Yeni bir sayıyla daha karşınızdayız. Bu sayıda daha çok Fizik bilimi ile ilgili yazılara ağırlık verildi. Yazılar büyük ölçüde Akdeniz Üniversitesinden emekli Prof. Dr. Oktay Hüseyin (Guseinov)’in yazılarından oluştu. Prof. Hüseyin bir fizik bilgesi olarak fizik bilimine nasıl bakılması gerektiği ve fiziğin hayatımızdaki yeri üzerine düşünmemizi sağlayan yazılar yazdı. Elbette başka yazılar ve yazarların değerli çalışmaları da bulunmaktadır. İlgiyle okuyacağınıza inanıyorum.
Fizik bilimi bilimsel ve teknolojik devrimlere yol açan bilgi üretimiyle dikkat çekmektedir. Newton’un mekanik keşifleri sanayi devrimine yol açmış, toplumsal alanı da elbette etkileyerek modernleşmeyi ortaya çıkarmıştı. Tuhaf gelebilir ama günümüzde yaşadığımız birçok sorun ve çatışma alanı (laiklikten faşizme, dünya savaşlarından terörizme) bu devrimin sonuçlarındandır. Yaşadığımız refah düzeyini, temsili demokrasiyi, bilim ve teknolojideki gelişmeleri de modernleşmeye, dolayısıyla büyük ölçüde Fizik bilimine borçluyuz.
Fizik yerinde durmadı ve kuantum dönemini başlattı. Bunun anlamı yeni bir devrimle karşı karşıya olduğumuzdur. Bu devrim, “bilişim devrimi” olarak adlandırılıyor. Bu devrim sonrası ortaya çıkabilecek olası gelişmeleri Mankurtlaştırma Süreci adlı kitabımdan aktarıyorum (s. 102-104):
Ekonomi, bilgi ekonomisine dayalıdır. Temel üretim etkeni; bilgi üretebilen insan yani insan sermayesidir. Üretim araçlarında robotlar ve nanoteknoloji ürünlerinin baskınlığı dikkat çekecek görünmektedir.
Kentli ve aykırı yaşam biçimleri gelişmektedir. Dünya görüşü olarak büyük anlatıların (ideolojilerin, dinlerin) çöküşü, postpozitivizm, postmodernizm, küreselleşme, yerelleşme, sermayenin küreselleşmesine karşı ulusçuluğun yükselişi kendini göstermektedir. Bilginler, felsefeciler, sanatçılar ve kitle örgütü liderlerinin önderlikleri söz konusu olacaktır.
Eğitimde, modern toplumdaki gibi zorunlu kitle eğitimi devam etmekle birlikte, bilgi üretimi ve bilginin ömrünün kısalması nedeniyle, yaşam boyu eğitim bir zorunluluk olarak ortaya çıkmaktadır.
İşbölümünde; bilişimciler, medya, hizmet sektörleri, adhokrasi, teleiş kavramları gündemimize girmektedir.
Değerlerde ortaya çıkan gelişme ise hızlı değişme, rekabet, eşitlik, özgürlük, bireyin hakları, zaman, yaratıcılık, işbirliği, özdenetim, hazcılık, ahlak, çevrecilik, kalite, özgerçekleştirim, ademi merkeziyetçi yönetim, doğrudan demokrasi (sanal demokrasi) şimdiden önemli kavramlar haline gelmiştir.
Çekirdek ailenin de parçalanması bir olasılık olarak ortaya çıkarken, teleiş olanakları ve insanların daha az çalışmayla yaşamlarını sürdürebilecek olmaları, ailenin modern toplumdakinden daha da güçlenerek çıkacağı biçiminde yorumlanabilir. Kadının durumu ise bilişim toplumunun üretim biçiminin kadınsı değerlere daha yatkın olması nedeniyle kadın egemen düşüncenin yaygınlaşabileceği yönündedir.
Enerji kullanımında modern toplumdaki petrol ve kömür gibi çevreyi kirleten yakıtların ötesinde doğal (güneş, rüzgâr), nükleer ve hidrojen kaynaklı yakıtlara yönelim beklenmektedir.
İletişimde elektronik ağ (internet) teknolojisinde önemli gelişmeler beklenmektedir. Hâlâ çok hantal olan bilgisayar ve cep telefonlarının birleşerek daha kullanışlı bir teknolojinin ortaya çıkması ve hayatı birçok yönden etkileyip değiştirmesi beklenmektedir.
Bilişim toplumunda öncü bilim olarak kuantum elektroniği, moleküler biyoloji ve çevre bilimleri önem kazanmaktadırlar.
Bilişim toplumunda ortaya çıkan ya da çıkması olası sorunlar ise, hızlı değişimden kaynaklanan geleceğin belirsizliğinin yaratacağı şok, değerler bunalımı, siber terör, insanlar arası eşitsizliğin büyümesi ve sermayenin küreselleşmesi sayılabilir.
Bilişim toplumunun gerektirdiği insan tipinin, doğu toplumlarının kültür kodlarına çok yakın olması (örneğin saçaklı mantık-fuzzy logic) Doğu toplumlarının bilişim toplumu yolunda avantajlı olmasını sağlamaktadır. Bu durumda Doğu toplumları yeniden uygarlığın bayraktarlığını yapmaya başlayabilirler. Elbette Türkiye bu arada gerçekten Batılılaşmazsa!
Fen bilimlerini özellikle de fizik bilimini takip etmek ve bunun eğitimine daha fazla önem vermek geleceğe güvenle bakabilmek için zorunludur.
Gelecek sayıda başka konularda buluşmak dileğiyle.
Dr. İkram Çınar