Bilim

Evren, yerküre, insan her şey bir bütün ve bir bütünün bir parçasıdır. Her şey parça, her şey bütündür.

Bilim, parça bütün ilişkisini ortaya çıkarmak, bilince ulaştırma çabasıdır. Bilim varolanın, varoluş biçimini, varoluş sürecini saptamak, bilinir kılmaktır.

“Yaşamda en gerçek yol gösterici bilimdir” özdeyişi, bir diğer deyişle şu anlama gelir; beni, onu, bunu, şunu değil; bilimi izleyin, bilimi gözleyin, bilimi rehber, kılavuz edinin; çünkü sizi gerçeğe yalnız o ulaştırabilir.

Bilimden başka yol gösterici aramayın anlamında bir kalıt bırakan bir başka politik askeri kültürel önder var mı? [Mustafa Kemal Atatürk, salt bu nedenle bile özgün, öngörülü, derinlikli, başarılı, etkileyici ve evrensel  bir  önder  kişilikti.]

Gerçek Nedir?

Bir başka önemli ve özgün toplum-ekonomi bilimcisi, düşünür Karl Marks ise “Gerçek görünüş olsaydı, bilime gerek kalmazdı” özdeyişini üretmiş.

Bilim, gerçeği, görünen ya da sunulan olarak onaylamak yerine, gerçeğin parçası ve gerçeğin hangi bütün içinde gerçek oluşu ile  görünmeyen bütünlüğün bilinmesini sağlamaktır.

Kısaca, öz olarak, bilim; tek yol gösterici, parça bütün, görünüş ve gerçek ilişkisinin bütüncül olarak kavranmasıdır.

Bilimin bu yanları ile felsefe, sanat, edebiyat karşısındaki en önemli üstünlüğü soyutladığını somutlayabilmesi ya da soyutunu somuttan üretmesidir.

Akıl ise, bu bilimsel işleyiş ile somuttan üretilen soyutlamaların, insan anlağında (zihninde) ilişkilendirilmesi eylemidir. Akıl ilişkilendirme eylemidir.

Emperyalizm Somutlanamıyor!

Türkiye için söylüyorum, günümüzde emperyalizm kurtuluş savaşındaki kadar somut değildir; çok soyuttur. Somutlanamıyor.

ABD  ya da AB emperyalizmi? Çok soyut ve hep soyut. Neredeyse, Türkiye’de “Kahrolsun ABD Emperyalizmi” dendiğinde halk gülümsüyor ve küçümsüyor.  Çünkü somutlayamıyor. Haklı.

Iraklılar için ise çok somut. Kahrolsun ABD, AB Emperyalizmi belgisi, anlamlı, somutlanabilir: Görülür, duyumsanır. Acısını, tatlısını, sıcağını, soğuğunu, kurşununu, bombasını, askerini, işkencesini, işgalini, oyununu, gülüşünü, öfkesini duyularıyla algılıyor, yakın olarak, yakıcı olarak. Başta ABD olmak üzere, İngiltere, Fransa, Almanya, Japonya gibi AB ve uzakdoğunun emperyalist ülkeleri ve uşak ülkelerinin askerleri, askeri araçları, kurşunları, bombaları, uçakları orada.

Zavallı, kimi aklını yitirmiş solcuların özgürlük, refah, barış olarak kavramlaştırdıkları AB ülkeleri de ABD ile ölüm, kan, işkence, yıkım üretiyorlar Irak’ta. Iraklılar için her şey çok acı biçimde somut. Afganlılar için de öyle, İranlılar için de öyle, Yugaslavyalılar için de öyle…

Türkiye için…?

Somut değil. Somut olan ne?

Emperyalizm değil; işbirlikçilik.

İşbirlikçilik!

Emperyalizm Türkiye’de işbirlikçilerle yol alıyor.

İşbirlikçiler, emperyalizmden daha tehlikeli ve daha kanlı, daha güçlü, daha örgütlü, daha düşman, daha GERÇEK, daha SOMUT ve daha İÇERDE.

Ama…

İşbirlikçiler sağlı sollu gizleniyor. Kimse onlardan somut olarak söz etmiyor, kimdirler, nedirler, neden öyledirler???

İşbirlikçiler bilinir kılınmıyor.

Bir emperyalizmdir gidiyor… O gittikçe ülkenin gerçek düşmanı, ülke insanının düşmanı işbirlikçi gizli kalıyor.

O giz ya da o tam olarak aydınlatılmayan, perdeli, bulutlu, sisli İŞBİRLİKÇİLER emperyalizmden beter ediyorlar Türkiye’yi.

İşbirlikçiler olmadan, Emperyalistler adım atamazlar çoğunlukla. Emperyalist işgal, emperyalist sömürü, yağma, emperyalist oyun, emperyalist savaş öncelikle ve özellikle işbirlikçilerle başlar ve onlarla sürer.

Irak’a bakın. ABD ve AB emperyalistleri öncelikle işbirlikçileri hazırladılar. İşbirlikçilerle yeteri kadar işbirliği oluşturduktan, örgütlendikten sonra işgale başlayabildiler. Irak’ta savaş ve işgal, kan ve ölüm işbirlikçileri sayesinde sürdürülebiliyor.

İşbirlikçi, emperyalizmle işbirliği halindedir. İşbirlikçi, emperyalizmin sığınağı, korunağı, saldırı aracı, yatağıdır.

İşbirlikçilik Anlaşılabilir midir?

İşbirlikçi HAİN değildir.

İşbirlikçi İHANET etmiyor.

Prof. Yalçın Küçük’ün dediği gibi, hain, ihanet eden; sizden biridir. İşbirlikçi sizden olmadığı için hain  de değildir.

İşbirlikçi, sizden olmayan, size düşman olanla işbirliği edendir.

Peki neden?

İşbirlikçi, aptal, kötü yürekli, ruh hastası, deli midir?  Neden işbirliği  yapar emperyalist düşmanla?

Çünkü, işbirlikçi, ülke düşmanları, halk düşmanları, barış, kardeşlik, özgürlük, mutluluk, refah düşmanlarıyla işbirliği yapmak ZORUNDADIR.

İŞBİRLİKÇİLİK ZORUNLULUKTUR.

İşbirlikçi içerde aralıksız sömürü, yağma, kazanç sağlamak amacıyla, yalan dolan, diktatörlük, kan, bölücülük, yıkıcılık, yozlaştırıcılık, yıkım  üreten ekonomik güçlerdir.

İşbirlikçi, genellikle kendinden büyük ekonomik güçlerle işbirliği yapmak zorundadır varlığını sürdürmek için. Onlara bağımlı, onlarla küçük ortak, onlara uşaklık etmek zorundadır. Yapmazsa yok olurlar. Bu nedenle işbirlikçi doğup büyüyüp palazlanıp, kanını emdiği topraklara karşı işbirliğine girer ve bu kez sömürü, yıkım, yağma eylemine emperyalizmi ortak eder. Bir süre sonra emperyalizme kökten, göbekten, temelden bağımlı duruma gelir ve bu bağımlılığı onu insanların vatanı olan topraklara ve insanlara karşı düşman konumuna sokar ve böylece işbirlikçi iç, işbirliği yaptık güçler dış düşman olurlar.

İşbirlikçi, işbirliği yapmak zorundadır.

İşbirlikçi, ekonomik, sosyal, kültürel, yasal, dinsel, ruhsal, bilimsel, askeri her alanda işbirliği yaptığı güçlere göre düzenlemeler yapar.

İşbirlikçinin Araçları

İşbirlikçi, işbirliği için her şeyi kullanır. İşbirlikçi, çok yönlü çalışır. Görsel-işitsel basını, üniversiteleri, gizli, açık örgütleri, din, devlet görevlileri, hukukçuları, aydınları her şeyleri vardır ve her şeyleriyle işbirlikçilik yaparlar. Zorundadırlar.

İşbirlikçi var olmak, varlığını; öncelikle ekonomik varlığını ve ekonomik düzenini sürdürebilmek için sosyal, kültürel, dinsel, ideolojik, sanatsal, felsefi her alanda varlığını sürdürmek zorundadır. Bunun için işbirlikçi bu alanlarda işbirliğini sürdürür.

Şimdi, bugün, bu bağlamda Türkiye’ye tehdit abd ab den gelmiyor. Abd ve Ab’nin emperyalist programları ile çıkarları örtüşen işbirlikçilerden geliyor.

İşbirlikçi durup dururken, dur ben işbirlikçi olayım ihanet edeyim demez.

Sınıfsal (ekonomik, sosyal, siyasal,kültürel devamı için) konumlanışı gereği yapar.

İşbirlikçi için işbirliği zorunluluktur.

İşbirlikçinin işi işbirliğidir.

İşbirlikçiye neden işini yapıyorsun demek ahmaklıktır.

O işini yapacaktır.

Sen?

Sen de işini yapacaksın. İşbirlikçilik işin değilse, işbirlikçinin işinden zarar görüyorsan sen de işbirlikçiye karşı işini yapacaksın. İşbirlikçiyi suçlayarak değil, işbirlikçiden daha örgütlü, daha bilimsel, daha sanatsal, daha kültürel, daha yaygın, daha güçlü, daha dirençli, daha…

Emperyalizmin açık işgali yoksa, emperyalizm suçsuzdur.

Suçlu, işbirlikçidir.

İşbirlikçi yenilmeden, emperyalizm yenilemez.

Emperyalizmi yenmek isteyenler öncelikle, özellikle işbirlikçiyi yenmek zorundadırlar.

Örnek mi?

Kurtuluş Mücadelesi sürecinde, Mustafa Kemal Atatürk, konuşmaları, örgütlenmesi, yönelimi, savaşımı (dikkatlice incelerseniz görürsünüz ki) öncelikle işbirlikçileri yenmek, uzaklaştırmak, etkisiz kılmak olmuştur.

Emperyalizmle uzun erimli, kanlı bir savaşa girmeden,kısa zamanda sonuç almasının nedeni bu olmuştur.

Üstelik Türkiye, dört bir yandan açık emperyalist işgal altındaydı. Çok uluslu emperyalist güçler, işbirlikçileri kalmayınca, haksız ve kanlı savaşta yenilmek ve  çekilmek zorunda kaldılar.

Kurtuluş Tarihini dikkatlice irdeleyenler, Atatürk’ün, işbirlikçilere karşı, aralıksız, amansız mücadelesini göreceklerdir. Kurtuluş Mücadele sürecinde,

Düşman Kimdir?

İşbirlikçinin bir diğer adı; İÇ DÜŞMANDIR.

Emperyalizmin bir diğer adı: DIŞ DÜŞMANDIR.

İç düşman ve dış düşman, yani işbirlikçi ve emperyalizm kime, neden düşmandır.

Zorunluluk nedeniyle, varlığını sürdürmek zorunda olduğu için, emeğe, emek ürünlerine, doğal kaynaklara, insana, insan aklına, insan aklının soyut, somut üretimine; yani ALINIP, SATILABİLİR HERŞEYE İHTİYACI VAR ve elde etmek için her yolu, akla gelebilecek ve gelmeyecek her yola başvururlar.

Ve, alınıp satılmayacak sanılan şeyleri de alınıp satılır duruma getirirler. Bir süre sonra, parasal değeri olmayan hiçbir şey kalmaz, her şey ama her şey alınır, satılır.

İnsanlar ise, toplumsal varlıklardır. Bir vatanda yaşar, üretir, paylaşırlar. Bu nedenle işbirlikçi ve emperyalistler doğal olarak VATAN’lara ve vatandaki insana düşmandırlar. Vatan ve vatandaki insanın neyi var neyi yok alıp kendine katmak ve varlığını sürdürmek, geliştirmek, güçlendirmek için.

Vatan, vatandaki insan ise kendini korumak zorundadır. Kendi emeğini, soyut somut, doğal, yapay ürünlerini, aklını, toprağını işbirlikçi ve emperyalistlere karşı korumak zorundadır.

Vatan ve vatandaki insanlar, bu korumayı ve vatanı yani kendi ve kendinden sonraki kuşağı mutlu, umutlu, özgür, üretken, barış içinde yaşatmak için saldırgan işbirlikçi ve emperyalistlere karşı mücadele ederken, öncelikle, gözünün önündeki, burnunun dibindeki gerçek ve somut düşmanı İŞBİRLİKÇİYİ görmek, onu teslim almak, dağıtmak, işbirliği yapamaz duruma getirmek zorundadır ki, emperyalizmle kolayca mücadeleye girişebilsin. Onu da yenebilsin. Vatanı, içindeki insan için, gelecekteki insanlar, vatandaşlar için koruyabilsin, kollayabilsin, geliştirebilsin, VAROLABİLSİN.

Aynen, Kurtuluş Günlerinde olduğu gibi…

İşbirlikçilik ve emperyalistlik bir zorunluluktur.

Vatanı savunmak, mutluluğu, barışı, özgürlüğü, bilimi, üretimi savunmak ve korumak da bir zorunluluktur.

Kime karşı?

İşbirlikçi ve emperyalistlere karşı.

Hain Kimdir?

Hain mi? O kim midir?

Hain, işbirlikçi ile işbirliği yapandır.

Hain önemsiz, sıradan, tehlikeli olmayan, zarar veren, korkak, silik, ancak işbirlikçi varsa, hainlik edebilen, kişiliksiz, ruhsuz, varlığı soysuzlaşmış insan türünün bir sapmasıdır. Değersizdir, hain halkın gözünde. Hain, gazeteci, profesör, sanatçı, polis, asker, öğretmen vbg. Her toplumsal katman, her meslekten vardır. İşbirlikçiler yenilince hain kendiliğinden ortadan yok olur.

Sormanın yeni geldi: Peki, günümüzde, Türkiye denen vatan, abd, ab veya başka bir emperyalist güç tarafından işgal mi edildi? Petrol, kimya, kâğıt, demir, bakır, çimento, şeker, tahıl vb. üretim merkezleri emperyalist işgalcilerce zorla, askeri güçle mi ele geçirildi? El, kol, kafa emeği ile üretilen soyut ve somut ürünler zorla emperyalist merkezlere mi taşındı. Et, ot, süt, proje, plan, tasarı, düşünce ve bilgi üretimlerine el mi kondu emperyalist ajanlar, istihbarat örgütleri ya da emperyalist askerlerce? Kentler, kıyılar, dağlar, köprüler, yollar, binalar, arsalar, ormanlar, tersaneler, limanlar abd ve ab askerlerince işgal edilerek mi emperyalist şirketlerin eline geçti?

Emperyalist silahlı güçlerin baskısı sonucu, üniversiteler, profesörler, doktorlar, araştırmacılar her bilgiyi öncelikle emperyalistlere mi veriyorlar?

Bir işgal yok, ama benzer şeyler mi oluyor?

Nasıl oluyor, neden oluyor?

Yanıtlamak gerek ve “Ne ABD, Ne AB” safsatalarına bir son vermek gerek. Bireyler üzerinden, seçimlerle sınırlı, boş soyutlu değerlendirmelerden uzaklaşmak gerek. Önce somuta, işbirlikçilere dönmek gerek.

Özcesi, ilgili, ilgisiz parçalarla oyalanmaktansa, parça bütün, somut, soyut ilişkisi üzerinden düşünmek, tartışmak, değerlendirmek gerek.

Bütündeki parçayı, yüzeydeki derini, yakındaki uzağı görmek gerek.

Yurt, yurttaşlar tarafından işbirlikçilerden temizlenmedikçe, hiçbir pislikten, hiçbir tehlikeden temizlenemez.

You have no rights to post comments