Osman Kaya’nın Şiirlerinde Göçe Bağlı Hasret

Sayı 73- Ocak 2022

Osman Kaya’nın Şiirlerinde Göçe Bağlı Hasret: Sıla Duygusunun Görünümleri

Serap ÖLMEZ*

Özet

Göç, birçok yönden toplumu derinden etkileyen bir konudur. Göç eden toplumlar, kültüründen ve sosyal ortamının bir kısmından fedakârlık etmek zorunda kalmaktadır. Bu yüzden, göç eden insanlarda eski yaşamlarına dair bir hasret duygusu yaşanır. Göçen insanlar, aynı zamanda göçtükleri yerin yaşamına dâhil olmaya çalışırlar. Bu süreçte yeni kültürden olumlu bir takım özellikler kazanabildikleri gibi çatışmalar yaşayıp yabancılaşabilir veya olumsuz hisler duyabilirler. Şairler, sıradan insanlardan daha yüksek bir duyarlılığa sahip olduklarından ve duygularını ifade etme kapasiteleri gelişmiş olduğundan, göç eden bir şairin eserlerinde toplumun bütün hisleri görülebilir. Toplumun hislerinin anlaşılması, hem bugün göç eden toplumlarla etkileşimin nasıl kurulacağı hem de geçmişte göç etmiş soydaşlarımıza nasıl yaklaşılabileceği gibi konularda fikir verme potansiyeline sahiptir.

Bu kapsamda Artvinli âşık/şair Osman Kaya’nın şiirlerinde göç sonucu yaşadığı hasret/sıla duygusu ve bu duyguya bağlı olarak yaşadığı memleket hasreti, bulunduğu bölgede yaşadığı rahatsızlıklar, ailesine ve ardında bıraktığı sevdiklerine karşı duyguları, yaşadığı bu hasret/sıla duygusunu sevdikleriyle ve kadınla bağdaştırıp dizelere dökmektedir. Bu kapsamda şairin yaşadığı hasret/sıla duygusu, edebi şahsiyeti ve yaşantısı ile dönemin sosyal yapısı göz önüne alınarak çalışmanın sorunsalı etrafında çözümlenmiştir.

 Bu kısımda Artvinli âşık/ şairimiz Osman Kaya’nın şiir kitapları olan: Bir Ömrün Şiirleri, Evreni Bütün Edelim ve Elli Senemi Verdim adlı şiir kitaplarından alıntılarla göçe bağlı hasret/sıla duygusunun görümleri ele alınmıştır.

 Anahtar Kelimeler: Osman Kaya, göç, sıla/ hasret duygusu

 Abstract

Migration is an issue that deeply affects society in many ways. Immigrant societies have to sacrifice a part of their culture and social environment. Therefore, people who migrate experience a sense of longing for their former lives. Migrant people also try to be involved in the life of the place they migrated to. In this process, they may gain some positive features from the new culture, as well as experience conflicts and alienate or feel negative feelings. Since poets have a higher sensitivity than ordinary people and their capacity to express their feelings is developed, all the feelings of the society can be seen in the works of a migrating poet. Understanding the feelings of the society has the potential to provide ideas on how to interact with today’s immigrant societies and how to approach our ancestry who have migrated in the past.

In this context, in the poems of the lover/poet Osman Kaya from Artvin, the feeling of longing/homeland he experienced as a result of migration and the longing for his hometown due to this feeling, the discomforts he experienced in the region he lived in, his feelings towards his family and the loved ones he left behind, and this longing/homeland feeling he had to associate with his loved ones and women. puts it into words. In this context, the problem of the study was analyzed by taking into account the longing/homeland feeling of the poet, his literary personality and life, and the social structure of the period.

 In this section, the visions of the feeling of longing/homelessness related to migration are discussed with the excerpts from the poetry books of our lover/poet Osman Kaya from Artvin: Poems of a Life, Let’s Entire the Universe and I Have Given Fifty Senemis.

Keywords: Osman Kaya, folk poetry, immigration, homeland, longing

  

Giriş
Şiir dediğimiz olguya tek bir açıdan bakmak doğru değildir şiirin birçok penceresi vardır. Eğer tek pencereden şiire bakarsak kısır döngüye sokmuş oluruz. Hatta ve hatta şiir kavramını öldürebiliriz. Şiir; sevgiliye, doğaya, tabiata, memlekete olan duygu ve düşüncelerin bir nevi vücut bulmuş halidir. İnsanoğlu birebir olarak yüz yüze anlatamadığı her duyguyu şiir sayesinde aktarmış hatta nesneyi, varlığı, kavramı, olayı, canlandırarak şiiri aracı kılmıştır. İnsan, şiirler aracılığıyla her zaman benliğini yansıtma, düşüncelerini aktarma, içsel karmaşasını bir nebze olsun rahatlatma yoluna gitmiştir. Kişilerin yeni yaşam tarzları, yeni gördüğü yerler, yeni insanlarla tanışmaları ve göç ettikleri yerdeki hasret/sıla gibi duyguları şairlerin şiir anlayışına etki eden unsurlar olarak karşımıza çıkmaktadır.

Hayatı
Osman Kaya, 1947’de Artvin’in Ardanuç ilçesi bağlı Kutlu (eski adı Göraşet) köyünde dünyaya gelmiştir. Fakat nüfus kaydına doğum tarihi 1951 olarak geçmiştir. İlkokulu kendi köyünde okuyan şairin küçük yaşlardan itibaren şiire ilgisi belirmiştir. Aynı zamanda âşıklık geleneğini öğrenmesinde ve şiir bilgisinin gelişmesinde köylüsü Sancaktar Demir’in katkısı oldukça fazladır. On beş yaşındayken bir arkadaşıyla beraber İstanbul ve Adana’ya gitti. Amaçları başlık parası toplamaktı. İnşaat işçiliği ve liman işçiliği yapmıştır.15 yaşında iki şiir kitabı çıkmıştır. Daha sonra 1966 da Ankara’ya gitmesiyle tutarlı sanatsal şiir yolculuğu, şair Halil Soyuer’le tanışmasıyla başlar. O dönemde Halil Soyluer Çapa Sanat Dergisini çıkarmaktadır. Derginin yazı kurulu, F. Nafiz Çamlıbel, Behçet Kemal Çağlar, B. Sıtkı Erdoğan gibi büyük isimlerdi, Soyuer aynı zamanda bir gazeteci olduğundan, köşe yazıları yazdığı dönem ilk şiir kitapları çıkan şairleri sanat dünyasına tanır. Çapa Dergisine Osman Kaya’nın ilk şiirini alır ve Behçet Kemal Osman Kaya’nın şiirini programında seslendirir. Behçet Kemal Çağlar, Halil Soyuer ile iletişime geçip Osman Kaya’yı İstanbul’a göndermesini ve onunla tanışmak istediğini söyler. Osman Kaya İstanbul’a gidip tanışır ve sonra Ankara’ya döner Bursa’da iyi bir iş bulur, ortaokulu akşam okulunda bitirir ve lise öğrenimini yarıda bırakır. Şair üçüncü kitabını 1983’de ve ardından 1985 ve 1986 iki şiir kitabını daha yayımlar, tekrar uzun bir ara vererek 2000’li yıllarda şiirlerini birbiri ardına kitaplaştırır ve bu ara dönemlerde de Size Sanat Dergisi, Gülpınar, Çaba, Gurbet gibi dergilerde şiirlerini yayımlar.

 Eserleri
Yeşilada’nın Acı Destanları
Okullar Sesleniyor
Elleme
Yaylalar
Yaşamından Çizgiler
Bir Ömrün Şiirleri
Evreni Bütün Edelim
50 senemi Verdim
Nerdesiniz
Binlerce

Sanatı
Osman Kaya’nın sanat anlayışına; Anadolu’nun gerçekliğinden, kendi toprağından göç eden, başka topraklarda sılada kalan insanın bakış açısından, toprağından göç eden insanın hasreti, acısı, özlemi, kendi memleketine olan sevgisinden bakmak gerekir.

Sanatı susma yerine bir yazma olarak düşünen Osman Kaya sandıklara sığamayacak kadar çok şiir yazmış bir sanatçıdır Şair genellikle eserlerinde yerel bir ağız kullanmasının yanında tabiat, memleket sevdası (Artvin’e özlem), sevgili ve toplumun aksayan yönleri gibi konuları sıkça işlemiştir. “Sağlık sorunlarım olmasına rağmen şiir yazmaktan kendimi alıkoyamıyorum. Şiir yazmak benim en büyük hastalığım.” [1] diyerek şiire olan tutkusunu dile getirmiştir. Hayatının her alanında şiiri oldukça etkin hale getirmiş olan şairin sanatsal şiir yolculuğu, Halil Soyuer ile başlamıştır.

Osman Kaya’ya göre insanlar savaşa, kine, nefrete, ordulara, savaş uçaklarına, nükleer-biyolojik silahlara ihtiyaç duymamalıdır. Kendisini insan olarak nitelendiren birey, bu akıtılan kanlardan, insan yıkımlarından, katliamlardan sorumlu hissetmelidir. Osman Kaya, yazmış olduğu bütün şiirlerinde bu mesajı vermesinin yanında asıl konumuz olan gurbet acısına da sıklıkla değinmiştir.  Halka hitap eden, halk ile bağlantısını ve ilişkini kesmeyen şair “Emekli aylığım halkımın parası, ömür boyu şiir yazarak, bu halkımın hakkını helal ettirmeye çalışıyorum.[2] diyerek halka olan bağlılığını ve halkla olan içselleşmesini gözler önüne koyar. Şiirleri şekil bilgisi açısından koşma ve semailerden oluşur. Bu şekillere bağlı olarak 11’li ve 8’li hece veznini tercih eden şairin hemen hemen tüm kafiye biçimlerini kullandığı görülmektedir. Ayrıca redifleri de şiirleri için olmazsa olmaz öğelerdendir. Osman Kaya bu yönüyle halk şiiri geleneğini yansıtmaktadır. Toplumun aksayan yönlerini şiirlerinde sıklıkla dile getirmiş olup temaları bakımından da geleneğin çizgisinde ilerlemektedir. Aşk, adalet, insan sevgisi, memleket hasreti ve dünya barışı gibi temalarıyla şairimiz şiirlerinde sıkça karşımıza çıkmaktadır.

Göçe Bağlı Gurbette Memleket Hasreti – Göçe Bağlı Yeni Diyarlarda Sıla/Hasret
Gurbet, anlam olarak yerinden, yurdundan ayrılmak, aileden, yardan, dostlardan uzakta kalmak anlamlarını karşılamaktadır. Göçe bağlı gurbet hasreti/sıla teması şairimiz Osman Kaya’nın şiirlerinde yalnızlık, hüzün, gariplik, atadan ve yardan ayrılma gibi alt başlıklarla vücut bulmaktadır. Gurbette yaşadığı hasret/sıladan dolayı memleketine geri dönme arzusu, yaşadığı mekânla uyuşamama, mekândan uzaklaşma arzusunu göz önüne sermektedir. Mekân ne kadar açık olursa olsun orada kendini, özünü, geçmişini ve aile saadetini bulamadığı için sürekli bir biçimde memleketi olan Artvin’e hasretini ve içinde bulunduğu acıyı şiirlerine yansıtmıştır.

Gurbette sıla şairimizde sadece Artvin’e olan hasreti değil, geride bıraktığı sevdiklerinin acıları, ömrünün çoğunu sevdiklerinden uzak geçirdiğini ve onlara duyduğu hasret şairimize daha da ağır gelmekte ve bu duygularını şu dizeleriyle ifade etmekte.

Gurbet elde özlemişim köyümü
Geçti ömrüm elli senem nerdesin
Bursa’da bıraktım Rüştü Dayımı
Ahmet Dedem Sidret Nenem nerdesin

Kaya, “Dağlar” başlıklı şiirinde, nasıl ki Kerem sevdiği Aslı’nın peşinden yola düşüp tüm Anadolu’yu karış karış gezip omzundaki sazı ile ‘‘Âşık’’ olmuş ve derdini kimi zaman nehirlere, kimi zaman da dağlara, kayalara döküp; yolunu kesen karlı dağlardan yol istemişse şairimiz de bu dizelerde göçtüğü Artvin’e olan hasretini, Kerem ile Aslı’nın aşkına atıfta bulunarak dile getirmiştir. Aşkın tarihinde hep bir ayrılık olduğundan söz etmiş, o da memleketini seven ve hasret duyan biri olduğundan, onu memleketinden ayıran dağlardan Kerem gibi medet umup sevdiği Artvin’i görme isteğini dile getirmiş.

Aşkın tarihinde bu böyle yazar
Ayırmış Aslı’dan Kerem’i dağlar
İzmir’den Artvin’e kılayım nazarı
Eğilin göreyim yârimi dağlar

İnsan dünyaya geldiği ve içinde kendini inşa ettiği mekânda asıl kimliğini oluşturur ve benliğini orada kurar. Bu yüzden farklı bir mekâna göç ettiği zaman, varoluşsal bir bunaltı yaşar ve yeni bulunduğu mekânda memleketine karşı sıla/hasret duygusu çeker. Memleketine olan sevdasıyla bilinen şairimiz bu dizelerinde, ruhsal açıdan kendisini içinde bulunduğu ortama adapte edememiş ve zihinsel olarak burada olma fikrine alışamadığından memleketine hep bir hasret duymakta ve aynı zamanda bir umut mekânı olarak gördüğü Bursa’ya olan hisleri zaman içerisinde hayal kırıklığına dönmüştür. Hep bir memlekete hasret ve doğaya kaçış gibi düşüncelerini dile getirmiş ve şiirlerinde sıkça bu metaforlara değinmiştir. Şair geçim mecburiyetinden dolayı göç ettiği diyarlara ne kadar umutla yaklaşmışsa da hep bir sıla hasreti içinde ve kalbinin Bursa’da kuş gibi atması, bulunduğu mekânda kuş gibi hassas ve çırpınış içinde olduğunu orada içsel anlamda huzurlu olmadığını ve aklının hep hasret duyduğu memleketinde olduğunun dizelere dökülmüş halidir.

(Bursa’da)

Gırtlağına kadar girmiş borçtadır
Hayal alır umut satar Bursa’da
Aklı fikri köyde Ardanuç’tadır
Kalbi bir kuş gibi atar Bursa’da

Gurbet/Sıla, kişinin yalnız başına kalıp, kendi iç âleminde duyulan yalnızlığı, kendi kendine çekilen acıyı, zihinsel yorgunluğu düşündükçe acı veren bir duygudur. Ne iklimini ne insanlarını ve ne de memlekette tattığı duyguları kişi gurbette benimseyememektedir. Ve bunların yanında nasıl ki bir birey sıkıntı ve içsel huzursuzluklarını yakın bulduğu eş, dost arkadaşlarına anlatıp rahatlama ihtiyacı duyarsa, şair de bu duygularını dizelere dökmüştür.

Şair bu dizelerinde yaşamında kendisine düşenin göçten dolayı hasret ve gurbet olduğunu ve bu gurbetin bir zehirli diken gibi ruhunu zehirlediğini, hasret olduğu Artvin’in gözlerinde bir hayal olarak kaldığını birilerine anlatmak yerine şiir aracılığıyla tüm edebiyatseverlere aktarma girişiminde bulunmuştur.

Çukurova sıcak geldi hayıma
Kaldım Adana’da kendi hayıma
Böldüler de gurbet düştü payıma
Bana Ardanuç’ta durmak ya kısmet

Saplandı ruhuma daha küçükken
Gurbet gibi denen zehirli diken
Artvin gözlerimde bir hayal iken
Çoruh taştı suratımı yardı gel

Bir coğrafyada, sosyal ve ekonomik gelişmeler her yere eşit dağılmamaktadır. Şair de Ardanuç gibi kırsal ve merkezi bölgeden uzak bir bölgede yaşadığı için ve bu bölgede ağır sanayinin bulunmaması, geçimin daha çok tarım ve hayvancılık gibi yoğun emek isteyen fakat düşük gelirinin olmasından dolayı şair Osman Kaya’nın ekonomik nedenlerden dolayı memleketten ayırmasına sebebiyet vermiştir. Geçim problemlerine sebep olan bu nedenler doğrultusunda şair göç etme, ekmeğini başka diyarlarda bulma düşüncelerine itmiştir. İnsanlar her ne kadar dirayetli veya güçlü görünmek istese de bazen yaşadığı iyi ya da kötü durumlar gerek dış suretine gerek ruhen düşüncelerine yansımaktadır. Birey yaşantısında bulunduğu mekan, her zaman kişinin coşkun ruhunu karşılayamamaktadır. Göçten dolayı yaşadığı hasret/sılayı şöyle tanımlamış, dillim iyiyim dese de kötü olduğunu ve Bursa’da sadece bedenen var olduğu imgelemiş, kalbinin, ruhunun Ardanuç’ta olduğunu söylemekte, istek ve arzularını ise memleket hasreti çektiği Ardanuç’la özdeşleştirmiştir.

İyiyim dese de durum kötüdür
Bursa’da dolaşan iskeletidir
Çok sevdiği Artvin memleketidir
Ruhen Ardanuç’ta yaşıyor Osman

Bu satırlarında birey mecbur kaldığı için gurbete göç ettiğinden dolayı hasret çektiği için yalnızlaşıp, yabancılaştığı gözler önüne serilmiştir. Yabancılaşma yaşamın her döneminde ortaya çıkabildiği gibi, beraberinde birtakım problemleri de getirmektedir. Nurullah Çetin, gurbet duygusunun felsefi ve sosyal olmak üzere iki boyutu olduğunu belirterek felsefi açıdan gurbeti; “insanın kendisini sosyal bir topluluk içinde yaşasa bile varoluşsal açıdan yalnız ve kimsesiz hissetmesi” olarak açıklar”.[3] Şair içinde bulunduğu ortamda kendini ve öz beninin var edemeyip belki var olan benliğini kaybedip asıl olan benliğini memlekette bulma çabasını göstermektedir: Bir bakıma şairin öze dönüş çabalarını şiirlerinde görmekteyiz de denilebilir. Şairin var olduğu ortam bireyin doğal yaşamını aşındırdığı için ve onu var olduğu ‘öz’ den uzaklaştırdığı için kendi memleketinden gelen küçük bir çağrı bile ruhen şairi istediği psikoloji ve sosyal yaşantı ruhuna sokmaktadır. Bu karamsarlık temasının arka planında şairin içinde bir ‘ukde ’olarak kalan göçün olumsuzlaştırdığı saadeti bulma düşüncesi önemli bir rol oynar. Bu dizelerini göçten dolayı hasret kaldığı memleketine Tekrar doğduğu mekâna dönüş sağlarsa karanlığın aydınlığa dönüşeceğini umut edip yazıyor. Yaylaları bir aydınlık mekân olarak, bir öze dönüş, hasret kaldığı memleketi ile bağdaştırmaktadır şairimiz.

Aransa köyünden gelse bir çağrı
Ne sancısı kalır ne küçük ağrı
Karanlıkmeşe’den Kutul’a doğru
Şimdi yaylalarda koşuyor Osman

Osman Kaya şiirlerini tek bir temayla sınırlandırmayıp birçok temayı içi içe geçirerek duygularını dile getirmiş olup kadın ve doğa imgeleri ile göçten dolayı uzak kaldığı memleketine sıla duygusunu doğa ve kadınla nasıl bütünleştiğini bize göstermektedir. Kaya’nın bazı şiirlerinde kadın ve doğa izleği, toplumsal, kültürel bir sıkıntının ya da şairin özel yaşamından kaynaklanan bir hasretin, acıların, eksikliğin, arayışların temel yapı taşı olarak kullanmıştır. Kadına çok yönlü değer ve görev yükleyen şair kimi zaman kadını yuva, memleket, anne ve hasret gibi kavramları birlikte ele almıştır. Şu dizelerde de şair Artvin’e olan hasretinin altmış yıl olduğunu ve Artvin’i kendi nazarında bir on sekizlik kız gibi gördüğünü söyler.

Özlemin kavurur, Hasretin yakar.
Yol parası yoktur, uzaktan bakar
Osman altmış yıldır, sevdanı çeker;
On sekiz yaşında, bir kızsın Artvin.

Şair gezip gördüğü yerler sayesinde lokale bağlı kalmaktan kurtulmuş ve daha evrensel bakış açısı sağlamıştır. Bu evrensel bakış açısıyla farklı kültürlerin içinde barış içinde yaşamasını ister. Ön yargılarının kırılmasını ister. Göç unsuru her ne kadar kişinin ekonomik ve sosyal durumlarını düzene koyma yolunda bir girişim gibi görülse de Osman Kaya açısından memleketten kopuş,  memlekete hasret ve daha fazla borçlanma, ekonomik anlamda gerileme gibi olumsuz olay ve durumlara sebebiyet vermiştir. Sürekli bir biçimde hayat telaşı, sonunu görememe, olumsuz duygu ve düşünceler doğrultusunda yaşamasına neden olmuştur.  Göç insanın kendini aslen var ettiği mekândan, toplumdan alı koyar. Gitmiş olduğu mekânda ise aklının fikrinin memlekette kalmasına, memleketinin tabiatına özlem duymasına ve tüm sevdiklerini geride bırakma hissinin şairi rahatsız etmesine kapı aralamaktadır.

Karıştı, göç ile akan nehir-e.
Kene bir şekilde indi şehir-e.
Sıçrar da karnını, doyurur pire;​
Bit düşünür benim sonum ne olur.

Osman Kaya açısından göç daha çok olumlu duyguları alıp götürme, bir şeyler eksiltmedir. Yayla, memleket artık onun için geride kalan çocukluktur, sıladır, aşktır, özgürlüktür. Göç ettiği yerde kendini bulmak yerine hapsedilme, karamsarlık, umutsuzluk ve hayallerinin gerçekleşmediği yerdir. Bu dizelerde, doğduğu yer onun için Sahra çölünde bir göl, karanlığın içinde bir ışık, kendisini tekrar canlandıracak bir umut ve adata kendini yokluğun içinde sıyırıp varlığa götürecek şeyin hasret kaldığı memleketi olduğunu vurgulamıştır.

Yalnızçam’da, kıvrım kıvrım yolların;
Sahara’da bir göl, bir düzsün Artvin.
Bilbilan’da, çiçek toplar ellerin;
Yaylalarda, gülen bir yüzsün artık

Sonuç
Osman Kaya, şiiri kendisi için en kolay ifade etme biçimi olarak tanımlar. Şair için şiir, dünyaya açılan bir penceredir. O şiirleriyle duygularını döker. Şiirleriyle dünyayı anlama ve yorumlama çabasındadır. Şairin hayata ait yaşantıları, olayları ve gözlemleri şiirinin yaşantısı olmuştur ve şair şiirleriyle adeta duygularını dünyaya haykırır. Şairin şiirlerinde birçok toplumun sıkıntılarını göz önüne sermekte, özelde Anadolu insanını, genelde ise bütün insanlığı anlatma yolunu seçer.  Şiirlerinde sadece bir temaya bağlı kalmadan birçok temayı iç içe geçirerek duygularını yansıtır.

Göçe bağlı yaşadığı hasret/sıla görünümleri, sadece memleketine duyduğu hasret/sıla olarak karşımıza çıkmamakta, onun hasreti/sılası kadın ve doğa ile bağdaştırıp dizelere dökülmüştür. Onun şiirinde göçten dolayı yaşadığı hasret/sıla bazen kadın, bazen de doğa olmuştur.

 

Kaynakça

KAYA, Osman, 50 Senemi Verdim, Karamavi Yayınları, Ankara 2009.

KAYA, Osman, Bir Ömrün Şiirleri, Kum Yayınları, İstanbul 2002.

KAYA, Osman, Evreni Bütün Edelim, Kum Yayınları, İstanbul 2003.

Yaşar Şimşek, “Kemalettin Kamu ve Gültekin Samanoğlu Şiirlerinde ‘Gurbet Teması’ Bağlamında Karşılaştırmalı Bir Bakış” Pamukkale Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, S.34, 2019, s.325-341.

Şair Osman Kaya ile Röportaj – (egitisim.gen.tr) (E.T.: 20.11.2021)

 

Dipnotlar

* Kafkas Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü YL Öğrencisi, serapolmez36@gmail.com

[1] Şair Osman Kaya ile Röportaj – (egitisim.gen.tr) (E.T.: 20.11.2021)

[2] Şair Osman Kaya ile Röportaj – (egitisim.gen.tr) (E.T.: 20.11.2021)

[3] Yaşar Şimşek, “Kemalettin Kamu ve Gültekin Samanoğlu Şiirlerinde ‘Gurbet Teması’ Bağlamında Karşılaştırmalı Bir Bakış” Pamukkale Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, S.34, 2019, s.325-341.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir