Giriş
Duygu ve düşünceleri ifade etme aracı olarak tanımlanan dil, aynı zamanda kültürün taşıyıcısıdır. Toplumların devamlılığı ve gelişimi, gelişmiş bir dil ve zenginleşen kültürün aktarılmasıyla sağlanabilir. Dilini geliştiren, zenginleştiren ve bunu bir kültür taşıyıcısı olarak kullanan toplumlar, aynı zamanda medeniyet ve bilimin zirvesine de ulaşmış olurlar. Her bir toplum, varlığını en başta kendi dilini yaşatmakla sürdürür. Zira tarih süreci içerisinde başka milletlerin egemenliği altında kalıp kendi dilini kaybederek eriyen toplumlar ise yok olmaya mahkûmdurlar.
Dil, insanoğlunun elinde var olan en güçlü ve en etkili araçlarından biridir. Toplumlar, kelimelere anlamlar yükleyerek kültürel birikimlerini nesilden nesile aktarırlar. Bu kelimeler, bir dilde kalıp haline gelmiş kelimeler olarak kullanıla gelir. Bu kalıp ifadeler, bir dilde kullanılan kısa ve öz anlatımlardır. Tüm toplumların dilinde bulunabilen ve belirli durumlarda kullanılan bu kalıp ifadeler arasında rica sözleri, teşekkür sözleri, tanışma, selamlaşma, vedalaşma, hâl hatır sorma, iyi dileklerde bulunma, özür dileme, ödüllendirme vb. sayılabilir. Kalıp sözler aynı zamanda bir toplumun kültürünü, dilin zenginliğini, inançlarını, gelenek ve göreneklerini, insan ilişkilerindeki ayrıntıları yansıtan dil ögeleridir.
Kalıp ifadelerin arasında en etkili olanlar halk anlatıları arasında yer alan atasözleri, deyimler, alkış ve kargışlar gibi kalıplaşmış sözlerdir. Türk milleti; tarihî varlığını, zekâsını, yaşam felsefesini, dünya görüşünü, millî terbiyesini var olduğu günden günümüze kadar sözlü halk anlatılarında taşımışlardır. Türk halk kültürünün folklorik zenginliğini oluşturan destanlar, efsaneler, masallar, halk hikâyeleri, halk fıkraları, türküler, ninniler, ağıtlar, bilmeceler gibi anlatıların yanı sıra atasözleri, deyimler, alkış ve kargışlar gibi kalıp sözler bir topluluğun çocuklarını eğitmek için de kullanılan çok etkili etnopedagojik araçlardır.
İnsanoğlunun toplum halinde yaşamaya başlamasından bu yana var olduğu düşünülen alkış ve kargışlar, sözlü anlatım türlerinin önemli bir bölümünü oluştururlar. İnsan ilişkilerinde karşılaşılan iyilik ve kötülüklere karşı yeri geldikçe kalıp sözlerle cevap verme ihtiyacı duyulur. Kullanılan bu kalıp sözler arasında atasözleri ve deyimler gibi alkış veya kargışlar da yerini alır. Zira alkış ve kargışlar, toplumun değer yargılarını taşıyan özlü sözlerdir.
Bu çalışmada tarihte sürgün hayatı yaşamış, yaşanan tüm zorluklara rağmen etnik kimliğini kaybetmemiş Ahıska Türklerinin söz varlığında yer alan alkış ve kargışlar üzerinde durulmuştur. Söz konusu olan bu kalıp sözler, kaynak kişilerle yapılan görüşmeler neticesinde derlenmiştir. Bu çalışmada kullanılan 98 adet kalıp söz eğitimsel işlevselliği açısından irdelenmiştir.
Her etnik grup, “iyi bir insan” yetiştirme hedefi doğrultusunda topluma faydalı birer birey yetiştirmek ister. Bu amaca ulaşabilmek için önceki kuşakların aktardığı tecrübeleri dikkate alarak, çocukları yetiştirmeye gayret ederler. Aile büyükleri, genç kuşakları yetiştirirken onlara halkın paha biçilemez ahlaki değerleri aktarırlar. Bu doğrultuda çocuk ve gençlere insanlara karşı saygılı olmayı öğretirler, belirli davranış normlarını, töreyi, ahlakı aşılarlar.
Toplumun ortak kültürel değerlerinin bireylere aktarıldığı ilk basamak ailedir. Keza toplumun varlığını sürdürebilmesi için en önemli merci yine ailedir. Dolayısıyla etnik canlanmada ailenin verdiği eğitimin büyük bir önemi vardır. “Aile eğitimi, etno-kültürel geleneklerin aktarılmasında, çocuklarda ve gençlerde manevi ve ahlaki değerler sisteminin oluşumu ve onların bir eyleme dâhil edilmesinde eşsiz mekanizmalar barındırır. Çünkü ailenin, bireyin tutum ve değerlerinin oluşumunda birincil etkileşimi sağlaması yönünden önemli rolü vardır” (Aliyeva Çınar, 2022a, 357).
“Aile terbiyesi”nin genel anlamda iki yönünden söz edilebilir. Bu yönlerden ilki ebeveynlerin çocuklarının terbiyesi ile ilgilenmesidir; diğeri ise kişinin ait olduğu aile, kavim, soya has, daha çok irsi özellikler taşıyan terbiyesidir ki bu ikinci yönü de Batı literatüründe bir bilim dalı olarak adlandırılan “etnopedagoji”nin en önemli özelliklerinden birini oluşturmaktadır.
Bu bilim dalının kurucusu Çuvaş asıllı G. N. Volkov’dur. Etnopedagojinin ne olduğuna değinilecek olursak şöyle açıklanabilir: “Etnopedagoji, dar anlamda halkın pedagojisi bilimi olarak ifade edilir. Bir etnik grubun eğitim yasalarını, deneyimlerini ve özelliklerini inceleyen, pedagojik bilgiyle pedagojik bilim arasındaki etkileşimi ortaya koyan ve bunun neticesinde çağdaş eğitim yasalarını belirlemeye çalışan eğitim bilimlerinin bir dalıdır.” Keza Volkov’un belirttiği gibi “Etnopedagoji, bir etnik grubun yaşadığı olayların pedagojik açıdan analizini yapan ve bunların çağdaş eğitim amaçlarına uygun olup olmadığını ortaya koyan bir bilim dalıdır” (Aliyeva Çınar, 2022b, 1).
- Etnopedagoji Bağlamında Alkış ve Kargışlar
Volkov’a göre, etnopedagojide en önemli araçlar halk edebiyatı ürünleridir. Bunlar; atasözleri, deyimler, masallar, efsaneler, maniler, türküler, tekerlemeler, bilmeceler, halk hikâyeleri, fıkralar, alkış-kargışlar ve benzeri ürünlerdir (Çınar, 2023, 27-28). Ancak Volkov bu halk edebiyatı ürünlerinin içerisinde atasözlerinin, bilmecelerin, halk şarkılarının ve masalların önemli bir yere sahip olduğunu vurgular. Ona göre, çocuklara halkın yaşam felsefesini aşılayan atasözleridir; çocukların zekâ gelişimine bilmeceler yardımcı olur; çocukta estetik yönünü geliştiren ve sevgiyi aşılayan halk şarkılarıdır; çocuklara halkın manevi değerlerini, iyiliği, güzelliği, sevgiyi, saygıyı, çalışkanlığı vb. de masallar aktarır (Volkov, 2004, 60; Palatkina, 2009, 173). Ancak çocuk eğitiminde alkış ve kargışların da etkili birer araç olduğu görülmektedir.
Alkış ve kargışlar insanoğlunun toplum halinde yaşamaya başlamasından itibaren hep var olmuş, var olmaya da devam etmektedir. İnsan; yaratılışı gereği bir toplum içinde yaşar, dolayısıyla toplum içinde yaşayan bir insan diğer insanlarla daima ilişki içinde olur. Her insanın yaratılıştan getirdiği bazı özellikler vardır. Bu özellikler insanın yaşadığı çevreden edindiği birikimlerle şekillenir. Toplumun sahip olduğu ortak dünya görüşü o toplumda yaşayan fertleri de etkiler ve toplumla fert arasında ortak duygu, düşünce ve tepkiler oluşur. Aynı çevre ve kültürün insanı, birbirini değerlendirirken ortak birtakım ölçütler ve ifadeler kullanır. İnsanlar arasında bire bir veya bire çok şekildeki bu ilişkiler sonucunda ortaya çıkan değerlendirmeler en hafif serzenişten en galiz küfüre; basit iltifattan abartılı sitayişlere doğru bir seyir takip eder. Alkış ve kargışlar bir toplumun değer yargılarının olduğu kadar beklentilerinin de önemli göstergesidir (Kırcı, 1998, 74).
Alkış ve kargışlar, genç nesilleri daha çok eğitmek için kullanılan etnopedagojik araçlardır. Bu çalışmanın amacı da; Ahıska Türklerinde kullanılan alkış ve kargışların etnopedagojik değerler açısından durumunun incelenmesidir.
- Ahıska Türklerinde Alkışların Eğitimsel Yönü
Diğer topluluklarda görüldüğü gibi Ahıska Türklerinin halk kültüründe alkış ve kargışlar, sözlü anlatım türlerinin arasında önemli bir bölümünü oluşturmaktadırlar.
Divan-ı Lügati’t-Türk’te alka, alkal, alkaş (Atalay, 1991, 20-21) gibi adlarla yer alan alkışlar kazalardan ve belalardan korunma, kötü niyetli kişilerin kötülüklerinden uzak olma, uzun bir ömür geçirme, güçlükle karşılaşmama gibi iyi dilekler yanında kişilerin iyi taraflarını takdir etmek amacıyla söylenen sözlerdir. Diğer Türk topluluklarında görüldüğü gibi Ahıskalılarda bu kalıp sözlerin insanlar üzerinde terbiye edici bir etkisinin olduğu görülmektedir. İnsanların doğum, evlilik, yaşam, ölüm gibi önemli olayın başında veya sonunda mutlaka alkışlar söylenir. Örneğin; daha doğmamış bir bebek için “Bir sǝsiynǝn qurtarsın.”, “Sağluxli dünyaya gǝlsin.” diyerek hem çocuğun hem de annesinin sağlıklı bir şekilde bu durumu atlatması dilenir. Doğmuş olan bir bebek için “Allax anali babali böyütsün.”, “Allax adiynǝn yaşatsın.”, “Allax bǝxtli etsin.”, “Allax bağışlasın.”, “Allax saxlasın.”, “Ömrün su kimi uzun olsun.”, “Böyük adamlara qarışasın.” gibi kalıplar kullanılır. Burada bebeğin sağlıklı, varlıklı, mutlu, anne babasına ve toplumuna hayırlı evlat olması, şerefli bir insan olarak ömrünü geçirmesi için dileklerde bulunulur. Bir insanın yaşam boyunca mutluluk, huzur ve bolluk içinde yaşaması için şu kalıp ifadeler kullanılır: “Ağzın şirin olsun.”, “Allax bǝrǝkǝt versin.”, “Bǝrǝkǝtli olsun.”, “Allax surfani hǝmǝşǝ açux elǝsin.”, “Sofranız bǝrǝkǝtli olsun.”, “Allax heçkesǝ möhtǝç elǝmǝsin.”, “Allax işini rast gǝtürsün.”, “Gün görǝsin.”, “Allax tuttuğuni altun etsin.”, “Allax yürǝginǝ görǝ versin.”, “Allax xoşt baxt elǝsin.”, “Allax yaman gözdǝn saxlasın.” vb.
Bu kalıp sözlere eğitimsel açıdan yaklaştığımızda şu yorumda bulunulabilir: “Bir insan bir başka kişi tarafından kendisine iyi dilekler dilemesini bekler. Söylenen bu dileklerin gerçekleşeceğine inanılır. Bir insan da bu dilekleri duyabilmek ve karşı taraftan takdiri alabilmek için iyi insan olmanın, güzel şeyler yapmanın gerekli olduğunu düşünür. Bu mesajların en etkili alma biçimi de çocukluk döneminde görülür. Çocuklar bu alkışların ifade ettiği dileklerden etkilenir ve her bir kalıbın taşıdığı anlamı iyi yönde yorumlamaya gayret eder. Anlayamadığı durumlarda dilekte bulunan kişinin ne demek istediğini büyüklere sorar. Anne babalar veya nine dedeler bu sorular karşısında çocuğun “iyi insan olma” yönünde nasihatlerde bulunur.”
Ahıskalılarda insanların soyu sopu da önemlidir. Alenin geçmişteki şan, şeref ve asaletiyle gurur ve saygı duyulur. Bu düşünce çocuklara da öğretilir. Çocuklar da onurlu ve soylu atalarıyla gurur duyacak ve onlara layık olacak biçimde yetiştirilir. Ecdat ve ervah önemli olunca onların yattığı mezarlık da önem kazanır (Çınar, 2023, 154-155, 158). Ahıskalılar “Allax ölǝnnǝrinǝ rǝǝmǝt elǝsin.”, “Atana, babana rǝǝmǝt.”, “Ölülǝrin canına dǝgsin.” gibi alkışları duyunca ecdatlar için de bir iyilik yaptıklarını hisseder. Çünkü bedenleri mezarlıkta olsa da ruhlarının öteki dünyada olduklarına ve bu ruhlarının etrafta, gökyüzünde dolaştığına, çocukları izlediğine inanılır. Söz konusu olan bu alkışları duyan her çocuk da, ecdatlarını mutlu etmek için iyi insan olma yolunda dikkatli olur.
Ahıskalılarda söylenen alkışların çoğunda “Allah” adı geçer. Din kültürü, bir toplumun din ile ilgili algılayışı ve yaşayışıyla iç içedir. Ahıskalılarda da dinsel bilgilerin öğrenilmesi, aile büyüklerinin ve yakınlarının hem model olmakla hem de bilgileri sözle iletilmekle gerçekleşir. Çocuklara Allah’ın tavsiye ve yasakları öğretilir, iyi insan olmaları için telkinlerde bulunulur. Bu mesajların alkışlar aracılığıyla da verildiği görülür. Örneğin; “Allax razi olsun.”, “Allax nǝ muradın varsa versin.”, “Allax axrıni eyi etsin.”, “Allax saxlasın.”, “Allax yüzüni hǝmǝşǝ güldürsün.”, “Allax gövlünǝ görǝ versin.”, “Allax iman, cǝnnǝt versin.” vb. Bu alkışların en etkilisi de “Allax utandurmasın.”dır. Çocuklara Allah’ın rızasını kazanmak için her şeyden önce “iyi insan olmak”tan geçer. Burada da çocuklara “iyi insan olma”nın önemi vurgulanır.
Ahıskalılarda kullanılan alkışların sayısı bununla sınırlı değildir: “Ayağın uğurli gǝlsin.”, “Böyük toya ulaşasın.”, “Baxtavar başına.”, “Qadan alem.”, “Uğur olsun.” gibi kalıp sözlerinin yanı sıra çocuklara öğretilen tekerleme ve şiirsel nitelikte olan dualar da kullanılmaktadır.
Salxum-salxum Səhəmmət
Bir səvdügüm Məhəmmət
Yazi yazar elləri,
Quran oxur dilləri
Hasbaxçanın gülləri,
Ötüşür bülbülləri.
Cənnəttə bir qapi var.
Üstündə xancar – sapi var.
Cənnəttə bir quyi var,
İçində zəmzəm suyi var.
Oni içər dərvişlər,
Allax Allax demişlər,
Allax dedim oynadım,
Sufralara boyandım,
Elif Quran başidur,
Cümləmizin işidür,
Kim bu duvayi oxusa,
Yarın cənnət quşidur.
Tekerleme ve şiir biçiminde söylenen alkışlar, çocuklar için hayli eğlenceli olmaktadır. Bu anlatılarda da verilen mesajlar da çocuklar tarafından alınmaktadır. Ahıskalılarda genellikle dede ve nineler tarafından söylenen bu tarz tekerleme veya şiirler, dinî bilgilerin aktarılmasında da etkili olabilmektedirler.
- Ahıska Türklerinde Kargışların Eğitimsel İşlevi
Alkışlar kadar kargışlar da çocuk eğitiminde etkili birer araç olarak görülmektedir. Kargışlar; acılı olaylarla karşılaşan ve bu olaylar karşısında çaresiz hisseden, her türlü kötülüğe maruz kalan bir insanın bir nebze rahatlamak için dile getirdiği kalıp sözlerdir. Ahıska Türkleri arasında söylenen kargışlar yüzyılların kültür birikimini de içinde barındırır. Bu söz kalıplarında Ahıska toplumunun hayat görüşünü, dünyayı değerlendirmesini, yaşantısını hissetmek mümkündür.
Divânü Lûgati’t-Türk’teki karga- “lanet etmek, beddua etmek” (Atalay, 1991, 284, 290) fiilinden türeyen kargışlar, “bir kimsenin başına kötü şeylerin gelmesini dilemek, doğaüstü güçlerden bir kişiye, nesneye, olguya zarar vermesini istemek, Tanrı’nın öfkesini onun üzerine çekmek” olarak tanımlanabilir (Keskin, 2018, 56). Tasvip edilmese de can yakan kişilere karşı, canını yakmak için söylenir (Çınar, 2023, 190).
Kasımoğlu’na (2018, Akt. Kundakçı, 2020, 10) göre kargışların önemli özelliklerinden birisi de kargış edilen kişi için en değerli görülen şey ne ise onun kaybına dair söylenen sözler olmasıdır. Bu en değerli görülenler arasında ölüm, sağlık, kişinin çocukları, ailesi, toplumsal statüsü vs. gelmektedir. Kargışı yapan kişi olumsuz duygularla kargışını gerçekleştirirken, kargışa kalan kişi de korku, kaygı gibi olumsuz etkilenmelere sebep olmaktadır. Bu korku ve kaygı etkilenmeleri çocuklarda daha fazla görülmektedir. Çınar’ın (2023, 190) belirttiği gibi kargışlara, “eğitimin amaçlarının başında gelen iyi ile kötüyü, doğru ile yanlışı, güzel ile çirkini birbirinden ayırt edebilme becerisinin kazandırılmasına destek olan eğitim materyalleri gözüyle bakılmalıdır.” Çünkü yapılan yanlış bir davranış karşısında söylenecek olan söz, çocuğu düşünmeye sevk eder. Yanlış yapılanı değerlendirirken “iyi insan olma” yolunda kendini geliştirmeye gayret eder. Örneğin; “Adın batsın.”, “Adın quriya.”, “Allax belani versin.”, “Allax canıni alsın.”, “Allax dǝrt versin, dǝrmanıni vermǝsin.”, “Allax vursun.”, “Andıran qala.”, “Ataş yiyǝsin.”, “Ayaxların qırılsın.” gibi kargışlar kimsenin duymak istemediği sözlerdir. Anne babasından bunları duymak istemeyen çocuk, kendini daima doğru işler yapmaya gayret eder. Yapılanlar karşısında şayet bu sözleri duysa, kendine ders alarak bir daha böyle davranışlarda bulunmaktan kaçınır.
Ahıskalılarda aile kavramı çok önemli bir yere sahiptir. Aile, soy anlamına gelir. Soyun devam etmesi de, özellikle de “baba ocağını tüttürmek” Ahıskalıların kültürel değerleri arasında ilk sıralarda yerini alır. “Ailenin varlığını devam ettirememek, yani ‘ocağın sönmesi’, ‘tütünün kesilmesi’, ataların ruhuna (ervaha) karşı büyük bir onursuzluk ve mahcubiyettir” (Çınar, 2023, 161). Ahıskalılarda birine yapılan en ağır kargış “Ocağın sönsün.”dür. Bununla birlikte “Ocağın batsın.”, “Ocağın tütmǝsin.”, “Ocağın yanmasın.”, “Ocağında çınçar bitsin.” gibi kargışlar da kullanılmaktadır. Ocağın kutsallığı ve ceddine hesap verme sorumluluğu çocuk için onurlu bir görev olarak benimsetilir.
Ahıskalılarda ecdat ve ervah önemli bir yere sahiptir. Bununla birlikte mezarlık da önem kazanır. Ecdatların yattığı yerlere saygılı davranılır. Önce mezarlıkta yatan herkese, ardından da kendi atalarına dualar okunur. Ahıskalılarda mezarda yatanlara saygıdan dolayı genellikle kargış yapılmaz, ancak belki de en ağır olarak değerlendirilecek olan bir kargış sözü bulunmaktadır: “Babanın goruna sı…”dır. Genellikle birine kızgın olduğunda henüz ölmemiş olan bir kişiye öldükten sonra mezarında rahat yatmaması için söylenen sözler de bulunmaktadır. Bunlar; “Axırın puç olsun.”, “Gorba gor olasın.”, “Gorun çatlasın.”, “Gorunda/mǝzǝrdǝ kuk oturasın.”, “Mǝzǝrin uçsun.”, “Mǝzǝrinde ot bitmǝsin.” vd. Yine birine karşı kızgın olunduğunda o kişinin ölümü dilenir. Örneğin; “Başan taş düşsün.”, “Başın yastuxtan qaxmasın.”, “Boyun qara yerǝ soxem.”, “Canın çıxsın.”, “Cigǝrin ağzından tökülǝ.”, “Әvin başşan yıxılsın.”, “Gedişin olsun da gǝlişin olmasın.”, “Gettuğun yerǝ taşlar yağsın.”, “Sәni çırılasın.”, “Sәni keşlanasın.”, “Sәni dәrin gedәsin.”, “Qara yerǝ girǝsin.”, “Ölüm qarnan.”, “Parçalanasın.”, “Toprax başına.”, “Yerin dibinǝ girǝsin.”, “Zǝhǝr zuxxum yiyәsin.” vb. Birine kızdığı zaman onun azap çekmesi için sağlığına zarar gelmesi dilenir. Örneğin; “Akrep çaxsın.”, “Belin qırılsın.”, “Boynun qırılsın.”, “Boyun devrilǝ.”, “Әllǝrin qırılsın.”, “Gözün çıxsın.”, “Gözün tökülsün.”, “Gözün qor olsun.”, “İki gözün tökülsün.”, “İnim inim inliyasın.”, “Qaqalların tökülsün”, “Sıfatın tökülsün”, “Yılan vursun.” vb. Birinin sürekli acı çekmesi için söylenen kargışlardan bazıları da şunlardır: “Cigǝrin yansın.”, “Dǝrdǝ düşǝsin.”, “Dǝrmanın bulunmiya.”, “Muqariz olasın.”, “O qatan yaşa ki kömlǝgini taşiyamiyasın.”, “Termaşa qalasın.”, “Veran olasın.”, “Vurulacax.”, “Yetim qalasın.” vb.
Sonuç
Ahıskalılarda bu ve bunlara benzer pek çok alkış ve kargış sözü bulunmaktadır. Bu sözler de etnopedagoji bağlamında çocuk yetiştirmede önemli birer araç olarak kullanılmaktadır. Çocuklar, alkışları duyunca onaylanan, çok beğenilen ve sürekli sergilemesi istenen ideal halleri görmüş oluyorlar; kargışları duyunca yaptıkları eylemlerin veya davranışların yanlış olduklarını görmekte ve bunların bir daha tekrar edilmemesi için dikkatli olması gerektiğini anlamaktadırlar.
Kaynakça:
Aliyeva Çınar, M. (2022a). Ahıska Türklerinde Söylenen “Ağır Ağır Ev Süpürdüm” Türküsünün Etnopedagoji Bakımından Değerlendirilmesi”, 4th International Culture, Art and Literature Congress, April 1-3, 2022/Bakü, Azerbayjan Proceedings Book içinde (s. 171-177).
Aliyeva Çınar, M. (2022a). Etnopedagojinin Temelleri, Uluslararası Bakışla Etnopedagojiye Giriş (Ed. İ. Çınar) içinde (s. 1-37), Ankara: Pegem Akademi Yayınları.
Atalay, B. (1991). Divanü Lügat-İt-Türk Dizini “Endeks” (3. Baskı), Türk Dil Kurumu Yayınları.
Çınar, İ. (2023). Etnopedagoji: Atabek yurdu (6. Baskı), Pegem Akademi Yayınları.
Keskin, A. (2018). Alkışlar-kargışlar ve konuşmanın etnografyası kuramı örnekleminde halkbilimi çalışmalarında tür kavramı ve tür incelemesi. Gece Kitaplığı.
Kırcı, E. (1998). Türkiye Türkçesiyle Azerbaycan Türkçesi’nde dualar alkışlar ve beddualar kargışlar. Millî Folklor, Sayı 38, 74-80.
Kundakçı, M. (2020). Kargışların dini, sosyolojik ve psikolojik temelleri üzerine bir değerlendirme, Uluslararası Beşeri Bilimler ve Sanat Dergisi, 1(1): 1-12.
Palatkina, G. V. (2009). Etnopedagogika, İzdatel’skiy dom “Astrahanskiy universitet”.
Volkov, G. N. (2004). Çuvaşskaya etnopedagogika, Çuvaşizdat.
Emeğinize sağlık sevgili hocam. Etnopedegoji kavramının bu kadar geniş kapsamlı ele alınması ile kültürel gerçekliğimizi yeniden hatırlamış oldum.