Sosyal Medyanın Facebook Üzerinden İncelenmesi

Sayı 49- Ocak 2016

Son zamanlarda insanlarda değişik hayat rejimlerinin yarattığı ruh hali konuşuluyor. Özellikle de bilişim sektörünün gelişmesi sosyal medyanın değişik platformlarda yaygınlaşması insanların hayat tarzlarını etkiliyor. İnsanlar kendi gibi davranmazken bazen olayları abartıp farklı algılamalara neden olabiliyorlar. Toplumsal algıyı ciddi etkileyen sosyal medya, bir insanı nedensiz yere yüceltip nedensiz yere de küçük düşürebiliyor. Doğruluğu kanıtlanmamış bilgiler sosyal medyada yayılıp, kitleleri olumsuz yönde etkileyebiliyor.

İnsanların başka insanlarla iletişim kurmasını ve bilgi alışverişini sağlayan sosyal paylaşım sitelerinden Facebook, bu sitelerin başında geliyor. Dünyada 1 milyarın üzerinde kullanıcı sayısı olan Facebook’un kullanıcı sayısı gün geçtikçe artmaya devam etmektedir. Türkiye’de kırk milyon kullanıcı sayısıyla Dünya’da Facebook kullanım oranında yedinci sırada gelmektedir. Akıllı telefonların yaygınlaşmasıyla Facebook kullanım oranı artmıştır. Yürürken, seyahat ederken, iş yerinde, parkta, alışverişte her yerde insanlar ellerinde telefon, kendine has el hareketiyle Facebook’ta haber, bilgi ve fotoğrafları aşağı doğru itelemekteler. İlgilerini çeken bir içerik olunca durup, bir iki saniye bekleyip, iteleme hareketine devam etmekteler. Hızlı bilgi geçişi olmakta ve bilgilerin doğruluğuna ve yanlışlığına bakılmaksızın okunmakta, önemli olaylar önemsizler arasında kaybolup gitmektedir. Bu hareket kitleler halinde bir ibadet gibi rutin bir şekilde yapılmaktadır. Toplantılarda, tiyatroda, sinemada vs. açılan telefondaki mavi ışığın facebook olduğunu anlamanız pek vaktinizi almıyor. Paylaşım yapmak için toplantının bitmesini bekleyen yöneticiler, sırf Facebook’ta fotoğraf paylaşmak için yardımsever olanlar, yer bildirimi yapmak için gezen insanlar var. Bulunduğu ortamın tadını çıkarmak yerine nerde olduğunu, ne yediğini ve ne giydiğini ilan etmek insanlara daha cazip gelebiliyor. Kültürümüzde yediği yemeği insanlara söylemek ve göstermek görgüsüzlük olarak sayılırken Facebook’ta bu durum biraz esnemiştir. Lokantada aldığınız yemeği elimize alıp, sokağa çıkıp şu şekilde bağırmak görgüsüzlüktür; “Bu yemeği birazdan yiyeceğiiim!”  

Bunu Facebook’ta rahatlıkla yapmamız ve bunun olumsuzluk olarak algılanmaması sanırım sosyal medya kültürüyle alakalıdır. Sosyal medya kendi kültürünü bu anlamda kendisi yaratmaktadır. İlk günler eski arkadaşları bulmak için bir platform olarak algılanan site, şimdilerde insanların tuvaletteki hallerini paylaşmaya kadar giden bir akım geliştirmiştir. Zamanla da sosyal medya bu tarz toplumsal değerlere ve normlara paralel olarak değişecektir. Oluşturduğu ve devamında oluşturacağı kültür kitleleri ciddi anlamda etkilemektedir.

Peki, neden yıllardır popüler bu site? İnsanların adeta reklamını yaparak egosunu tatmin etmek için var olan bu site; yapılan bir aktiviteyi, gidilen bir yeri fotoğraflarla belgeleyerek ne kadar mutlu ve sosyal olunduğunu insanlara kanıtlamaya bire bir. Yolda görüldüğünde selam verilmeyen insanı Facebook’ta ekleyerek sanal arkadaşlıklar kuruluyor.  Saatlerce sokağa çıkılmayıp, hiç tanımadığı insanlarla sohbet edilebiliyor. İnsanlar bu şekilde hiçbir zaman kendi gibi olamıyor. Başkası gibi davranmak, başkalarının gözlerinden hayatı yaşamak insanları mutsuzlaştırır. Facebook’ta en mutlu anlar paylaşıldığı için karşı tarafın algıladığı hayat, onu mutsuzlaştırabiliyor. Hepimiz belki bir örneğini yaşamışızdır. Yakın zamanda bir öğrencimin annesi eşiyle son zamanlarda sürekli benim yüzümden tartıştığını söylediğinde şaşırmıştım. Nedenini sorduğumda Facebook’ta beni takip ettiğini ve hayalindeki hayatı yaşadığımı söyledi. Onu dinledikten sonra hak verdim çünkü mesela yer silerken hiç Facebook’ta fotoğraf paylaşmamıştım. En kısa zamanda paylaşımlarımı değiştirip eşiyle sorunlarını azaltmayı planladım. Ayrıca ona Facebook’taki paylaşımların mutluluk kriteri olmadığını anlattım.

*

* *

Konuyla ilgili Utah Valley Üniversitesi’nin yaptığı bir araştırmaya göre Facebook’u yaygın olarak kullanmak bizi üzüyor, daha mutsuz olmamıza sebep oluyor. Nedeniyse arkadaş listemizdeki insanları mutlu görmek. Ayrıca 245 lisans öğrencisi üzerinde yapılan araştırmacının katılımcıları Facebook arkadaşlarının, kendilerinden daha iyi bir hayata sahip olduklarını ve daha mutlu olduklarını düşünüyorlar. Daha iyi koşullarda yaşanılsa bile hep bir eksiklik görebiliyor insan. O an tarafınızdan o eylemin yapılmaması sanki hiç yapılmadığı ve yapılamayacağı anlamını taşıyabiliyor ve bu duruma fark etmeden siz de düşebiliyorsunuz. Uzun bir yurtdışı tatilinden döndükten sonra facebook’ta gezinirken, tüm arkadaşlarımın ne güzel tatil yaptığını konuştum annemle. Sayfayı her çevirdiğimde bunu tekrarladım. Herkes geziyordu, tatildeydi ve mutluydu. Annem döndü ve bana dedi ki;

“Kızım sen de tatildeydin ve dün geldin.” Sanırım Facebook kendimizi gördüğümüz gözü de bu anlamda değiştiriyor.

Sosyolog Hui-Tzu Grace Chou ve Nicholas Edge’nin yaptığı araştırmaya göre gerçek hayatta arkadaş olunmayan Facebook arkadaşlarının hayatları, araştırma grubundakilere göre daha görkemli görünüyor. Sadece Facebook’tan tanıyıp gerçek hayatta görüşmediğimiz insanların bizden çok daha iyi hayatlara sahip oldukları düşünülüyor. Görüştüğümüz insanlar bize normal geliyor biraz da. Onların da sorunları, mutsuz olduğu anlar, üzüntüleri olabiliyor. Görmediğimiz, tanımadığımız ancak sadece facebook’tan takip ettiğimiz insanlar daha bir mutlu gibiler. Çünkü bizim sanal dünyayı algılayan gözümüz çok gerçekçi değil.

Sanal dünyanın gerçekçi olmaması bazen bizi şaşırtıyor. Tanıdığınız bir insanın günlük hayatta sessiz, görüşlerini ifade edemeyen, pasif bir insan olduğunu düşünelim. Bu durum sosyal medyada tam tersi olabiliyor. Bu yüzden sosyal medya gerçekte olmayan farklı karakterler yaratabiliyor. Karşısındaki insana siyasi görüşünden dolayı saygı duyduğunu ifade eden hoşgörü timsali bir kişi, Facebook’ta saldırgan, ırkçı, siyasi görüşünü canı pahasına savunan bir insan halini alabiliyor. Bu durumda insanların hangi tavrının gerçek olduğunu anlamayabiliyorsunuz. Gerçek kişiliğini tam olarak kestirmek mümkün olamayabiliyor. Ya sosyal medya sahte kişilikler yaratıyor ya da gerçeği sahteleştiriyor, anlam veremeyebiliyorsunuz.

Bazen en yakın dostunuz olabiliyor Facebook. Bir tek dostumuza anlatabildiğiniz özel durumlarımızı; yakınlarımızı kaybetmemizi, ihanete uğramalarımızı, sinirlenmemizi, veryansınlarımızı, hastalıklarımızı, laf vurmalarımızı vs. durum güncellemesi olarak paylaşabiliyoruz. Tüm hayatımızı ilan ediyoruz bir kitleye aslında. Bunun dışında hobilerimiz, bitirdiğimiz okul, mesleğimiz, dakika dakika her şeyimiz insanların beğenisine ve yorumuna açık. İnsanlar bu şekilde sosyalleşiyor mu yalnızlaşıyor mu bilinmez. Bu durumun doğruluğu ve yanlışlığı tartışılabilir.

Sonuç olarak facebook’un kullanım amacı kişiden kişiye farklılık göstermekte, kullanımı farklı algılamalara neden olmaktadır. İnsanlarda hızlı örgütlenme becerisi sağlayan facebook, olumlu anlamda kullanılırsa insanlar için oldukça yararlı olabilir. Bilginin katlandıkça arttığı günümüzde paylaşımı da bu anlamda önemlidir. Belki sosyal paylaşım siteleri yarattığı kültür anlamında yönlendirilebilir veya bilinçli paylaşımlar olabilir. İnsanları mutsuzlaştırmak yerine anlamlı paylaşımlarla huzurlu, gerçekçi veya eğitici bir platform haline gelebilir.

 

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir