Neler Oluyor?… Teyo Buna Ne Diyor?..

Sayı 31- Temmuz 2011

Millet olarak yaşadığımız seçim atmosferinin, sonuçlar ortaya çıkıp süreç tamamlandıktan sonra, meydanlara inen aktörlerin birbirlerinden helallik almalarını gerektiren ölçekte seçim sürecinin doğal ve olması gereken mecrasından çıkmış olduğu yaşanmış bir gerçekliktir. Şüphesiz yaşanmış olumsuzlukları, insan olma onur ve haysiyetiyle bağdaşmayan tavır, tutum ve davranışların geçmişin İnşallah bir daha geri gelmeyecek tozlu raflarında kalmasını ve milletimizin bütün insanlığa hizmet üretecek aydınlık geleceğinde sosyal araştırmacılara sosyolojik araştırma konuları olarak değerlendirilmelerini diliyorum. Hatta halkın yasama ve yürütme erkini teslim ettiği siyasi otoriteye yeni bir temiz sayfa açılması için; tüm insanlarımızın ve kamu çalışanlarımızın sicillerini kirli gösteren kayıtların silinmesini, insanlarımıza; suçluluk psikolojisinin vermiş olduğu değer tüketen ve ahlâki erozyon yaratan tutum ve algıların yok edilmesini, uyanık şarlatanların ve karanlık mihrakların kolayca kullanabilecekleri kader mahkûmlarının da yeniden topluma kazandırılmaları adına, özlediğimiz temiz toplumun temiz şahsiyetleri olma fırsatı verilmesi için bir şeyler yapılması önerisinde bulunmak istiyorum.

Böylesi ve aşağı yukarı her seçim döneminde yaşadığımız olağan dışı süreçlerin sosyolojik ve kültürel bir tabanı olmakla beraber, mutlaka araştırılması gereken problem alanları olduğu anlaşılıyor. Modern eğitim biliminde ve uygulanan anlayışta olduğu gibi, artık ürüne ve sonuca dönük bir değerlendirmeden ziyade, sürece dönük değerlendirmeler yapılarak sonuçların daha istendik ve beklendik olasına çalışılmaktadır. Çünkü her yüzleşilen sonucu ortaya koyan süreçlerin yaşanması gerekir. Sonuca müdahale etmenin yegâne yolu da budur. Ancak bu yol içerisinde de farklı strateji, yöntem ve tekniklerin kullanılmasıyla yeniden şekillendirilmeye çalışılacak olan sebepler adına bağımsız değişkenler; istendiğin ve beklendiğin ölçütlerinin yaşanan süreçleri yeniden kurgulayanların talepleri olan sonuçları ortaya çıkarabilir.

Bu yaşanılan dinamik ve döngüsel yapıya; farklı sosyal ve kültürel sistemlerin girdi, çıktı ve bilgi işlem boyutları arasındaki etkileşim süreçleri olarak ta bakılabilir. Şu anda yazılı ve görsel medyada yaşadığımız genel seçimle ilgili ortaya konulanlar; kullanılan seçim girdileri ve bu girdilerin süreç olarak yaşanılan bilgi işlem boyutunda birbirlerini etkileyerek, hedeflenen sonucu ortaya koyması için yapılan müdahalelerin devam ettiğini göstermektedir. Bu sefer de, ortaya çıkan ve şimdilik beklendik ve istendik olan sonuçlar ve ürünler, daha sonrası için daha beklendik ve istendik olması gereken neticelerin elde edilmesini sağlayacak, daha alt sosyal ve kültürel sistemlerin girdileri olarak kullanılmaya çalışılmaktadır. Çünkü onların asıl beklentileri olan sonuçlar henüz ötelerdedir. Oralara ulaşma stratejilerini, bilimsel bilginin aşamalılığı ilkesine dayandırarak adım adım gerçekleştirmek durumundadırlar. Bunun için toplum olarak etrafımızı kuşatan tüm sosyal ve kültürel sistemlere müdahale ederek, elde ettikleri çıktıları bir sonraki adımı oluşturan başka bir alt sisteme girdi olarak kullanmaktadırlar. Bu sistemler arasındaki geçirgenliğin ve ilişkinin fark edilmemesi için; insanımızın hafızasını zayıflatmak ve tarihsel bakış ve bilinçten yoksun kalmasını sağlayacak tezgâhlar kurulmakta ve bu tezgâhlarda geleneksel halı ve kilim desenli yolluklar dokunmaktadır!..

Halkımız ve bireysel düzeyde değerlendirdiğimizde ise; toplum olarak yaşadığımız her seçim sürecinin adeta bir ölüm – kalım, varlık ve yokluk mücadelesine dönüşmesinin arka plânında, maalesef birilerinin hak etmedikleri halde bir yerlere ulaşma niyet ve beklentileri yatmaktadır.

Onlar için seçim bir çıkar ve rant kapısıdır. Aklındaki çıkar ve rantı ona sağlayacak başka hiçbir sistem ve yöntem bulunmamaktadır. Kamu çalışanlarımızın makam ve mevki sahibi olmak için doğru siyasi tercihlerinin önemli olduğu ve böylece elde edilecek olan kayırılma, makam ve mevki ile onurlandırılma ayrıcalığına ulaştıkları herkesin bildiği bir olgudur. Üstelik bu olgu nerdeyse herkes tarafından kabul görmektedir. Çünkü sıra geldiğinde diğeri de aynısını yapacaktır. Liyakat, donanım ve yeterliklerin dikkate alınmadığı durumlarda böyle olması kaçınılmaz olacaktır. Günümüzün para eden değerinin bilgi teknolojileri olduğu gerçekliği kavranamadığı sürece bu döngü böyle devam edecek ve bilen ve bilmeyen, çalışan ve yatan arasında bir fark olmayacaktır. Böle bir alışkanlık ise toplumsal gelişme ve bütünlüğü tehdit eden önemli bir faktör olarak tesirini sürdürecektir. Çalışma hayatı ve yönetim bilimi açısından “motivasyon teorileri” de bu durumu ortaya koymaktadır.

Yaşadığımız seçim süreçlerini bu şekil de kurgulayanlar açısından böyle bir seçmen profili oldukça önemlidir. Onlar için seçim dönemlerini ölüm ve kalım mücadelesine döndüren seçmenler üzerinden hedeflerine ulaşmak daha kolaydır. Böyle bir tabloda bireylerin yandaşı olduğu siyasi parti veya ideoloji tüm insani, kültürel, sosyal ve dini değerlerinin önüne geçer. Her şeyinden vazgeçer, ama yandaşı olduğu siyasi anlayıştan ve partiden vazgeçemez. Halbuki çok partili demokratik sistemlerde, siyasi partiler ve anlayışlar ancak alınması gereken hizmetlerin aracılarıdır. Bugün doğru diye peşinden gidilen bir siyasi anlayış ve parti, yarın başkaları ile değiştirilebilir.  Zaten seçim yapılmasının temel dayanağı da bu değimlidir!?..

Değerli dostlar, ileri demokrasilerde ve demokratik anlayışlarda sistemler doğru çalışmakta ve dışarıdan bu ve benzeri müdahalelere fırsat yaratılmamaktadır. Onun için seçim süreçleri doğal mecrası içerisinde yaşanmakta ve toplumsal ayrışmaları derinleştirmek yerine, birlik ve beraberliklerin değerini ortaya koymaktadır.

Yazılı ve görsel medyada halkımıza sunulan çeşitli etkinlik ve yayınların; ortaya çıkan seçim sonuçlarını hedeflenen başka sonuçlara ulaşmak için yapılandırdıkları, yeni analojik sistemlere müsait girdiler olarak kullanmak istedikleri anlaşılıyor. Burada daha baskın olanın, iktidar yanlısı gibi gözüküp ancak esasında hiçbir yanı ve yönüyle iktidara oy veren seçmen profiline uymayan,  işleri insanımızın huzur, refah ve mutluluğundan ziyade, halkımızın demokratik tercihleri olarak ortaya çıkan sonuçlarla ilgilenenler olduğu açıktır. Onlar için elde edilen sonuçların göbeklerinden bağlı oldukları küresel odakların beklentilerinin karşılanması için, yeni ve alabildiğine sistemli yapılanmaların girdileri olarak kullanılması zorunludur. İşte onların yakınlıkları bunlaradır. Halbuki ülkemizde iktidara oy veren ve muhalefet görevi alan seçmen profilinin büyük bir çoğunluğu arasında ayrıştırıcı hiçbir farklılık yoktur. Bence artık ön plâna çıkarılması gereken de budur. Bu açıdan siyasi iktidar sadece % 49.9’un desteğiyle değil, daha objektif bir hesapla % 75-80 civarında bir seçmen kitlesinin aynılığıyla bulunduğu konuma yükselmiştir. Burada hoşgörü ve tolerans vardır. Aynı aileden her şeyleri bir ve beraber olan seçmenlerin bir kısmı iktidara oy verirken, diğerleri de muhalefetteki uygun bir parti yönünde tercih yapmışlardır. Daha açıkça ifade etmek gerekirse, hanım iktidar yönünde ve beyi de muhalefet yönünde tercih yapmışlardır. Buradaki hassas tolerans, gelişen demokrasi bilincine de işaret emektedir. İşte o anlı, şanlı, dolarlı ve yurolu karakalem ve medyaşörlerin bu hassas noktalara vurgu yapmaları beklenmemelidir. Ama siyasi iktidarın mutlaka bu durumun farkında olması gerekir.

İktidara bu noktada çok büyük sorumluluklar ve görev düşmektedir. Haysiyetli ve onurlu yazar ve çizerlerin de ara vermeden halkımızı aydınlatma çalışmalarına devam ederek, karanlık odaklar adına çalıştığı anlaşılan bu kara kalem ve medyaşörlerin etkinlik alanlarını daraltmaları gerekir. Aynı inanç ve değerler sisteminin ürünleri olan insanlarımızın ayrı ve gayrıları olamaz, olmamalıdır. Mutlaka verenlerin alanlardan, bekletenlerin bekleyenlerden, tokların açlardan, güçlülerin zayıflardan, varların yoklardan, çokların azlardan ve yakınların uzaklardan haberi olmalıdır. Osman Gazi’nin oğlu Ertuğrul Gazi’ye nasihatleri iktidara yol gösterebilir. Ancak bir türlü ıslah olmayan ve olmakta istemeyen ayrılıkçı hainlere ve onların taşeronu oldukları karanlık odaklara hiçbir şekilde toleranstan bahsedilmemelidir. Çünkü bu noktalarda gösterilen tolerans ve zaaf, onların iştahlarını kabartmaktan öteye gitmeyecektir. Siz onlar gibi olmadıkça onlar bunda vazgeçmeyeceklerdir. Elbette ki hakkıyla tövbe istiğfar ederek yapılan hatalara bir daha “ezmi cezmi” kasd ederek yapmamaya mutlak söz verenleri Allah da affeder kul da affeder.

Sevgili dostlar isterseniz biraz işe mizah katarak hoşça vakit geçirtip düşündürmek ve şimdilik hayal, ama kim bilir belki de gelecekte gerçekleşecek veya gerçek olduğu varsayılacak hayallere dönelim ve sevgili Teyo Pehlivanımıza şu seçim sonuçlarını yorumlatalım ve bakalım onun diliyle neymiş Teyo’nun yeni tüyoları!..

A.O.E. “- Yahu Teyo Emi nerde galdın gardaş habire seni ariram. Nasıl sorim kimseye de soramiram. Çünkü sen o tarafda biz bu tarafdayız. Buradan oraya ne yol var ne de iz var! Nereden gelırsen nasıl gidersen orası bizlere garannıx! Neyse geldın ya gönderene şükür. Emi ne oldi bu seçim sonuçlari. Hani sen Başbakannan görüşirdın. Gine yapdın bir şeyler! Ne diyirsen!?..”

T.P. “- Aaax xoca aaax! Ben olmasam ne halız var. Oturun gaxın bene dua edın. Seçımden az önce sayın Başvekil beni her zamanki gırmızi gabloli tilifondan aradi. Seçım sonuçlarının çox möhim olduğuni ve yeni meclisin nasıl olmasının lazım geldığıni sordi. Ben gendılarıne de dedığım kimin epeydır bu durumi çox önemli böyühlerımızınen burada hesbihal edirdım. Allah’a ayan, Başbuğ Alparslan Türkeş, Beyaz atın süvarisi Muhsin Yazıcıoğlu, Garaoğlan Bülent Ecevit ve Dedığız kimin demokrasi şehidi Adnan Menderesınen ayri ayri ve bir arada görüştüm. Onnardan aldığım görüşleri bir araya getırdım ve yeni meclisin durumuni da belırledım.”

A.O.E. “- Emi sen neler diyirsen! Desene xeber de sende tüyo da sende. Garda ano senın xas tüyoların tezden verde gidim bizim millete diyim. Yoxsa axşam sabax televizyonnarda milleti gandırannara inanacaxlar ve birbirlerıne düşüp geşmer olacaxlar.”

T.P. – “-Temam xoca ey dinne beni. Sonunda ülkenin olduxca guvvetli bir tek başına hökümet gurmasına lazım olan % 49 – % 50 oranında bir iktidar desteği, bu guvvetli iktidari golliyacax ve adım adım takip edecax bir gollux guvveti olmasının gerekli olduği ortiya çıxdi. Güneydoğu’da her şeye rağmen devleti temsil den bir siyasi partinin olası ve ana muhalefetın de sanki gendıni toplamaya başladığı görüntüsüni veren bir durumda olmasi düşünüldi. Bağımlı olduxlari halde bağımsız adiyınan seçıme giren adayların da gendılerine oy verenlerın temsilcisi olarax meclisde olmaları fazla yadırganmadi ama daha tutarli ve birlik ve beraberlikten yana tavır gelıdırmeleri de isdendi.”

A.O.E. “- Temam da Teyo Emi, senın bu annaddıxların ne ise seçim sonuçları da sanki ayni. Buni nasıl yapdız!?”

T.P. “- Sorma oğul çox uğraşdım. Sonunda Başbakani aradım ve yeni bir seçım sandıği yaptırmasıni söyledım. Hani şeffaf diyirsız ya işde ele! O şeffaflığın içerısıne daha sizin elızde olmiyan bir teknoloji yerleştırdım.  Bu teknoloji ile ülke genelındeki oy pusulalarının hepsıni hesaba gatarax iktidar partisinin üsdüne seçmenlerın oy verırken möhöri basdıxlari andan itibaren beş degge içerısınde ortaya çıhğan gizli bir “evet” yerleşdırdım. O sürede diğer partilere basılan möhörün görüntüsünün de gaybolmasını sağlayan başga bir boya yapısi ayarladım. Öteki partiler için de aynı proğrami gurup çalışdırdım. E.. haliyinen sonuç da bizim beklediğimiz kimin oldi. Şimdi gidin gendıze çeki düzen verın işize baxın. Ele fazla da etliye sütliye garışmayın.”

A.O.E. “-Yahu Teyo Emi Allah senın eyligin versın. Hele bize ne hallara düşmüşüx. Allah yardımcımız olsun. Gine verdın tüyoların, gerçek olsun hayallerın, zararı yok anlaşılan, sürdürülsün dileklerın ve kalmasın karşılıksız emeklerın.”

Her şey gönlünüzce ve emeğinizce olsun.

Derin saygı, selam ve sevgilerimle.

 

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir