Şiirin anlamını araştıracak olursak; Türk Dil Kurumu Sözlüğünde şu tanım karşımıza çıkar:Zengin sembollerle, ritimli sözlerle, seslerin uyumlu kullanımıyla ortaya çıkan, hece ve durak bakımından denk ve kendi başına bir bütün olan edebî anlatım biçimi, manzume, nazım, koşuk, manzume, nazım, koşuk. Şair ise, şiir söyleyen veya yazan kimse, ozandır.

Son dönemlerde toplumda bir kitap bastırma alışkanlığı aldı başını gidiyor. Ayrıca sayısız şiir, öykü, deneme gazete ve dergileri süsleyerek hayatımızda yerini alıyor. Peki, tanımlardan da görüldüğü gibi, bu denli ciddiye alınması gereken bir iş, uğraş, zevk meselesi olan şiir ve şairlik kolay kazanılan vasıflar mıdır? Her yazılan şiir şiir midir? Her şiir yazdığını zanneden şair midir?

Arif Nihat Asya’nın şiirle ilgili bir söylemi var ki, çok hoşuma gider; der ki: “Şiir yazan şair, doğum sancısı çeken kadına benzer, sancı çeker ve bir şiir doğurur.” Gerçekten de şiir şairin çocuğu gibidir.  Çocuk emek, özveri, sabır ister. Bir an önce kitap çıkarma veya şiir yayınlatma arzusu ile alelacele şiir denemeleri karalamak, belki bir yere kadar etkili olacaktır ama zaman içerisinde bu etki, kolaylıkla da kaybolacaktır. Ben şiirin etkisini ışığa benzetirim. Işık aydınlatır, ışık gösterir, toprakta filizlenen tohum misali üretir. Ne kadar özenerek yazarsak, emeğimiz ne denli yoğun olursa ışığımız da o kadar parlak olacaktır. Aman şiir yazmayın demiyorum! Sadece birazcık özen ve uğraş istiyorum…

Bu özen nasıl oluşturulur? Neler yapılmalıdır şiir yazarken? Her şeyden önce şiir bir birikim ve yetenek işidir. Deneyim ve duygu yoğunluğu bileşkesi bir güçtür.  Evet, evet şiir büyük bir güç kaynağıdır! Çünkü bir dörtlük, içine bütün bir dünyayı alabilir, anlatılmak isteneni çok kolaylıkla vurgulayabilir. Bazen saatlerce konuşursunuz, beden dilinizi kullanırsınız ama anlatamazsınız. Gereği kadar özen gösterilmiş olan küçücük bir mısra ise, kâinat kadar büyüyebilir ve açıklayıcı olabilir. Eğer bir şiir, insanlığa hitap edebiliyor ve farklı düşünceleri ortak paydada buluşturabiliyorsa şiirdir.

Şiir yazarken aceleden kaçınmalıyız. Sürekli aynı konuda yazmamaya özen göstermeliyiz. Ahenge dikkat etmeliyiz. Süslü püslü, cicili biçili dizeler ortaya çıkaracağım diye kavram kargaşalarına yer verip, dizeleri anlamsızlaştırmamalıyız.

Benim şiirim güçtür, şairim ise alçak gönüllüdür. Övmez kendini, kimseyi de küçük görmez: “Aman canım o da kim, ben daha iyi yazarım, o da şair mi?” safsatalarına aldanmaz. Hatta örnek alır kendine edebi büyüklükleri. Onların hayatlarını, şiirlerini inceler, araştırır. Benim şairim çok okur. Boş değildir, muhakeme gücü gelişmiştir. Çok çalışır. Acele etmez. Yapabileceğinin en iyisini yapmak ister ve eleştirileri dikkate alır. Yazdıklarını kontrol eder, imla ve yazım kurallarını dikkate alır. Kendini dev aynasında görmez. Farklılıklar peşinde koşar, basmakalıplıklardan kaçınır. Ufku geniştir. Şiirlerinde anlam bütünlüğüne, ahenge dikkat eder, az kelimeyle çok şey anlatmayı amaç edinir. Laf salatasına girmez, en vurucu sözcükleri yakalayarak kalplere dokundurur. Unutmayın amacımız çok yazmak değil kalıcı olmaktır.

You have no rights to post comments