Gözü Yaşlı İnsanların Unutulmayan Vatanı Ahıska

On üç on dört yaşlarındaydım. Bana Ahıska’nın adının ilk duyuran güzel annem olmuştu. O yaşlarımda, annemim durmadan geçmişlerinden bahsederken ”Bizim soyumuz Ahıska Türkü” sözlerinin ne anlama geldiğini düşünmeden dinlerdim.  Zaman içinden anne tarafımdan akrabalarımızdan da benzer, hatta aynı şeyleri duyar olmuştum. Bildikleri geçmişlerini anlatırken, insanlar iç çekiyor, gözlerine hüzün doluyordu. Her şeye rağmen, acıların kavurduğu, […]

Yazının devamı İçin tıklayınız

Cumhuriyetimiz 100 Yaşında

Atatürk, “Beyler, 29 Ekim 1923’de Cumhuriyeti ilan ediyoruz”. İdealleri peşinde koşmak için genç yaşında başlayarak, ömrünün büyük kısmını savaş meydanlarında geçiren, kurtarıcı Atatürk, Cumhuriyeti dediği tarihte ilan etmiştir. Kurulan yeni Cumhuriyet, savaş yorgunu, yıllarca ezilmiş Anadolu insanının yüreğine su serpmiştir. Kendi kabuğu içinde yaşaması emredilen Türk halkı, ayağına vurulan zincirleri kırma gücüne sahip olmaya başlamıştır. […]

Yazının devamı İçin tıklayınız

Hatırlarım Babamı…

  Elini cebine atınca, hiç bitmezdi parası Konu komşu ile de, hep iyiydi arası Kabın kaşığın da, aldırırdı darası Nerede bir kasketli görsem, hatırlarım babamı Elindeki sigaraya, dünyalık keyif derdi Dik tutardı başını, hep düz yolda giderdi Yarınlara güvenir, Allah kerimdir derdi Nerde bir kasketli görsem hatırlarım babamı Zenginler selam verir, fakirler baba derdi Cuma […]

Yazının devamı İçin tıklayınız

Ahıskalı Gülperi Gelin-2

Tarihimizin, vatanı için canını hiçe sayan, ünlenmiş Türk kadınlarının kahramanlıklarıyla dolu olduğunu biliyoruz. Bir de bu ülkede, evlerinden yurtlarından, eşleri, oğulları boğazlanmış, kurşunlanarak öldürülmüş, kadınına kızına tecavüz edilerek, göçe zorlanmış Ahıskalı Türk kadınlarının hikâyeleriyle var. Ne yazık ki, çoğu dilden dile anlatılsa da unutulmuştur. Ben ise annemden duyduğum kadarıyla büyük büyük nenem Gülperi’nin hikâyesinin bazı […]

Yazının devamı İçin tıklayınız

Ahıskalı Gülperi Gelin

Benim burada anlatacağım Ahıska’dan 93 Harbinde Türkiye’ye göçe mecbur bırakılan yiğit Gülperi’nin acı dolu hayatından kısa bir bölümdür. Ailem içinde bu kahraman kadının hikâyeleri anlatıldığı için çoğumuz bu büyük büyük nenemizi çok iyi tanırız. Rahmetli annem Münevver (Yücel) Kaya yaşamının on dört yılını onunla geçirmiş. Nenesinin anlattıkları bütün aile fertlerimizi olduğu gibi annemi de çok […]

Yazının devamı İçin tıklayınız

Selahattin Aydemir ile Röportaj

Çorum’da eser veren, iz bırakan şair ve yazarları tanıtmaya devam ediyorum. Bugün konuğum sayın şair, yazar, gazeteci ve araştırmacı Selâhattin Aydemir.    ZÜLÂL KAYA:  Sayın Selâhattin Aydemir, bize kedinizi nasıl tanıtırsınız, diyerek sohbetimize başlayalım mı?    Selâhattin Aydemir: Elbette neden olmasın. Memnuniyetle. Efendim zahmet buyurup buraya kadar geldiniz. Öncelikle size teşekkür etmek isterim. Anadolu’muzun bağrında […]

Yazının devamı İçin tıklayınız

Torun Baldan Tatlıdır

Denir ki, Âdem ve Havva’nın beraberliklerinden sonra insan nesli üremeye başlamıştır. Yine derler ki, Tanrı dünyayı var etmeye başlarken, her zerreyi özene bezene yaratmış ama insanoğluna can verirken kendi nefesini üflediği için onları çok önemseyerek kıymetlendirmiştir. Buradan anlaşılıyor ki, Tanrı, “Şeytana uyup yasak elmayı yediniz” diye kızıp Âdem ile Havva’yı Cennet’inden atmış olsa da onlardan […]

Yazının devamı İçin tıklayınız

Muzaffer Gündoğar ile Söyleşi

  Eğitimci-Yazar Muzaffer Gündoğar Çorum’da, kültür sanat bağlamında lider bir insandır. Ben Muzaffer Gündoğar’ı biraz geç tanıdım ama tanıştığımız bu on yılı aşkın süre içinde kendisinde gördüğüm, dürüstlüğü, yardımseverliği ve arkadaşlarına olan vefasını her zaman takdir etmişimdir. Bu yüzden ona olan saygım gün geçtikçe çoğalmıştır. O sadece çocukların ufkunu açıp düşündüren, okuma zevki aşılayan çocuk […]

Yazının devamı İçin tıklayınız

Küçük Bedendeki Yara

Gecenin bir yarısında yağmaya başlayan yağmur bütün aileyi yatağından kaldırmaya yetti. Şiddetli yağmur ve sık sık çakan şimşek sesine ilk uyanan evin annesi, acelece pencereye koşup perdeyi sıyırdı. Cama vuran şiddetli yağmur tanelerini görünce, evinin önündeki küçük bahçesine bakmaya başladı. Kendi kendine, “Eyvah, yer yerinden oynuyor. Yağmur değil sanki Nuh Tufanı” dedikten sonra çılgınlar gibi […]

Yazının devamı İçin tıklayınız

Köpek Deyip Geçmeyelim

  Yanımızdan geçtikleri zaman, önce korkup kaçtığımız, sonra da hoşt dediğimiz hayvanlardır dünyayı bizimle paylaşan köpek ya da it dediğimiz canlı varlıklar. Bazılarının vahşi saldırılarına çok kızsak, üzülsek de yine de onlara karşı yüreğimizde tutmaya çalıştığımız sıcaklıktan vaz geçemeyiz. Ev ortamlarımız, sağlık sorunlarımız, yaşam şartlarımız bizi onlardan uzak tutmuş olsa da, bütün ülkemizi yasa boğan […]

Yazının devamı İçin tıklayınız

Padişahın Üç Oğlu Varmış

Bir varmış bir yokmuş. Evvel zaman içinde, kalbur saman içinde, pireler berber iken, develer tellal iken, ben annemin beşiğini tıngır mıngır sallar iken, ay dedeyle güneş yerde, sultanlar çadırda fukaralar gökteki zembillerde iken, dünya döndükçe dönerken, Âdem babamız, Havva anamız cennetten kovulurken, koca bir ülkeye hükmeden kelli felli bir yiğit padişah varmış. Bu padişahın güzelliği […]

Yazının devamı İçin tıklayınız

Tencere Tava

   Devlette işe giren bazı meslek sahipleri vazife icabı ilk dört beş yıllarını köylerde geçirmek mecburiyetindedirler. Köylerde çalışmak zorunda olan bu insanlar, dört beş sene sonra tayinlerinin şehre çıkacağı umuduyla yaşadıkları bazı zorluklara katlanır. Bir ömür içinde dört beş sene uzun sayılmaz ama gençlik zamanların da onlara bu seneler hiç bitmeyecek gibi gelir. İşleri icabı, […]

Yazının devamı İçin tıklayınız

Ahıskalı Kudret Hoca

Kısa bilgi Bu kısa hikâyeyi, annem Münevver Kaya’nın bana anlattıklarından yola çıkarak yazıyorum. Aşağıda hikâyesini okuyacağınız Kudret Hoca Ahıska’dan göç etmiş annemin anne tarafından nenesidir. Onların hayat hikâyeleri hüzünlü bir romandır. Anne tarafımın hikâyesi “Kardaki Ayak İzleri: Ahıska Türklerinin Dramı” adıyla tarafımdan kaleme alınmıştır. Osmanlı – Rus Harbi diye anılan 93 Harbi, Osmanlı İmparatorluğu’nun yenilgisiyle […]

Yazının devamı İçin tıklayınız

Sahibini Arayan Hikâye

Bilim insanları, 65 yılda bir, Kurban Bayramı ve yeni yılın aynı güne denk geldiğini tespit etmişler. 2006 yılında da takvimler Kurban Bayramının ve yeni yılın aynı güne geldiğini gösteriyordu. Özel günlere çok heveslenmem. Ama bu değişik günü evimde, çocuklarımla geçirsem nasıl olurdu bilemiyordum. 2006 yılının son gününde böyle bir değişiklik yaşayacaktım ama rahatsızlığım dolayısıyla bu […]

Yazının devamı İçin tıklayınız

Siyasetçilerle İki Gün

Eski zamanlarda, ülkelerin yönetimi babadan oğula geçtiği için padişah ya da kral hangi oğlunu münasip görürse onu tahta çıkartırmış. Başına devlet kuşu konan tahtın varislerinin halkın gözüne girme gibi bir dertleri olmazmış.   Şimdiki zamanda, insanların yönetime katılıp ülkeleri idareye talip olması epey büyük emekler istiyor. Demokrasi adına böyle de olmalı. Halk çabalayanı görüp kimi […]

Yazının devamı İçin tıklayınız

Zülal Kaya’nın Yazıları

Zülal Kaya Anne babası, kurtuluş savaşında göçe mecbur kalıp Çorum’da buluşan bir aile içinde doğdum. Çorum’da büyüdüm. Kız Meslek Lisesinin nakış dikiş bölümünü bitirdim. Bir süre dikiş kurs öğretmeni olarak çalıştım. Emekliyim Çocuklarım dolayısıyla, on senedir İstanbul’da yaşıyorum. Yayımlanmış yedi kitabım var:  Kardaki Ayak İzleri,  Savaşın Yarık Tabanlı Kadınları,  Sahipsiz Bedenler, Erzurum’dan Kan Damlıyordu, Tunaboyundan […]

Yazının devamı İçin tıklayınız

Cırtlanbik (Masal)

Bir varmış bir yokmuş. Evvel zaman içinde, kalbur saman içinde, develer tellal iken, pireler berber iken, ben annemin beşiğini tıngır mıngır sallar iken, güneşin gelin, ay dedenin güvey olduğu vakitlerde, yeryüzünde kocaman kocaman devler yaşarmış. İşte o zamanlarda, devlerin yaşadığını bilmeyen köyün birinde, erkek çocuklarından daha fazla kız çocukları doğmuş. Doğan çocukların içinde bir de […]

Yazının devamı İçin tıklayınız

Ceee!

Özlem içinde beklenen her bebek doğduğu zaman ev halkına mutluluk, sevinç, neşe getirir. Evin yeni ve en küçük bireyi, etrafında dolaşan insanları kısa zaman içinde tanımaya başlayıp gülücükler atar. Aylar içinde bebeğe bir şeyler öğretmek isteyen anne babalar, bebeğin ilgisini çekeceği oyunlar seçerek sevgi yumağı bebekleriyle oyuna başlarlar.  Bebeğin bir oyun öğrenmesi için ilk önce […]

Yazının devamı İçin tıklayınız

Fırıncı ve Tanrısı

  O senelerde büyük bir köy kadar olan Şırnak’ta, beş polis memuru ve üç bekçinin bulunduğu dört odası olan küçük bir karakol vardı. Birbirlerini tanıyan bu kasaba halkı arasında uzun yıllardır hiçbir cinayet vakası yaşanmamıştı. Polis Memuru Nihat Bey, küçük bir kasaba olan Şırnak’ta kış geceleri yanındaki bekçiyle devriye gezerken hem komşusu hem de ekmek […]

Yazının devamı İçin tıklayınız

Annem

Annem Seni sofradan aç kaldıran Benim yemeğe bakışımdır anne Bu gün gözüme yaş dolduran Elime kına yakışındır anne   Tutup bırakmadın küçük elimden Türküler söyledim kendi dilinden Bulupta saramam artık belinden Rüyamda kucaklar öperim anne Gitmiştim koyup seni tek başına Dönüp bakmamıştım gözün yaşına Ballar katıyordun sanki aşıma Dönülmez yerden beklerim anne Yavrum deyişinden alırdım […]

Yazının devamı İçin tıklayınız

Bir Aşk Böyle Biter

Dört aylık tatil nasıl geçti bilmiyorum. Kayıtlar bitti, okul açıldı. Benim kazancım sayesinde babamın geçim yükü biraz ferahlamıştı. Durumumuzun düzelmeye başlamış olması beni Türkan’a yaklaştırıyordu.         Anlatılmakla tükenmez geceler geçirmiştim. Ama içimde sakladığım sırrımı da kimseye açma cesaretine erişememiştim. Arasıra kulağıma gelen Müslüm’ü evlendirelim sözlerinden sonra fırsatını bulup ablama açılmak istedim. Ben Köy Enstitüsünde okurken, […]

Yazının devamı İçin tıklayınız

Masallardaki Büyücüye İhtiyacımız Var

Ben çok çok küçükken, hikâye ile masalın anlamını bilmediğim zamanlarda babamın arkadaşının annesi içten ve duygulu masallar anlatırdı. Biz bazı geceler anneme ağabeylerimle birlikte yalvarırdık, “Ne olur, bizi Şerife Teyzelere götür, götürmezsen onu bize çağıralım da hikâye dinleyelim” diye. Yaşından dolayı, artık iş yapamayan Şerife Teyze de bize masal anlatırken, dev kimi yemiş? Padişahın oğlu […]

Yazının devamı İçin tıklayınız

Güven

O gece annemin yanında merdiven başında dikilirken galiba altı yaşındaydım. Köylüden ekin alıp un fabrikalarına satan babam evden sabahları çok erken çıkardı. Ağabeylerim okulda, ben de sokakta, bahçemizde arkadaşlarımla oyunda olduğum için gündüzleri babamı az görürdük. Akşam olup da babamla sofraya oturduğumuz zaman hepimiz sessiz olmalıydık. Sessizliğimizin sebebi babamdı. Belki günün yorgunluğundan, belki de bizleri […]

Yazının devamı İçin tıklayınız

Beni Unutamazsın

Gitmekte inat etti. Niye gittiğini anlatmadı, ben de hala anlayamadım. “Gitme, bu ayrılık ikimizin yaşama umudunu bitirir” dediğimde, yalnızca gözlerime baktı. Aldığı tren biletinin saatini geçirmek istemiyordu. Birlikte yürümemizi reddetti ama benim kabul etmeyeceğimi anlayınca ses çıkarmadı. Birlikte istasyona kadar hiç konuşmadan yürüdük. Bana doğru dönüp elini “Hoşça kal” diye uzattı. Tokalaştık.  Gözlerindeki hüznü saklayamadı. Defter […]

Yazının devamı İçin tıklayınız

Bir Kitap Nasıl Yazıldı

Gece yarısına geldiği vakit evimizde toplanan ağabeylerimin yaşıtları çocuklar evlerine gitmek için her kalkışlarında “ Hoşça kal Ali Amca, unutma senin hatıralarının devamını dinmemek için okulumuzun tatil olduğu Cumartesi akşamı yine geleceğiz,” diyerek giderlerdi.           Cumartesi akşamları annem yer yatağını yapar, babam da çizgili pijamasını giyinip yatağın kıyısına otururken “Münevver, sobaya iki odun daha at […]

Yazının devamı İçin tıklayınız

Süt (Kaçakaç Hikayeleri)

Üç asker, dörtnala sürdükleri atlarıyla tozu dumana katarak köyün kıyısına geldiler. Burun delikleri açılmış atlar soluk soluğaydı. Yüzleri güneşten yanmış, üstleri perişan askerler atlarını köy meydanına doğru sürdüler. Meydanda, acale acale döndürdükleri atların üzerindeki askerlerden birisi bağırdı. “Heeyy ahali, Osmanlı askeri yenildi. Ruslar ve Ermeniler vatanımıza girdiler. Düşman askerleri Kars’ı, Erzurum’u ellerine geçirdiler. Askerlerimizin çoğu […]

Yazının devamı İçin tıklayınız

Bir Savaş Gazisinin Anıları

Çırpı Ömer, tek ayağını sürükleye sürükleye yürümekten yorulup sıralanmış kavakların altına soluklanmak için oturdu. Başındaki asker kepini eline alarak kafasını kaşımaya başladı. Eski, kırık dökük kamyondan ineli beş saat olmuştu ve bu zaman zarfında hiç durmadan yürüdü. Çok terlemiş ve yorulmuştu. Evine yaklaştığını hissettiği için artık, ne yakasındaki asker elbisesinin kiri, ne de yağlanmış saçları […]

Yazının devamı İçin tıklayınız

Köy Enstitülü Öğretmen Olmak Onurumdur

Sene 1947. Onyedi yaşımda Ladik Akpınar Köy Enstitüsünü bitirdim. Tahta bavulumu elime alıp, tayin olduğum köye gitmek için yola koyulmak üzereyken heyecanım sonsuzdu. Dış kapının önüne sıralanmış ailemin ellerini büyükten küçüğe doğru öptüğümde, hiç kimsenin beni yolcu ederken ağladığını görmedim. Yalnız, içlerinde benim bir küçüğüm olan kız kardeşimin yanaklarını öptüğümde dudaklarımı gözyaşları ıslattı. Başını yere […]

Yazının devamı İçin tıklayınız