Bütünü görememekten yakınıyorum. Çevremdekilere bakınca onların bu konuda benden daha şanslı olduğunu görüyorum. Bütünü kavradıkları için mi benden daha şanslılar, bütünü görmezden geldikleri için mi yoksa bütünlüğün önemini benim kadar anlayamadıkları için mi sapasağlam ayakta duruyorlar? Kendimi çoğu zaman tutarsız bir insan olarak niteliyorum. Çevremdekiler ise bazen gülümseyerek seyredeceğim bazen de tiksinti duyacağım kadar düzenbaz insanlar olabiliyor. Ben düzenbaz bir insan değilim; eğer öyle bir insan olsaydım bu denli mutsuz olmazdım. Düzenbaz insanlar için mutsuzluk yoktur. Onlar sadece yeni oyunlar kurmanın derdindedirler. Mutsuzluk benim gibilerin harcıdır. Oyun kuramayan, oyun oynamayan, oyunu fark edemeyen… Tüm bunlara rağmen insanlarla olan ilişkilerimde kendimi suçlarım. Onlar oyun oynamıyorlar sadece yaşıyorlar. Mutlu olmak için, en azından kaybetmemek için, yalnız kalmamak için yaşıyorlar. İnsanlar yalnız kalmamak için ellerinden geleni yapıyorlar. Bir oyun dönüyorsa bu oyunun ana kahramanı yalnızlıktır. İstenilen bir sonuç olmayan yalnızlık, yüceltilecek bir nitelik de değildir. Onu yüceltenler yalnız değillerdir eğer öyle olduklarını söylüyorlarsa aldandıklarını düşünüyorum. Düzenbazları unutmuş değilim.
Gerçek bir yalnızlık, yalnızlıktan bıktığı halde arayacak bir dostu olmamasından ziyade kendi yalnızlığını gidermek için bir dostunu aramayı kendine zül saymaktır. Yalnızlıktan dolayı bir dostu aramak bence dostluğa yapılmış büyük bir ihanettir. Elimin mahkûm olduğu birine katlanmak gibi bir şey olur bu ve ben yalnızlığımı gidermek için bazen yakın olduğum insanları ararım. Son zamanlarda bu insanların sayısı açıkçası sadece birdir. O bir, ne zaman silinip gider bilmiyorum. İnsanları kaybettiğimin farkındayım ve bunun müsebbibi benim. Oyunu kuralına göre oyna(ya)mayan bir insanın yalnız kalması kaçınılmazdır.
Yalnızlık insanı şairleştirmez ve şairler yalnız insanlar değillerdir. Hem yalnızlık, bir insanın sokak aralarında, caddelerde ve yollarda yanında kimse olmadan yürümesi de değildir, bir kafede etrafı seyretmemeye çalışarak tek başına salep içmesi de değildir. Yalnızlık bir üzüntüdür. Hiçlik fikrinin apaçık dışavurumudur. Ne olduğuna karar veremeyen bir insan yapayalnızdır çünkü onun kafa karışıklığını dışardan bir elin düzeltmesini beklemek o insanın çevresindekilere haksızlık olur. Bu oyun yeri dünyada herkes farklı nispetlerde de olsa kendiyle cebelleşmektedir.
İnsanların düzenbazlığı bir bakıma çok masumdur. İnsan tüm zayıflığıyla sadece ayakta durma çabasındadır. İnandıkları, inkâr ettikleri, yaptıkları, kayıtsızlıkları, kabullenişleri, reddedişleri, bildikleri, bihaber kaldıkları, anladıkları, anlamadıkları, sevdikleri, nefret ettikleri… Tüm zıtlık ve benzerliklerin birleşimiyle insanoğlu, acizdir. Aciz olduğunu bilen insan bunu kabul ediyorsa hiç kimse onun yüzüne bakmasa da o insan yalnız değildir ama acziyetini sömürüye ve ikiyüzlülüğe çeviren bir insanın onlarca dostu olsa bile o insan sadece zelildir.
Yalnızlıktan korkan insanlar vardır. Onlar iyi insanlardır. Bazen düzenbaz insanların avı olsalar da tek gayeleri gülümseyebilmektir. Bir bakıma onlar da ikiyüzlüdürler ama mahcubiyetlerini gözlerinden okuyabilirsiniz. Evvel zaman içinden bilinegelir ki insanlar bir arada yaşamak zorundadır. Yalnızlıktan korkan insanlar bu zorunluluğun sürüncemesini üstlenirler hepsi o kadar. Onların oyunları ve küçük düzenbazlıkları gülümsenecek kadar çocuksudur. Çocuksuluğu bilirsiniz; bir çocuk arkadaşları tarafından dışlanınca gözleri çukura düşer. Çocuksuluğun bir işareti daha aklıma gelecek gibi oldu ama şunu söylemek istiyorum; çocuklar insanoğlunun aynasıdır. Çocukları sevmeyen insanlar ve çocuklarıyla zaman geçirmekten hoşlanmayan anne babalar aynaya bakmaktan korkmaktadırlar. Dürüst bir insan korkusuzca bir çocuğun gözlerinin içine bakabilen insandır. Edepsiz bir insanın ise cesaretinden bahsedilemez.
Bilmediğim ve bahsedemediğim daha nice yalnızlıklar olabilir. İhtiyarların yalnızlığı çok acınasıdır. Kimsesiz bir çocuğun yalnızlığından daha ağır bir yalnızlıktır o. Yalnız bir çocuğun önünde koskoca bir hayat olabilir ve o çocuk güzel günlerin geleceğine dair umut besleyebilir. En umutsuz çocuğun bile geleceğe dair hayalleri olabilir ama ihtiyar bir insanın gözleri geleceğin güzel günlerini düşlerken ışıldayabilir mi? Genç ve orta yaşlı yetişkinlerin hayalleri sönmeye yüz tutmuş bir ateşin közlerinden farksız olduğu için onların yalnızlığı maddidir. Genç yetişkinler arasında yalnızlıkla savaşan ama bu savaşın amacını yanlış anlayan çok insan vardır. Onlar, bir ellerinde bankamatik kartlarıyla mutlu olmanın imkânlarını zorlamaktadır. Kimisi acemi birer tasarruf uzmanıdır ve henüz insanların sırtlarından geçinmeyi marifet saymaktadırlar.
Sonra kendi yalnızlığıma gelip çatıyorum. Ne demeliyim kendime? İstenilen bir sonuç olmadığını söylediğim yalnızlık, benimle bütün türevlerini deniyor ve daha deneyecek gibi de duruyor. Benim yalnızlığım bütünlüğe mi ermek istiyor ben bütünlüğün altında ezildiğimden yakınırken?