar ilişkileri açısından önemli rol oynamıştır. Makalelerinin dışında büyük gayretler sonucu ulaştığı ve suretlerini çıkardığı Türk ve Macar tarihine ait önemli belgeler, ölümünden sonra iki cilt halinde basılmış[12],  bu kitaplar sadece o dönemin değil bugün için de araştırmacılar için önemli kaynak kitaplar olmaya devam etmektedir.

İstanbul’a geldiği andan itibaren – Thallóczy’nin de üzerinde düşündüğü- burada bir Macar Enstitüsü[13] kurulması fikri, ona büyük bir şevk veriyor hatta maddi kaynak bulabildiği takdirde bu fikri gerçekleştirme hayali kuruyordu. Türkiye’de kişiye bağlı, süreli araştırmaların zorluğunun bilincinde olan Macar yetkilileri de Karácson’la aynı düşüncede idi. Onun bu hayali, Macar yetkilileri tarafından ciddi olarak planlandı ve başına da çalışmalarıyla kendisini ispatlamış Karácson’un getirilmesi düşünüldü. Ancak bu önemli plan, olan ölümünden sonra 1916 yılında gerçekleşecekti.

Tarih araştırmaları için uygun olmayan bir dönemde, zor koşullar altında İstanbul arşiv ve kütüphanelerinde çalışan Imre Karácson, mizaç ve beden sağlığı açısından da hassas olması çalışma koşullarını daha da zorlaştırmıştır. Bu koşullar, sağlık açısından zayıf tabiatını, moral açısından da zayıflatmıştır. Bu şartlar altında çalışmalarını sürdürdüğü esnada hastalanması ve 2 Mayıs 1911 tarihinde beklenmedik ölümü, değerli bir şahsiyetin kaybı ile birlikte Macar tarih bilimi açısından ona bağlanan umutları da yok etmiştir.

SONUÇ

Günlük ve mektuplar, yapıları gereği tamamen objektif kaynaklar olmasalar da bilimsel kaynaklarla karşılaştırılarak, incelenen dönem için araştırmacılar açısından önemli detaylar sunarlar. Bu bakımdan Imre Karácson’un Türkiye’de kaldığı süre boyunca derlediği belgelerden hazırladığı kitapları, Türkçe- Macarca yazdığı çok sayıda makale yanında yazıda bahsi geçen mektup ve günlükleri de bugün Macar tarihi açısından olduğu kadar Türk siyasi, kültür tarihi açısından önemli ve değerli bilgiler içermektedir.

Macar tarih bilimi, Imre Karácson sayesinde Türk arşiv ve kütüphanelerinde başta II. Ferenc Rákóczi olmak üzere Macar mültecilerinin tarihi belgelerinin resmi ve sistemli olarak araştırılması yolunda önemli bir aşama kaydetmiştir. Onun çalışmaları,  Macar tarihine yaptığı katkıların yanında Türk-Macar ve Bizans araştırmalarını sistemli bir hale getirilebilmek açısından İstanbul’da bir Macar Enstitüsü kurulması fikrinin de doğmasına yol açtı. Bu enstitü, I. Dünya Savaşı’nın yarattığı olumsuz koşullar nedeniyle kısa ömürlü olsa da 2013 yılında açılacak olan Macar Kültür Merkezi’nin temellerini atmıştır.  Bu merkez bugün iki ülke arasında giderek artan kültürel ilişkiler açısından önemli bir köprü görevini yerine getirmektedir.

Kaynakça

Arbanasz, İ., & Csorba, G. (2004). “Magyar kutatók az isztanbuli levél- es könyvtárakban a második világháború előtt”. M. Dobrovics (Dü.), Kísérlet folytatódik, II Uluslararası Vambéry Konferansı içinde (s. 7-29). Lilium Aurum Yayınevi, Dunaszerdahely.

Bene, I. (1936). “Karácson Imre élete es művei (1863-1911)”, Győri Szemle (137-171.), Győr.

Demirkan, T. (2000). Macar Turancıları, Tarih Vakfı Yurt Yayınları, İstanbul.

Fodor, G. (2021) Magyar tudomány és régészet az Oszmán Birodalomban: a Konstantinápolyi Magyar Tudományos Intézet története, Bölcsészettudományi Kutatóközpont, Történettudományi Intézet. , Budapeşte.

Fodor, P.(2005). “Rákóczi Özgürlük Savaşı ve Macar Tarihindeki Yeri”, II. Ferenc Rákóczi’nin Hayatı ve Türkiye’deki Sürgün Günleri, Macar-Türk Dostluk Derneği Yayınları, Budapeşte.

Gökbilgin, M.T. (1976). “Rákóczi Ferenc II. ve Osmanlı Devleti Himayesinde Macar Mültecileri”, Türk-Macar Kültür Münasebetleri Işığı Altında II. Rákóczi Ferenc ve Macar Mültecileri Sempozyumu (31 Mayıs-3 Haziran 1976), İstanbul.

Halász, H., Katona, C., & Ólmosi, Z. (2004). II. Ferenc Rákóczi es társai újratemetéséhez (1873-1906), Magyar Országos Levéltár, Budapeşte.

Imre Karacson’dan  Lajos Thalloczy’ye Mektuplar (1907-1911). OSZKK Levelestár. Karácson Imre Thallóczy Lajoshoz, OSZKK Fond XI/516.

Karácson, I. (1908) Evlia Cselebi Török Világutazó Magyarországi Utazásai 1664.-1666, Macar Bilim.  Akademisi, Budapeşte.

Karácson, I. (1907-1911). Törökországi tartozkodásom fő eseményei. 1903 Fol. Hung., Országos Széchenyi Könyvtár Kézirattár, Budapeşte.

Karácson, I. (1914). Török-Magyar oklevéltár 1533-1789. (Ed: L. Thallóczy, J. Krcmarik, G. Szekfü,), Stephaneum Matbaası, Budapeşte.

Karácson, I. (1911) A Rákóczi emigráczio török okmányai (1717-1803), Macar Bilimler Akademisi, Budapeşte.

Köpeczi, B.(2005). “II. Ferenc Rákóczi (1676-1735)”, II. Ferenc Rákóczi’nin Hayatı ve Türkiye’deki Sürgün Günleri, , Macar-Türk Dostluk Derneği Yayınları, Budapeşte.

Nazır, B. (2016). Osmanlıya Sığınan Macar Ve Polonyalı Mülteciler,Yeditepe Yayınevi, İstanbul.

Papp, S. (2023) Osmanlılar ve Macarlar Bir Diplomatik Tarih, Vakıfbank Kültür Yayınları, İstanbul.

Seres, I. (2006) Imre Thököly ve Türkiye, Macar-Türk Dostluk Derneği Yayınları, Budapeşte.

Thallóczy L. Utasítasok Karácson Imre részére. Analekta 6028. 1907, Országos Széchenyi Könyvtár Kézirattár, Budapeşte.

Ekler

 

 

 

 

 

 

II. Ferenc Rákóczi

 

 

 

 

 

 

 

Papaz Imre Karácson (Győr- Xantus János Müzesi, Karácson Dökümanları- Sándor Papp arşivi))

 

 

 

 

 

 

Imre Karácson İstanbul’da (Győr- Xantus János Müzesi, Karácson Dökümanları- Sándor Papp arşivi))

 

 

 

 

 

 

 

 

Karacson’un Győr şehrindeki anıt mezarı (Foto: Mesude Şenol)

[1] Doktora Öğrencisi, Szeged Üniversitesi, Tarih Bölümü, Macaristan, senolmesude@gmail.com

[2] II. Rákóczi Ferenc ve Lajos Kossuth’un Türkiye’ye ilticası hakkında ayrıntılı bilgi için bkz. M.Tayyib Gökbilgin. “Rákóczi Ferenc II. ve Osmanlı Devleti Himayesinde Macar Mültecileri”, Türk-Macar Kültür Münasebetleri Işığı Altında II. Rákóczi Ferenc ve Macar Mültecileri Sempozyumu (31 Mayıs-3 Haziran 1976), İstanbul, 1976, s.l-17; Pál Fodor, , “Rákóczi Özgürlük Savaşı ve Macar Tarihindeki Yeri”, II. Ferenc Rákóczi’nin Hayatı ve Türkiye’deki Sürgün Günleri, 2005, Macar-Türk Dostluk Derneği Yayınları, Budapeşte; Béla Köpeczi, “II. Ferenc Rákóczi (1676-1735)”   II. Ferenc Rákóczi’nin Hayatı ve Türkiye’deki Sürgün Günleri, 2005, Macar-Türk Dostluk Derneği Yayınları, Budapeşte; Bayram Nazır, Osmanlıya Sığınan Macar Ve Polonyalı Mülteciler, 2006,Yeditepe Yayınevi, İstanbul;  István Seres, Imre Thököly ve Türkiye,  2006, Macar-Türk Dostluk Derneği Yayınları, Budapeşte

[3] Cemiyetin kuruluşu ve çalışmaları için bkz. Tarık Demirkan, Macar Turancıları, 2000,Türk Tarih Vakfı Yayınları

[4] Bu çalışmaları hakkında bkz. İldiko Arbanasz ve György Csorba tarafından yazılan “Magyar kutatók az isztanbuli levél- es könyvtárakban a második világháború előtt”. Düzenleyen,  M. Dobrovics, Kísérlet folytatódik, II Uluslararası Vambéry Konferansı içinde (s. 7-29), 2005, Dunaszerdahely: Lilium Aurum Yayınevi.

[5] Bu konu hakkında : Hajnal Halász, Csaba Katona,& Zoltán Ólmosi, II. Ferenc Rákóczi és társai újratemetéséhez, (1873-1906)

2004, Budapeşte, Magyar Országos Levéltár.

[6] Bu eserlerin bir kısmı Türk-Macar ilişkilerinin düzelmesini takiben 1869 ve 1877 yıllarında Türk sultanları tarafından Macaristan’a bağışlanmıştır.

[7] Imre Karácson hakkında yazılan makaleler içerisinde hayatı, eğitimi ve Türk arşivlerinde yaptığı çalışmalar hakkında en ayrıntılı bilgileri, István Bene’nin 1936 yılında, Karácson’un eğitim aldığı ve bir süre çalıştığı Győr şehrinde yazdığı “Karácson Imre élete és művei  (1863-1911)” adlı makalede buluyoruz. Karácson’un mezarı ve anıtı da Győr şehrindedir. Hakkında yazılan diğer makalelerin başlıcaları  Pal Fodor’un 1989 yılında Történelmi Szemle dergisinde kaleme aldığı “A budapesti imam”; Sándor Papp’ın  2023 yılında Türkçe olarak da basılmış olan Osmanlılar ve Macarlar  Bir Diplomatik Tarih adlı kitabında, s. 365-337’de  “20. Yüzyıl Başlarında İstanbul’da Rákóczi Vesikalarının Önemi: Osmanlı Arşivlerinin Açılışına Dair Araştırma Verileri” ve s. 367-420’de “Osmanlı Arşivlerinin Açılışından Jön Türk İhtilaline: Bir Macar Papazı ve Tarihçisi Gözüyle II. Meşrutiyet, II. Abdülhamid’in Hal’i ve V. Mehmed Reşad’ın Tahta Çıkışı” adlı makaleleridir.

[8] Imre Karácson, 1907-1911 tarihleri arasında yaşadığı İstanbul’da başından geçen olayları, “Törökországi tartozkodásom főbb eseményei” başlığı altında günlük olarak kaydetmiştir. Bugün bu günlüğün daktilo edilmiş şekli,  Budapeşte’deki Széchényi Kütüphanesi’nde el yazmaları bölümünde “1903 Fol. Hung” başlığı altında bulunmaktadır.

[9] Imre Karacson’un amiri Lajos Thalloczy’ye İstanbul’dan yazmış olduğu mektuplar için bakınız: OSZKK Levelestár Karácson Imre Thallóczy Lajoshoz, OSZKK Fond XI/516.

[10] Lajos Thallóczy, Utasítasok Karácson Imre részére. Analekta 6028. 1907, Budapeşte, Országos Széchenyi Könyvtár Kézirattár.

[11] I. Karácson, Evlia Cselebi Török Világutazó Magyarországi Utazásai 1664.-1666, 1908, Budapeşte, Macar Bilim.  Akademisi.

[12] Bunlar, 1911 yılında Karácson’un ölümünden sonra Macar Bilimler Akademisi tarafından basılan A Rákóczi emigráczio török okmányai (1717-1803) adlı eser, ikincisi 1916 yılında yine Macar Bilimler Akademisi tarafından basılan Török történetírók III adlı eseridir.

[13] Konuyla ilgili ayrıntılı bilgi için bkz. Gábor Fodor, Magyar tudomány és régészet az Oszmán Birodalomban: a Konstantinápolyi Magyar Tudományos Intézet története, Budapeşte, 2021, Bölcsészettudományi Kutatóközpont, Történettudományi Intézet.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir