Savaş Nedir?

Sokrates’e göre ‘’kötüyü iyiye yeğlemek insan doğasında yoktur ve bir insan iki kötüden birini seçmeye zorlandığında, kimse azını seçmek varken çoğunu seçmeyecektir.  Yunan atasözüne göre,  ‘’yok ettiğinden daha fazla kötü insan ortaya çıkardığı için berbattır’’.

Genel bir tanıma göre ise  ‘’uluslar veya aynı  ülkelerdeki  iki  teşkilatın  (iç savaş)  arasında, başka  bir yolla elde edemediği şeyi zorla almasıdır.


Bir başka tanıma göre, en temel insan hakkı olan yaşama  hakkını hedef alan savaş,  insan hakları ihlallerinin en uç noktasıdır. Savaş; biyolojik, psikolojik, kültürel ve çevre etkileri nedeni ile  insana  yönelmiş  ve  elinden  çıkan  yıkıcı,  öldürücü,  duygusallıktan  uzak, insanı  düşünmeden yok eden bir eylemdir.

Teknolojinin gelişmesiyle birlikte savaş  sivilleri daha çok etkilemektedir. Günümüz şartlarına baktığımızda yaş itibari ile savaştan en çok etkilenenin çocuklar olduğunu görüyoruz.

Çocuk Nedir?

Ulusal yasalarca daha erken yaşlarda reşit sayılma hariç 18 yaşın altındaki her insan çocuk sayılır. Çocuk, kendi başına hayatını devam ettiremeyen, masum, küçük, sevgi ve ilgiye muhtaç bir varlıktır.

Çağdaş toplumların çocuk paradigması üç temel ilkeyi benimser. Birincisi; her doğan çocuğun hayata iyi bir başlangıç yapması. İkincisi; nitelikli eğitim alması. Üçüncüsü ise; her çocuğun yeteneği doğrultusunda potansiyellerinin geliştirilmesi,  sosyalleştirilmesidir.  Ancak,  dünya ülkelerinin birçoğu kendi çocuklarına bu ilkeler doğrultusundaki yaşam standartlarına uygun hayatı sunamamaktadır.

UNICEF`in  “Dünya Çocuklarının Durumu 2002 Raporunda” yer alan 2000 yılını esas alan verilere göre; 1990 ile 2000 yılları arasında çatışmalar yüzünden 2 milyon çocuk öldürülmüş, 6 milyon çocuk yaralanmış ya da kalıcı bir biçimde sakat kalmış, 12 milyon çocuk da evinden yurdundan olmuştur.


Mantık çerçevesi içinde bakıldığı zaman çocuk ve savaşın birbirine zıt kavramlar olduğunu görüyoruz. Ancak bu iki kavram yüzyıllardır aynı çarkın içinde dönüp duruyor.   Çatışmalar 20. yüzyılın son on yılında bir milyon çocuğu öksüz bırakmış ya da ailelerinden koparmıştır. Çağdaş dünyanın çocuk paradigması ile çelişen bu verileri gördüğümüzde toplumların, yaşam standartlarını iyileştirmeye mi çalıştığını yoksa daha da ilkelleştirdiğine mi karar vermek zor.

Çağdaş dünyayı fetihler,  salgın hastalıklar ve soykırımlar yoluyla biçimleyen şey eşit olmayan halklar arasındaki karşılıklı ilişkilerin tarihidir (Diamond,2002). Çocuk halkın kendisinden olan bir canlı olduğu için, eşitsizliğin yarattığı durumlardan etkilenmesi doğaldır. Milyonlarca çocuk için savaş hayatlarının bir parçası olmuştur.  Bazıları  savaşları yaşam şekli olarak benimserken, bazılarının ise hayatlarını alt üst etmiştir. Milyonlarca çocuk ailelerinden ayrı düşüp mülteci olmuş ya da yerinden yurdundan edilmiştir. Savaş dediğimiz eylemin bir çocuk gözüyle bakıldığında nasıl bir anlam taşıdığını düşünmek aslında çok zor değil ancak devletlerin yürüttükleri çıkar politikaları bu düşünceyi geri plana atmaktadır. Bu politika çocukların yaşama hakkını daha da ihlal etmektedir.

Yaşama  Hakkı:

Yaşama hakkı her bireyin en temel hakkıdır. Birleşmiş Milletler çocuk haklarına dair sözleşmenin 6. Maddesine göre her çocuk esas olarak yaşama hakkına sahiptir. Ancak savaş durumunda özellikle çocukların elinden yaşama hakları alınmaktadır.

Hatun‘un (2011) Southall ve Plunkett'en aktardıklarına göre aktardıklarına göre çatışmalar sırasında, çocuk ölümlerinin % 5 doğrudan travma nedeniyle, % 95’i açlık ve hastalık nedeniyle ölmüştür. Geçtiğimiz son on yılda 20 milyondan fazla çocuk savaş bölgesinde ölmüştür.

Savaş sırasında çocuklar ailelerinden ayrı düştükleri için yalnız yaşamak zorunda kalıyorlar. Fakat çocuk tek başına kendi bakımını sağlayamadığı bulaşıcı hastalıklara yakalanma riski artmaktadır. Çocukların ölümüne dolaylı yollardan neden olan bulaşıcı hastalıklar çocukların yaşama hakkını ellerinden alan bir etmen olarak görebiliriz.

Savaşlarda çocukla işkence ve tecavüzler yaygındır. Özellikle etnik kökenli çatışmalarda  görülmektedir. Örneğin Ruanda’ daki soykırımda 8 yaşından büyük her kıza tecavüz edilmiştir (Hatun, 2011).

Çocuk Hakları

Birleşmiş Milletler Çocuklara Yardım Fonu’nun belirlediği verilere göre, 2006 yılı içinde yaklaşık 250.000 çocuk silahlı çatışmalara sokuldu ya da bu amaçla silahlı gruplara dahil  edildi (Vikipedi).

Çocuklar hem yaşça küçük oldukları için hem de daha kolay ikna edildikleri için asker çocuk olarak kullanılmaktadırlar. Ayrıca bu durum aileleri tarafından kolaylıkla kabul görür ve çocuklar düşünülmeden feda edilebilir. Bazı çocuklar aileleri tarafından silahlı gruplara satılırken bazıları da kaçırılmaktadır (Hatun, 2011).

İnsan Hakları İzleme Örgütüne göre, Temmuz 2007’den itibaren: Dünya çapında yirmiyi aşkın ülkede çocuklar savaşın doğrudan katılımcıları olmuşlardır. Tahminlere göre sayıları 200.000 ve 300.000 arası olan bu çocuklar, çocukluklarından mahrum edilerek ve çoğu kez dehşet verici şiddetle karşı karşıya getirilerek isyancı grupların ve devlet güçlerinin bünyesinde, güncel silahlı çatışmalarda asker olarak hizmet vermektedirler. (Çocukların Askeri Kullanımı wikipedia).

Savaşın İçindeki Çocukların Psikolojik Durumu:


Savaşın içindeki bir çocuğun psikolojik durumunu anlamak elbette ki zor bir süreç. Katledilen insanlara tanık olmakla kalmayan çocuk, böyle bir ortamda hayatını açlıkla, salgın hastalıklarla, tecavüzlerle ve işkencelerle tek başına yaşamak zorunda bırakılıyor. Küçük yaşta ölüm sahneleri ile iç içe yaşayan ve her anını korku ile geçiren bir savaş çocuğunun bu süreçten sonraki hayatını ne derece normal yaşayabileceği bizleri düşündüren bir konudur.

Hamburg Üniversitesi’nde gerçekleştirilen bir araştırmaya göre; çocuklar dövülen, vurulan ve tecavüze uğrayan insanların şiddet sahnelerine tanık olup savaşmaya ve adam öldürmeye teşvik ediliyorlar. Bu araştırmada yer alan 169 çocuk ve gencin yaklaşık üçte birinin travma sonrasında gelen stres bozukluğu ile yaşadıkları tespit edildi (Vikipedia).


Savaş çocuklarda karamsarlığa ve depresyona yol açabiliyor. Savaş sadece onu yaşayan çocukları değil, aynı zamanda daha doğmamış bebekleri de etkiliyor (Dedekargınoğlu, 2003).


İlaç ve alkol bağımlılığı, psikolojik şiddet asker çocuklar arasında görülmekte, çocuklar diğer çocukları hatta aile bireylerini öldürmeye zorlanmaktadır. Savaşlarda 12 yaşın altındaki çocuklara işkence uygulandığı bildirilmekte soyma soğuk duş, elektrik şoku, köreltme gibi yöntemler uygulanmaktadır (Hatun, 2011).

SAVAŞIN  ÇOCUKLARI

Yüreğim  ıslanmasın  isterdim  gözyaşlarımla
Yaşamayı  isterdim  çocukluğumu  tüm  kalbimle
Düşlerimi  salıp bir  köşeye, bir  veda  türküsüyle
İstemezdim yok  olmayı, istemezdim anne!            

Savaşın  yıkımlarıyla  dolu   beynim
Yıkımlara  uğrattı  kalleşçe…İnsan bildiklerim
Sinsice  yaklaştı  ve  ezdi, yok  etti  beni, bilemediklerim
İstemezdim  yok  olmayı,  istemezdim  anne!

Savaşın  kurbanı  olduk, ben  ve  arkadaşlarım
Kimisi  öldü, kimi kör, kimi sakat kaldı, tüm  tanıdıklarım
Paramparça  oldu  evim, ailem, sevdiklerim  ve  bağlandıklarım
İstemezdim  yok  olmayı, istemezdim  anne!

Umutlarım  vardı  benim, vurgunlara  uğradım
Sevdiklerim  vardı  benim, ayrılığa  uğurlandım
Günahsızlığımla  katledilip, toprağa  uğurlandım
İstemezdim  yok  olmayı,  istemezdim  anne!

EZGİ  YILMAZ

KAYNAKÇA
•    tr.wikipedia.org/wiki/Vietnam-savası

•    Vikipedia Özgür Ansiklopedi

•    Diamond , Jared . 2002 , Tüfek Mikrop ve Çelik , Çev. İnce , Ü. , Ankara : TUBİTAK Yay. , 1. Bas. , S - 5

•    Hatun, Ş. , 2011, Savaş ve Çocuklar

•    Dedekargınoğlu, Z. , 2003 Nisan, Savaş ve Çocuk , Pivolka Der.

•    Southall, D. ; 1998 : 1549-50

•    Dünya Çocuklarının Durumu 2002 Raporu

You have no rights to post comments