Uzun zamandır yazmak istiyordum..  Ama bir türlü kalemi elime alıp, bir şeyleri uzunca düşünüp, gerekli yoğunlaşmayı sağlayıp, duygularımı, hislerimi, itirazlarımı kâğıda dökmemişim...  Ama bazen birden öyle bir şey oluyor ki, çok alakasız gibi görünse de tüm nefretini, itirazını ne bileyim her şeyini kusmak istiyor insan o vesileyle...

Peki, nedir o kadar birikmişlik? Ne değil ki...  İnsanın sadece bir gün sabahtan akşama kadar, toplum içinde olup bitenlere bakıp da, avazı çıktığı kadar bağır bağır bağırmasını gerektirecek o kadar çok sebep var ki... Hangi birisini anlatacak bilemiyor insan... Ama eğer illa da özel olarak değinilmesi gereken bir konu varsa o da günümüz gençliğin özellikle üniversite gençliğinin içinde bulunduğu zavallılık ya da rezalet ya da siz daha uygun bir kelime bulabilirsiniz...

Elbette toplumun birçok kesiminde farklı sorunlar vardır. Ama insan doğal olarak en fazla ilişki içinde olduğu kesimin gerçeklikleri hakkında fikir sahibidir... Beni yakından tanıyan arkadaşlarım da fark ediyordurlar ki sıklıkla dile getirdiğim mevzudur... Evet toplumun gençlerden bir çok beklentisi vardır. Fakat maalesef gençler bu beklentilerin çok küçük bir bölümünü karşılıyorlardır veya hiç karşılayamıyorlar. Tabiri caizse aklı bir karış havada, lay lay lom bir gençlik var. Etrafında olup bitenlere bir anlam veremeyen, toplum sorunlarından ya da ihtiyaçlarından bihaber, dünyanın onun etrafında döndüğünü düşünen pek çok kişi vardır.


Acaba kaç üniversite genci geçen hafta ölümüyle tüm dünya gündemini işgal eden Nelson Mandela’nın kim olduğunu biliyor? Ya da yanı başımızda üç yıldır süren ve yüz yirmi binden fazla insanın ölümüne sebep olan Suriye deki iç savaşın sebebi nedir? Ve gerçek taraflar kimlerdir? Acaba ''koyunlaştırmaktan'' başka işe yaramayan ''Türkiye medyasının'' belirttiği gibi Zalim Esat ile ''masum halk'' arasında mı? Ve bunu gibi onlarca örneği vermek mümkün... Denemesi bedava değil mi?

Herkes denesin... Siyaset bilimi dördüncü sınıf öğrencilerinden kaçı TBMM başkanını tanıyor... Ya da iktisat ve işletme öğrencilerinden kaçı Maliye bakanlarını tanıyor... Bu ve benzeri örnekleri çoğaltmak mümkün... Varsa yoksa futbol muhabbetleri, saçma sapan TV dizileri, ne olduğu belli olmayan ikili ilişkiler yani ''sevgili'' muhabbetleri (bu arada ikili dedim de bu her zaman bir kadın bir erkek olmayabilir, bir-iki, bir-üç, iki-iki gibi örnekleri de görmemiş değiliz bazen gizli bazen aleni)

Bir de bu itiraf sayfaları vardır ki herkes oranın takipçisi, tüm paylaşımlar didik didik edilir, belki birileri onun hakkında bir şeyler yazmıştır. Ne kadar zavallıca değil mi? Erkek muhabbetlerinin vazgeçilmezi Futbol bu kadar mı amaç edinilir? Ya kadınlara ne demeli? İki genç kız bir araya geldi mi neyin konuşulacağı hepimizin tahmin ettiği gibi...

Yahu, hakikaten de bunlar ''aşk'' denen ulvi hissiyatın ve duygunun da içini boşaltmışlar... Bir günde tanışırlar ve her ne hikmetse biri diğerinden hoşlanmıştır ya da vurulmuştur, en fazla bir hafta içinde kırk yıllık sevdalı oluyorlar. Ve yine maalesef taraflardan birini küçük bir ''tripiyle'' bunlar ayrılır ve ikisi için de süreç başa döner. İkisi de tekrardan yeni arayışlar içinde bulunurlar ve bu döngü aşağı yukarı benzer bir şekilde devam eder... Tabi bu arada bu sözde aşkı sosyal medya da duyururlar falan fistan...

Aslında sadece ''aşk'' değil hiç bir güzel duygu içinin boşaltılmasını, yozlaştırılmayı, kirletilmeyi, parantez içine alınmayı hak etmiyor... Ama maalesef gençlik özellikle belirttiğim bu konular başta olmak üzere bir çok konuda böyledir...Ve ben gerçekten de buna isyan ediyorum.

Tarih boyunca topluma öncülük misyonunu elden bırakmayan gençlik ne oldu da bu kadar yozlaştı, kirlendi ya da kirletildi? E tabi bununla birlikte Türkiye toplumunda gençliğin profiline bakarak bu ülkenin kalkınmışlık ve gelişmişlik düzeyini görmek mümkün...

İşin kötü taraflarından biri de, bu durumu kime anlatsan hepsi senle hemfikirdir.. Ve hiçbiri asla üzerine alınmaz.. Sanki kendisi bu sorunun bir parçası değilmiş gibi...

 

You have no rights to post comments