Macaristan ve Türkiye

Sayı 83- Temmuz 2024 Macaristan Özel Sayısı

Türkiye’de sıradan bir yurttaş için Avrupa hatta Batı âdeta tek ülkedir! Birçok ülke olduğunu bilir ama hepsini terazinin aynı kefesine koyar ve aynı gözle görür. Okuyan, araştıran ve özellikle de ulusal ve tarih bilincine sahip olanlar ise Avrupa toplumlarının birbirinden oldukça farklı olduğunu, Macaristan’ın ise Türkiye’ye bir hayli yakın durduğunu, çok eskiden de özel bir yakınlığımızın bulunduğunu bilirler. Bu bilinçtekiler için Macaristan sempatik bir ülkedir; dost ve kardeştir.

Macaristan 2014 yılından beri Türk Dili Konuşan Ülkeler Parlamenter Asamblesi’nde (TÜRKPA) gözlemci statüsündeyken, 2017 yılında, Uluslararası Türk Akademisi’ne katılmak için başvurmuş ve Türkçe Konuşan Devletler İşbirliği Konseyi (Keneş) ile daha yakın bir işbirliğine gitmiştir. Macaristan, Çolpan-Ata’da toplanan 6. Zirvede Türk Keneşi’ne gözlemci olarak katılmıştır. Halen Türk Devletler Teşkilatı’na Türkmenistan ve KKTC ile gözlemci üye olarak katkısını sürdürüyor. Türkiye ve Türk Dünyası ile ortak bir gelecek kurmayı düşünüyorlar. Bu iyi niyetli girişim taraflara bazı sorumluluklar da yüklüyor. Birbirini daha yakından tanımak, toplumları birbirine tanıtmak ve yakınlaştırmak, el birliği ve dayanışma olanaklarını sergilemek vb.

Tarihte devletler jeopolitik, jeokültürel ve ekonomik ortak çıkar ve hedefleri olan başka devletlerle bağlaşma (ittifak) kurarlar. Günümüz dünyasında bu bağlaşma biçimleri kutuplaşma olarak sürmektedir. AB, NAFTA, ASEAN ve benzerleri olduğu gibi, kültürel temelli olan Slavyan Birlik, Arap Birliği, İngiliz Uluslar Topluluğu (Commonwealth) gibi olanlar da vardır. Dünyada her devlet/millet başka devlet ve milletlerle dostluk ilişkileri kurmaya çalışırken Türkiye’nin ve Türk Dünyası’nın akrabalık bağları olan Macaristan’ı ciddi biçimde sahiplenmesi gerekir. Türk-Macar ilişkilerini temellendirecek sayılamayacak kadar ortaklığın varlığı bunun gerekçesidir.

Macarlar adlarını Magyar, ülkelerini ise Magyarorszag olarak bildiriyor. Ancak İngilizcede adları Hungar ve ülke adı ise Hungary olarak söyleniyor. Bu ad Avrupalılarca verilmiştir ve Hunları Macarların ataları saydıkları içindir. Gerçekten de, Macaristan’daki Kumanların 5. yüzyılda bugünkü Başkırdistan civarından geldikleri biliniyor. Bu toplum, etnogenezleşme sürecinde milletin oluşumuna katkı sağlamıştır. Yine de ülkede Kuman-Kıpçak kültürünün güçlü izleri var. Macaristan’da “Attila” adı halen çok yaygındır.

Macaristan hep el uzatmıştır

Başta Türkologlar olmak üzere çok sayıda Macar aydınının Türk-Macar dostluk ve kardeşliğinin maddi temellerinin ortaya konup, bunu üzerinde yükselmesinde büyük emeği vardır. Tarih kitaplarını karıştırınca görülüyor ki Macaristan devleti ve aydınları gerek Osmanlı gerekse Cumhuriyet Türkiye’sinin inşa edilmesinde kritik anlarda ve işlerde el uzatmış, yardım etmiş ve destek sağlamıştır. Bunlar sayılamayacak kadar çoktur. Yine de ilk akla gelen birkaçı örnek olarak söylenebilir:

Osmanlı Müslümanlarına matbaayı ilk kuran ve okuma yazma kültürünü geliştiren İbrahim Müteferrika (1674-1747) Macar asıllıydı.

Osmanlı modernleşmesine destek olan ve ilk modern askeri okulu kuranlardan biri Macar Baron Ferenc Tött (1733-1793) yani Humbaracı Ahmet Paşa idi! Topçu birlikleri, Deniz Harp Okulu ve daha başka birçok konuda unutulmaz hizmetleri olmuştur. Töth’ün inşa ettiği ve sonradan geliştirilen Çanakkale savunma sistemi hala ayaktadır. Birinci Dünya Savaşı’ndaki Çanakkale Savaşları’nda düşman gemisi batıranların bazıları Macar subaylardı, aynı cephedeydik.

Macaristan’ın bağımsızlığı için mücadele eden Imre Thököly, II. Ferenc Rakoczi ve Lajos Kossuth gibi önderler Osmanlı Devleti’yle yakın ilişki içindeydiler. Türkiye’de anı müzeleri vardır.

Hilal-i Ahmer’i yani Kızılay’ı kuran dört kişiden ikisi Macar, Abdullah Bey ve Ömer Paşa yani Hammerschmidt ve Michel Lattas.

İlk Türkoloji Enstitüsü 1870’te Macaristan’da kuruldu.

İlk Türk Derneği Macaristan’da kuruldu.

Sultan Abdülaziz tarafından davet edilen, modern Türk itfaiye örgütünü kuran Kont Ödön Szechenyi (1839-1922) Macar’dı. 1874-1922 yılları arasında önemli hizmetler verdi. Türkiye’nin ilk cankurtaran (ambulance) hizmetleri ise Macaristan’dan Aladar Kovach tarafından kuruldu.

Peter Rezsö (1891-1960), 1923-1936 yıllarında İstanbul’da yaşamış ve Türk Güreş Federasyonunun kurulmasına katkı sağlamış, antrenörlük yapmış ve Türk güreşinin yükselmesi için yol çizmiştir.

Balkan Savaşlarında, Birinci Dünya Savaşında bizim yanımızda olan yine Macarlar.

Kars’ı Ruslara karşı savunan bazı generaller de Macar. General Kmety ve General Tobornak, İsmail Paşa ve Hurşit Paşa olarak… Bu savaşa birçok Macar katıldı: Jozsef Kholman, Lajos Tüköry ve Istvan Türr de bunlar arasındadır.

1909’da İttihat ve Terakki yönetiminde yeni bir Türk tarihi yazmak ve tarih araştırmaları yapmak için kurulan Tarih-i Osmani Encümeni tüzüğünü yazan ve encümen olarak makaleler yazan Imre Karacson da Macar.

Macaristan’dan Lajos Fekete (1891-1969) 1936-1937’de Başbakanlık Osmanlı Arşivleri kurarak Türk kütüphaneciliğini ve modern arşivciliği temellendirmiş bir Türkologdu.

Bela Bartok (1881-1945) Macaristan’dan gelip çağdaş Türk halk müziğini derleme, arşivleme ve notaya alıp kaydetmeyi kazandırmıştır. Bartok, 1930’larda Anadolu’da dolaşmış, eleman yetiştirmiştir.

Macaristan’ı ilginç kılan başka nedenler de var: Kanuni Sultan Süleyman’ın geçici mezarının Macaristan’da Zigetvar yakınlarındaki Üzüm Tepesinde olması, Osmanlı’dan kalan eserlerin en iyi korunduğu ülkenin Macaristan olması ve dahası…

Yüksek bir tarihsel bilinç taşıdığı bilinen Atatürk’ün Türk-Macar ilişkileri hakkında şu saptamayı yaptığı dile getirilir:[1]

“Biz Türkler ve siz Macarlar kardeşiz. Ne yazık ki, biz “İ’la-yi Kelimetullah” diye İslam alemi’nin, siz de “Ruhullah” diye Hristiyanlığın yüzyıllarca öncülüğünü yaparak boş yere birbirimizin yok olmasına çalıştık. Böyle bir şaşkınlığa düşeceğimize, iki kardeş millet el ele verseydik, insanlığa ne büyük hizmet ederdik.”

Osmanlı Devleti’nin son döneminin önemli düşünürlerinden olan Hüseyinzade Ali Turan, bir Türk dayanışması olarak “Turan” kavramı üzerinde Macarlardan sonra ilk fikir yürütenlerden biridir ve 1892’de “Turan” başlıklı şiiri yazan kişidir. Hüseyinzade Ali Bey bu şiirinde Macarlar hakkında şöyle demiştir:

“Sizlersiniz ey kavmi Macar, bizlere ihvan,
Ecdadımızın müştereken menşei Turan,
Bir dindeyiz biz, hepimiz hakperestân,
Mümkün mü ayırsın bizi İncil ile Kur’an.”

Macaristan’da Türklerin varlığı çok eskilere gider. Hunlar… Daha Alpaslan Anadolu’da yokken Macaristan’da İmparator Arpad’ın soyundan gelen Geza (927-997) başa geçer. Geza Hıristiyanlığa geçince Bizans imparatoru 970’lerde komşu kral Geza’nın krallığını kutlamak için bir imparator tacı gönderir. Şimdi şaşırtıcı olan ise taca Bizans Rumcası ile yazılan yazıdır:[2]

“ΓΕΩΒΙΤZΑC ΠΙΣΤΟC ΚΡΑΛΗC ΤΟΥΡΚΙΑC” (Geōvitzas pistós králēs Tourkías, İngilizce (to be read as “Géza I, faithful kralj of the land of the Turks”)

“Türkiye” adının ilk kullanıldığı metinlerden birisi olmalıdır.

Macaristan Turan Derneği (1910)

“Turan” sözcüğünü Türk Dünyası anlamında kullanan ilk kişi İran şairi Firdevsi olmuştur ve bunu Şahname adlı yapıtında göstermiştir. Macarların Turan sözcüğünü coğrafi anlamda kullanması ise 1839’da Ferenc Pulzsy ile olmuştur. 1895 yılında Geza Nagy, siyasi-ideolojik bir anlam yükleyerek Orta Asya ve Ural-Altay’daki Hun, Kuman (Kıpçak), Tatar, Kırgız ve Türk boylarını tanımlayan antropolojik bir anlamda kullanmıştır. Macaristan’da Turan kavramı “uzak anayurt ideali” anlamına gelmek üzere Ural-Altay ve Fin-Macar halklarının birliğini savunan ideolojik ve siyasal bir terim haline gelmiştir.[3] 1870’te Türkoloji Enstitüsü kurulmuş, başına da ünlü Türkolog A. Vambery getirilmiştir. 1890’dan itibaren ilgi gören bir akademik alan ve yükselen bir ideoloji haline gelmiştir. Macar Turancılar İstanbul-Kazan, Budapeşte-Tokyo arasında bir ülkeyi düşünüyorlardı.

1910 yılında Kont Teleki başkanlığında Turan Derneği (Turani Tarsagag) kurulmuştur. Derneğin amacı Ural-Altay toplumlarının Macarlarla akrabalığını araştırmak ve kaynaştırmaktır. 1913-1944 yılları arasında Turan adlı bir dergi yayınlamışlardır.[4] Bu tür faaliyetler son Osmanlı ve genç Türkiye Cumhuriyeti ile Macaristan’ı birbirine yakınlaştırmıştır.

Aşağıdaki fotoğraf, Turan Heyetine aittir. Türkiye’nin ve Türk dünyasının sorunlarını, emperyalizmin zulmünü, işbirlikçi faaliyetleri Avrupa toplumlarına anlatmak üzere kurulan Turan Heyeti, 12 Aralık 1915’te Macaristan’da kurulu olan Turan Cemiyeti’nin konuğu olarak Budapeşte’ye gitmiştir.

Fotoğraf. Turan Heyeti. Soldan sağa, Hüseyinzade Ali, M. Beycan, Yusuf Akçura, M. E. Çelebizade.

Macar Turan Cemiyeti, bu heyeti Avrupa’nın çeşitli merkezlerine götürüp gezdirmiş, konferanslar düzenletmiş, Türkiye’nin (Osmanlı) görüşlerini sivil aydınlar aracılığıyla Avrupa ve Dünya basınına duyurmuş, dünya kamuoyuna ulaştırmaya yardım ve destek olmuştur.

Macar Turancıları emperyalizme karşı Anadolu’da Kuvayi Milliye’nin (ulusal güçlerin) verdiği savaşıma da destek olmuştur. Özellikle propaganda savaşında büyük yararlılıkları dokunmuştur. Kurdukları Turan Haber Ajansı, Türk İstiklal Harbinin haklılığını ve başarılarını Avrupa’da anlatma ve kamuoyunu Türkler lehine dönüştürmede etkili olmuştur.

Bosna Hersek’i ilhak eden Avusturya-Macaristan İmparatorluğu’na Osmanlı Devleti’nin Bosna Müslümanlarına gönderdiği din adamı Abdüllatif Efendi de Turancıların desteği ile görevlerini yapabilmiş, Turancılarla işbirliği içinde olmuştur.[5] Macarların bu tavrı Türkiye ve Türk Dünyası açısından saygıdeğer ve takdir edilmesi gereken bir tavır ve davranıştır.

Macaristan’ın Türkiye’de tanınırlığı son yıllarda giderek artıyor. Bunu daha üst düzeye çıkarmak önümüzdeki sorumluluklardan birisidir. Türkiye ve Macaristan gençlerin iki ülke üzerinde çalışmaları için lisans ve lisansüstü eğitim olanaklarını geliştirmektedir. Macaristan’ın Türkoloji alanındaki birikimi   dikkati çekmektedir.  Hun ve Osmanlı araştırmalarındaki birikimden öğrenilecek çok bilgi bulunmaktadır.

Macaristan Avrupa’da ve Avrupa Birliği üyesi bir ülkedir.  Bu nitelikleri ve sayılamayacak kadar çok özelliği ile Macaristan, Türkiye ve Türk Dünyası için vazgeçilemez bir ortak olarak değerlendirilmelidir.

[1] Çambel, Hasan Cemil. (1932). Makaleler, hatıralar, s. 77.

[2] Demirkan, Tarık. (2000). Macar Turancılar. Tarih Vakfı Yurt Yayınları, s. 19-20.

[3] Alev Duran – Fatma Çalık Orhun, “Macarlar, Macaristan ve Turancılık”, History Studies, 11/2, Nisan 2019, s. 557-571

[4] Turan Dergisinin ilk sayısına şu bağlantıdan erişilebilir: https://real-j.mtak.hu/10673/1/MTA_Turan_1913.pdf

[5] Çolak, Melek. “Macar Turan Derneği, İmam Abdüllatif Efendi ve Ermeni Meselesine Dair Macarca bir Broşür.” Ermeni Araştırmaları. Sayı 64 (2019) 43-59.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir