Muhammed İkbal’in Felsefesi – 1

Muhammed İkbal, 1873’te Hindistan/Lahor’da doğar.  Babası Nur Muhammed’in tasavvufa karşı beslediği özel temayülü, İkbal’i küçük yaşlarından itibaren etkiler.  İkbal’in çocukluk yıllarından itibaren etkilendiği diğer bir sima ise, dönemin alimlerinden Mir Hasan’dır.  Mir Hasan, Seyyid Ahmet Han’ın fikirlerini benimseyen alim bir zattır.  İkbal köyünden Lahor’a gelerek üniversite tahsiline başlar.  Felsefe Bölümü’nü branş olarak seçer.  Thomas Arnold’ […]

Yazının devamı İçin tıklayınız

Muhammed İkbal’in Felsefesi-2

MUHAMMED İKBAL’DE “BEN” KAVRAMI VE BENLİĞİN YALNIZLIĞI Deniz Sütel İnsan, Tanrı’nın seçip yarattığı en iyi varlıktır ki, “ben” sözcüğü ile tanımlanabilir.  Eksikliklerine rağmen insan, Tanrı’nın yeryüzündeki temsilcisidir ve insan her tür riske rağmen emanet almıştır. İnsan benliğini mutlak olan yüce ben’ den almış olup dolayısı ile özgürlüğe en layık olandır.  Seçim yapan “ben” özgürdür. Benlik, […]

Yazının devamı İçin tıklayınız

İkbal’de İnsan Benliği

İslam’ın benliğe verdiği özgürlük, Müslümanlarca yanlış anlaşılmış ve kadercilik tüm İslam dünyasının geri kalmasına neden olmuştur. Kuran-ı Kerim’de üç ilke apaçık karşımıza çıkar: 1) İnsan Yaradan’ın seçtiği en iyi yaratıktır. 2) İnsan tüm hata ve kusurlarına rağmen Yüce Yaratıcının yeryüzündeki naibi ve temsilcisi kılınmıştır. 3) İnsan emaneti yüklenme cesareti göstermiş olup, özgürlüğe en layık olandır. […]

Yazının devamı İçin tıklayınız