20 Nisan 2024/ Muğla
Saat 23.00
Sevgili Erikacığım
On sekiz yıl önce Macaristan’dan ayrılırken bana hediye ettiğin “Magyarország” (Macaristan) adlı kitabın ilk sayfaları arasına sıkıştırdığın 10 Haziran 2006 tarihli “Drága Melekem” (Canım Melekciğim) diye başlayan veda mektubunu, yine bir Macaristan dönüşü bulup, tekrar tekrar okudum.
İlk gidişimden sonraki her Macaristan ziyaretimde kapıyı sen açardın. “Ben her zaman buradayım, gel.” derdin. Her daim gülümseyen yüzünle, naif duruşunla, kültürünle, tam bir Macar hanımefendisiydin. Bazen ilk tanışmada yakınlık duyarız bir insana, bazen 40 yıl yan yana gelsek samimi olamayız. Sen benim için ilk tanışmamızda hiç te yabancı biri gibi gelmemiştin. Kırk yıl önceden tanıyor gibiydim. Sadece ben değil, sen de benim için aynısını derdin.
Bu sefer kapıyı sen açmadın. Senden önce, hayata veda ederse “yalnız kalırım” diye korktuğun sevgili eşin Géza açtı. Oysa sen açsaydın kapıyı, bir sürü haberim vardı. “Erika bak! bizim dostluğumuzun hatırına bu yılı Türk-Macar Kültür Yılı ilan etmişler, bunun için geldim, konferans verdim.” diyecektim. Boğazımda düğümlendi kaldı sözcükler, cam kırıkları gibi un-ufak oldu, yutkunamadım, çok acıtır diye korktum.
Her akşam kurs dönüşü kapımı çalıp “Melek, bugün neler öğrendin.” deyişini, yarım yamalak konuştuğum Macarcanın sayende gün geçtikçe düzeldiğini, bana verdiğin Macar yemeklerine artık “ben varım” diye sekiz ay domuz eti koymadığını ve sekiz ay onu yemediğini, dönüşümün son akşamı Macarca kursunu “ötös” (beş) ile bitirdiğimi duyunca benim kadar mutlu olduğunu ve o akşam “Türk yemeği” dediğin patetes köftesini benim için yaptığını hatırlıyorum. Beni uğurlarken gözyaşlarını içine gömdüğünü, ama ondan sonra boş kalan eve girince saatlerce ağladığını, “anne madem sen de onunla gitseydin.” diyen kızından öğrendim. Macaristan’a her gelişimde büyük bir sevgi ve samimiyetle kucak açtığını hatırlıyorum. Hatırladıklarım hep iyilik, güzellik, dostluk, içtenlik…
Kapıyı Géza açınca, ben de senin gibi yaptım sempozyum süresince… Eve dönüşte yutkundum, korkmadım cam kırıkları çok acıtır diye!…
Mektubunda ”(Budapeşte’de) geçirdiğim sekiz ayın, hayatında unutulmaz bir hatıra olarak kaldığını yürekten hissettiğini, Macarcayı öğrenmek için beni harekete geçiren sebat ve çalışkanlığın seni çok etkilediğini ve bunun için bu büyük ödevimde bana yardım etmeye…” karar verdiğini yazmıştın. Boşuna değildi her akşam onca ev hanımlığının ve ev sahipliğinin yanında kapımı çalman, anladım!
Ve yazmıştın ki “Bir gün ruhun Macaristan’dan yana dönerse kitabı aç ve burada geçirdiğin zamanı hatırla.”
O günden beri pek çok şey oldu, öğrenciler yetişti, şimdi artık onlarla geliyorum Macaristan’a. Ruhum Macaristan’dan hiç ayrılmadı Erika.
2024 Türk-Macar Kültür Yılı anısına herkesin böyle ömür boyu güzel ve içten dostları olmasını, bu alanda yapılacakların 2024 yılı ile sınırlı olmamasını gel birlikte dileyelim.
Kapıyı sen açmadın diye de kırgın değilim Erika! Onsekiz yıl önce sen bana Macar dilinin anahtarını verip, bu büyülü dünyanın kapısını açtırdın.
Seni her zaman hatırlayacağım benim canım Macar ablam, can dostum, arkadaşım !…
Ruhun şad olsun, rahat uyu !
Seni çok seven Melek