Peyami Safa’nın Elifbaları

Sayı 46- Nisan 2015

Edebiyatımızın önemli şahsiyetlerinden biri olan Peyami Safa, kaleme aldığı romanlarıyla geniş halk kitlelerinin beğenisini kazanmıştır. Romanlarında ele aldığı konuların bireysellikten toplumsallığa daha sonra da mistisizme açılan bir pencere işlevi görmesi kendi yaşamıyla doğrudan ilişkilidir. Server Bedi müstear adıyla ve bir nevi geçim sıkıntısını bertaraf etmek amacıyla yazdıklarını bir kenara bırakırsak, onu toplumsal sorunların içinde var olma mücadelesi gösteren bireylerin ruhsal çözümleme uzmanı olarak addetmek mümkündür. 13 yaşından sonra yetim kalan ve bu yaşından sonra hayatta kalma mücadelesi veren oto-didaktik bir yazarın öz yaşam öyküsünden ipuçları taşır eserlerinin bütünü.

Peyami Safa’nın kendi kendini yetiştirme özelliği, kurmaca eserlerinin yanı sıra düşünsel eserlerinin biçimlenmesinde de işlevseldir. İnceleme-deneme türünde yazdığı 16 eserin içeriği felsefeden kadın, aşk, aileye kadar birbirinden farklı disiplinleri kapsamaktadır.

Bu çalışmada Peyami Safa’nın Osmanlıca-Türkçe-Uydurmaca (1970), Eğitim-Gençlik-Üniversite (1976)adlı eserlerinde bir tür kavramsal çerçevesini çizdiği alfabe üzerine düşüncelerinin bir yansıması niteliğindeki Cumhuriyet Mekteplerinin Elifbası (1928), Latin Harfleri Elifbası (1928) adlı iki eseri hakkında bir değerlendirme yapılacaktır.

Eserlerin değerlendirmesine geçmeden önce Safa’nın Latin ve Osmanlı alfabesi üzerine düşüncelerini vermek konuya bakış açımızı netleştirmesi açısından önemlidir. Safa’nın Latin alfabesi üzerine düşüncelerini maddeler hâlinde şu şekilde özetlemek mümkündür:

1) Latin harflerine geçilmesi kimi dil bilgisi konularında uyuşmazlığa neden olmuştur. Böylece eski dil bilgisi kitapları işlevsiz kalmış, yeni dil bilgisi kitapları hazırlanmadığı için de bütün toplumu dil bilgisi konusunda uzun yıllar devam edecek bir anarşiye sevk etmiştir.

2) Latin harflerine geçişle birlikte yayımlanan süreli yayınlar ve kitaplarda yazım sorunları baş göstermiştir. “Sanatıyla” sözcüğünün yayımlanan eserlerde altı farklı şekilde yazıldığı tespit edilmiştir: “sanatile, san’atile, sanatiyle, san’atiyle, sanğatile, sanğatiyle

3) Latin alfabesine geçişle birlikte pek çok gerekli harfin alfabeden çıkarılması millî ağızdaki önemli seslerin karşılıksız kalmasına neden olmuştur. Bu da sözcüklerin sesletimini ve Türkçenin diksiyonunu bozmuştur: “Mevzu'” sözcüğünün sonunda ayın olduğunu bilmeyen yeni nesil bu sözcüğün tamlanan durumunun “mevzuu” biçiminde yazılıp okunacağını bilmiyor ve “mevzusu” diyor. Galat-ı meşhur olan “camisi” sözcüğü de aslında “camii” şeklinde olmalıdır.

4) Harf devrimi, gençliğin hiç değilse harfler yardımıyla Arapça ve Farsça sözcüklerin köklerini ve anlamlarını bulma olanağını da ortadan kaldırmıştır. “Kitap, kâtip, mektep, mektup, kütüphane” gibi Türkçede sıklıkla kullanılan sözcüklerin aynı kökten türediğini hissettirmeyen yeni harfler, bir taraftan bu sözcüklerin ayrı ayrı öğrenilmesi zahmetini ortaya çıkarmış, diğer taraftan anlatımın kısırlaşmasına neden olmuştur.

5) Harf devrimi, millî kültürle yeni nesiller arasında köprüsüz bir uçurum açmıştır.

6) Harf devrimiyle birlikte gençliğin tarihiyle millî kültürüyle geçmişe ait değerleriyle ilgisi kendiliğinden kesilmiştir.

7) Latin alfabesine geçişle birlikte gazete, dergi ve kitap tirajları ve buna bağlı olarak okuma oranları da bir anda düşmüştür (Safa, 1999a; Çitçi, 2011).

Safa, Latin harflerinin kabulünden sonra Latin harfleriyle birlikte Osmanlı alfabesinin öğrenilmesinin bir zorunluluk olduğunu belirtir. Safa’nın Latin alfabesi hakkında yukarıda belirttiğimiz olumsuz düşüncelerine karşın Osmanlı alfabesi hakkındaki olumlu düşüncelerini şu şekilde özetlemek mümkündür:

1) Osmanlı alfabesi hızlı ve rahat yazılıp okunma özelliğine sahiptir.

2) Dillerini doğru ve güzel bir şekilde kullanmak isteyen gençlerin mutlaka Osmanlı alfabesini öğrenmesi gerekir. Özellikle “kaf” ve “kef” harfleriyle yazılan sözcüklerin ayrımını yapabilmeleri için. (kâğıt, kâtip, keder sözcükleri kef’le; kalem, kâtil, kader sözcükleri kaf’la yazılır.)

3) Osmanlı alfabesi, Türk insanının kendi kültürünü, tarihini, uzak ve yakın edebiyatını okuyup anlayabilmesi ve kuru bir kalabalık olmaktan çıkıp millet olabilmesi için en önemli araçtır.

4) Yeni nesillerin kendi kültürlerini, medeniyetlerini, tarihlerini ve o tarihi meydana getiren önemli şahsiyetleri sevebilmeleri için onları aracısız ve tercümesiz okuyup anlayabilmeleri gerekir. Bu da ancak Osmanlı alfabesini iyi bir şekilde öğrenmekle mümkündür.

5) Osmanlı alfabesi sadece üniversitelerin edebiyat ve tarih bölümlerinde değil bütün fakültelerinde hatta liselerde öğretilmesi bir zorunluluktur (Safa, 1999a; Safa, 1999b; Çitçi, 2011).

Safa’nın hem Latin hem de Osmanlı alfabesi üzerine düşünceleri ışığında, Safa Resmili Ay dergisinde, “Vazifeye Davet” başlığı altında yayımladığı makalesinde olumsuz gidişata dur demek için(!) kendince bir eylem planı öngörmektedir. Aşağıdaki ifade ilgili kaynaktan olduğu gibi aktarılmıştır:

“Yeni harflerden beklenen en tabii neticeleri alabilmek: Doğru yazıp okutmak, kolay yazıp okutmak, eski harflerin kıyafetler ve çehreler kadar birbirinden farklı, şahsî imlâsından yazıyı kurtarmak.

Kurtardı mı? Yüz binlerce ses bir ağızdan cevap verecektir: Hayır!”

Bunun için önerilerini şu şekilde dile getirir:

1. İmlâ Lügati yeniden çıkarılır, şiveye değilse bile kaideye ait yanlışlar tashih olurdu.

2. Edip, muharrir, gramer müellifi, muallim gibi meslek adamlarının mütalaaları sorulur, telaffuzundan itilâfa düşülen kelimeler hakkında da tetkikler yapılırdı.

3.  Bir istişare heyeti teşkil edilir, tereddüde düşenlere izahat verilirdi.

4.  Muallimlere tam bir rehber teşkil edecek eserler vücuda getirilirdi.

5.  Şirketler ve sair umumî müesseselerini ilânlarındaki yanlışlar görülerek her birine ihtarname gönderilirdi.

Böyle bir Encümen vazifesine derhal nihayet vermek lâzım gelir. İçlerinde vukuf ve enerji sahibi birkaç değerli adam istisna edilirse, ötekiler, büyük harf seferberliğinde edilen ihmallerin en mesul simalarıdır ve kendilerinden hesap sormak günündeyiz.

(…) büyük inkılâpları veya sadece değişmeleri takip eden günlerde yapılacak o kadar iş vardır ki hakikî inkılâp amelesinin kumsallarda sırtını güneşe verip neşelenmeğe değil, yemek yemeğe bile vakti olmaz.

Biz her birinden bir Dil Encümeni azası uyuklayan şiltelerin başucunda, musikisiz bir çığlıktan ve üç kelimeden ibaret ezanımızı haykırıyoruz: ‘Haydi iş Başına!” (Safa, 1929: 13).

Peyami Safa, “Haydi iş başına!” sözlerinden önce kendisi eyleme geçmiş 1928 tarihli iki alfabe kitabı kaleme almıştır. Bunlardan ilkiCumhuriyet Mekteplerinin Elifbası, diğeri Latin Harfleri Elifbası‘dır. Bu iki alfabe kitabının genel özellikleri hakkında şunları söyleyebiliriz:

1) Cumhuriyet Mekteplerinin Elifbası

Eser, 1928 yılında Türk Neşriyat Yurdu Maarif ve Şark Kütüphaneleri yayınlarından çıkmış, Sebat Matbaası tarafından basılmıştır. Eser, Atatürk Üniversitesi Seyfettin Özege Kataloğu’ndan PDF formatıyla indirilebilir. Bu sayede Atatürk Üniversitesinin bilim dünyasına bu önemli katkısından dolayı teşekkür ederim. Basit bir üyelik sürecinin ardından Katalog’da yer alan pek çok eseri internet ortamından bilgisayarınıza indirebilirsiniz. Eserin başında, 1924 (1340) tarihli Türkçe öğretim programının ilkokuma ve yazmaya ilişkin bilgileri bulunmaktadır. Toplam 64 sayfa olan eser, ders ders kaleme alınmış, 64 derste, harf öğretiminden çok sözcük öğretimi yeğlenmiştir. Aşağıda her bir derste öğretilen harfler yer almaktadır:

Dede, ada, dere, arı, dam, deve, baba, kabak, baş, at, baca, ocak, deveci, dolab, ay, yazı, üzüm, dal, dört, sakal, kuzu, nar, saz, kâse, fare, tarak, çatal, parmak, binbaşı, kuşlarla, hesap, zabit, göz, küçük dilenci, karga, ezan, havan, arsız, körle kötürüm, horoz, horozun sesi, zarf, jandarma, anneciğim, esvab, maymunla ceviz, memur, hayvanlar diyor ki, zaten, sus bağırma, tayyare, küçük kuzu, kurt var

Eski harflerle kaleme alınan bu eserde Safa, bilinçli bir okuma yazma öğretim yöntemi kullanmıştır. Sözcük ortasında kendisinden sonra ve önce gelen harflerle birleşmeyen harflerin yer aldığı sözcüklerle okuma yazma öğretimine başlanmıştır. Zira eski yazıda harflerin sözcük ortasında ve sonunda yer alış şekilleri farklılık arz etmekte, bu da çocuğun herhangi bir sözcüğü ya da harfi öğrenmesini güçleştirmektedir.

Sözcüklerden hareketle hemen cümle öğretimine geçilmesi de eserin bir diğer önemli yanıdır. Eser içinde yer alan cümleler, basit, hedef kitlenin günlük yaşamda sıklıkla kullandığı sözcüklerden örülüdür.

Eserde eğitimin temel ilkelerinden biri olan kolaydan zora ilkesi benimsenmiştir. Yedinci dersten itibaren cümleler öğretilmeye başlanmış, eski yazının yazımında tenvîn (sözcüğün sonunu nun gibi okutmak üzere konulan iki üstün (+en), iki esre (+in), iki ötre (+ün) gibi.) 49. derste verilmiştir. Eserdeki 7 ve 49. dersler karşılaştırıldığında kolaydan zora ilkesinin gözetimi belirginleşmektedir:

7. Ders: “Baba. Araba. Badem. Babam. Babam arabam. Babam badem aradı. Dedem araba arar. Derede arı var. Arabada dedem babam var, badem var, dadı var. Darı var. Babam arabada badem aradı. Dedem adada araba aradı” (Bakınız: Resim 1) (Safa, 1928a: 10-11).

49. Ders: “Lütfen. Zihnen. Kalben. Aynen. Bazen. Fikren. Hakikaten. (Bu sözcüklerden hareketle cümleler kurulmuş.) İnsan bir şey isterken: “Lütfen şunu verir misiniz?” demelidir. Babam zihnen çok meşgul: Yani çok düşünüyor. Kalben rahatım. Yani kalbim rahat. Senin defterin aynen benimkine benziyor. Bazen fikren çok yoruluyorum. Ben çalışmayı hakikaten seviyorum.” (Bakınız: Resim 2) (Safa, 1928a: 60).

Örnek olarak verdiğimiz iki derste de hedef kitleye görelik ilkesinin gözetildiğini söylemek mümkündür. Son derslerden biri olan 49. derste dahi çocukların günlük yaşamlarında kullandıkları sözcüklerin yeğlendiği görülmektedir.

Resim1:Cumhuriyet Mekteplerinin Elifbası, 7. Ders

Resim 2: Cumhuriyet Mekteplerinin Elifbası, 49. Ders

2) Latin Harfleri Elifbası

Eser, 1928 yılında Türk Neşriyat Yurdu Şark ve Maarif Kütüphanesi yayınları arasından çıkmıştır. 28 sayfa olan eserde, diğer elifbada olduğu gibi ders ders anlatım yeğlenmiş, toplam 21 ders bulunmaktadır. Eserin başında, yayınevinin “Bu Elifbayı Niçin Neşrediyoruz?” başlıklı bir açıklaması yer almaktadır:

Latin harflerinin kabul edileceğine öteden beri kani olduğumuz için bu elifbayı karardan çok evvel hazırlamıştık. Gerçi bu kitabın intişar ettiği zamana kadar henüz Latin elifbasının Türk lisanına göre nasıl bir tahvile maruz kalacağı malum olmamışsa da halkımızı Latin harflerine alıştırmak için bu küçük eserin büyük bir iş göreceğine hükmettik. Latin harflerini bu kitaptan öğrenenler için bilahare mütehassıs heyetler tarafından yapılacak tadilatı kolayca öğrenmek de mümkün olacağıdır. Şimdilik esaslı harflerin öğrenilmesindeki büyük fayda inkâr olunamaz” (Safa, 1928b: 2).

Yukarıdaki ifade kitabın içeriğini de belirlemektedir. Zira bu eser, Cumhuriyet Mekteplerinin Elifbası‘ndan farklı olarak harf yöntemiyle kaleme alınmıştır. Yazarın amacının da yeni harfleri tanıtmak olduğu düşünülürse böyle bir yolu izlemesi normal karşılanabilir. Kimi derslerde iki, kimi derslerde de tek bir harf öğretimi yapılmıştır. Harflerin öğretiminin ardından Cumhuriyet Mekteplerinin Elifbası‘nda da yer alan “Körle Kötürüm, Koçlarla, Kurt Var, Küçük Kuzu” başlıklarını taşıyan serbest okuma metinleri yer almaktadır. Eserde, büyük harfler kullanılmıştır. Eserde yer alan harfler şunlardır:

“A-D-R-Ẻ-M-O-T-U (Türkçe Ü olarak)-B-İ-S-V-Y-K-P-F-L-J-Z-X (iks)-H-CA (Türkçe ka)-C (Türkçe s olarak)-Ç (Türkçe s olarak)-CH (Türkçe şolarak)-G (Türkçe olarak)- GA-GUE (Türkçe  olarak)-OU (Türkçe u olarak)- EU (Türkçe ö olarak)- TCH (Türkçe ç olarak)- DJ (Türkçe colarak)- QUE (Türkçe k olarak)-KIA (Türkçe  olarak)

Harf devrimi öncesi Latin harflerinin öğretilmesini hedefleyen eserde öğretilen harflere dikkat ettiğimizde özellikle Türk hançeresine uygun sözcüklerin tespitinde Fransızca yazım temel alınmıştır. Buradan hareketle Safa’nın Türkçeye uygun “Ü-Ö-Ç-Ğ-Ş” harfleri için Fransızca yazımı esas aldığı görülmektedir. (Bakınız: Resim 3).

Peyami Safa’nın Türkçeye özgü Latin harflerini tespit edememesi yadırganmamalı. Zira Türkçeye özgü bugün kullandığımız alfabenin oluşumu yoğun ve dikkatli bir çalışmanın ürünüdür. Harf devrimi öncesi pek çok dilcinin bizzat Latin harflerini kullanan ülkelerde yaptıkları çalışmanın sonucu hazırlanan Elifba Raporu‘nun ne kadar işlevsel olduğu Türkçenin tarihsel gelişiminde ne kadar önemli olduğunu vurgulamak gerekir. Bu Rapor, bugün kullandığımız hançeremize uygun düzenlenmiş 29 harfli Türk alfabesine kaynaklık etmiştir.

Yazının girişinde belirttiğimiz üzere Latin harflerinin kabulü konusunda hiç de iyi şeyler düşünmeyen Peyami Safa’nın böyle bir eseri kaleme almasının geri planında ne yatmaktadır? İki olasılık akla gelmekte: Bir: Yayınevinin belirttiği üzere “halkımızı Latin harflerine alıştırmak için bu küçük eserin büyük bir iş göreceğine” olan inancı barındıran iyimser görüş. İki: Bugün de ne yazık ki örneklerini gördüğümüz, daha derslerle ilgili öğretim programları yayımlanmadan, programda görevli bilim insanları (?) tarafından programlara uygun ders kitabı yayımlayan tutumu barındıran kötümser görüş. Takdir yüce milletindir…

Resim 3Latin Harfleri Elifbası, 13. Ders

KAYNAKÇA

Çitçi, Sinan. (2011). Peyami Safa’nın Osmanlıca Hakkındaki Düşünceleri. Sosyal Bilimler Araştırmaları Dergisi, (2), 239-258.

Safa, Peyami (Teşrinievvel 1929). “Vazifeye Davet”, Resimli Ay, (8), 13.

Safa, Peyami. (1928a). Cumhuriyet Mekteplerinin Elifbası. İstanbul: Türk Neşriyat Yurdu.

Safa, Peyami. (1928b). Latin Harfleri Elifbası. İstanbul: Türk Neşriyat Yurdu.

Safa, Peyami. (1999a). Osmanlıca-Türkçe-Uydurmaca. İstanbul: Ötüken yayınları.

Safa, Peyami. (1999b). Sanat-Edebiyat-Tenkit. İstanbul: Ötüken Yayınları.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir