Savaş nedir? Savaş, ölüm, acı ve gözyaşı demektir. Savaş, insanların doğup büyüdüğü, acı-tatlı günlerinin yaşandığı evinden ayrılmak zorunda kaldığı çaresizlik demektir. Savaş, gurbet yollarına düşüp göç edilen topraklarda “yabancı” olarak yaşamak zorunda bırakılmak demektir.
Ne yazık ki dünyanın pek çok yerinde savaşlar yaşanmaktadır. Onlarca, binlerce, milyonlarca insan evlerinden ayrılmak zorunda kalmakta ve başka bir ülkelerde yaşamaya mecbur bırakılmaktadır. Günümüzde Ukrayna’da yaşanan savaş da bunun bir örneğidir. Rusya ile Ukrayna arasında yaşanan savaş nedeniyle Ukrayna’da yaşayan sivil halkından kadın, çocuk ve yaşlılar, evlerini terk edip savaşabilecek durumda olan ailenin erkeklerini arkalarında bırakarak başka ülkelere sığınmak zorunda kalmış, kalmaya da devam etmektedirler.
Bir ülkede çeşitli sebeplerden dolayı göç etmek zorunda kalanlar, genellikle komşu ülkelere sığınmaya çalışırlar. Ukrayna’da yaşayanların bir kısmı da ülkeyi terk ederek başta Polonya olmak üzere, Romanya, Moldova, Macaristan, Slovakya, Belarus, Rusya gibi ülkelere sığınmışlardır. Türkiye de zor durumda olanlara kapılarını açmıştır. Özellikle de Ukrayna’da yaşayan Ahıska ve Kırım Türklerine elini uzatmıştır.
Bilindiği gibi Kırım Tatarları ile Ahıska Türklerinin yakın tarihte yaşadıkları ortak kaderleri vardır. İkisi de 1944 tarihinde Sovyetler Birliği’nin o dönemindeki Rusya ile Gürcistan yetkililerinin ortaklaşa aldıkları karar üzerine yurtlarından sürgün edilmişlerdir. Her biri Orta Asya bozkırlarına, Sibirya’ya sürülmüş ve uzun yıllar orada hayat mücadelesi vermiştir. Onlar sıkıyönetim rejimine tabi tutulmuşlar, sürgün kararını imzalayan Stalin’in ölümünden sonra bu rejimden kurtularak vatanına dönme yollarını aramışlardır.
Kırım Tatarları vatanlarına dönmek için 1950’li yıllardan itibaren uzun süre mücadele etmiş ve ancak Sovyetler Birliği’nin dağılmasıyla 1989’dan sonra yurtlarına dönebilmişlerdir. Ancak Rusya’nın Mart 2014’te Kırım’ı ilhak etmesi neticesinde Rusya’nın topraklarına bağlanmıştı. Ata yurtlarında yaşamalarına rağmen Ukrayna’ya bağlıyken elde ettikleri hak ve özgürlüklerini ne yazık ki Rusya’nın çatısı altında bulamamışlar. Ata topraklarında yaşayıp ezilen bir halk durumuna düşmüşlerdir. Bu da başka felakettir.
Ahıska Türkleri ise vatana dönüş mücadelesinde Kırım Tatarları kadar şanslı olamamıştır. Dünyanın pek çok ülkesinde dağınık olarak yaşayan bu halk, 1944 büyük sürgünün ardından Sovyetler Birliği’nin son dönemi ve sonrasında birkaç kez daha sürgünü yaşamak zorunda kalmıştır. Ahıska Türkleri, 1989 yılında Özbekistan’da yaşanan Fergana olaylarından sonra Rusya Federasyonu, Azerbaycan, Ukrayna ve diğer ülkelere göç ettirilmişlerdir. Rusya Federasyonu’nun bölgelerine gönderilen Ahıska Türklerinin bir kısmı bir süre sonra Azerbaycan’a, Kafkasya’nın bazı bölgelerine, oradan da bir kısmı ana vatanı olan Türkiye’ye göç etmiştir. Bir kısmı Karadeniz kıyısına ve Kırım’a yakın olan Krasnodar bölgesine geldikten sonra birtakım nedenlerden dolayı Amerika Birleşik Devletleri’ne göç ettirilmiştir. Bir kısmı Rusya Federasyonu’nda ikamet etmeye devam etmiş, bir kısmı ise Ukrayna’ya gidip yerleşmiştir. 1989 yılında yaşanan zorunlu göç yaşayan Ahıskalıların bir kısmı akrabalarının bulunduğu ülkelere veya ana vatanı Türkiye’ye isteğe bağlı bir göç gerçekleştirmiştir. Ancak Ukrayna’ya yerleşenler için bunu söylemek hayli zordur.
Fergana olaylarının ardından Ukrayna’ya gelip yerleşen Ahıska Türklerinin sayısı 10.000 civarındaydı. Bu ülkeye gelen Ahıskalılar genel olarak Ukrayna’nın Donetsk, Kiev, Harkov, Herson, Zaporojye, Nikolayevskaya gibi tarihte Deşt-i Kıpçak diye bilinen bölgeye yerleşmiştir.[1] Ukrayna’ya yerleşen ve günümüzde Rusya-Ukrayna savaşından dolayı Türkiye’ye göç eden Hummar İzzetova yaşadıklarını şöyle anlatıyor:
“Bәn, İzzәtova Xumar. Uqrayna’dan Türkiyә’yә Nikolayev rayonundan gәldux. Varxanli qızıyım, Zazola’nın da gәliniyim. Biz, ataşın içindәn çıxıp gәlәn Ahıska Türkleriyux. Türkiyә Cumhuriyәti bizlәrә әlini uzadıp, bizlәri alıp buralara, Türkiyә’yә gәtürdi. Ukrayna hәlә tinç degül. Hele qavğa oliyer.
Bәn gәndim Özbәkistan’da toğuldum. Orada yaşadım. Onunci klasaçan orada oxudum. Sora terzilüğa oxuşa girdim, tikişi öğrәndim. İşlәdim, tikiş tiktim. Әvlәndim. Әvlәnduxtan sōra çocuxlar yuvasında işlәdim. Sora gәndim çocuxli oldum, әvdә qaldım. Taşkent’tә.
Qırx beş yil Özbәkistan’da yaşadım. Onda bir әv yaptux. Bәnim qaynanam, qaynatam yoğ idi, yetim oğlana köçmiştim. Bir görümim var idi, oni dә köçürdux. Onnan sōra qocamiynәn әlimizdәn nә gәldiysә ettux, çabaladux, bir әv yaptux. Әmәdәni Özbәklerin vaxti gәldi. Gәldilәr dedilәr ki ‘Sizә bilet alax da siz әmәdәni çıxın gedin bundan. Bütün köv qaxacax.’ Şaştux qaldux. Nerә gedax? Qaxtux Ukrayna’ya gәldux. Ukrayna’ya gәldux ki bomboş tuvar әvlәr. Gәl de yaşa orada. Sağolsun, gәnә dә Ukrayna millәti bizә yardım ettilәr. Әvlәrin ikişәr ikişәr odalari polladiler[2], geri qalan pollar[3] toprağ idi. Belә әvlәrdә yaşadux.”
Humar Hanım’ın hayat hikâyesi, Ukrayna’ya göç eden her bir Ahıskalı kadının bir örneğidir. Özbekistan’da varını yoğunu bırakan Ahıskalılar, tıpkı 1944 sürgününden sonra hayata sıfırdan başlamışlardır. Gayretle, sabırla, çalışkanlıkla yeniden ayağa kalkmayı başarmışlardır. Ancak yeni yeni kavuştukları refahları uzun sürmemişti. Çünkü 2014 yılının Nisan ayında ayrılıkçılar tarafından ele geçirilen Slavyansk kentinde, Donetsk bölgesinde iç savaşın başlaması Ahıskalıları yeniden yerlerinden etmiştir. 2015 yılında bu bölgede yaşayanlar Türkiye’ye getirtilmiş ve Erzincan ilinin Üzümlü ilçesi ve Bitlis ilinin Ahlat ilçesine iskân ettirilmiştir.
Ukrayna ordusunun savaşın yapıldığı bölgeleri kısa bir sürede kurtarmasının ardından Ahıskalılar ülke içinde ikamet yerlerini yeniden değiştirmek zorunda kalmıştır. Kimi akrabalarının bulunduğu diğer bölgelere kimi Türkiye’deki akrabalarının bulunduğu şehirlere göç etmiştir. Düzeni yeniden kurmanın sayfasını açmışlardır. Düştükleri duruma alışmaya başladıkları anda Ukrayna’da kalanlar kendilerini yine bir savaş ortasında bulmuşlardır. Havan topu ve roket gibi silahların hava bombardımanı altında kalan Ahıskalılar canlarını kurtarmak için yeniden yollara düşmüştür. Bu seferki savaş, kendilerini sadece yerinden etmedi. Bu seferki savaş, ailelerin parçalanmasına da sebep olmuştur. Savaş bölgesinden çıkarılan kadın, çocuk ve yaşlılar başta olmak üzere 4500’ü aşkın Ahıska Türkü Türkiye’ye getirtilmiştir. Bunlardan 1200’ü Bursa’ya getirilerek Bursa Uludağ Üniversitesi Halime Hatun Kız Öğrenci Yurdu’na yerleştirilmiştir.[4]
Ahıska Türkleri, ana vatanlarına dönme hayaliyle yaşar. Bursa’ya Ukrayna’dan gelen kadınlarla yapılan görüşmede Humar İzzetova’nın dilinden şu mâniler de dökülüvermiştir:
Fişnә talın çift tutem,
Altın atem, gül tutem.
Bәn vәtәnimә kavuşanda
Altmiş gün oroç tutem.
Qarşıdaki camiler
Ezan sәsi nә gәler
Oturmayi versәlәr
Vәtәnimizә alsalar.
Türkiye’ye gelmek her bir Ahıska Türkü’nün hayalidir. Kimi bu hayaline kavuşmuş kimi ise maddi durumundan dolayı bunun imkânsız olduğunu düşünür. Ukrayna’da otuz yıl öncesinde kök salmaya başlayan Ahıskalıların Türkiye’ye gelmeleri ne yazık ki savaştan kaçmayla gerçekleşmiştir. Ancak bu sevinç onlar için buruk bir sevinç olmuştur. Türkiye’ye gelen, “vatan” sözcüğünü ağzından düşürmeyen Ahıskalı kadın ve yaşlıların yüreği Ukrayna’da kalan eş, çocuk ve babaları için yanmaktadır. Duygularını mânilerle anlatmaya çalışan İzzetova’dan şu mâniler dinlenmiştir:
Qaxve qoydum pişmәyә
Aç qapağıni taşmiya
Ağlama kömür gözlüm
Az qaldi qavuşmaya.
Qadife yastux yüzi
Kim bilür qalbimizi
Yeri gögi yaradan
Qavuştursun cümlәmizi.
Qaranfil nәdәn olur
Tökülür dәn dәn olur
Bugünki yığılmamıza
Putin hәp sәbәp olur.
Ukrayna’dan Bursa’ya gelen Hediye Anvarova da duygu ve düşüncelerini şöyle dile getirmiştir: “Bәn gәndim Kıldeliyim. Zalola’nın gәliniyim. Altmiş yedi yaşındayım. Alti çocux anasıyım. Yedinci sınıfa qadar oxudum. Sōra oxuli bıraxtım. Bizә dә sabah әmәdeni hәbәr gәldi ki avtobuslar gәliyer. Apar topar çıxtux әvdәn. Nә ki axlımizә gәldi, oni aldux, gәldux çıxtux buralara. Biz bundayux, oğullarım ordadur. Üç oğlum, iki torunum onda, Ukrayna’dadur. Onların dәrdini çәkiyerux ki ne oldi, ne ediyellәr? Hәp onnari merax ediyerux, hep onnari düşüniyerux. Nә diyem? Nәsil demişlәr?
Âşux dәr vәtәn yaxşi
Geymәyә kәtәn yaxşi,
Qurbet el cennet olsa
Gәnә der vәtәn yaxşi.”
Hediye Anvarova’nın bu sözlerinden sonra bir arada bulunan Ahıskalı kadınlar gözyaşlarını tutamadılar. Kısa bir sessizliğin ardından Hediye Hanım çaresizliğini, isyanını, bir o kadar da vatana kavuşmanın mutluluğunu ve minnettarlığını şu ifadeleriyle dile getirdi: “Vәtәnimiz olaydi, biz belә qaptan qaba düşәr miydux? Özbekistan’da ayağa qaxtux[5], bir yıxıldux; Ukrayna’da qaxtux, iki yıxıldux. Hәlә Kafkaz’dan dәdә nәnәlәrimiz Özbekistan’a gәldilәr. Orda da yıxıldux. Allah Türkiyә’dәn razi olsun. Bizә әlini uzatmış, buraya gәtürmiş. Әmәgi geçәn hәrkeştәn Allah razi olsun. Allah Türkiyә’nin bayrağıni aşşaği indürmәsin. Zati vәtәnimiz buradur. Ordan oraya göçtüx da ahırında vәtәnımizә qavuştux. Bizim son durax buradur. Daa da buradan bir yana gedәmәzux. Vәtәn sağ olsun, dostlar sağ olsun!
Hediye Hanım’ın duygularını paylaşan Humar Hanım da vatansızlığın çaresizliğini şöyle dile getirmiştir: “Quşun bilә vәtәni var. Quş uçiyer uçiyer yuvasına döniyer. Ama bizim vәtәnimiz hәlә yox. Nerәdәysә bir әsir oldi, dünyada geziyerux. Çorap ipi kimi tolanerux tolanerux, yumağımızi bulamerux. Nerәsi hayırli olsa Allah bizә orayi nәsip etsin. Biz de ‘Yurdumuzdur.’ diyәr, otururux orada. Sonumuz heyir olsun. Hәr millәt kimi bizim şennigimiz dә savaşlarda vuruşmiştür. Neçә bizim ihtiyarlarımız var, medallari[6] alan. Bәnim dәdәm dә o davada vuruşmiş. Dey yüz on yaşindә dünyayi dәgişmiş. Varxanli dәdәmiz, Zanavli dәdәmiz, hәp söz etmişlәr nәsil vuruştuxlarıni. Hamma heç bir yerdә ‘Türkler davada savaşti.’ demiyerlәrdi. Bizi hәp oralarda Azerbaycanli yazmişlәr.
Vәtәnsizlux köti bir şeydür. Biz hiçbir yerә sığamadux. Ordan oraya attilәr. Bir ağaç tiksәn, birәz vaxıt geçsin, o ağaci kökiynәn çek, başxa yerә әk, ordan da topraxtan çıxart, başxa yerә әk. Nәsil olur? O kök heç kökәrür mi? Hiçbir vaxıt kökәrmәz.
Veten başxadur, qızımcan. Bizә diyellәr ki ‘Buraya ki gәldiz, şad misiz?’ Hәlbәttә ki şadux. Vәtәnimizә gәldux. Hamma gövlümüz orada qaldi, Ukrayna’da ottuz yıl yaşadux, orayi dә nәsil unudurux? Onda әmәgimiz var, ömrümüzi oraya verdux. Buradakiler diyer ki ‘Buraya arabaynan gәldiz.’ Yani ki varluxlısız. Hәlbәttә ki işlәdux, aldux. Әmәg verdux. Biz elә yatıp hazır bekliyәn şönnüg dәgülux, heçbir şeyi hazır beklәmәzux. İşlәrux, belimizi doğruldurux. İşlәdux, ettux, alnımızın tәriynәn aldux. Maşinayi dә aldux, әvi dә aldux. Bıldır әvin içine her şeyi tәzә alıp sardım. Aşındi dә hәr şeyi bıraxtux, gәldux buraya. Acimiyer miyux? Aciyerux. Düşüniyerux. Tavraniyerux ki düşünmiya amma düşüniyerux. Qaldi aşımız onda. (ağladı) Allah razi olsun hәrkeştәn ki buraya gәldux da qapidә qalmadux.”
Uzun bir sessizliğin ardından Ukrayna’da yaşadıklarını anlatmaya devam etti: “Biz Özbekistan’da yengi yengi toparlandux, ayağa qaxtux. Sōra hәr şeyimizi biraxtux ta Ukrayna’ya gәldux. Bunda da gәnә belә. Putin vurdi. Basti әskәrlәri kövlәrimizә. Belki dә qaxmazdux kövlәrimizdәn. Ama qaxtux. Niyә qaxtux? Bombalar biri oyanda patliyer, biri bu yanda? Qorxtux. Qapiya çixiyersin hәr tәrәf әskәr. Bir gün çıxtım qapiya[7], baxtim hәr tәrәftә әskәr. Urusça diyerim ki ‘Neydersiz burda?’ Әskәrin biri diyer ki ‘Мамка зайди домой. Закрой дверь и не выходи.’[8] Bizә bir şey yapmadilәr. Paşaportlarımizә baxtilәr, gördiler ki biz Türkux, bizә bir şey yapmadiler. Gәnә dә qorxtux. Çıxtux gәldux.”
Humar Hanım, savaşın başladığı günlerde yaşadıklarını da dile getirmeden rahat edemedi. Devam etti: “O ki qavğa başladi, biz dә әvlәrdә qaldux. Kilәrdә oturdux mum işığında. Pәncәrәlәri hәp battaniyәynәn qapattux, yigirmi gün orada oturdux. Sōra da çıxtux gәldux. Yarımiz onda, yarımiz bunda. Qocalarımiz, cahil[9] oğlanlar onda qaldi, gerisi buraya gәldi. Bәnim qaynım onda, qaynımin çocuxlari onda. Sabağaçan yuxliyamiyerux. Onnara nә olacax? Hәp meraxlaniyerux. Onnari dә әskәrә çağıracaxlar, diyellәr. Aşındi onda nә ilaçlar var nә doxtorlar var nә dә apteklәr[10] işliyer. Hәstә olannar çox, ilaç bulamiyellәr. Allah hәrkeşi saxlasın…”
Bugünlerde Ukrayna’dan gelen Ahıska Türkleri Elazığ’da depremzedeler için yapılan konteynerlerde toplanmıştır. Yüreklerinden gelen çığlıklarını sessizce yaşayan bu insanlar, savaşın bitmesinin bekleyişi içindedirler. Bu bekleyiş içinde geleceğe belirsizlikle bakıyorlar; zaman zaman dışa vuran, zaman zaman sessizce içinden dökülen gözyaşlarıyla güzel günlerin geleceğini hayal ediyorlar. Ailelerinin diğer fertlerine sağ salim kavuşmak, ömrünü adadıkları tatlı-acı günleri geçirdikleri o sıcak evlerine dönmek istiyorlar. Şu an için dua etmekten başka elinden gelen bir şeyleri yok. Çaresizlik, korku, gözyaşı… Dileriz ki bu savaş bir an önce biter ve yerinden yurdundan koparılmış olan bütün insanlar gönül rahatlığıyla yuvalarına döner.
[1] Elena Malinovskaya (2019). 2. Uluslaarası Türk Toplulukları Bilgi Şöleni: Ahıska Türkleri (Ed. M. Aliyeva Çınar, İ. Çınar ve S. Kırlı) içinde “Entegrasyon ve Vatana Dönüş Arasında: Ukrayna’daki Ahıska Türkleri” (ss. 76-81), Bursa: Türk Ocakları Bursa Şubesi, s. 77-78.
[2] Pollamak “tabana tahta döşemek”
[3] Pol “tahta zemin”
[4] Minara Aliyeva Çınar (2022). Bursa Atlası (Ed. A. Sınar Uğurlu, S. Kırlı) içinde (ss. 445-462), “Sürgünden Vatana Dönüş Serüveni: Bursa’ya Yerleşen Ahıska Türkleri”, Bursa: Türk Ocakları Bursa Şubesi, s. 459.
[5] Ayağa qaxmax “refaha kavuşmak”
[6] Medal “Madalya”
[7] Burada qapi kelimesi “sokak” anlamındadır.
[8] “Anne, gir içeri. Kapıyı kapat ve dışarı çıkma.”
[9] Cahil “genç”
[10] Aptek “eczane”